YAZARLAR

Erzurum Kongresi, Ermeni Sanasaryan Okulu’nda yapıldı

1915’te el konulan, Sanasaryan Vakfı adına iki mülk vardı; biri Erzurum’daki okul binası ve diğeri de İstanbul’daki handır. Erzurum Kongresi, Ermeni Sanasaryan Okulu’nda toplandı.

Türk Kurtuluş Savaşı ve teşkilatlanması Erzurum ve Sivas’ta yapılan kongrelerde temellendirildi. Mustafa Kemal ve Rauf Orbay, Erzurum Kongresi’ne ancak iki delegenin istifasıyla katılabildi. Kongre delegeleri kimlerdi, neler görüşüldü vesaire konularında bilgilenmek mümkün. Fakat Erzurum Kongre binasının tarihini öğrenmekse imkânsız. Çünkü coğrafi ve kültürel varlığın tarihi itinayla temizleniyor. Dağ-taş ve köy adlarına bakınca “Anadolu binlerce yıldır Türk’tür” denebilir, ama yanıltıcıdır. Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919’da emvâl-i metrûkelerden Ermeni Sanasaryan Okulu’nda (Sanasaryan Varjaran) toplandı. 1904’te eğitim verilen derslerden birinin “piyano öğretmek” olduğu okulun, mezunlarından ikisi Hovhannes Serengülyan (Vartkes) ve Karekin Pastırmacyan (Armen Garo) Osmanlı Meclisi Mebusan’da Erzurum mebusuydu.

Erzurum’da Sanasaryan Okulu

1924/1925’te yanan Sanasaryan Okulu onarıldı ve Atatürk Yapı Usta Okulu olarak eğitime başladı. Bugünkü adı, Atatürk Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi’dir.[1] Kongre binası hem müze hem de okul olarak faaliyettedir. Anlaşılan okulun bir salonu müze olarak kullanılmaktadır. Ne bakanlık ne de valilik sitesinde kongrenin yapıldığı binanın tarihi dikkate alınmamıştır. Kongre binasıyla ilgili olarak Yakutiye Kaymakamlığı ile Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, “Sanasaryan Koleji (Ermeni Kız Yatılı Okulu)” ve Erzurum Ansiklopedisi, “Ermeni mektebi” diye yazmıştır. Diğer kurumlarsa herhangi bir bilgilendirmede bulunmayı tercih etmemiştir. Kongre işte oradaki bir binada toplanmış gibi düz anlatımla yetinilmiştir.

Kongre için Erzurum’un en iyi binasının tercih edilmesi normaldir. Sonraki yıllarda okul veya müze olarak kullanılan binanın nasıl kamunun olduğuna değinilmez. Sadece Yakutiye Kaymakamlığı ile Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün sitesinde mülkün geçmişi hakkında yazılan şudur: “Cumhuriyet öncesinde bina satın alınarak devlete kazandırılmıştır.” Peki Sanasaryan Okulunu, kim, kimden satın almıştır? Veya Sanasaryan Okulunu satan kimdir? Bu gibi soruların cevaplanması mümkün değildir. Öte yandan Sivas’taki kongre binası hakkında yapımından, müze olarak kullanımına kadar detaylı bilgilenmek mümkündür.

Erzurum ve Sivas kongresi adına hayli çalışma yapılmış olup, bu yazıda Erzurum Kongresi'nin yapıldığı okulu anlatmaya gayret edeceğim.

MUSTAFA KEMAL’İN KONGREYE KATILMASI

Erzurum’un, Türk Kurtuluş Savaşı’nı fiilen Anadolu’da başlatan Mustafa Kemal’in Samsun’dan Ankara’ya uzanan yürüyüşünde özel bir yeri vardı. Kongre hazırlığı Mustafa Kemal’in inisiyatifi dışında yapılan teşkilatlanmaydı. İstanbul’da kurulan Vilâyatı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Erzurum şubesiyle, Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin birleşmesi sonucu Şarkî Anadolu Vilâyatı Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulduğu Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919’da toplandı.

