Smith: Siyah ve kadın kimliğimle 8 Mart'ta neden grevdeyim?

Barbara Smith, ABD'de 70'lerin başından bu yana feminist ve sosyalist görüşlerini koruyarak, 'Siyah Feminizm Hareketi'in kurulmasında büyük rol oynamıştır. Smith'in '8 Mart'ta greve gitme gerekçelerini' kaleme aldığı yazısını Huffington Post'tan Tithi Bhattacharya da köşesine taşıdı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Combahee Nehri Kollektifi’nin kurucu ortağı olan Barbara Smith'e sütunumu açmak ve 8 Mart'ta yapılması planlanan Kadın Grevi hakkındaki fikirlerini paylaşmak benim için bir onurdur.

'BU YENİ REJİME GÖRE, BİR KEZ DAHA İKİNCİ SINIF BİR VATANDAŞIM'

Seçim gecesinde kız kardeşim Beverly, bana gördüğümüz şeylerin hayatımız boyunca hakkında emek sarf ettiğimiz her şeyin bir reddiyesi olduğunu söylemişti. 20'nci yüzyılın ortalarından önceleri, Jim Crow'da doğan iki Siyah kadın olarak, önümüzdeki engelleri düşünürken dehşete düşerdik.

Kuşağımın birçok Siyahîsi gibi, Siyah politik mücadelenin bir sonucu olarak hayatım boyunca sosyal statümde gerçek bir değişim yaşadım. Sivil Haklar ve Siyah Kurtuluş Hareketleri nedeniyle, yirminci yüzyılın başlarında, kurumsallaşmış beyaz hâkimiyetin sağlam kalması gerçeğine rağmen, bu ülkede kim olduğumu ve hangi haklara sahip olduğumu iddia edebildiğim zamana kadar değişti toplumsal konumum.

Şimdi, bu yeni rejim altında, bir üçüncü sınıf veya dördüncü sınıf olmasa da yine ikinci sınıf bir vatandaşım; çünkü ben de bir kadınım, lezbiyenim ve emekli olmaya gücü yetmeyen bir emekçiyim.

Kendimizi içinde bulduğumuz mevcut krizin birçok nedeni olmasına rağmen, bu seferki başkanlığın sorgulanmamış ve karşı durulmamış bir "beyaz üstünlükle" en büyük ölçüde bize karşı seçildiğine inanıyorum.

Barbara Smith Barbara Smith

20'nci yüzyılın başından beridir, beyaz bir adam ulusun en yüksek makamı için açıkça ırkçı bir platformda yol alabilir ve seçimi kazanabilir. Barry Goldwater denedi. George Wallace denedi. 1960'larda Amerikalıların kim olduğu ve Amerika'nın nasıl olması gerektiği konusundaki karmaşık öykülere karşı büyük ölçüde meydan okuma vardı. Bu, 20'nci yüzyılın başlarından beri ırkçı görüşlerden yana olan ve ırkçı politikalar uygulayan çok sayıda başkan olduğu gerçeğini değiştirmez. Sadece, bu fikirleri kampanyalarında açıkça kullanamıyorlardı.

Artık bunların hepsi değişti. Irkçılık, son seçim kampanyasında köpek düdüğünü çalanlar tarafından değil, kurbanlar tarafından ifşa edildi. Oy verenlerin bir kısmı, kolej eğitimi almış beyaz kadınların yüzde kırk beşi Cumhuriyetçi adaya oy vermekte herhangi bir problem yaşamadı; sadece aşırı düzeyde cinsiyetçilik ve kadın düşmanlığı değil, yabancı düşmanlığı, kendilerini yakın buldukları İslamofobi, ırkçılık ve anti-Semitizm de onlar için sorun olmadı.

Ekonomik popülizminden hoşlanmaları sebebiyle sadece kaba bağnazlıklarını görmezden geldiklerini iddia edemeyiz. Amerika Birleşik Devletleri'nde ırkçılıktan yararlananların büyük kısmının, ırkçılığın nasıl işlediğine dair yalnızca yüzeysel bir kavrayışa sahip oldukları gibi destekçilerin birçoğunun, bir kişinin neticede yeraltında gizlenen ve "siyasi doğruculuk" olarak adlandırılan ırkçı görüşleri dile getirmesini heyecan verici bulması lazım.

'BEYAZ HAKİMİYETİ İNSANLARI BÖLÜYOR'

Trump'a oy veren kadınlar bana feminizmin farklı versiyonları hakkında konuşuyorlar. Öncelikle karar verme, anlam içeren bir çalışma yürütme, karşı-ayrımcılığa maruz kalma, saygı çerçevesinde davranma ve şiddetten uzak kalma hakları olduğunu düşünebilirler. Bunların hepsi temel feminist taleplerle ortaklaşan temennilerdir. Öte yandan, kadınları av olarak görmediğine dair hiçbir kanıt sunmayan bir kişiyi desteklemekle hiçbir sorunları yoktu; çünkü kendileri hakkında söz ettikleri başka bir mesele vardı: Beyazların üstünlüğü...

