12 Eylül'den Guantanamo'ya tek tipe hayır!

İnsan hakları savunucuları olarak kaygılıyız. Bir kez daha uluslararası insan hakları belgelerinde tanımlanan haklar ile ceza ve infazına ilişkin uluslararası sözleşmelerde yer alan minimum kuralları hatırlatıyor, hazırlık aşamasında olduğu duyurulan ve bir işkence yöntemi olarak organize edilen tek tip elbise uygulamasından derhal vazgeçilmesi için hükümete çağrıda bulunuyoruz.

Google Haberlere Abone ol

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi 

Türkiye hapishanelerinde yeniden tek tip elbise uygulaması başlatılıyor. İlk olarak 1983 yılında karşımıza çıkan, 1987 ve 2003 yılında yeniden gündeme getirilen tek tip elbise; mahpusun tüm kişilik haklarını gasp eden, hem fiziki hem manevi varlığını yok etmeyi amaç edinmiş sistemli bir işkence olarak uygulanmıştı. Cumhurbaşkanına ait, Guantanamo benzetmesi ve öç alma maksadını öne çıkaran söylemlerle gündeme sokulmasından hareketle şimdi, 12 Eylül’ün amaç ve mantığını bile zorlayarak uygulanacağına kesin gözüyle bakıyor ve kaygılanıyoruz. İnsan hakları savunucuları olarak uluslararası insan hakları belgelerinde tanımlanan haklar ile ceza ve infazına ilişkin uluslararası sözleşmelerde yer alan minimum kuralları hatırlatıyor, hazırlık aşamasında olduğu duyurulan ve bir işkence yöntemi olarak organize edilen tek tip elbise uygulamasından derhal vazgeçilmesi için hükümete çağrıda bulunuyoruz.

Cumhurbaşkanının 15 Temmuz günü yaptığı ve tek tip elbiseyi gündeme getirdiği konuşmasında; çoğunluğunu henüz suçluluğu ispatlanmamış olanların oluşturduğu mahpuslardan “hain” diye söz etmesi, “kafalarını kopartacağız”, “cezaevinin duvarları arkasında çürüyüp gidecekler”, “… mahkemeye çıkarken Guantanamo’da olduğu gibi bunları da tek tip elbise ile çıkaralım. Tek tip elbise." Biçimindeki söylemleri, tek tip elbise uygulamasının intikam aracı olarak kullanılacağı konusunda şüpheye yer bırakmıyor.

Cumhurbaşkanının bir işkence merkezi olarak bilinen, hukuksuzluğu ve işkenceleri ile deşifre olmuş Guantanamo hapishanelerine gönderme yapması ise sınır tanımaz bir kindarlığın ve öç alma maksadının nerelere varacağına dair korkutucu işaretler sunuyor.

Hatırlanacağı üzere; 12 Eylül 1980 militarist darbesi sonrasında, sosyalist siyasi mahpusların direncini kıramayan darbeciler 1983 yılında hapishanelerde tek tip elbise uygulamasını dayatmış, ancak siyasi mahpuslar verilen elbiseleri giymemiş ve uzun, zor bir direniş sonrasında devlet bu uygulamadan geri adım atmıştı. Ancak hiçbir zaman tam olarak vazgeçilmedi; 1987 yılında yeniden denendi, 2003 yılında ise yasa değişikliğine bağlanmaya çalışıldı. Ancak siyasi mahpuslara çıkan ağır fatura bir yana, tek tip elbise uygulaması devlet adına tam bir başarısızlık oldu.

Tek tip elbise uygulamasının dayatıldığı o tarihlerde, varlıklarına yönelmiş bu saldırı karşısında siyasi mahpuslar açlık grevleri ve değişik eylemlerle direnmiş, ağır işkenceye maruz kalmış, yine de zorla giydirilen elbiseleri yırtarak iç çamaşırları ile duruşmalara çıkmışlardı. Mahkeme heyetleri, mahpusların kan revan içinde ve iç çamaşırları ile karşılarına çıkmalarını uzun zaman ya görmezden geldiler ya da kararları ile işkenceyi meşrulaştırdılar.

