AB seçimlerinde birlik karşıtları güçleniyor

Avrupa seçimleri, özellikle genel olarak Avrupa Birliği'nin motor gücü olarak tanımlanan Almanya ve Fransa'da seçmenlerin birçoğunun süre gelen siyasi atmosfere ve partilere kızgınlıkları nedeniyle aşırı sağ düşünceli partilerin ve Avrupa Birliği düşüncesine karşı çıkan partilerin yararına bir seçime dönüşebilir. Bu ülkelerde siyasi sınırlarda olan seçmenlerin sayısı son yıllarda artış gösterdi.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN- 23-26 Mayıs tarihleri arasında yapılacak olan Avrupa seçimleri tüm kıta ve birlik ülkelerinin geleceğini derinden etkileyebilecek bir sonuç çıkarabilir. Özellikle ulus devlet modeline ve aşırı milliyetçiliğe karşı birlikte ortak yaşam projesi olarak kurulmuş birliğin yoluna kuruluş amacıyla devam edip edemeyeceğinin de seçimleri olacak.

Yaklaşık 746 milyon insanın yaşadığı Avrupa kıtasında Avrupa Birliği yaklaşık 500 milyon insanın evi. II. Dünya Savaşı'ndan ve Soğuk Savaş yıllarından sonra "bir daha asla savaş olmaması için birlikte çalışmalıyız" fikriyle yola çıkan kurucu ülkeler 1992 yılında yapılan Maastricht Antlaşması ile birliğe bugünkü formunu verdiler.

Avrupa Parlamentosu, AB'nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu ve Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyi'nin yanında üçüncü ve en önemli taşıyıcı sütunudur. Kaba hatlarıyla söylenecek olursa, parlamento yasa tasarısı yapar, hem komisyon hem de konsey çalışmaları hakkında parlamentoyu bilgilendirmek zorundadır. Avrupa Parlamentosu'nun ülkeleri kontrol yetkisi vardır.

Orta Doğu'da yaşanan savaşlar ve özellikle Suriye Savaşı nedeniyle Avrupa'nın mülteci akınına uğraması sonucunda zaten var olan sosyal ekonomik alt yapının adil olmamasını daha da görünür kıldı. Daha da görünür olan sosyal adaletsizliği sağ popülist partiler mültecileri bahane ederek kullandılar. Bu da elbette başka bir çok farklı faktörle beraber Avrupa siyasetini yükselen sağ popülizmle merkez köklü partiler arasında ikiye böldü. Bir çok AB üye ülkesinde yapılan seçimlerde aşırı sağcı partiler ya oy oranlarını gözle görünür biçimde arttırdılar ya da direk hükümeti yöneten güç haline geldiler.

Birleşik Krallık'ın AB'den çıkma kararının belirsizliğinde Mayıs'ta yapılacak seçimler AB açısından hiç olmadığı kadar önemli. Çünkü bu seçimler birliğin geleceği için karar verici nitelikte olacak. Avrupa yapacağı seçimle dünyaya açık, kucaklayıcı olup olmayacağına, tek yönlü mü yoksa çok yönlü mü olacağına, global mi yoksa ulusal nitelikli mi olacağına karar verecek.

Avrupa seçimleri, özellikle genel olarak Avrupa Birliği'nin motor gücü olarak tanımlanan Almanya ve Fransa'da seçmenlerin birçoğunun süre gelen siyasi atmosfere ve partilere kızgınlıkları nedeniyle aşırı sağ düşünceli partilerin ve Avrupa Birliği düşüncesine karşı çıkan partilerin yararına bir seçime dönüşebilir. Bu ülkelerde siyasi sınırlarda olan seçmenlerin sayısı son yıllarda artış gösterdi.

Avrupa'daki seçmenler yaklaşmakta olan Avrupa Parlamentosu seçimini politik bir hatırlatma yapmak için kullanabilirler. Yapılan anketler çoğu Avrupalı seçmenin önceden onayladığı partiyi reddetme eğiliminde olduğunu ortaya koyuyor.

Bertelsmann Vakfı'nın 23 bin Avrupalı seçmenle yaptığı ankete göre, her on kişiden birinin sağcı popülist veya aşırı sağcı partilere oy verecekleri görünüyor. Anketten anlaşıldığı kadarıyla siyaseti değişken olan sağ popülist partilerin destekçileri, şu anda "seçimden biraz bıkmış gibi görünen" siyasetin merkezindeki partilerin seçmenlerine oranla daha ilgili ve aktifler.

Seçimlere katılım oranı göz önüne alındığında Avrupa Birliği'ne septik olanların da hareketlendiği düşünülürse bu seçimler Avrupa'nın geleceğini belirleyecek bir nitelik kazanıyor. Avrupa Parlamentosu’nda karar mekanizmasının işleyebilmesi, çalışma grupları oluşturulabilmesi için çoğunluklara ihtiyaç var. Ancak Avrupa Birliği'ni benimseyen merkezdeki seçmenin hareket kazanması gerekiyor.

Friedrich Ebert Vakfı'nın geçiğimiz hafta yayınladığı bir çalışma da sağcı popülist tutumların Alman toplumunun önemli bir bölümünü oluşturduğunu ortaya koyuyor. Ankete katılanların yüzde 21'i tavrını net bir biçimde sağcı popülist görüşlerden yana koyuyor.

2015'de yaşanan mülteci akını Avrupa için bir dönemin kapısını açtı ve bunun ne olduğunu bu seçimler gösterecek. 2015 Avrupa'da ulusalcılığın, eskiden tek ve güçlü devletken gücünü yitirenlerin tekrar o yılların özlemine kapılmasının, Avrupa Birliği fikrinden şüphe edenlerin, aşırı sağcıların ve sağ popülistlerin yükselişe geçmesinin miladı oldu. Tüm bu görüş ve düşünceler AB'nin üzerinde yükseldiği değerleri temelinden sarsacak nitelikteler.

Sağ popülist partilerin Avrupa seçimlerinden güçlenerek çıkmamaları için köklü Avrupa yanlısı partilerin, anti-popülist seçmenleri seferber edebilmesi şart.