'Ekofil'de herkes sadece istekli olduğu işi üstleniyor'

David George Haskell'in 12 dile çevrilen kitabı 'Saklı Orman', Ekofil Topluluk Destekli Yayıncılık tarafından yayımlandı. 'Saklı Orman' kitabının çevirmeni ve Ekofil’in mutfak ekibinden İlknur Urkun Kelso ile Topluluk Destekli Yayıncılığı, Ekofil'i ve 'Saklı Orman'ı konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - Tohumları 2017 yılında atılan Ekofil Topluluk Destekli Yayıncılık’ın ikinci kitabı 'Saklı Orman', Alef Yayınevi iş birliği ile çıktı. Pulitzer finalisti ve çeşitli bilim ve edebiyat ödüllerine layık görülmüş olan 'Saklı Orman', 12 dile çevrildikten sonra şimdi Türkçe yayında.

Ekofil, topluluk destekli bir yayıncılık modeli tasarlamak, uygulamak ve geliştirmek üzere bir araya gelmiş, gezegenin ve insanlığın esenliğini önemseyen yazar, çizer, çevirmen, editör ve okurlardan oluşan bir girişim. Ekofil kitaplarının üretim maliyetleri topluluk üyelerinin ön sipariş ve askıda kitap siparişleri ile karşılanıyor. Kâr amacı güdülmeyen modelde öncelikle üretim, tanıtım ve dağıtımda verilen emeğin en adil şekilde karşılanması hedefleniyor. Kitaptan elde edilen gelirin bir kısmı sonraki kitaba can suyu olurken, modelin sürdürülebilirliği için gereken maliyetlerin de karşılanmasında kullanılıyor.

Gıda topluluklarındaki modeli, yayıncılığa uyarlayan Ekofil’in mutfak ekibinden ve aynı zamanda David George Haskell’in yazdığı 'Saklı Orman' kitabını Türkçeye çeviren İlknur Urkun Kelso sorularımızı cevapladı.

İlknur Urkun Kelso

‘YAYINCILIKTA SADECE DEV DAĞITIMCILARIN YÜZÜ GÜLÜYOR’

Ekofil hangi motivasyonla ortaya çıktı? Sizce Ekofil nasıl bir açığı kapatıyor?

Ekofil, yayıncılık sektöründe gözlemlediğimiz iki temel eksiklikten yola çıktı diyebilirim. Birincisi, ticari olarak kârlı görülmeyen ama yeryüzünün ve insanlığın selameti için ihtiyaç duyulan içerikleri hakkını vererek üretmek. İkincisi, yayıncılık alanında çalışanların maddi ve manevi tatminini sağlamak.

Çalışma alanımız ise genel anlamıyla ekoloji. Bu konu son zamanlarda biraz daha popülerleşti ama bu alanda ya da diğer alanlarda yayıncılık yapanlar, yayınlarda emeği geçenler ve okurlar aradıklarını bulmakta zorlanıyorlar. Yayıncılıkta sadece dev dağıtımcıların yüzü gülüyor. Bizim bu eksiklikleri gidermek için denediğimiz yol da “topluluk destekli yayıncılık” modeli. Tarımda dünya çapında giderek yaygınlaşan bu modelin yayıncılıkta da denenmesini ve yaygınlaşmasını umuyoruz.

‘GÖNÜLLÜ ÜYELERDEN OLUŞAN BİR MUTFAK EKİBİMİZ VAR’

Okurlarımız için Topluluk Destekli Yayıncılık Modeli’nin nasıl işlediğini anlatır mısınız?

Öncelikle bu modelin ismini bir üyemizin ortaya attığını, halihazırda uygulanan bir modelle yola çıkmadığımızı söyleyeyim. Modelin işleyişini tamamen sıfırdan kurguladık ve sürekli değişiklikler, güncellemeler yapmaya devam ediyoruz. Bize ilham olan Topluluk Destekli Tarım Modeli belli bir mahalle, semt ya da ilçede yaşayan insanların yerel gıdaya erişebilmek için yereldeki bir çiftçiye sermaye sağlamaları ve karşılığında ondan ürün almaları üzerine kurulu. Biz ise nitelikli gıda değil nitelikli yayınlar üretme ve okuma ihtiyacı etrafında bir araya geldik.