Mustafa Kemal ile Hüseyin Rauf’un ancak iki delegenin istifası sonrasında katıldığı kongre 7 Ağustos’a kadar çalıştı. Kongreye katılım Nutuk’ta, “Bizim Erzurum Kongresine girmemizi teshil (kolaylaştırmak) için, kongreye Erzurum mümessili (delegesi) olarak intihap edilmiş (seçilmiş) olan mütekait (emekli) binbaşı Kâzım ve Tursun Beyzade (Dursunbeyoğlu) Cevat beyler mümessillikten (delegelikten) istifa ettiler” diye yazıldı.[2]

Kongre delegesi Mustafa Kemal ve 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir

Mustafa Kemal’in Nutuk’ta “istifa ettiler” diye aktardığı durum, Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir tarafından tamamen farklı kaleme alındı: “3 Temmuz’da Erzurum’a geldiler [...] Erzurum Kongresi murahhasları toplanmıştı. Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Beyi Erzurum’dan murahhas yapmak istedik. Fakat Erzurum murahhasları Müdafaayı Hukuk Reisi Hoca ile azadan Necati Bey geldiler ve Erzurum murahhaslarının tayin olunduğunu, Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Beyin kabul olunmamasına müttefikan karar verdiklerini bana söylediler [...] Israrımla iki Erzurum murahhası istifa ettirildi. Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey tayin olundu. İşte bu suretle 23 Temmuz 1919’da himayemde açılan Erzurum Kongresi’ne iştirakları ve reislikleri temin edilmiş oldu.”[3]

1950’li yıllarda üç dönem mebus seçilen Mahmut Goloğlu da Erzurum Merkez’e ait üç delegeden ikisinin değiştirilmesinin Kâzım Karabekir’in “olaya el koymasıyla” gerçekleştiğini yazdı.[4] Mustafa Kemal’in kongreye katılması ve oluşturulan Heyet-i Temsiliye’ye Hüseyin Rauf’la birlikte seçilmesi, Sivas’a ve Ankara’ya giden yolun en önemli virajının dönülmesini sağlamış ve liderliğinin meşruiyetini pekiştirmiştir.

İKİ ÖĞRENCİSİ OSMANLI MEBUSUYDU

Mıgırdıç Sanasaryan’ın kurduğu Sanasaryan Okulu’nda (Sanasaryan Varjaran) eğitime 1881 yılında başlandı. Avukat Hovhannes Şahnazar’ın 1939’daki çalışmasına göre okulun diğer ortağı da Yeğyantz’dır. Mıgırdıç Sanasaryan, Vanlı bir ailenin çocuğu olarak Tiflis’te doğdu ve Rusya’da iş hayatına atıldı. Okulun açılmasındaki amaç, fakir ve yetim Ermeni çocuklarını eğitmekti. Öğrencilerin bir kısmı yatılıydı ve eğitim süresi dokuz yıldı.

Nevart H. Madatya’ın Ermenice ve Osmanlıca iki dilli 6 Temmuz 1904 tarihli Sanasaryan Okulu diploması (Foto: Nurhan Becidyan Arşivi).

Okulun ders programının hayli kapsamlı olduğu anlaşılıyor. Bunu, 13 Haziran 1888 Erzurum (Karin) doğumlu Nevart H. Madatya’nın hem Ermenice hem de Osmanlıca iki dilli diplomasında not verilen derslerden anlamak mümkündür. 6 Temmuz 1904 tarihli diplomada not verilen dersler şunlardı: Din bilgisi, kilise tarihi, Ermenice yazı ve konuşma dili, Osmanlıca, Fransızca, Almanca, tabiat tarihi ve bilgisi, kimya, aritmetik ve muhasebe, cebir, geometri, güzel yazı, resim, müzik ve enstrümanı (piyano), beden eğitimi. Abdülhamid’in istibdat yıllarında 1904’te Erzurum’daki okulun derslerinden biri piyano çalmayı öğretmekti. Okulda dört dil, yani Ermenice, Osmanlıca, Almanca ve Fransızca öğretilmekteydi. Bugün Sanasaryan gibi dört dilin öğretildiği okul var mıdır?

