Takrir-i Sükûn ‘Reformları’
Cumhuriyet’in kurumsallaştığı Takrir-i Sükûn’lu yıllarda ve sonrasında (kadınlara seçme ve seçilme hakkı vesaire) yapılanlara inkılap veya reform derken, mülkün ve ekonominin Türkleştirilmesini, Şark Islahat Planı Harekâtı’nı görmezden gelmek de ideolojik-siyasi körlük değilse nedir? Madalyonun sadece bir yüzüne bakmak tuzaktır!
29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet’in kurumsal inşası, Takrir-i Sükûn’lu yıllarda yapıldı. Takrir-i Sükûn, Cumhuriyet’in ekonomi politiğinin temel kanunlarındandı.(1)
Kanunun tekrarlanan gerekçesi, 13 Şubat 1925’teki ‘Şeyh Said İsyanı’ydı. Aslında bahsedilen isyan olmasaydı da gidişat, rejimin böylesi bir icraata evrileceğini öngörmek abartma olmayacaktır. Dönem tek parti rejiminin kurumsallaşması yıllarıydı.
Kanunun amacı nettir (madde 1): Hükümet, memleketin düzenini ve güvenliğini ihlal eden teşkilatı, teşebbüsatı ve neşriyatı/yayını, Reisicumhur tasdikiyle idareden yasaklayacak ve bu işi yapanları istiklâl mahkemesine verecektir.
Hükümet, anlamı “huzuru sağlamlaştırma/yerleştirme” olarak ifade edilecek Takrir-i Sükûn’da, “kamu huzuru ve güvenliği için her şeyi yasaklamaya ve yapanları da istiklâl mahkemesine vermeye yetkili” kılınmıştır. Hükümetin nerede duracağıysa muğlaklaştırılmıştır.
Aşağıda neler yapıldığını aktaracağım; görülecektir ki, istediğini yapmada Meclis’i de aşan düzeyde ‘tek’ yetkilidir, hükümet. Neredeyse yasama ve yürütme birleştirilmiş ve buna yargı da eklenmiştir.
Her şey hükümetin iki dudağı arasındaydı. Bir asır sonra 2020’li yıllar da esasta pek farklı değildir.
Kanun iki yıl yürürlükte kalacak (madde 2) ve uygulanmasından hükümet sorumlu olacaktır (madde 3). İki yılın ardından 2 Şubat 1927 tarihli kanunla, Takrir-i Sükûn Kanunu’nun yürürlük süresi iki yıl uzatıldı ve 4 Mart 1929’da ilga edildi.(2)
Bu sürede devletin merkezileştirilmesine ve sistemin yapılandırılmasına yönelik çok sayıda kanuni düzenlemeler yapıldı. Dört yılda 823 kanun yürürlüğe kondu.(3)
‘DEVRİM, MODERNİZM’ YA DA…
CHP’nin tek parti sisteminin merkezileşmesinde ve yeniden tesisinde yapılanlar dikkate alındığında, Şeyh Said Hareketinin bastırılması, bu yılların icraatının sadece bir tanesiydi.
Reisicumhur Mustafa Kemal’in [Atatürk], Takrir-i Sükûn Kanunu icraatı hakkında Nutuk’taki değerlendirmesinden(4) anlıyoruz ki, ‘devrim’ adına yapılanların hepsi bu yıllardaydı. Başvekil İsmet [İnönü] de dönemi, “[Takrir-i Sükûn’la] geçen dört yılda 100 yıla bile sığmayacak eserler yapıldı” diyerek özetledi.(5)
Benzer yorumlar, yapılageldi; inkılaptı, reformdu, sosyal devrimdi, modernizmdi gibi.
Cumhuriyet’le monarşinin tasfiyesine ‘devrim’ diyenlerin (hatırlatırım ki, an itibariyle monarşinin kurumsal kimliğini tanıyan 1876 Anayasası 30 Ekim 1923’te de yürürlükteydi), en iyimser tahminle 2,5 milyon Ermeni ve Rum’un on binlerce malıyla-mülküyle tasfiyesini görmediği gibi, aynı değerlendirme Takrir-i Sükûn’lu yıllarda yapılanlar için de geçerlidir.