Yayıncılık alanında çalışanlar, çalışmak isteyenler ve okurlardan oluşan bir topluluğuz. Bizim gıda topluluklarındaki gibi mekânsal kısıtımız ve maddi destek verme şartımız yok. Bu topluluğun içinden, faal olarak çalışmaya gönüllü olmuş üyelerden oluşan bir mutfak ekibimiz var. Mutfak ekibi topluluğun ihtiyaçlarını, taleplerini tespit edip bu yönde yayınlar seçmeye çalışıyor. Bunları eldeki imkanlara göre programlandırıyor ve üyelerden de teknik destek alarak somutlaştırdığı projeleri topluluğa sunuyor. Üyelerin de ön sipariş vererek veya askıda kitap bırakarak destek olmaları isteniyor. Kitabın asgari maliyetleri karşılandığında kitap yayımlanıyor ve ön siparişler dağıtılıyor. Askıya bırakılan kitaplar ekonomik durumu kitap almaya elverişli olmayan kişilere, kütüphanelere, cezaevleri ve STK’lara ulaştırılıyor. Kalan kitaplardan elde edilen gelir ise yeni yayınlarımızı ve Ekofil’in iç işlerini finanse ediyor.

‘TOPLULUK ÜYELERİ İSTEDİĞİ ŞEKİLDE DESTEK VEREBİLİYOR’

Peki, bu topluluk nasıl bir araya geldi ve üyelerden beklentileriniz neler?

2017 yılında sosyal medyada yaptığımız bir çağrı sonucu topluluğumuz oluşmaya başladı. Az önce bahsettiğim eksiklik ve ihtiyaçları dile getiren kısa bir metin yazmıştım. Bu çağrı, özellikle çevirmen ve okur arkadaşlardan büyük destek gördü. Bir e-posta grubu kurup bu amaçlara ulaşmak için nasıl bir model kurabileceğimizi tartışarak ve toplantılar yaparak mutfak ekibini kurduk. Bu modele ve Ekofil’in yayın çizgisine ilgi duyan herkes üyemiz olabiliyor. Bunun için www.ekofilyayinlari.org adresindeki destek ve üyelik formumuzu doldurmak yeterli. Formu dolduran kişilere Ekofil’e destek olmak için çeşitli kanallar sunuyoruz ve destek tanımımız çok geniş. Çeviri, yazı, fotoğraf gibi içeriklerin üretiminden tutun kitap taşımaya veya sosyal medya elçimiz olmaya kadar pek çok destek seçeneği sunuyoruz ve “başka önerileri var mı?” diye de soruyoruz.

Topluluk üyelerimizin meslekleri, uzmanlık alanları, becerileri çok geniş bir yelpazeye yayılıyor. Örneğin bizim için yoga kursu vermek isteyen, bizi çiftliğinde kampa davet eden harika insanlar olabiliyor. Ayrıca isteyenlerin katılabileceği e-posta haberleşme grubunda akla gelebilecek her konuda dayanışma ve destek çağrılarına, gelişebilecek projelere alan açmaya çalışıyoruz. Örneğin karantina döneminde “Korona Hafızası” başlıklı bir yayın yapma önerisi geldi. Dileyen tüm üyelerimizin yazılı ve görsel ürünlerine blog ve sosyal medya kanallarımızda yer vererek, o döneme özel, duygu ve düşüncelere bir kanal açmak istedik. Özetle topluluk üyeleri istedikleri kadar, istedikleri zaman, istedikleri şekilde destek verebiliyor ya da izleyici konumunda kalabiliyor.

