Babalarının Şah'a haksızlık yaptığını mı düşünüyorlar?

İran'da her ne kadar ilk başlarda Meşhed’de yapılan protestoların ana hedefi hayat pahalılığı ekseninde olsa da, bu tepkiler farklı şehirlere sıçrayınca ana hedefinden de sıyrılmış durumda ve en önemlisi ise bu şehirde yapılan protestolar ilk başlarda Ruhani hükumeti aleyhinde yapılmış ama kısa bir süre içinde İran’ın kırmızı çizgisi olan Velayet-i Fakih’i hedef almıştır.

Google Haberlere Abone ol

Muhammed Çelik

İran İslam Cumhuriyeti geçen perşembe sabahı Meşded’de düzenlenen halk protestolarıyla uyandı. Horozların bile daha uyanmadığı erkende bir saatte halk kendini sokaklara verdi. Ne sebep ola ki hafta sonları dışarı çıkmayan insanlar bir anda kendilerini protesto yaparken buldu? Malumunuz perşembe ve cuma günleri İran’da hafta sonu tatilidir ve İran halkı hafta sonu tatillerinde vaktini Türk halkının aksine dışarı çıkmayıp evde TV izleyerek geçirir. Protestolarla ilgili bu birinci paradokstur. Şimdilik bu burada kalsın.

Perşembe, cuma ve cumartesi günü ne oldu? Bu üç günde meydana gelen halk protestoları üzerinden İran’da ülke geneline yayılan bu “Milli Hareket”i okumaya çalışalım ama kısaca bir tarih seyri de yapalım ve daha sonra bu mezkur hareketi inceleyelim. İran’ın birçok şehrinde düzenlenen protestoların ana başlığı olan “Milli Hareket” gerçekten milli bir hareket mi yoksa gayr-i milli mi? Bakacağız, okuyacağız ve göreceğiz ama zamanla bu protestoların gerçek mahiyet ve hedefi ortaya çıkar belki, şimdi hemen değil.

İran’da 1979 Devrimi’nden şimdiye dek birçok halk protestosu olmuştur ama şimdiki bir önceki protestolardan şüphesiz çok farklıdır. Örneğin 1997 yılında İran’daki reformcuların babası Muhammet Hatemi seçilirken de halk protestoları düzenlenmiştir ama daha çok muhafazakar cenahın desteklediği protestolardır bunlar. Hatta bazı muhafazakarlar seçimin iptali için İran dini lideri Hamenei’yi ziyaret etmişlerdir. Fakat bir sonuç alınamamıştır tabii.

Gelelim 2005 seçimlerine. Cumhurbaşkanı seçimleri için iki istikrarlı aday vardı. Birisi devrimin babalarından Haşimi Refsencani ve diğeri ise şimdiki dini lider Ali Hamenei’nin gözdesi -şimdi artık değil ve dostluğun yerini düşmanlık almış- Mahmut Ahmedinejad. Seçimler ikinci tura çekildi, kazanan Ahmedinejad oldu ve muhafazakarların bu zaferi tabii yine birtakım halk gösterilerini de beraberinde getirdi.

Gel gelelim 2009 cumhurbaşkanlığı seçimlerine. Birkaç gündür İran’daki halk protestoları hakkında birtakım okumalar yaparken bu seçimler için İranlı yetkililerinin kullandığı bir tabirle sık sık karşılaştım: Kadife Devrimi.

2009 yılı öncesine kadar Kadife Devrim’lerle Çekoslovakya ve Gürcistan gibi ülkelerde hükumetler değişmiş ve değişen hükumetlerin yerine farklı hükumetler gelmiştir. Tabii bazı ülkelerde farklı bölünmelere de yol açmıştır ve 2009 olaylarıyla birlikte İran’da da müesses nizamı yönlendirenler böyle bir girişimin olduğu kanısına varmışlardır. Her ne kadar cumhurbaşkanlığı adaylarından olan Mir Hüseyin Musevi ve Mehdi Kerrubi seçimde hile olduğunu öne sürüp halkı sokaklara çağırmış olsalar da onların bu girişimleri müesses nizam nezdinde karşıt bir devrim olarak algılanmıştır.

Olaylar Yeşil Hareket (Conbeş-i Sebz) olarak örgütlenerek aylarca devam etmiştir. Ne zamana kadar? 13 Haziran’dan başlayıp 30 Aralık'a (9 Dey) kadar devam etmiştir. 9 Dey de (İran takviminde 10'uncu ay) her yıl olduğu gibi dün de Yeşil Hareket protestolarının son bulduğu gün olarak İran’ın bazı şehirlerinde kutlandı, anıldı. Bu uygulama “88 Fitnesi” olarak adlandırılmıştır ki 1388 (2009) yılında yapılan seçimlerin akabinde çıkan protestolardan ötürü devlet yetkilileri bugünü bu şekilde isimlendirmişlerdir.