Erzurum mebusları Hovhannes Serengülyan (Vartkes) ve Karekin Pastırmacıyan (Armen Garo)

Okulda 840 öğrenci eğitim gördü. Okulun mezunlarından Hovhannes Serengülyan (Vartkes) ve Karekin Pastırmacıyan (Armen Garo) Osmanlı Mebusan’da mebustu. İkisi de Erzurum doğumlu olup, İttihat ve Terakki gibi dönemin yasal partilerinden Taşnak Partisi’nden (Taşnaktsutyun/Ermeni Devrimci Federasyonu) Erzurum mebusuydu. 1878’de Abdülhamid kapattıktan sonra Temmuz 1908’deki kalkışma sonrasında açılan Mebusan, Aralık 1908’de çalışmalarına başladı. Mebusan’da Erzurum’dan Vartkes üç ve Armen Garo iki dönem mebus seçildi. 1891’de Sanasaryan’dan mezun olduğunu yazan[5] Armen Garo, 1896’da İstanbul’da Osmanlı Bankası baskınına katılanlardandı.

1915’te mebus da olsan hiçbir Ermeni’nin can güvenliği yoktu. Ermenilerin kitlesel toprağından kopartıldığı günlerde Vartkes, İstanbul Mebusu Krikor Zohrab’la birlikte soruşturma gerekçesiyle İstanbul’dan Diyarbekir’e götürülürken Urfa-Diyarbekir arasında Çerkez Ahmet çetesi tarafından öldürüldü. 1915’te Ermeni mebuslardan altısı (Zohrab ve Varteks, Dr. Nazaret Dağavaryan/Sivas, Dr. Garabet Paşayan/Sivas, Isdepan Çıracıyan/Ergani, Onnik Tertsakyan/Van) öldürüldü ve Kozan Mebusu Hampartsum Boyacıyan (Murad) da Kayseri’de idam edildi.[6]

İstanbul’da Sanasaryan Hanı, yıllarca Emniyet Müdürlüğü binası olarak kullanıldı,
işkence merkeziydi.

HAN, İSTANBUL’DA İŞKENCE MERKEZİYDİ

1915’te Ermenilerin kitlesel olarak toprağından kopartıldığı günlerde yürürlüğe konulan bildik ismiyle 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu gereği o dönem bireysel ve vakıf gibi tüzel kişiliği olan mülklere devlet adına el kondu. Kanun, mülkü zorla alımın yani gaspın kılıfıydı. Nitekim İttihat ve Terakki’nin kurucu liderlerinden Ahmet Rıza’nın “kanunun uygulanmasının savaş sonuna bırakılması” teklifi üzerine Âyan’da yaptığı konuşmada iki itirazı vardı.[7] Biri, kanun 1876 Anayasa’sına aykırıydı. Diğeri de kanunun uygulamasıyla Ermeni malları yağmalanacaktı. Teklifi kabul edilmeyen Ahmet Rıza, öngörüsünde yanılmadı. Tasfiye Kanunu, sekiz yıllık uygulaması sonrasında ancak 15 Nisan 1923’te kabul edilen 333 sayılı kanunla yeniden düzenlendi ve 8 Kasım 1988’e kadar yürürlükte kaldı (s.6).