‘PANDEMİ NEDENİYLE ARZU ETTİĞİMİZ HIZDA ÜRETEMİYORUZ’

Bu modeli oluşturduktan sonra uygulama kısmında karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

Topluluk Destekli Yayıncılık’ın adı telaffuz edildikten sonra bunun içini doldurmak epey zaman ve enerji gerektirdi. Çünkü ilham aldığımız topluluk destekli tarım sistemlerini birebir uygulamak imkansızdı. Yayıncılıkta üretilen ürünün karşılık geldiği ihtiyaçlar, üretim süreçleri, maliyetler, girdiler, etmenler çok farklı. Bir yandan da hiçbirimizin bir yayınevini bütünüyle işletme deneyimi olmadığı için öğrenmemiz gereken çok fazla teknik detay var. Ancak deneyimsiz olmanın getirileri de olduğunu, neyin mümkün olduğu konusunda daha açık görüşlü olmamızı sağladığını da söyleyebilirim. Bir de şu an 7 kişilik mutfak ekibimiz dört farklı ilde yaşıyor ve bazılarımız ilk kez internet üzerinden ekip çalışması yapıyoruz. Pandemiyle birlikte yüz yüze görüşmelerimiz daha da seyreldi ve uzaktan iletişimin bazı handikaplarını yaşıyoruz. Örneğin arzu ettiğimiz hızda üretemiyor ve ilerleyemiyoruz.

‘STRESİN ASGARİ, KEYFİN AZAMİ OLDUĞU BİR SÜREÇ OLDU’

Modelin güzel ve keyifli yönleri, getirileri de olmuştur…

Evet, yayıncılığa emek verenlerin maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması öncelikli amaçlarımızdan olduğu için süreci de bu doğrultuda kurguladık. Örneğin Ekofil’de herkes sadece istekli olduğu işleri üstleniyor. Ayrıca mutfak ekibi içinde veya dışında emek veren kişiler arasında hiyerarşik bir ilişkilenme oluşmaması için azami çaba gösteriyoruz. Örneğin 'Saklı Orman' sürecinde ben çevirmen olarak editörümle ast-üst değil ekip arkadaşı ilişkisi içindeydim. Tamamen en iyi ürünü ortaya çıkarmaya odaklanmış, uzlaşma üzerine kurulu, stresin asgari, keyfin azami olduğu bir süreç işlettik.

Elbette bu yaklaşım alışılmış yayın süreçlerine göre daha çok emek ve zaman aldı. Fakat yaptığımız iş konusunda verdiği tatmin ve huzur çok büyük oldu. Çeviride, dağıtımda ve idari işlerimizde de yatay örgütlenen, “gönüllü”nün karşılıksız anlamına gelmediği bir model işletmeye çalışıyoruz. Ortaya çıkan ürünün güzelliği de Ekofil fikrinin bu kadar çok insanı heyecanlandırması ve destek görmesi de bu sayede diye düşünüyorum. Bir de ürününüzü görmeden almak için can atan insanlarla çevrelenmenin verdiği duygu harika.

Saklı Orman, George David Haskel, İlknur Urkun Kelso, 336 syf., Ekofil Topluluk Destekli Yayıncılık, 2020.

‘SAKLI ORMAN, EKOFİL’İN DÜNYA’YA BAKIŞINI ORTAYA KOYUYOR’

Peki, 'Saklı Orman' kitabını çevirmeye nasıl karar verdiniz? Bu kitabı seçmenizin özel bir nedeni var mı?

Ekoloji yayıncılığı kapsamında kendimize birkaç farklı odak belirledik ve bunlar arasında dengeli dağılmış bir yayın programı oluşturmaya çalışıyoruz. İlk kitabımız pratik bilgiler içeren Türkçe yazılmış bir el kitabıydı ve tarım, tohum, gıda konularına ilgili kesiminden büyük ilgi gördü. Tabii bizim için de tohum üzerine bir kitap harika bir sembolik başlangıç oldu.