Dönemsel olarak bütünlüklü bakmayınca, resmî ideolojinin yolundan yürümenin ötesine geçilemiyor.
Kanunun ekonomi politiğini maddeleştirdim; 1925 sonrasına bütünlüklü bakmak amacıyla, 1929 yılı sonrasını da dikkate aldım.
MUHALEFET TASFİYE EDİLDİ
1- Basın susturuldu; gazeteler, dergiler kapatıldı ve gazeteciler tutuklandı.(6)
2- Şeyh Said Hareketi bastırıldı ve 28 Haziran 1925’te Şeyh Said dâhil 47 kişi idam edildi. İdam sonrasında bölgede on yılı aşkın süre askerî harekâta devam edildi.
3- Lideri Kâzım Karabekir olan Meclis’teki muhalefet partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 17 Kasım 1924’te kuruldu ve 5 Haziran 1925’te kapatıldı.
4- Meclis dışındaki muhalefet olarak görülen İttihatçı bilinenler de yargılandı; 4’ü (eski Maliye Nazırı Cavid, Doktor Nâzım, eski Ardahan Mebusu Hilmi ve Nail) 26 Ağustos’ta ve eski Ankara Valisi Abdülkadir 1 Eylül 1926’da idam edildi ve diğerleri çeşitli cezaya çarptırıldı. İzmir Suikastı yargılamasında da ikisi gıyabında 15 kişiye idam cezası verildi.
5- Meclis dışı muhaliflerden TKP’liler de tutuklandı ve yargılandı, 1927’de ve 1930’larda.
6- Reisicumhur Mustafa Kemal’in Fethi’yi (Okyar) görevlendirmesiyle kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın ömrü üç ay (12.8.1930-17.11.1930) sürdü.(7)
‘İNKILAPLAR’
Rejimin ‘inkılap kanunları’ olarak anayasaya (1982 Anayasası, madde 174) yazdığı kanunlar bu dönemde yürürlüğe kondu.
7- Tekkeler, zaviyeler ile türbeler kapatıldı, seyitlik, şeyhlik, dervişlik, müritlik gibi birtakım unvanlar yasaklandı, 30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı kanunla.
Devamı yıllarda (26.11.1934 tarih ve 2590 sayılı kanunla) efendi, bey, paşa unvanı ve (3.12.1934 tarih ve 2596 sayılı kanunla) bazı kisvelerin giyilmesi yasaklandı.
8- Şapka giymek zorunlu hale getirildi, 25 Kasım 1925 tarih ve 671 sayılı kanunla.
9- 1926’nın ilk yarısında İsviçre’den Medeni Kanun ile Borçlar Kanunu, İtalya’dan Ceza Kanunu ve Almanya’dan Ticaret Kanunu alındı. Çeviri yasalara, Hukuk ve Ceza Muhakemeleri Usulleri, Deniz Ticaret, İcra ve İflâs kanunlarıyla devam edildi. Mete Tunçay’ın(8) ifadesiyle, bu, “çeviri yasalarla hukuk devrimi”ydi.
10- Latin Alfabeye geçildi, 1 Kasım 1928 tarih ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunla. Altı ay öncesinde de (20.5.1928 tarih ve 1288 sayılı kanunla) beynelmilel rakamlar kabul edilmiştir.
Ve Tevhidi Tedrisat Kanunu (3.3.1924 tarih ve 430 sayılı), Takrir-i Sükûn öncesinde yürürlüğe konmuştur.
11- 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilanıyla kabul edilen “devletin dini İslam” ifadesi, 1924 Anayasası’nda aynen yer aldı (madde 2) ve 9 Nisan 1928’de çıkartıldı. 5 Şubat 1937’deki değişikle laiklik, ikinci maddeye eklendi ve sonraki bütün anayasalarda yer aldı.(9)
EMVÂL-İ METRÛKENİN TRANSFERİ SİSTEMİ
12- 1920’li yıllarda, 1910’lardan beri yerinden-yurdundan edilen Ermenilerin ve Rumların (emvâl-i metrûke edilen) malının-mülkünün transferi ve tapuyu değiştirmenin mevzuatı hazırlandı ve yürürlüğe kondu.
