Arap dünyasında geçen hafta: Gözler İdlib operasyonunda

Londra merkezli Alquds Al Arabi gazetesinin başyazısında Türkiye’nin İdlib operasyonunda olası kötü senaryolara yer verilirken Rai Al Youm gazetesi ise konuyla ilgili farklı bir noktaya dikkat çekti ve uzun süredir Türkiyeli ve Suriyeli heyetlerin gizli görüşmeler yaptığı yönünde haberlere yer verdi.

Google Haberlere Abone ol

Uzun süredir Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin 25 Eylül’de gerçekleştirdiği “bağımsızlık” referandumunu ve buna bağlı olarak Ankara-Irak-Erbil-Tahran hattında yaşanan gelişmeleri tartışan Arap basınının gündeminde bu hafta Türkiye’nin İdlib operasyonu ön plana çıktı.

Astana toplantıları neticesinde varılan uzlaşmaya binaen, Rus hava kuvvetlerinin desteğiyle İdlib operasyonuna başlayan TSK’nın her adımı, bu operasyonun başarılı olma ihtimali, operasyonun neler getirdiği ve neleri götürdüğü, İdlib operasyonunun Afrin’e uzanıp uzamayacağı gibi konular önümüzdeki günlerde de geniş bir şekilde tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor.

Arap basınının Türkiye’yle ilgili odaklandığı tek konu şüphesiz İdlib operasyonu değil. Ankara-Washington hattında başlayan vize krizi de Arap dünyasında oldukça dikkat çekti. Ancak Arap basınında bu kriz “sadece bir konsolosluk çalışanının tutuklanmasının ardından patlak veren bir vize krizi” şeklinde değerlendirilmedi.

Mısırlı ünlü televizyoncu, Yusuf El Hüseyni’nin On Tv’de yayınlanan programına katılan ve Türkiye ile ilgili çalışmalar yapan Muhammed Abdulkadir adlı yorumcuya göre, “Amerika Birleşik Devletleri yönetimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan kurtulmaya çalışıyor."

Abdulkadir’e göre, bunun arkasında ise Erdoğan’ın ABD’nin bölgedeki politikalarını uygulama konusunda başarısız olması, özellikle de bölgede siyasi İslam’ın başarılı olmasını sağlayamaması yatıyor.

'TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ ÇÖKME YOLUNDA'

Rai Al Youm gazetesi genel yayın yönetmeni ve başyazarı Abdulbari Atwan, Amerika Birleşik Devletleri’nin son dönemde hem Türkiye ile hem de İran ile ilişkilerinde yaşadığı gerginliğe dikkat çekti. Donald Trump’ın politikalarını “ahmakça” olarak nitelendiren Atwan, önümüzdeki günlerde bu politikaların sonuçlarının bölgenin en önemli gündem başlıklarından biri olacağını belirtti:

"Trump neden İran ve Türkiye ile ilişkileri aynı anda bozuyor? İran Devrim Muhafızları Körfez’deki ABD üslerine ezici bir cevap verecek mi? Senatör Cooker’ın “üçüncü dünya savaşı çok yakın” uyarısı ne kadar ciddi?

Başkan Trump, Kuzey Kore’yi yerle bir etmekle tehdit etikten sonra şimdi Ortadoğu’da en önemli iki bölgesel güç; yani Türkiye ve İran ile sadece referandumdan dolayı yakınlaşmaları nedeniyle değil, Suriye konusunda da birbirlerine yaklaşmaları sebebiyle iki yeni kriz patlatmak üzere. Eğer kolay olandan yani Türkiye’den başlarsak şu anda ABD – Türkiye ilişkilerinde her geçen gün büyüyen bir kriz yaşanıyor.

ABD ve Türkiye NATO’nun üyesi. Ancak bu stratejik ilişki çökme yolunda çünkü ABD yönetimi, Erdoğan “ya biz ya Kürtler” seçeneğini sunduğunda Kürtleri “güvenilir müttefik” olarak seçti. Ayrıca Başkan Trump’ın referanduma karşı gibi göründüğü ancak gizli şekilde desteklediğine dair çok sayıda haber var.

'TRUMP’IN AHMAKÇA POLİTİKALARI'

Nükleer anlaşma zemininde yaşanan Amerikan – İran ihtilafı ise Trump’ın anlaşmadan çekilme kararı almasının ardından yeni bir aşamaya girdi ki Devrim Muhafızları’na yaptırım kararı alınacağı yönünde de çok sayıda haber var.