İkinci kitapta daha kuramsal, daha uzun, çeviri bir eserle Ekofil’in ekoloji ve doğaya bakış açısını yansıtmayı amaçladık. 'Saklı Orman’ın hem edebi hem bilimsel yönü çok güçlü olduğu için çok daha geniş bir kitleye hizmet edebileceğini düşündük. Bir de kitap, özetle, gezegeni oluşturan varlıkları canlı-cansız, insan-doğa, hayvan-bitki, bakteri-mantar gibi sınıflandırmaların, ayrımların, kutucukların dışından, bunlar arasındaki ilişkileri, bağları, karşılıklı bağlılıkları öne çıkararak anlatıyor. Bence Ekofil’in dünyaya bakışını bundan daha iyi ortaya koyan başka bir kitap olmayabilir.

‘ŞU AN DAĞITIM NOKTALARIMIZDA HERHANGİ BİR AKSAKLIK YOK’

Pandemi sürecinin çalışmalarınıza olumsuz etkilerinden bahsettiniz. Bu süreçte kitapların dağıtımını nasıl gerçekleştiriyorsunuz?

Pandemi süreci bizi gerçekten çok zorladı çünkü 2020 Mart ayını kendimize pek çok konuda dönüm noktası olarak belirlemiştik. Hem 'Saklı Orman' kitabının duyurusunu yapmayı, hem tüzel kişilik kuruluşunu tamamlamayı ve hemen ardından yeni kitaplar için somut adımlar atmayı planlıyorduk. Tabii ki pandemi ilan edilince bir durup soluklandık. "Topluluktaki herkes iyi mi, kimin neye ihtiyacı var, nasıl dayanışma gösterebiliriz”, bunlara odaklandık. Herkesin ekonomik belirsizlik içinde yüzdüğü bir dönemde, dağıtım noktalarımızın çoğu kapalıyken ve kargo dağıtımında da çok ciddi sıkıntılar varken kitabımızın duyurusunu yapmak doğru gelmedi.

Diğer yandan tüzel kişilik girişimlerimiz yasal olarak askıya alındı. Fakat 'Saklı Orman’ın sözleşme gereği belli bir süre içinde yayımlanması şarttı. Bekleyebileceğimiz kadar bekleyip dağıtım noktalarımızla teyitleştikten sonra, kitabın çıkmasını öngördüğümüz sonbahar aylarında ikinci dalganın geleceği ve tekrar her şeyin kapanacağı endişesine kapılmamaya çalışarak, nihayet Temmuz ayında duyurumuzu yaptık. Şu an dağıtım noktalarımızda herhangi bir aksaklık yok, herkes pandemi koşullarına ayak uydurmuş görünüyor. Destekçilerimiz de son derece anlayışlı davranıyor, hatta bizi sıkıntıya sokmamak için ek destek verenler bile oluyor.

‘SIRADA BİR ÇOCUK KİTABI VAR’

Bu kitaptan sonra sırada ne gibi projeleriniz var?

Pandemi nedeniyle ertelenen tüzel kişilik işlemlerimiz biter bitmez yayımlamak istediğimiz bir çocuk kitabı ve ilk kitabımızın ikinci baskısı var. Diğer taraftan üyelerimizin yazıp bize sunduğu Türkçe eserler ile yine topluluktan gelen, değerlendirmeye almak istediğimiz pek çok çeviri eser önerisi var. Ayrıca ekibimizi sağlıklı bir şekilde genişletmek, daha verimli çalışmak, hem topluluk ve mutfak arasında hem de üyelerin kendi aralarında etkileşimi artırmak için yapmak istediğimiz etkinlik ve çalışmalar var.

Kitaptan edinmek, askıda kitap bırakmak veya topluluğa katılmak için bit.ly/sakliorman adresindeki formu doldurabilir, www.ekofilyayinlari.org adresi ve @ekofilyayinlari sosyal medya hesaplarını takip ederek detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.