1930’a kadar yürürlüğe konulan mevzuatla, 1915’lerde İttihatçıların temellendirdiği Türk-Sünni İslam olmayanın demografik ve iktisadi yapıdan tasfiyesinin inşası tamamlandı; sistemleştirildi. Mülksüz kılınanlar da mülkü alanlar da milyonlardı.
Kanun ve talimatnamelerle devletin fiilen el koyduğu ve kaydını yok saydığı mülk, 1- Türk-İslam sermayedarına, 2- Türk-İslam ahalisine, muhacirlere ve mübadillere, 3- Askerî ve sivil bürokrasiyle, devlet kurumlarına, 4- Türk Ocağı’na ve diğer benzer kurumlara hibe edildi, satıldı ya da kapanın elinde kaldı ve yeni sahiplerine kayıt edildi.
Transfer sisteminin sonucu olarak şu tespiti yapabiliriz: 1910’lardaki Osmanlı’nın ekonomik yapısı dikkate alındığında Türk-İslam burjuvazisinin sermaye birikiminin kaynağı, Ermeni ve Rum [ve diğer] milletlerin gasp edilen malıdır-mülküdür-fabrikasıdır! Elbette istihdamın Türkleştirilmesi de unutulmadı!
YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI
13- Cumhuriyet’in kurumsallaşmasına yoğunlaşıldığı bu yıllarda yabancı sermaye, yerelde hükümetin ilgili kurumlarıyla, belediyelerle ve gerçek kişilerle iş birliği yaptı. Türk anonim şirketlerin kuruluş yıllarına göre dağılımı: 1920’de 16’nın 4’ü, 1921’de 5’in 2’si, 1922’de 2’nin 1’i, 1923’te 7’nin 4’ü, 1924’te 27’nin 10’u, 1925’te 40’ın 12’si, 1926’da 37’nin 9’u, 1927’de 14’ün 2’si, 1928’de 27’nin 13’ü, 1929’da 16’nın 5’i, 1930’da 10’un 4’ü yabancı sermayeliydi. 201 anonim şirketin 135’i Türk-İslam sermayeli ve 66’sı da yabancı sermayeliydi. 112,8 milyon liralık nominal sermayenin yüzde 38’i ve 73,3 milyon liralık ödenmiş sermayenin yüzde 43’ü yabancı sermayeli şirketlere aittir.(10)
Yahya Sezai Tezel, 1920 sonbaharında Erzurum Mebusu Celalettin Arif’in Ereğli’deki maden imtiyazının savaş halinde olunan İtalya’nın Terni Company’e devrinin onaylanmasını ve 9 Nisan 1923 tarihli kanunla Amerikalı Chester’e 170 bin kilometre karelik alanda her türlü maden ve petrol kaynaklarının, demiryolu ve limanların 99 yıl işletme ayrıcalığının verilmesini, ‘anti-emperyalist’ söylemi sorgulamanın iki örneği olarak analiz etti.(11)
Yabancı sermayeyle iş birliği ve kapitalistleşme, emperyalist zincirin halkasını zayıflatmaz, güçlendirir. Zaten Türk Kurtuluş Savaşı’nın tek cephe harbi, Ege’yi işgal eden Yunanistan’la yapılmış ve Mudanya Mütarekesi de 11 Ekim 1922’de imzalanmıştır (madde 1): “İş bu sözleşmenin yürürlüğe girmesi üzerine Türk ve Yunan silahlı kuvvetleri arasında çarpışmalar duracaktır.”
YASAYLA, ANAYASANIN İLGASI
14- 20 Nisan 1925’te TBMM kararıyla, 6 ay tatil edilen Meclis’in mülkiye teşkilatında değişiklik yapma yetkisi hükümete verildi.(12)
15- Muhalefet, sıkıyönetimle ve istiklâl mahkemesi yargısıyla bastırıldı. 4 Mart 1925’te Diyarbekir’de [Şark] ve Ankara’da birer istiklâl mahkemesi kuruldu.(13)
1924 Anayasası’na (madde 26) göre TBMM’de olan idamı infaz yetkisi, Meclis kararıyla(14) istiklâl mahkemelerine verildi. Mahkemeler iki yıl görev yaptı.