Devrim Muhafızları’nın Komutanı Muhammed Ali Caferi, “eğer ABD yönetiminin (bu) ahmaklığına dair haberler kesinleşir ve Cumhuriyet muhafızlarını terör listesine alırsa verilecek ezici cevaba da hazır olsunlar, Cumhuriyet Muhafızları da ABD ordusunu IŞİD ile bir görecektir” dedi.

Allah Allah? İsrail birden Ortadoğu ve Körfez’de istikrar için çok hevesli olmaya başladı, Britanya da İsrail’in bu hevesini destekliyor ve uluslararası toplumun İran’ı tehdidin kaynağı olarak tanımlamasını istiyor. Bu tavrı Britanya başbakanı da destekliyor. Geçmiş 60 yıl içinde Araplara karşı 80 savaşın öncülüğünü yapan İsrail bölge ve Körfez’de istikrarın destekçisi oldu, İran ise tehdidin tek kaynağı haline geldi!

Senatör Crooker “Trump ABD’yi üçüncü dünya savaşına sokacak” derken haklı. 40 yıldır Batı’da yaşayan biri olarak Senatör Cooker’ın boş konuştuğuna inanmıyoruz, tıpkı Sayın May’in İsrail ile bölge ve Körfez’in istikrarı için ittifak yaptığına inanmadığımız gibi.

İlk adım nükleer anlaşmasından çekilmek olacak gibi, ikinci adım İran’a yaptırımların tekrar uygulanmaya başlaması olabilir ama asıl patlamayı gerçekleştirecek dönüm noktası Devrim Muhafızları’nın terör listesine alınması olur.

Trump’ın ahmak politikaları ve İsrail’in ABD’yi Ortadoğu’da savaşa sokmak için tahrikleri önümüzdeki dönemin en önemli başlıkları olacak. Yakında görürüz."

TÜRKİYE NELER KAYBETTİ NELER KAZANDI?

Türkiye uzmanı Muhammed Nureddin, BAE Alkhaleej gazetesindeki haftalık köşe yazısında, Türkiye’nin İdlib’e yönelik askeri operasyonunu değerlendirdi. Nureddin’e göre gelişmelere “kazanan-kaybeden” terazisinden bakıldığında şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:

“Kazanan – kaybeden terazisine bakıldığında, İdlib mevzusunu üstlenmesi Rusya, Şam ve müttefiklerinin İdlib’teki silahlı gruplarla bir çatışmaya girmeye karar vermeleri durumunda yükünü hafifletmiş oldu. Bunun yanı sıra Türkiye’nin İdlib’e girmesi, Şam ve müttefiklerinin Deyrezzor ve ilerde Meyadin ve Albukemal’e operasyonları açısından bir rahatlama sağladı.

Bunun karşılığında Türkiye stratejik bir hedefini gerçekleştirdi. Bu hedef de Kürtlerin Afrin’den bütün İdlib’i kontrol altına almasının ve Akdeniz’e uzanmasının önünü kesmek oldu. Ki Türkiye ilerde bütün İdlib’i kontrol altına alıp, böylece her yönden Afrin’e saldırı düzenleme ve bu kantondan tam olarak kurtulma imkânına sahip oldu.

Böylece Türkiye’nin Cerablus’tan Fırat Nehri’ne ve İskenderun’un en güneyine kadar olan sınır şeridini kontrol altına aldığını söyleyebiliriz. Bu sınır hattını da sadece Afrin bölmektedir. Şimdi asıl soru, Türkiye ilerde bu sınır hattı kontrolünü Afrin’i de kontrol altına alarak tamamlar mı? İkincisi Türk ordusu ilerde buradan çekilse bile Türkiye, Suriye’de yapılacak bir uzlaşı vasıtasıyla burada kalıcı nüfuz alanı oluşturur mu?

Özetle söylemek gerekirse Türkiye, Suriye’deki büyük hedefinde başarısız oldu ancak Türkiye-Suriye sınırının çizildiği 1921 yılından bu yana olmayan bir nüfuz alanı yaratma konusunda başarılı oldu. Tabii 1939 yılında Türkiye’ye katılan İskenderun’u saymazsak.”

