Korona virüsü hocaları ve virüsün İslamileştirilmesi

Korona virüsünde İslami bir şeyler aramaya çalışan hocalar, bilmeden binlerce genci ya dinlerinden ediyor ya da onları aşırılığa sevk ediyorlar. Dünya büyük bir korku ve felaket yaşıyor, biraz eğlenmekte yanlış bir şey yok; hocalarımız belki de bilmeden gerekli malzemeyi bize veriyor.

Google Haberlere Abone ol

Muhammet Talebe Rıdvan

Dünya korona virüsü ile gerek tedavi yöntemlerini araştırarak gerekse koruma uygulamaları ile mücadele ediyor. Ancak biz, onu kendi amaçlarımız uğrunda bir silah gibi kullanmaya ve bize vekâleten bütün insanlığı terbiye etmek için gönderilmiş ilahî ve -zorunlu bir biçimde- İslamî bir elçi olarak yeniden yorumlamaya çalışıyoruz. Virüsün fark edilmesi, ilk aşamalarında mekânla ilintili olarak başladı. Virüsün kaynağı Çin’di; zira onlar Müslüman Uygurları izolasyon kamplarına doldurduğu için Allah da onları dünyadan izole etmişti. Virüs Çin’i aşarak başka memleketlere ulaştı. Din, ırk, coğrafya, tarih gibi bir takım kriterler noktasında insanlar arasında bir ayrım yapmadı, herkese eşit davrandı.

Din adamları ve hocalar ise başka açılardan konuyu ele almaktaydılar. Korona virüsünün yayılması, örneğin Suudi Arabistan'da gürültülü konserlerin iptal edilmesine neden oldu. O, (bir takım hocalara göre) Allah’ın gizli askerlerindendi. Korona virüsü sadece konser ya da müsabakaları etkilemedi, bütün toplumları etkileyen bir virüstü ve bu yüzden de cuma namazları, cemaat namazları, umre, tavaf gibi birtakım dini ritüeller yerine getirilemedi. Resmi dini kurumlar, açıklamalarıyla bu önlemlerin oldukça geç alınmış kararlar olduğunu kabul etti. Ulemanın insanların korunması için herkesten önce davranması gerekiyordu. Bu yüzden ‘topic trend’ olan din alimleri ve hocalar, onları gerektiği gibi takdir etmeyen dünyaya ilahi öfke isteyen cemaatlerine sunacak bir şey bulamayınca plağın diğer yüzüne geçtiler.

İLAHİ BİR KANITTAN ŞER’İ BİR KANITA DÖNÜŞÜM

Bu durumda virüs, ilahi bir kanıt yerine şer’i bir delile dönüşüyor, virüs Ehli Hadis’in azametinin bir kanıtı; maske, peçenin farz oluşunun bir delili; izole olmak, kadınla erkeğin bir arada bulunmasının haram olmasının delili; ellerin yıkanmasına duyulan ihtiyaç, abdestin bilimsel bir mucize oluşuna işaret; şu ana kadar bir tedavinin bulunamayışı, duanın öneminin kanıtı, salgın ise ‘Allah’ın yüce kudretinin’ delilidir.

Az sonra hocamız, maske kullanmanın virüs bulaşmasını engellemediği sadece hastalardan başkalarına virüsün bulaşmasını engellediği, sağlıklı insanın maske takmasına gerek kalmadığı, peçenin ‘korona kurallarında’ sağlığa değil hastalığa işaret ettiği ortaya çıktığında, büyük bir suhulet ve akışkanlıkla bu görüşünden cayacaktır. Diyelim ki peçe virüsten koruma sağlıyor, peki erkekler ne yapacak o zaman? İzolasyonun erkeklerin kadınlardan uzaklaşması anlamına gelmediğini kadın-erkek herkes için gerekli olduğunu, koruyucu temizliğin bir ibadet ve ritüel olan abdestle değil sabunla olduğunu fark ettiklerinde, bu kez İslamizasyon için başka bir kapı bulacaklar.

Batı, tedavi yöntemini bulduğunda bu kez belki de tedavinin aslında İslam’da bulunduğunu göstermek için başka bir yol bulacak; taraftarlarını hiçbir şey için seferber edecek, o ‘hiçbir şey’i İslam’a atfedecek, azamet ve icaz nitelemelerini konuyla ilgisi olmayan ayet ve hadislere bağlayacak, bir şekilde bağlantı kurarak kendilerini büyük bir sevgiyle onaylayacak kişileri bir şekilde bulacaktır.

KİME HİZMET EDİYORLAR?

Kurban sayıları ve olağanüstü önlemlerin yer aldığı rahatsız edici haberler içerisinde biraz rahatlamaya duyduğun ihtiyacı inkâr edemezsin. Dünya büyük bir korku ve felaket yaşıyor, biraz eğlenmekte yanlış bir şey yok; hocalarımız belki de bilmeden gerekli malzemeyi bize veriyor. Ancak cemaat namazlarının geçici olarak durdurulmasını isteyen yazı ve açıklamalarıyla komedi çizgisini aşmaları, kafaları sadece pazarlık mantığına yatan kitleleri daha fazla mutlu etmek için sırf bilimsel gerçeklikle çatışmaya girmeye çabaları, meselenin tamamen trajik yönünü ortaya koymaktadır.

Bu saçma fikrin sahipleri, birkaç kişiden ya da sosyal medyadaki birkaç hesaptan ibaret değil. Birçoğu devletlerin ya da istihbarat örgütlerinin beslediği hesaplar. Farkında olsun ya da olmasınlar, ortaya koydukları cehaletin boyutu milyonlarca gencin düşüncesini etkiliyor. Bu, ya gençlerin dinin saçmalığa dönüştüğünü kabul etmesi ya da saçmalığın din şeklinde ortaya çıkmasını reddetmesi şeklinde oluyor. Birinci gruptakiler aşamalı olarak IŞİD düşüncesine doğru yol alırken ikinci grup ise çeşitli aşamalarıyla dinsizliği körüklüyor.

Bu ‘birinci sınıf’ hocalarımız, ateizmin ya da dinden nefret edilmesinin İslam’a en büyük tehdit ve tehlike oluşturduğunu düşünüyor. Ancak gerçekler hiç de öyle demiyor; tersine, şimdiye kadar İslam’ı içerden yıkmaya ve ona en fazla zarar vermeye ‘korona hocalarının’ yol açtığını gösteriyor. Ateizm, gerçekten varsa, sadece ‘İslam’ın zehirlenmesine’ ve ‘dini söylemin Korona virüsüne dönüşmesine’ öfke duyan tepkilerden kaynaklanmıyor. Zira ateizm açık düşmandır ve mücadelesi kolaydır. Ancak korona virüsünde İslami bir şeyler aramaya çalışan hocalar ise bilmeden binlerce genci ya dinlerinden ediyor ya da onları aşırılığa sevk ediyorlar. Onlar Rabb’in yoluna çağırdıklarını zannediyorlar.  Kendilerini bir kontrol etseler ve felaketlerle dolu eylemlerinin sonuçlarını gözlemleseler, bunu kendilerine yaptıran efendilerinin kim olduğunu anlarlar.

Her türlü hastalığın bulunduğu bu kimselere şifa ver ey Allah’ım!


Yazının aslı Al Araby sitesinden alınmıştır. (Arapçadan çeviren: İslam Özkan)