16- 595 sayılı kanunla komutanlar da sıkıyönetim mahkemelerinin vereceği idamı infaz yetkisine sahip oldu.(15)
10 yıl sonra da TBMM’nin idamı infaz yetkisi elinden alındı. Dersim’de 25.12.1935 tarih ve 2884 sayılı kanuna (madde 33) göre, idamı infaz yetkisi vali-komutana (yani Müfettiş Korgeneral Abdullah Alpdoğan’a) verildi.(16)
Yasayla, anayasanın ilgası hiç sorun edilmedi. Bu durumu Adliye Encümeni Kâtibi Raif Karadeniz (Trabzon), TBMM’de şöyle savundu: “Yalnız, memleketin yüksek menfaatini bir tarafa koyduk ve diğer tarafa da kanuni mevzuatımızı koyduk ve Teşkilâtı Esasiye Kanunu’na karşı beslenmesi lazım gelen perestiş ve hürmeti de göz önünde tutarak düşündük ve bu neticeye vasıl olduk.”(17)
17- 1928 Ocak’tan itibaren sokakta Türkçe’den gayrı bir dilin konuşulmasını engellemek amacıyla ‘Vatandaş Türkçe Konuş!’ kampanyasına başlandı. Dâr-ül-fünûn Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti’nin 13 Ocak 1928’de yapılan kongresinde kampanyaya start verildi ve devam edildi.(18)
Devlet, gayri Türk her bireyi sokakta Türkçe konuşmaya zorladı. Ve konuşmayana da para cezası(19) kesildi.
18- Takrir-i Sükûn icraatının önemli bir maddesi Şark Islahat Planı,(20) Kürtlerin “temsili ve temdini”(20) yani “asimilasyonu ve medenileştirilmesi” için ne yapılacağının temel programıdır.
Zaten dört yıl önceki 1921 Mart-Mayıs Koçgiri Harekâtı’nda plan sinyali verilmişti.
Plan, 24 Eylül 1925’ten bugüne yürürlüktedir. Askeri-güvenlikçi politikalarla, demografik yapının hem sürgünlerle hem de Türklerin iskânıyla çözülmesini hedefleyen plan, 28 maddedir. O yıllarda ‘Türk’ etnik kökenden ziyade resmen ‘vatandaşlık adı’ gibi sunulsa da Kürt kimliğinin ‘yok’ sayılmasıyla başlayan sorunlu süreç bugüne kadar geldi.
Kürtler, neler yaşadığını 1960’lardaki mitinglerde, “Dipçik değil, el isteriz” ve “Batıya fabrika yol, Doğuya komando karakol” ve “Bölücü değil, eşitlik istiyoruz” ile “Yasa hürriyeti, insanlık hürriyeti, okuma hürriyeti istiyoruz” şeklinde sloganlaştırdı.(22)
19- Devletin merkezileşmesini güçlendirmesinin teşkilatı umumi müfettişliklerin birincisi 31 Aralık 1927’de kuruldu; Elâziz, Urfa, Bitlis, Hakkâri, Diyarbekir, Siirt, Mardin ve Van illerini kapsıyordu. Buna üç müfettişlik daha eklendi. Toplam dört umumi müfettişliğin üçü Şark’taydı. Müfettişliklerin görev süresi 1952’de bitti.(23)
Edirne, Kırklareli, Çanakkale ve Tekirdağ’da kurulan İkinci Umumi Müfettişlik’in ilk icraatı 1934 Haziran-Temmuz’da(24) Trakya’yı Yahudilerden temizlemekti. Öncesinde tasfiye edilenler Rumlar ve Ermenilerdi. Böylece Anadolu’nun ardından Trakya’nın Türkleştirme dosyası da tamamlandı. Sıra İstanbul’a gelmişti; harekâta, Varlık Vergisi ve 6-7 Eylül’le başlandı.