Peki şimdi neden halk protesto yapıyor? Seçim mi var? Yok. O zaman ne? Bu sorunun cevabını hem müesses nizamı hem de Ruhani hükumetini protesto edenler de halihazırda bulmuş değil. Her ne kadar ilk başlarda Meşhed’de yapılan protestoların ana hedefi hayat pahalılığı ekseninde olsa da, bu tepkiler farklı şehirlere sıçrayınca ana hedefinden de sıyrılmış durumda ve en önemlisi ise bu şehirde yapılan protestolar ilk başlarda Ruhani hükumeti aleyhinde yapılmış ama kısa bir süre içinde İran’ın kırmızı çizgisi olan Velayet-i Fakih’i hedef almıştır. Bir teorisyeni ve lideri bile olmayan veya henüz belli olmayan “Milli Hareket”in hali purmelal ve pek de müşevveş. Bu da ikinci paradokstur halk protestolarıyla ilgili.

Yukarıda da ifade edildiği gibi ilk olarak protestoların fitilinin ateşlendiği yer muhafazakarların çoğunlukta yaşadığı ve İmam Rıza türbesinin de bulunduğu şehir Meşhed’di. Bu şehirden sonra hızlıca Attar Nişaburi’nin diyarı olan Nişabur’da yayıldı ve hemen akabinde ise Kaşmer’de de halk sokaklara döküldü. Peki halk ne istiyordu? Ya da sokaklarda ne yapmaya çalışıyordu? Tek kelimeye özetleyecek olursak slogan dışında halk bir şey yapmadı ama çok sert ve İran’ın kırmızı çizgisini aşan sloganlar. Elbette 2009 olaylarında benzerleri yaşanmıştır. Fakat şimdiki sloganların içeriği ile 2009 olayları sırasında atılan sloganlar arasında bazı farklılıklar var ve şimdiki göstericilerin attığı sloganlar gelişi güzel söylendi veya biriken bir nefretin dışa vurumudur diyebiliriz. Bu sloganlardan birkaç tanesi:

-İslamı basamak yaptınız, milleti zelil ettiniz,

-Kahrolsun Ruhani,

-Kahrolsun Diktatör,

-Ne Gazze ne Lübnan canım İran’a feda olsun,

-Bizim milletimiz uyanmıştır, hırsızlıktan bıkmıştır.

Bu sloganlar farklı şehirlerde ertesi gün de devam etti. Evet, Cuma günü de İsfahan, Tahran, Reşt, Kum, Sari, Hemedan, Kazvin ve Kirmanşah gibi birçok şehirde protestolar yapılmaya başlandı. Bu halk protestolarının hedefinde ekonomik sıkıntılar ve hükümet vardı. Reşt şehrinde yapılan protestolarda ana hedefte yargı erki başkanı Sadık Laricani vardı ve Sari’de ise halk “Suriye’yi bırakın, bizim halimizi düşünün” şeklinde slogan atarak bir nevi İran’ın Suriye politikasını hedef tahtasına koymuştu. Perşembe günü protestoların en çok yoğun olduğu şehir Meşhed’di ve cuma ise yakın bir zamanda 7.5 büyüklüğünde meydana gelen deprem sonucu yüzlerce kişinin öldüğü ve binlerce kişinin de yaralandığı Kirmanşah’ta ciddi bir halk protestosu yapılmıştı. Bugün de atılan sloganlar şu şekildeydi:

-Hamenei haya et, ülkeyi terk et,

-Adalet, adalet kesinlikle bizim hakkımızdır,

-Siyasi mahkumlar serbest bırakılmalı,

-Millet dilencilik yapıyor, Ağa (dini lider Hamenei) Allahlık taslıyor,

-Rıza Şah ruhun şad olsun,

-Korkmayın, korkmayın, hepimiz birlikteyiz.