Tasfiye ve 333 sayılı kanun gereği, sahibinin onayı olmadan el konulan mülklere emvâl-i metrûke dendi. Sahibine kanunda yazıldığı gibi ödeme yapıldığının belgesi ortaya konamamış ve ilgili Tasfiye Komisyonu’nun evrakı üzerindeki perde de kaldırılmamıştır. Kanunen de olsa el konulan ve kıymeti ödenmeyen işlem, bildik adıyla gasptır. Tasfiye Kanunu’yla İttihatçıların temellendirdiği Türkleştirmenin ekonomi politiğinin inşası 1920’lerde tamamlandı. Emvâl-i metrûkeye devlet adına el koymak, dağıtmak, satmak ve tapulamak amacıyla 16 kanunî düzenleme yapıldı. 1914’te bugünkü TC sınırlarında yüzde 20 olan Hıristiyan nüfus payının 1927’deki sayımda yüzde 2,8’e gerilediğine göre ne kadar mülkün Türkleştirildiğini tahmin edebiliriz. Ve ekonominin Türkleştirilmesi, 1920’lerde kalmadı, sistemin yapısal politikası olarak uygulanageldi. 1915’te el konulan, Sanasaryan Vakfı adına iki mülk vardı; biri Erzurum’daki okul binası ve diğeri de İstanbul’daki handır. Sanasaryan Hanı, 1881’de Sanasaryan Okulu açıldıktan sonra vakfa gelir getirmek amacıyla İstanbul’da satın alınan mülktür. Okul binası pek gündeme gelmezse de han 1920’lerde ve 2010’larda dava konusuydu.

Sanasaryan Hanı, harp sonrasında boşaltıldı ve Ermeni Patrikhanesi’ne verildi, ama 1920’lerde İstanbul Valiliği tekrar el koydu. Mahkemelik olundu ve Ermeni Patrikhanesi davayı kazandı. Mahkemenin Hazine aleyhine kararı, sonradan tersine döndü. Han önce uzun yıllar birçok insanın canının alındığı, işkence gördüğü tabutluklarıyla meşhur İstanbul Emniyet Müdürlüğü, ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğü 2’nci Şube ve İstanbul Adliyesi binası olarak kullanıldı. Halk arasında adı da Sansaryan Hanı’ydı.

Sanasaryan Hanı’na el konulması sonrasında tarihi işkencelerin tarihidir[8]. 1951 TKP Tevfikat’ında Şefik Hüsnü’den, Mihri Belli’ye, Ahmed Arif’e, Ruhi Su’ya, Vedat Türkali’ye[9] ve 1970’lerde Cihan Alptekin’e, Tayfur Cinemre’ye, İstanbul devrimcilerinin ‘misafir’ edildiği mekandı; eh ben de nasibini alanlardanım. 1944 Mayıs’ta gözaltına alınan ve Turancılar davasından yargılanan Reha Oğuz Türkkan ile arkadaşlarına da Sanasaryan’da işkence edildi. Reha Oğuz Türkkan, Alparslan Türkeş’e tabutlukta işkence yapılmadığını ve tırnağının sökülmediğini de anlattı.

‘İŞTE TAPU, HANIMIZI VERİN’

1920’lerde ve devamında davası görülen ve Hazine’nin bir biçimde el koyduğu Sanasaryan Hanı, 2011 sonunda yine davalıktı. Sanasaryan Vakfı Mütevellisi Türkiye Ermeni Patrikliği tarafından, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul İl Özel İdaresi dava edildi. Avukat Ali Elbeyoğlu ve Furkan Çalış’ın hazırladığı dilekçeden öğreniyoruz ki, 1929’da hanın kaydı yani tapusu Sanasaryan Vakfı adınaydı. Hanın kaydı, satış ya da bağış olmadan İstanbul İl Özel İdaresi adına değiştirilmişti. 12 Aralık 2011’de İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimliğine yapılan başvuru dilekçesinde, iki maddelik talep vardı. Birincisi, taşınmazın başkasına devir ve temlikini önleyici ihtiyati tedbir konulmasıydı. İkincisi, Sanasaryan Vakfı adına tapuya tesciline karar verilmesiydi. Fatih Kaymakamlığı Tapu Müdürlüğü 29 Aralık 2011’de (yevmiye no: 24929), ihtiyatı tedbir işlemini yaptığını İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne bildirdi.

