Endonezya'da düğün gibi doktora töreni

Girişten başlayarak çiçeklerle donatılmış salon daha çok bir düğün salonunu andırıyordu. Töreni kaydetmek üzere konuşlanmış kamera ve fotoğrafçı da mizanseni tamamlıyordu. Sahnede jürinin oturacağı platform hazırdı. Bir süre sonra özel tören kıyafetleri ile jüri üyesi akademisyenler ve dekan gelip yerlerine oturdu. Milli Marş'tan sonra jüriden birisi doktor ünvanı alacak akademisyenin tez konusunu, kısa özetini, ne zaman başlayıp ne zaman bitirdiğini anlattı salondaki seyircilere.

Google Haberlere Abone ol

Gülseren Tozkoparan Jordan

Türk Medeniyetleri dersi veren arkadaşım Emma ile Endonezya Üniversitesi'nde buluşmaya giderken yalnızca beraber öğlen yemeği yiyeceğimizi sanıyordum!

Hiç bir zaman neyle karşılacağımızı tahmin edemediğimiz Cakarta trafiğinin yolculuğumu kolaylaştırması sonucu randevu saatinden erken vardım üniversiteye. Tropikal ağaçlar, bitkiler içinde yemyeşil büyük bir kampüste buldum kendimi.

“Geldim, buradayım” mesajımı çektikten biraz sonra Emma hemen yanıt verdi ve beklememi, beni almaya geleceğini söyledi.

Kültür Bilimleri Anabilim Dalı önünde buluştuk. Emma bir arkadaşının doktora tezi töreni olduğunu beni de törene götüreceğini anlattı. Böylece beraber tören salonuna girdik.

Türkiye'de bildiğim yüksek lisans, doktora tezi törenlerinden farklı gibi görünüyordu! Salonda bir çok akademisyen yerini almış törenin başlamasını beklerken koyu bir sohbete dalmışlardı bile aralarında...

Bu arada Emma bana doktora sınavının akademik hayatta en önemli aşama olduğunu ve bunun için büyük bir tören yapıldığını açıklıyordu. Evet buraya kadarı Türkiye'dekilere benziyordu..

Ancak girişten başlayarak çiçeklerle donatılmış salon daha çok bir düğün salonunu andırmaktaydı! Töreni kaydetmek üzere konuşlanmış kamera ve fotoğrafçı da mizanseni tamamlamaktaydı.

Sahnede jürinin oturacağı platform hazırdı. Bir süre sonra özel tören kıyafetleri ile jüri üyesi akademisyenler ve dekan gelip yerlerine oturdu. Milli Marş'ın söyleneceği anons edilince herkes ayağa kalktı. Her duyduğumda içime işleyen ezgisiyle, gözlerimi yaşla dolduran “Endonezya Raya” Milli Marşı heyecanla söylendi.

. .

En önde akademik doktor ünvanı verilecek akademisyen ve yanında biri kadın diğeri erkek iki iş arkadaşı, yüzleri jüriye dönük, salonu arkalarına almış şekilde saygıyla ayakta bekliyorlardı.

Milli Marş'tan sonra jüriden birisi doktor ünvanı alacak akademisyenin tez konusunu, kısa özetini, ne zaman başlayıp ne zaman bitirdiğini anlattı salondaki seyircilere. Sözlerin bitimini müteakip alkışlandı ve jüri üyeleri sahneden tek tek aşağıya inerek çiçeği burnundaki Doktor Filia'yı tebrik etti.

Hemen arkasından jüri ekibiyle toplu fotoğraf çekildi. Endonezya'da fotoğraf merasimi çok önemlidir, her tür tören ve toplantıda başlarken fotoğraf çekilir ki herkes dağılmadan toplu fotoğraf alınabilsin.

Jüri hâlâ sahnedeyken sunucu Dr. Filia'nın eşini anons etti bu kez. Resmi kıyafetiyle Filia'nın kocası sahneye geldi. "Her başarılı kadının arkasında onu destekleyen anlayışlı bir koca vardır" sözünü doğrularcasına, gururla eşini tebrik etti, jüri üyeleri ile el sıkıştı, onların tebriklerini kabul etti. Ondan sonra sunucu çiftin çocuklarını anons etti. Bu kez yaşları altı ile 10 arasında değişen şirin mi şirin üç çocuk tören için özenle giyindirilmiş olarak sahnedeki yerlerini aldı ve annelerini tebrik ettiler.

Eminim o tezin her satırında onların anneleri ile beraberliklerinden çalınmış anlar vardır!

Sonradan duyduğuma göre en küçük çocuk Filia'nın tezi ile aynı yaştaymış!

Dr. Filia arkadaşına çocuğunun bebekliğinden çok tezinin sayfalarını hatırladığını söylemiş!

Bu bağlamda sahneye üçüncü olarak anons edilenler ise çocuklara en çok emeği geçenler oldu.

Kim dersiniz? Dr. Filia'nın annesi ve babası. Yüzlerinden kızları ile duydukları gurur okunurken alkışlar arasında sahneye gelerek Dr. Filia'yı tebrik ettiler, ellerini öptürüp hayır dualarını ettiler.