Cuma günü bu protestolar devam ederken İran cumhurbaşkanı birinci yardımcısı İshak Cihangiri'nin protestoculara tepki gösterme adına sarf ettiği şu cümleler, protestocuların daha çok ileri gitmelerine yol açmıştır: "Ekonomik sıkıntılar bazı problemlerin bahanesi olmuş. Perde arkasında başka meseleler var. Devlet aleyhine yapılan bu girişimlerin arkasında olanlar artık buna binerler ve bu protestoları başlatanlar da buna son veren kişiler olmazlar." Öte yandan İran dini liderin Meşhed temsilcisi olan İlmul-Huda da Cuma namazı vaazında protestoların bastırılması gerektiği yönünde şu ifadelerde bulundu: "Bu tür şartlarda eğer güvenlik güçleri ve askeri güçler kaosa sebep olanları kendi hallerine bırakırsa, düşmanlarımız video ve resimleri sosyal medyada yayınlar ki bu şekilde İslam cumhuriyeti sistemi Meşhed’deki inkılab karargahını kaybedebilir. Şurada buna dikkat çekmek gerekir ki bir gün öncesinde yapılan hayat pahalılığı protestoları Cuma günü tamamen rejimi hedef alan bir hale dönüşmüştür."

Peki son durum nedir? Protestolar hangi şehirden başlayıp hangi şehirlere ulaştı? Perşembe günü sadece üç şehirle (Meşhed, Nişabur, Kaşmer) sınırlı olan bu protestolar ertesi gün Kirmanşah başta olmak üzere Sari, İsfehan, Reşt, Kum, Zahidan, Koçan, Kazvin ve Sebzvar’da devam etti. Cumartesi günü protestolara katılan şehirler: Tahran, Buşehr, İzeh, Bender Abbas, Şiraz, Zencan, Irak, Save, Malayer, Gorgan, Şehr-i Kord, Urumiye, Semnan, Hürrem Abad, Amol, Dezful, Heştgerd, Kerec, Behbehan, Durud, Delizan, Necef Abad, Cehrom, Tenkabon, Tebriz, Loristan.

Cumartesi günü protestoların yapıldığı şehirlerden en önemlisi hiç şüphesiz Tahran’dı. Saat 12:00 civarında devrimin milis gücü olan Besic’ler Tahran Üniversitesi’nde “88 Fitnesi”si aleyhinde sloganlar atarak protestolara resmen start vermişti. Bu milis güçlerinin dağılmasından sonra ise Firdevsi Meydanı’ndan başlayıp Azadi Meydanı’na kadar yaklaşık 10 kilometrelik İnkılab Caddesi’ni rejim muhalifleri doldurmuştu. İlk başta üniversite içerisinde başlayan gösteriler, havanın kararmasıyla birlikte üniversite yurtlarına giden ve İnkılap Caddesi’ne bağlı Emir Abad Caddesi gibi caddelere uzandı ama protestocuların asıl yoğunlaştıkları yerler İnkılap Meydanı ve Veliasr Dört Yolu’ydu. Polisin farklı noktalarda birçok kez göz yaşartıcı gaz kullanmasına rağmen, göstericiler dağılmak yerine ana caddelerde çöp konteynerlerini ateşe vererek rejim aleyhinde sert sloganlar eşliğinde gösterilerine devam ettiler. Maalesef bu esnada diğer bazı şehirlerde olduğu gibi Tahran’da da şimdiden kamu mallarına zarar verilmeye başlandı bile. Bu protestolar ne kadar sürer belli değil ama eğer böyle devam ederse onlarca kişinin ölmesi kaçınılmazdır zira yazının yazıldığı tarihte Loristan’da polis veya devrimin milis güçleri tarafından açılan ateş sonucu en az iki kişi hayatını kaybetmiş ve birden fazla kişi de yaralanmıştır. Tahran’da ise Firdevsi Meydanı’nda bir kişinin hayatını kaybettiği haberleri sosyal medyada yayınlandı ama bu bilgi teyit edilmiş değildir.

Evet, şimdiye kadar en az 40 şehirde halk sokaklara dökülmüş durumda ve sonucun ne olacağı ise tamamen belirsiz. İlk gün düzenlenen protestolar İranlıların deyimiyle bernamerizi (önceden planlanmış) olan bir organizasyona benziyordu ama cuma ve cumartesi günü yapılan protestolar hodcuş (kendiliğinden meydana gelen) türündeki protestolara benziyor.

2009 olayları kanlı bir şekilde bastırılmıştı. Ümit ederiz ki Devrim Muhafızları ve devrimin milis güçleri karşı bir atakta bulunmaz. Böyle bir durumun yaşanması halinde yaşananlar birçok protestocunun ölümüyle ve kaybedilmesiyle sonuçlanabilir.

Sonuç olarak 1979’da devrim yapıp İran şahını ülkeden kovanların çocuklarına göre babaları Şah'a haksızlık yapmıştı. Bunu “Rıza Şah ruhun şad olsun” diyerek gösterdiler. Birkaç gündür yapılan halk protestolarını bu cümleyle özetleyebiliriz ve bu da protestolar hakkında son paradoks olsun!