Dava dilekçesinde üzerinde durulan en önemli delil, Sanasaryan Hanı’nın tapu kaydıydı: “Taşınmaz aslı Tapu Sicil Müdürlüğü arşivinde tasdikli tercümeden de anlaşılacağı (Ek-1) gibi ‘Mülkiyet üzere altında beş mağazası bulunan söz konusu hanın tamamı Milkon Gümüş Gerdan Efendi oğlu Kirkor uhdesinde iken adı geçenin vasisi olan Prusya Devleti Uyruklu Sanasaryan ismi ile anılan Ermeni milletinin fakir çocuklarının eğitim ve öğretimleri ve yemekleri için vakfettiği ve vakfiyetine hükmedildiği ilişik tasarruf belgelerinden anlaşılmış olduğundan vakfı adına tespit edilmiş’ denilerek 26 Mayıs 1929 tarihinde Sanarasyan Vakfı adına tapuya tescil edilmiştir.” Ayrıca dilekçede 1930’larda han özelindeki dava süreci ve tapunun İl Özel İdaresi adına nasıl tescil edildiği de aktarıldı.

Vakıf Katılım'ın restorasyon çalışması için kapattığı perdeye 'Sarsaryan Han'   yazılmış. 

Eklerle 2011 sonunda yapılan başvuruyla açılan davanın görüşülmesine devam edilirken, sürpriz bir gelişme oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir mahkemesi daha kararını vermeden Türkiye Cumhuriyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü, Sanasaryan Hanı’nı ihaleyle kiraya verdi. Han, 18.7.2013’te Özgeylani İnşaat’a ve yedi yıl sonra da 28.1.2020’de Gapsan Eserler şirketine kiralandı. Şubat 2020’de HDP Milletvekili Garo Paylan, hanın ihale ve dava sürecini Meclis gündemine getirdi[10] ve açılan dava sürecinin bitmediğine dikkat çekti. Han, bugünlerde de tamamen Vakıf Katılım’ın pankartıyla kapatılmıştır.

Unutmayalım ki, Erzurum Kongresi’nin toplandığı bina yani Sanasaryan Okulu ve İstanbul’daki hanı, tarihiyle bütündür!

NOTLAR

[1]Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 77; Dr. Haluk Selvi, Millî Mücadelede Erzurum, 1918-1923, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara-2000, s. 109; https://erzurumataturkeml.meb.k12.tr/

[2] Gazi Mustafa Kemal, Nutuk (1919-1920), cilt: 1, İstanbul-1934, s. 46.

[3] Kâzım Karabekir, Paşaların Hesaplaşması, Emre Yayınları, İstanbul-2000, s. 53-57.

[4] Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 65.

[5] Osmanlı Bankası, Armen Garo’nun Anıları, çeviren: Attila Tuygan, Belge Yayınları, İstanbul-2009.

[6] Nesim Ovadya İzrail’in ‘1915’te Öldürülen 7 Ermeni Milletvekili’ makalesi, Utanç ve Onur, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2015, s. 53-65.

[7] Meclisi Âyan Zabıt Ceridesi (MAZC), devre: 3, sene: 2, cilt: 1, 13.12.1915, s. 133-136.

[8]Hasan Basri Alp, 27 Ocak 1945’te Sanasaryan’daki işkencede öldürüldü (Romanın ithafı. Vedat Türkali, Güven, cilt: 1, 2. baskı, Gendaş Kültür, İstanbul-1999).

[9] M. Halim Spatar, Sansaryan Han’dan Geçenler, Cumhuriyet Dergi, 31.8.2003, s. 12.

[10] AGOS, 7.2.2020, s. 6.


Nevzat Onaran Kimdir?

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Bir süre muhasebecilik yaptı ve ardından ekonomi muhabiri olarak Özgür Gündem, Evrensel dâhil birçok gazete ve dergide çalıştı. Yakın dönem okumalarını Türk milliyetçiliğinin ekonomi politiğinin analizinde yoğunlaştırdı. 1915-1940 dönemini inceleyen dört kitabı yayımlandı.