Tebrikleri kabul ettiler ve tüm ekiple beraber fotoğraf çektirdiler.

. .

Tüm aile bir araya gelince bir kenara dizildi ve salondakilerin tebriklerini kabul etmeye başladı. Tüm salon tebrik için sırada bekliyor, aileyle tek tek el sıkışıyor, bir taraftan da şak şak fotoğraflar çekiliyordu. Bu tören gerçekten bizim nikah törenlerini anımsatıyordu daha çok! Tüm ailenin müdahil olduğu bir tören.

Başlangıçta bana biraz değişik, abartılı gelse de düşündükçe aslında mantıklı bulmaya başladım.

Ailesinde master, doktora tezi hazırlamış olanlar bilir bu olayın tüm aileyi nasıl derinden etkilediğini, tez sahibinin hayatının her anına yayıldığını. Tüm ailenin o çalışma için neredeyse seferber olduğunu!

Söz gelimi benim çocuklarım akademisyen olan teyzelerini tezinden kıskanır ve kendileri ile yeterince vakit ayırmadığı için sitem ederlerdi. Ben master tezi hazırladığım yıllarda ise en çok anneme iş düşmüştü, ev işlerinden muaftım en azından!

Tam onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine, gökten üç elma düşmüş o da diğer doktora yapanların başına derken ben de Filia'yı tebrik edenler arasında buldum kendimi! İlla da fotoğraf çektirdim.

Sıra Emma ile yemeğe geldiğinde salondan çıktık ki bir de ne görelim? Öğlen yemeği açık büfe bir ziyafet. Resmi tören bitmiş ama kutlamalar son hızla devam etmekteydi.

Profesyonel catering yapılmış, masalar tatlısından tuzlusuna geleneksel Endonezya yemekleri ile donatılmıştı. Hocalar lezzetli yemeklerle bayram ediyordu.

Meğer tüm bu hazırlık yine yeni doktor olan kişi tarafından yapılırmış. Doktora tezi kabul edilip ünvanını alan kişiler, bu ziyafeti hazırlamak ve ilgili anabilim dalında herkese sunmak zorundaymış!

Salonun dekorasyonu, çiçekler, bir de üstüne törene katılanlara nikahlarda verilen gibi küçük bir hediye de yapılması gerekenler arasındaymış!

Yapılan masrafın diğerleri hariç yalnızca yemek için 20 milyon Endonezya rupisi yani 1500 dolar ya da 5500 TL civarında olduğunu öğreniyorum. Çiçeği, hediyesi 10 bini buluyor olmalı.

Akademik kariyer yapan bir kişi için bu tören hayatında bir kez yapılacak bir masraf, o yüzden her şeyin en iyisi istenir ve her tür harcama caiz görülürmüş. Kişilerin maddi durumuna göre yemek çeşidi ve kalitesi artıp azalabilirmiş, dağıtılan küçük hediyelerde olduğu gibi.

. .

Dr. Filia'nın annesinin yemek konusunda da sorumluluğu ele aldığını tüm yemekleri kendisinin yaptığını öğreniyorum. Anne eli değdiği belli, zira yediğim en lezzetli bakmi -yani tavuk etinden sulu köfte oradaydı.

Ayrıca bazı şeylerin evrensel olduğunu, mesela insanın işini zorlaştıran danışmanların her yerde olduğunu, Filia'nın da bu ünvanı alana dek epey ter döktüğünü öğreniyorum. Yüksek lisans danışmanım Prof. Dr. Korkmaz Alemdar hocamı minnetle anıyorum.

Japon kültürü hakkında tez hazırlamış  ve doktorasını bu tezle almış olan Dr. Filia ve ailesinin bu tören için gösterdiği birlik beraberlik Endonezya'da aile kavramının ve desteğinin hâlâ ne kadar önemli ve geçerli olduğunun yalnızca bir örneğini sergiliyordu.

Doğumdan ölüme kadar her aşamada aile ve geleneklerine sıkı sıkı sarılarak yaşayan bir toplum! Ben değil biz diyen, benim malım senin malın diyebilen!

Dünyanın üçüncü kalabalık ülkesi Endonezya'nın 17 bin ada, 360 farklı etnik grup, konuşulan 700'den fazla dil ve altı resmi din ile birlik, beraberlik içinde, güçlü bir ülke olmasının sırrı belki de burada yatıyordu!

Bu olaydan kısa bir süre sonra Cakarta'ya yeni taşınan psikolog arkadaşım Merve'ye gittim. İki yaşında dünya tatlısı oğluyla karşıladı beni. Yorgun görünüyordu. “Oğlan uyutmadı” galiba dedim!

Meğer Merve bir önceki gün yüksek lisans tezini bir arkadaşının da desteği ve yardımıyla danışmanlarına Skype aracılığıyla sunmuş ve başarılı olmuştu. "Aman doktoranı sakın burada yapma, pahalıya mal oluyor" diyebildim.