Tek tip elbise ve benzeri pek çok işkence uygulamasından görüleceği üzere; Türk ceza infaz mevzuatı ve uygulaması, insan haklarına bağlı olarak tanımlanan mahpus haklarını hep yok sayma eğiliminde oldu. Bu yüzden hapishaneler çifte cezalandırma mekanı, ezaevi, intikam aracı oldu her zaman. Ancak 1955 tarihli BM Minimum Cezaevi Standart Kuralları, 1973 tarihli Avrupa Konseyi Minimum Cezaevi Tretman Kuralları ve 1987 tarihli Avrupa Cezaevi Kuralları ceza ve infazında minimum kuralları ile 2016 tarihli revizyonla BM Mahkumlara Muamelede Standart Asgari Kurallar ceza ve infazının intikam aracı olarak kullanılamayacağını söylüyor.

Avrupa Cezaevi Kuralları; “Özgürlükten yoksun bırakma insan onuruna saygılı olmanın gerektirdiği maddi ve manevi koşullara uygun olarak yapılmalıdır…” diyor

Juliet Ash "Parmaklıklar Ardında Giyim-Kuşam: Suç Ögesi Olarak Hapishane Kıyafetleri" isimleri kitabında, "Tek tip kıyafet uygulamasında, cezalandırılan kişinin giyim-kuşamı da cezanın bir parçası olarak görülüyor. Kişinin kimliğini ve kendine güvenini ortadan kaldırmayı amaçlıyor" tespitini yapıyor. Yapılan araştırmalar mahkemeye mahkum kıyafetleriyle gelinmesinin suçlu bulunma olasılığını artırdığını ortaya koyuyor.

İngiltere’de mahkumların cezaevinde geçirdikleri ilk iki hafta boyunca hapishane üniforması giymeleri zorunluluğu getirilmesinin gerekçesi; “cezaevlerinin rahat bir yer olmadığını göstermek için” biçiminde açıklanıyor.

Son günlerde Türkiye hapishaneleri için model olarak sunulan turuncu kıyafetlerin ABD’de 11 Eylül saldırısı sonrası terörle bağlantılı iddiası ile tutuklananlara giydirildiğine dair bilgiler varsa da biz Guantanamo işkencehanelerinden yansıyan fotoğraflarda gördük.

Bu gün hapishanelerde işkence iddiaları cevap bekliyor, Avrupa İşkenceyi İzleme Komitesi'nin 2016 raporunu açıklamasına iktidarın neden izin vermediği sorusu cevap bekliyor, Kapasite üzerinde doluluğun yarattığı sorunlar nasıl aşılacak sorusu cevap bekliyor, Cezaevleri İzleme Kurullarının görevine KHK ile son verilmesi nedeniyle doğan boşluğun nasıl doldurulacağı sorusu cevap bekliyor ve sorunlar devasa boyutlara ulaşmışken karşımıza tek tip elbise uygulaması çıkarılıyor.

Olağan koşullarda, tek tip elbise uygulanabilmesi için yasa değişikliği gerekirdi. Ancak OHAL koşullarında hükümet bunu da bir KHK ile yapabilecek.

İnsan hakları savunucuları olarak kaygılıyız. Bir kez daha uluslararası insan hakları belgelerinde tanımlanan haklar ile ceza ve infazına ilişkin uluslararası sözleşmelerde yer alan minimum kuralları hatırlatıyor, hazırlık aşamasında olduğu duyurulan ve bir işkence yöntemi olarak organize edilen tek tip elbise uygulamasından derhal vazgeçilmesi için hükümete çağrıda bulunuyoruz.

Tek tip elbiseye hayır! Tek tip elbise bir işkencedir! İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!