Üç umumi müfettişlikle Şark’ta, kolonyal bir sistem oluşturuldu. Milyonların kaderi, bir umumi müfettişe bağlanmıştır.
Atatürk’ün, Seyid Rıza’nın idamından iki gün sonra (17 Kasım 1937-Elazığ’da) Dersim için yazdırdığı bilgi notunun 5’inci maddesinde de ‘koloni’ye dikkat çekilmiştir: “Münferit dağ köylerini toplayıp ovalara teksif edilmeli. (Dahili kolonization)”(25)
20- 1925’ten itibaren Şark, askerî harekât sahasıydı: Elazığ, Hizan, Hakkari, Ağrı, Mutki, Sasun ve Dersim’de on binler canından, yerinden-yurdundan edildi.(26)
İKİLİ HUKUK MU? İKİLİ DEVLET Mİ?
Yukarıda aktardığım maddelerin sonucu: 1925 sonrası için rejimi, ‘ikili hukuk sistemi’ olarak tanımlamak yetersiz kalacaktır.
Döneme, aynı yılları Almanya’da Nazi iktidarında yaşayan Ernst Fraenkel’in İkili Devlet(27) penceresinden bakmanın, Türk devlet yapısını daha anlaşılır kılacağını düşünüyorum.
Fraenkel, Almanya’da 1933-1938 dönemindeki Nazi hukukunu analiz etti ve devletin ikili yapısını ortaya çıkarttı. Canını, Almanya’dan kaçarak kurtardı. Mevcut kanunlar uyarınca işleri yürüten ‘norm devlet’in yanı sıra, mevcut hukuka bağlı olmayan ‘tedbir/önlem devlet’in varlığını görünür kıldı.
‘Tedbir/önlem devlet’i, Türkiye siyasal hayatında çokça tartıştığımız ‘derin devlet’ değildir; açıktadır, alenidir.
Erdoğan rejimini analiz eden Serdar Tekin’in sunumunda, Alper Çavuşoğlu’nun yazısında ve Osman Kavala’nın söyleşisinde ortaya konduğu gibi ‘tedbir/önlem devlet’ aslında ‘norm devlet’e ayar vermektedir.
Milyonlar olarak, ‘tedbir/önlem devlet’in Can Atalay’ın Hatay milletvekilliğini düşürmek amacıyla resmi devlet kurumlarıyla neler yaptığının şahidiyiz.
TASFİYE VE ŞARK ISLAHAT PLANI HAREKÂTI
Cumhuriyet ilanı öncesinde, en iyimser tahminle 2,5 milyon Hıristiyan tasfiye edilmiş ve malına-mülküne el konmuştur.
Bir, Cumhuriyet’le monarşinin tasfiyesine devrim derken, 2,5 milyon Hıristiyan’ın tasfiyesini görmezden gelmek, ideolojik-siyasi körlük değilse nedir?
Cumhuriyet’in kurumsallaştığı Takrir-i Sükûn yıllarında da bu mülkün, Türk-İslam’a transferi ve tapulanması sistemi oluşturulmuştur.
İki, Cumhuriyet’in kurumsallaştığı Takrir-i Sükûn’lu yıllarda ve sonrasında (kadınlara seçme ve seçilme hakkı vesaire) yapılanlara inkılap veya reform derken, mülkün ve ekonominin Türkleştirilmesini, Şark Islahat Planı Harekâtı’nı görmezden gelmek de ideolojik-siyasi körlük değilse nedir?
Şark Islahat Planı Harekâtı’yla, Palu’dan Hizan’a, Hakkari’ye, Mutki’ye, Ağrı’ya, Sasun’a ve Dersim’e Şark’ın tümü harekât sahasıydı.
Öylesine keyfi yönetim vardı ki, Sasun, idareten yaklaşık 12 yıl boyunca yasak bölgeydi; binlerce insan evinden-barkından kovalanmıştır. Dahiliye Vekili Şükrü Kaya(29) açıklamasaydı, bilmeyecektik.
Sasun’da yasak bölge, ancak 2510 sayılı kanuna göre 6 Ekim 1936 tarihli kararnameyle resmen ilan edilmiştir.