'TÜRKİYE’NİN İMAJI ZEDELENEBİLİR'

Londra merkezli Kuds ül Arabi gazetesinin başyazısında Türkiye’nin İdlib operasyonunda olası kötü senaryolara yer verildi. Bu senaryolara göre Türkiye’nin çok olumsuz durumlarla karşılaşma ihtimali oldukça yüksek:

"Türkiye’nin bu operasyonundan önce çok açık olduğu üzere başka bir gelişme daha oldu. Bu istihbarati gelişme de operasyonun kendisi kadar önemli. Bu gelişmeyle Türkiye, kendi güçleri ve Heyet Tahrir Şam örgütü arasında kanlı çatışmaların yaşanmasını engellemeyi hedefledi. Zira böylesine bir adım atılmamış olsa, Türkiye’nin bu operasyonu hem can kaybı açısından hem de maddi zarar açısından Türk ordusuna büyük bir külfeti olacaktı. Ki ayrıca Türkiye’yi de zor bir duruma sokacaktı. Nitekim Türkiye, Suriye rejimiyle savaşan gruplarla karşı karşıya kalacaktı. Böylece Türkiye birçok Suriyeli ve Türk’ün gözünde, Rusya ve İran’la beraber Astana anlaşmasının garantörü konumunda değil de rejimin yanında yer alan bir konumda olacaktı.

Bu operasyon rahatsız edici başka senaryoların da kapısını açabilir. Anlaşma gereği karadan ilerleyen Türkiye’nin güvenliği havadan Rusya tarafından sağlanacak. İşte Rusya da böyle bir durumda müttefiki Suriye rejimiyle herhangi bir çatışmayı fırsat olarak değerlendirip, Türk-Rus ittifakı Suriye rejimiyle savaşan bu güçleri de hedef alabilir. Bundan da daha kötüsü Rus bombardımanının İdlib’te sivillere yönelik bir toplu cezalandırmaya dönüşmesidir. Bu Ankara’nın imajını çok kötü bir biçimde zedeleyecektir."

ŞAM’IN SUSKUNLUĞU NE ANLAMA GELİYOR?

Rai Al Youm gazetesi ise konuyla ilgili farklı bir noktaya dikkat çekti. Uzun süredir Türkiyeli ve Suriyeli heyetlerin gizli görüşmeler yaptığı yönünde haberlere yer veren gazete, Türkiye’nin İdlib’e yönelik operasyonunda da iki taraf arasında koordinasyon olduğunu yazdı. Gazeteye göre, Türkiye ve Suriye arasındaki yakınlaşmanın ilerde aleni bir şekilde yürümesi uzak bir ihtimal değil:

"Dikkat edilmesi gereken İdlib’e yönelik bu operasyondan önce, Türkiye büyük askeri hazırlıklar ve Hatay sınırında askeri yığınak yaptı. Ayrıca bu askeri adım Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Tahran ziyaretinden sonra geldi. Zira Türkiye, Irak, Suriye ve İran arasında ayrılıkçı hareketlere ve projelere karşı stratejik koordinasyon giderek güçleniyor.

Türkiye’nin askeri operasyona başlamasından önce Rus savaş uçakları Nusra Cephesi hedeflerine yönelik yoğun bir bombardıman başladı. Gelen haberlere göre bu bombardıman esnasında Nusra Cephesi bileşenlerinden birçok komutan öldü. Ebu Muhammed El Colani’nin de bu bombardıman neticesinde ağır bir şekilde yaralandığı da gelen bilgiler arasında.

Şam yönetiminin Rusya ve Türkiye’nin bu adımlarına karşı sessiz kalması, bu operasyonlardan detaylı bir şekilde haberdar olduğuna işaret ediyor. Bazı Suriyeli kaynakların Rai Al Youm gazetesine verdiği bilgilere göre de; son günlerde ve haftalarda Türkiye ve Suriye heyetleri arasındaki görüşmeler neticesinde Rakka, Deyrezzor ve İdlib’te koordinasyon kurulmasını sağladı.

Burada sihirli sözcük ‘Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de Kürt ayrılıkçılığından duyulan edişeydi.’ Dolayısıyla Rusya’nın arabuluculuğunda ve gizli bir şekilde devam eden Türkiye ve Rusya yakınlaşmasının önümüzdeki günlerde aleni bir şekilde devam etmesi uzak bir ihtimal değil."