Bir 'sözlük' Kıbrıs'ı karıştırdı

Kıbrıs'ta Türk ve Rum kesimlerinden gazetecilerin karşı toplumu incitmekten kaçınacak sözcükleri seçmek için yazdığı bir sözlük tartışma yarattı. 'İşgal', 'Kuzey Kıbrıs', 'göçmen' ve 'yerleşik' gibi sözcüklere alternatifler sunan sözlüğe özellikle Rum tarafındaki milliyetçi siyasetçiler tepki gösterdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kıbrıs'ta Türk ve Rum tarafındaki gazeteciler için hazırlanan bir 'basın sözlüğü' tartışma yarattı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) Basın Özgürlüğü Ofisi şemsiyesi altında, Kıbrıs Gazeteciler Birliği ve Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği arasında başlatılan ve sonra Basın-Sen’in de katılımıyla genişleyen Cyprus Dialogue (Kıbrıs Diyaloğu) projesi çalkantılara neden oldu.

Proje kapsamında hazırlanan “Önem Taşıyan Kelimeler: Kıbrıs’ta Gazetecilik İçin Bir Sözlük” isimli eser, 'işgal', 'Kuzey Kıbrıs', 'göçmen' ve 'yerleşik' gibi sözcüklerin basın dünyasında kullanımı için alternatifler sunuyor. Ancak sözlük, özellikle adanın güneyindeki milliyetçi kesimleri hoşnut etmedi. Çalışmanın resmi tanıtımından sonra sözlüğün yaratılmasında emeği geçen Kıbrıslı Rum araştırmacılara tehdit yağmuru başladı. Bu durum kısa sürede sözlü ve cinsel içerikli sataşmalara dönüştü.

Polemiğe, Rum kesiminin Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis de dahil oldu. Anastasiadis sözlüğün içeriğini ve bu nitelikteki bir çalışmayı tasvip etmediğini belirtti.

Sözlüğün dört yazarı ise yükselen yoğun tepki dalgasının ardından kaygılı. Yazarlardan biri olan Kıbrıslı Türk gazeteci Esra Aygın, sözlüğün amacını şu cümlelerle anlattı: "Bu proje çerçevesinde bir araya gelen dört Kıbrıslı ve bir Britanyalı yazar, Kıbrıs Türk ve Rum medyasında kullanılan ve komşu toplumdaki bireyler açısından kırıcı olabilecek, olumsuz duygular yaratabilecek, potansiyel olarak tartışmalı kelime ve ifadeleri belirlemiş, bu kelime ve ifadelerin yarattığı olumsuz hislerin nedenini not etmiş ve bu kelime ve ifadelere alternatifler geliştirmeye çalışmışlardır. Aynı şeyi anlatan ama gereksiz yere incitmeyen kelimeler…"

Gazete Duvar'a konuşan Aygın, şu noktaların altını çizdi: "Kıbrıs’ta da yarım asırdır devam eden müzakerelerde masada barış görüşülürken dışarıda verilen iletişim savaşı ne yazık ki ülkemizde normdur ve biz gazeteciler, çoğu zaman, isteyerek veya istemeyerek, farkında olarak veya olmayarak bunun bir parçası veya aracı haline geliyor. Tek taraflı değerlendirmeler, katı ve uzlaşmaz demeçler, suçlama oyunları, doğruların bir bütün olarak değil, bir tarafı haklı gösterecek şekilde eksik sunulması, ve belli olguları tanımlamak, olayları tarif etmek için kullanılan belli kalıplar ve ifadeler Kıbrıs’ın hem kuzeyinde hemde güneyinde müzakere sürecini takip eden gazetecilerin günlük olarak karşılaştıkları olgulardır".

'TOPLUMLARIN KENDİLERİNİ SORGULAMA VAKTİ'

Aygın, adanın her iki yakasında yükselen tepkilere şu yanıtı verdi: "İsteyen bu sözlükten faydalanır, istemeyen çöpe atar! Bu sözlük kesinlikle gazetecilere kelime veya terminoloji dayatmıyor. Bu sözlüğe özellikle Kıbrıs’ın güneyinde verilen olumsuz tepkiler, yazarların karşı karşıya kaldığı suçlama, hakaret ve tehditler, kuşkusuz buradaki demokrasi ve ifade özgürlüğü anlayışının sorgulanması gerektiği anlamına geliyor."

Aygın Kıbrıs'taki 'kalıcılaşmış tabular' meselesine de parmak bastı: "Tepkiler, Kıbrıs’ta belli olay ve olgulara verilen isimlerin ne kadar tabulaşmış olduğunu, bunları düşünmeye teşvik eden bir çalışmanın bile ne kadar büyük bir tabu olduğunu gösteriyor. Ben bunu Kıbrıslı Türklerin 15 yıl önce vermiş olduğu kavgaya benzetiyorum. Kıbrıslı Türkler ifade özgürlüklerini, eleştirel düşünce, resmi söyleme karşı çıkma, sorgulama özgürlüklerini 15 yıl önce verdikleri kavgalarda kazandılar. Şimdi sıra Kıbrıslı Rumlarda…"