Türk devletinin Cumhuriyet’ini ve Takrir-i Sükûn yıllarındaki reformunu dikkate alıp, Hıristiyanların canıyla-malıyla tasfiyesini, üç umumi müfettişlikle kolonyal sistem oluşturulan Şark’ta Islahat Planı Harekâtı’nı görmezden gelmek, aslında Türk milliyetçiliği göletinde boğulmaktır.
Madalyonun sadece bir yüzüne bakmak tuzaktır!
NOTLAR:
(1) 4.3.1341 (1925) tarih ve 578 sayılı Takrir-i Sükûn Kanunu, DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 6, Başvekâlet Matbaası, Ankara-1934, s. 144.
(2) 2.3.1927 tarih ve 979 no’lu Takriri Sükûn Kanununun İkinci Maddesini Muaddil Kanun, TBMM ZC, [devre] II/[cilt] 30- [tarih] 2.3.1927, s. 6-9 ve Fihrist-s. 3; TBMM ZC, III/9-4.3.1929, s. 19-21.
(3) TBMM ZC, II/15-4.3.1341 (1925), s. 131-149 ve Fihrist-s. 4 ve TBMM ZC, III/9-2.3.1929, s. 7 ve Fihrist-s. 1.
(4) Nutuk, cilt: 2, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-1987, s. 1190-1195.
(5) İsmet İnönü’nün TBMM’deki Konuşmaları (1920-1973), Birinci Cilt (1920-1938), TBMM Kültür ve Sanat Yayın Kurulu Yayınları, Ankara-1992, s. 298-302; Cumhuriyet, 5.3.1929, s. 1.
(6) Hıfzı Topuz, II. Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, Remzi Kitabevi, 2. Basım, İstanbul-2003, s. 146-154; Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, AD Yayıncılık, İstanbul-1997, s. 282-284.
(7) Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek-Parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-1999, s. 247-277.
(8) Mete Tunçay, age, s. 176-178.
(9) 9 Nisan 1928 tarih ve 1222 sayılı kanun ile 5 Şubat 1937 tarihli ve 3115 sayılı kanun, TBMM ZC, III/3-9 Nisan 1928, s. 115-119 ve Fihrist-s. 4 ve DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 5, 2. basılış, Ankara-1948, s. 158.
(10) A. Gündüz Ökçün, 1920-1930 Yılları Arasında Kurulan Türk Anonim Şirketlerinde Yabancı Sermaye, AÜSBF Yayınları No: 324, Ankara-1971, s. 153-163, Çizelge No: 7 ve 8.
(11) Chester imtiyazı 1923 Aralık’ta feshedildi, Yahya S. Tezel, Birinci Büyük Millet Meclisinde Yabancı Sermaye Sorunu, SBFD, c: xxv, sayı: 1, Mart 1970 ve Yahya S. Tezel, Birinci Büyük Millet Meclisi Anti-Emperyalist miydi? Chester Ayrıcalığı, SBFD, c: xxv, sayı: 4, Aralık 1970, (erişim: 29.1.2024); Bilmez Bülent Can, Demiryolundan Petrole Chester Projesi (1908-1923), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2000.
(12) TBMM’nin 20 Nisan 1925’te kabul ettiği 5 karar; Meclis tatil edildi, bir kısım yasama görevini de üstlenen hükümet, böylece yürütmenin ve yasamanın birliğinin kurumu haline getirildi, mahkemelere idamı infaz yetkisi verildi ve sıkıyönetim 7 ay uzatıldı (TBMM’nin 20 Nisan 1341 (1925) tarih ve 132-136 sayılı beş karar, TBMM ZC, II/18-20.4.1341, s. 237-249 ve Fihrist-s. 6).
(13) TBMM’nin 4.3.1341 tarih ve 117 sayılı Harekâtı Askeriye Mıntıkasında ve Ankara’da Birer İstiklâl Mahkemesi Teşkili Hakkında Kararı, DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 6, Başvekâlet Matbaası, Ankara-1934, s. 146.
