YAZARLAR

Fenerbahçe rakiplerini şimdiden aşırı düşünmeye zorluyor

Fenerbahçe ve Galatasaray’ın bu sezon Süper Lig’in çok üzerinde kadro kalitelerine sahip olduğu kesin. Buna karşın Fenerbahçe’yi Galatasaray’ın bir adım önüne koyan bir şey var; uyumları. Sarı-lacivertliler bu sezon yalnızca takımın kalitesini artırmadı, aynı zamanda nihayet birbirini tamamlayan oyuncuları bulmayı da başardı. Ve bu ahenkleri, rakipleri için sahip oldukları kaliteden daha korkutucu.

Hatayspor dün akşama kadar Fenerbahçe ve Galatasaray ile birlikte Süper Lig’de henüz maç kaybetmemiş üç takımdan biriydi. Hâliyle yuvasına hazır bir oyun ve özgüvenli bir takımla gelmişti Volkan Demirel. Buna karşın her zamanki oyunlarıyla Fenerbahçe’ye karşı sonuç alamayacaklarını düşünmüş olsa gerek ki, bu sezon ilk defa takımını beşli savunmayla sahaya sürdü. 

Bu pekâlâ Fenerbahçe’nin bir başarısı olarak okunabilir. Zira ligin henüz çok erken bir aşamasında, ligin iyi takımlarından birinin teknik direktörü, Fenerbahçe karşısında kendisini ister istemez “aşırı düşünürken” buluyor ve her zamankinden farklı bir şey yapmak zorunda kalıyorsa, bu sarı-lacivertlilerin sezona çok özel bir performansla başlamasından ötürü olsa gerek.

Buna karşın Demirel’in evdeki hesabı Kadıköy’e uymadı. Geride ekstra bir savunmacıyla Fenerbahçe’nin akınlarını daha iyi karşılayabileceğini düşünse de öyle olmadı. Sarı-lacivertliler topu o kadar hızlı çeviriyorlar ki, rakibin geride hangi şekilde yerleştiğinin pek bir önemi kalmıyor. Nitekim bir iç saha maçını daha ilk 15 dakikada bitirdiler.

SZYMANSKİ’NİN EKSİKSİZLİĞİ BÜYÜK FARK YARATIYOR

Fenerbahçe’nin hücumlarını kontrol edilemez yapan bir başka detay da karşı preslerinin boğucu bir yoğunlukta olması. Aslında ön tarafı Edin Dzeko ve Dusan Tadic gibi yaşlı oyunculardan ve İrfan Can Kahveci gibi topsuz oyundaki katılımı yeterli olmayan bir oyuncudan oluşan bir takımdan böylesine güçlü bir pres beklenmeyebilir. Fakat sarı-lacivertlilerin İsmail Yüksek, Fred ve Sebastian Szymanski’den oluşan merkez üçlüsü öyle sıkı ve dinamik ki, onlar sayesinde ön üçlüye sadece yerlerini korumaları yetiyor.

Bilhassa Szymanski’ye ayrı bir paragraf açmak lâzım. Süper Lig’de daha önce de büyük etki yaratan skorer 10 numaralar oynamıştı; Alex de Souza, Anderson Talisca, Pablo Batalla, Sasa Ilic, Jaja gibi… Ama Szymanski’yi hepsinden ayıran bir şey var; pres gücü. Dün akşam bir yandan rakip ceza sahasında beş kez topla buluşup, üç şut pası verirken; diğer yandan da dokuz ikili mücadele, yedi sahipsiz top kazandı ve üç top çaldı. 

Toplu oyunda aklı sürekli ceza sahasında olan ve skora bu kadar etki eden bir oyuncunun, topsuz oyunda da takımına böylesine bir savunma katkısı sunması, futbolda çok nadiren görülebilen bir şey, hâliyle Fenerbahçe için de inanılmaz bir lüks. 

FENERBAHÇE, GALATASARAY’IN BİR ADIM ÖNÜNDE

Fenerbahçe’yi ise belli ki bu sezon zirvede yalnız kalacağı ve başa baş bir yarış içinde olacağı Galatasaray’dan bu çok yönlülüğü ayırıyor. Galatasaray da en az Fenerbahçe kadar etkili bir pres takımı. Alan bulduklarında çok etkili olabiliyorlar. Ama kapalı savunmalara karşı Galatasaray çok daha zorlanırken ve çözümü bireysel kaliteye dayanırken, Fenerbahçe ise yine çok kaliteli ayaklara sahip olmasına rağmen onlara bağımlı kalmadan oyun gücüyle kendi çözümünü yaratabiliyor. 

İki takımın da Süper Lig’in çok üzerinde kadro kalitelerine sahip olduğu kesin. Ama Fenerbahçe, Galatasaray’dan daha uyumlu bir takım. Sarı-lacivertliler bu sezon yalnızca takımın kalitesini artırmadı, aynı zamanda nihayet birbirini tamamlayan oyuncuları bulmayı da başardı. Ve bu ahenkleri, rakipleri için sahip oldukları kaliteden daha korkutucu.

Süper Lig’e dokuzda dokuzla başlayarak bir ilke imza atan Fenerbahçe’yi gelecekte bekleyen bir tehlike ise şu olabilir; böyle yüksek yoğunluklu maç başlangıçlarının ödülünü Fenerbahçe şu ana kadar hep erken gollerle aldı, ancak alamadığı maçlar da illâki olacaktır. O maçların ikinci yarıları biraz zorlu geçebilir. Dün akşamki ikinci yarı bunun işaretini verdi.


Onur Özgen Kimdir?

1989, İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu. Gazetecilik hayatına 2008 yılında aylık sosyalist bir dergi olan RED Dergisi'nde başladı. Ardından sırasıyla Campaign Türkiye, FourFourTwo Türkiye, GOAL Türkiye ve Mackolik'te içerik editörlüğü ve yazarlık yaptı. Bir dönem BJK TV'de Avrupa futbolu üzerine yorumlarda bulundu. Son olarak ise GOAL Türkiye'de yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Gazete Duvar ve Socrates Dergi'de futbol yazarlığı yapıyor ve Parodi Yayınları'nda yine futbol üzerine çocuklara yönelik kurgusal biyografi kitapları kaleme alıyor. Ayvalık'ta yaşıyor.