Tartışılmamış ve karşı çıkılmamış "beyaz hâkimiyeti" bu ülkede daima müttefik olması gereken insanları bölmüştür ve ırkçılık, sözde ilerici feminist hareket bağlamında olmak üzere kadınlar arasındaki derin bölünmelerin temelini oluşturmaktadır. Tek argüman olarak "yalın feminizm", ekonomik açıdan ayrıcalıklı, cinsiyet-ötesi fikirlere inanan beyaz kadınların endişelerine hitap ediyor; bu durum statükolarını korumada son derece etkilidir.

Siyah bir kadın olarak, bu indirgemeci feminizm türü benim için hiç bir zaman anlam ifade etmedi, bu yüzden kız kardeşlerim ve ben yıllarca -genelde- göze batmadan yeni alternatifler ürettik.

8 Mart’ta Uluslararası Kadın eylemini organize etme çabasının bir parçası olmaktan dolayı heyecanlıyım; çünkü tüm kadınların hak ve özgürlükleri için mücadele eden demokratik bir feminizm görüsüne dayanıyor. Platformumuz, ırkçılık, ekonomik sömürü ve emperyalizmin yanı sıra toplumsal cinsiyet baskısının tüm dünyadaki kadınların ve ailelerinin yaşamını yok ettiğini kabul etmektedir.

Belirtmek gerekir ki: Mevcut hükümettekilerin alenî "beyaz hâkimiyeti" ve aşırı sağ ve anti-Semitizme dair güven verdikleri çevrelere karşı, uzlaşmaz bir ırkçılık ve sömürgecilik karşıtı bir feminizm var. Bu, Siyahların Hayatları Değerlidir (Black Lives Matter) hareketi, polis vahşeti ve kitlesel tutuklamalara karşı mücadele, açık sınırlar ile göçmen hakları ve Filistin'in özgürleşmesi talebi gibi hareketlerin, bizim nazarımızda yeni feminist hareketin temas noktaları olduğu anlamına geliyor. Tüm duvarları -hapishane duvarlarından sınır duvarlarına- Meksika'dan Filistin'e dek yıkmak istiyoruz.

. .

Eylem, yüzde 99'luk feminist hareketin gücünü örneklendiriyor ve en acil ihtiyaç duyulan bir zamanda kendini konuşlandırıyor. İlham verici bu protesto yağmuru ve toplumsal örgütlenme, yeni yönetimin bizi 1900'lü yılların başlangıcına dâhi aykırı olan siyasi, sosyal ve ekonomik koşullara geri itmeye teşebbüs etmesiyle ortaya çıkıyor.

Yaptığımın bir değişikliğe yol açtığını ve Ocak ayında gerçekleşen büyük ve tarihi kadın yürüyüşlerine benzediğini biliyorum; Uluslararası Kadın Eylemi bundan başka bir söz söyleme ve çalışma yürütme fırsatı sunuyor.

8 Mart'ta herkesin işten bir günlük izin alamayacağını baştan kabul etsek de katılmanın birçok yolu var. Bazıları öğle saatlerinde grev yapacak ve yaptıklarının bir eylem olduğunu belirtmek için bir işaret takacak. Grev yapabilen bazı kadınlar, yapamayacak diğerlerinin adlarını giysilerinde taşıyacaklar. İşsiz ya da seks işçisi olan kadınlar eyleme dahil olmak için başka yollar arıyor. Birçok şehirde büyük ve görünür biçimde halka açık eylemler olacaktır.

Şayet bu ulusun ikinci, üçüncü veya dördüncü sınıf bir parçası olmayı benim gibi kabul edilemez buluyorsanız, 8 Mart'ta dünyanın dört bir yanındaki kız kardeşlerinize mümkün olduğunca katılmaya davet ediyorum.

*Barbara Smith (doğum 1946): Amerikalı bir lezbiyen-feminist ve sosyalist olup, Birleşik Devletlerde Siyah Feminizm Hareketi'in kurulması ve sürdürülmesinde önemli bir rol oynamıştır. 1970'lerin başından bu yana, Siyah feminist düşüncenin eleştirmen, öğretmen, öğretim görevlisi, yazar, biliminsanı ve yayıncısı olarak aktif bir hayat sürmektedir.

Son yirmi beş yılda pek çok kolejde ve üniversitede ders vermiştir. Smith'in makaleleri, yorumları, kısa öyküleri ve edebi eleştirileri The New York Times Kitap İncelemesi, The Black Scholar, Bayan, Gay Topluluk Haberleri, The Guardian, The Village Voice, Koşullar ve Ulus da dahil olmak üzere bir dizi yayında yer almıştır. Barbara'nın ikiz kardeşi olan Beverly Smith de lezbiyen bir feminist, aktivist ve yazardır.

Yazının orijinali