(14) TBMM’nin 20 Nisan 1341 [1925] tarih ve 136 sayılı kararı, DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 6, Başvekâlet Matbaası, Ankara-1934, s. 569.
(15) 31.3.1341 (1925) tarih ve 595 sayılı Harp ve İsyan Sahalarındaki İdarei Örfiye Mıntıkalarında Müteşekkil Umum Divan Harplerden Verilecek İdam Kararlarının Sureti İcrasına Dair Kanun, TBMM ZC, II/16-31.3.1341, s. 297-317 ve Fihrist-s. 4.
(16) Resmî Gazete, 2.1.1936, sayı: 3195, s. 5892-5893.
(17) TBMM ZC, V/7-25.12.1935, s. 179.
(18) Avram Galanti, Vatandaş Türkçe Konuş, çevrimyazı: Ömer Türkoğlu, Kebîkeç Yayınları, Ankara-2000, s. 1-3 ve Rıfat N. Bali, Sunuş yazısı, s. v-viii; Füsun Üstel, “Makbul Vatandaş”ın Peşinde, II Meşrutiyet’ten Bugüne Vatandaşlık Eğitimi, 5. baskı, İletişim Yayınları, İstanbul-2011, s. 166-167.
(19) Son Telgraf, 28.7.1938, s. 6 ve 3.8.1938, s. 3 ve 4.8.1938, s. 2 ve 18.8.1938, s. 3.
(20) Mehmet Bayrak, Kürtlere Vurulan Kelepçe, Şark Islahat Planı, Öz-Ge Yayınları, Ankara-2009.
(21) İskân Kanunu gerekçesi, TBMM ZC, IV/23-7.6.1934, s. 67-77, zaptın sonundaki 189 no’lu mazbata s. 1-2; Yunus Nadi, yazdı: “Maksad tenkil değil temdindir” (Cumhuriyet, 18.6.1937, s. 1).
(22) İsmail Beşikci, Doğu Mitingleri’nin Analizi (1967), Yurt Kitap-Yayın, Ankara-1992, s. 24-25.
(23) Cemil Koçak, Umûmi Müfettişlikler (1927-1952), İletişim Yayınları, İstanbul-2003.
(24) Rıfat N. Bali, 1934 Trakya Olayları, 11. baskı, Libra Kitap, İstanbul-2014; Trakya Umumi Müfettişi İbrahim Tali’nin Trakya Raporu, 16.6.1934 tarih ve 492 sayılı, BCA-F: 490.01/K: 643, D: 130, S: 1.
(25) Dahiliye Vekili Şükrü Kaya’nın Başvekâlet’e gönderdiği 27.11.1937 tarih ve 1/178 sayılı yazısı, BCA-F: 30.10/K: 110, D: 738, S: 8, s. 7-8.
(26) Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Resmi Yayınları Seri No: 8, Genelkurmay Basımevi, Ankara-1972.
(27) Ernst Fraenkel, İkili Devlet, çeviren: Tanıl Bora, İletişim Yayınları, İstanbul-2020.
(28) Dahiliye Vekili Şükrü Kaya’nın [sayı yok] 27.10.1937 tarihli “Sasun harekâtı ve ıslah programı” raporu, BCA-F: 030.10/K: 116, D: 805, S: 16, s. 1.
Nevzat Onaran Kimdir?
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Bir süre muhasebecilik yaptı ve ardından ekonomi muhabiri olarak Özgür Gündem, Evrensel dâhil birçok gazete ve dergide çalıştı. Yakın dönem okumalarını Türk milliyetçiliğinin ekonomi politiğinin analizinde yoğunlaştırdı. 1915-1940 dönemini inceleyen dört kitabı yayımlandı.
Atatürk’ü Ermeni’siz, Rum’suz, Kürt’süz ve Dersim’siz tarihselleştirme 23 Ağustos 2024
Genelkurmay: Kurtarılan Garp’ta Hıristiyanlar sahile sevk ediliyor 24 Haziran 2024
Sasun’da idrar içirilen çocuklardan, Hakkari Belediyesi’nde kayyuma 14 Haziran 2024
Dersaadet’te ‘Türk ve gayri Türk’ sermayedar 24 Nisan 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI