Fütürizm / Makinelerin ve Ölümün Tapınağı

İtalyan yazar Filippo Tomasso Marinetti, 20 Şubat 1909’da Le Figaro gazetesinin ön sayfasında, yeni bir sanat, politika ve yaşam görüşünü dünyaya duyurdu: “Kendimizi umutsuzluğa değil, bilinmeyene verelim; Absürd’ün derin kuyularını tekrar dolduralım!” Fütürist Manifesto bu sözlerle ilan edilmiş oldu. Endüstriyel ilelemeciliği savunan bu akım, bir süre sonra İtalyan faşizminin en büyük destekçilerinden birisi haline geldi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Filippo Tommaso Marinetti’nin yazdığı ve yayınladığı Fütürist (Gelecekçi) Manifesto önce İtalyan sonraysa Avrupa kültüründe bir dönüşümün işaret fişeği oldu. Manifesto, daha sonra o dönem Fransa’da en çok okunan gazete olan Le Figaro’nun ön sayfasında yayınlandı ve Marinetti, hareketin fikirlerini yaymak için modern ve popüler iletişim araçlarını kullanma arzusunu açıkça ortaya koydu.

Fütürist grup yıllar geçtikçe daha fazla bildirge yayınlayacaktı; grup ilerleyen yıllarda “makine çağını” yücelten, teknolojinin tabiat üzerindeki zaferini kutlayan ve önceki sanatsal geleneklere karşı çıkan ruhunu daha geniş bir alanda duyuracaktı.

Marinetti’nin fikirleri, mekân ve hareketin özelliklerini araştırarak modern, figüratif bir sanat biçimi yaratabileceklerine inanan sanatçı Umberto Boccioni, Giacomo Balla, Gino Severini ve Carlo Carran’ın desteğini aldı. Hareket başlangıçta Milano merkezliydi; akabinde, hızla Torino ve Napoli’ye yayıldı ve sonraki yıllarda, Marinetti, hareketini İtalya dışına yayma şansına sahip oldu.

KAVRAMLAR VE TARZLAR

İtalyan Fütüristler yeni bir tarz geliştirmekte ağır kalıyordu. Hareketin ortaya çıkışından önceki yıllarda, hareketin üyesi olan sanatçılar Post-Empresyonizm’den (geç dönem İzlenimcilik akımı) ilham alan seçici bir tarzda çeşitli çalışmalar gerçekleştirdi ve bu yolda devam ettiler. Severini, ışık ve renklerin sıkıştırılmış noktalar ve şeritler halinde parçalanması ve belirsiz bir derinlik hissi elde edilmesi amacıyla resim düzlemini parçalara ayıran Divizyonizm’e (Bölmecilik/Parçacılık) olan ilginin tipik bir örneğiydi.

Henüz 1911’de, Milano’da fütüristik resimler sergilendi ve “yeni bir şey söylemek isteyen herkes, taklitçilik, türevcilik ve sahtekârlıktan uzak durmalı!” çağrısı yapıldı. Resimler, parçacıklara benzer fırça darbeleriyle alanın parçalı ve kırılmış olarak tasvir edildiği, yüksek düzeyde renklendirilmiş bir renk cümbüşüne sahipti. Konular ve temalar portre veya basit peyzajlar yerine teknoloji, hız ve şiddet üzerine odaklanmıştı. Boccioni’nin The City Rises (1910, Kent Yükseliyor) tablosu, gelişimden ve Kübizm’den etkilenmiş tarzı nedeniyle ilk Fütürist resim olarak kabul gördü. Edebi ve sanatsal çevrelerden gelen Fransız eleştirmenler, bu tarza karşı nefretlerini dile getirirken, birçok başka eleştirmense bu yenilikçi içeriğe övgüler düzdü.

Diğer bir İtalyan sanatçı olan Balla, teknoloji konusuna büyük ilgi duyarken, resimleri bazen hareketli ve bulanık nesneleri hızlı bir hareket içerisinde tasvir ediyordu. Fütürist resmin kutsal metinlerinden biri olan Teknik Manifesto’da belirtildiği üzere, “Bir görüntünün retina üzerindeki kalıcılığı nedeniyle, hareket eden cisimler sürekli olarak birbirlerine çarparlar; şekilleri çılgın hareketlerindeki hızlı titreşimler gibi değişir. Bu nedenle koşan bir atın dört bacağı yoktur; at, hareket eden yirmi bacak ve üçgen bir vücuttan oluşuru.” Fütüristler, bir hareketi tek bir uzvun bir performansı olarak algılamak yerine, eylemi birden çok uç etkenin zaman ve mekandaki yakınlaşması olarak görüyorlardı.

SAVAŞ, KAN VE DÜŞMANLIK

Manifesto’nun yayınlanmasından sonra, zaman geçtikçe artan savaş tehditleri, Fütüristlerin milliyetçi saldırganlığa olan ilgisini arttırdı ve birçok Fütürist Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na karşı duyulan nefreti körükleyerek savaş patlak verdiğinde bir araya geldi. Bu noktada Floransa, bu akımın dışında kalmayı tercih etti.

Fütüristler, İtalya’nın korkunç hantallığını ve Avrupa’nın klasik ve Rönesans mirasını reddemişlerdi; müzeler ve galeriler çöpe atılmalı ve parçalanıp yıkılmalıydı. Erkeklerin, hayvanların ve makinelerin yaratacağı hız ve harket hissi, her şeyden önce makineleşmiş bir savaşın hazzında saldırganlık ve yok etme eylemleriyle kutlanacak ve kutsanacaktı.

Marinetti, yayınladığı Fütürist Manifesto’da kan dökmeye karşı duyulan bu tutkuyu yansıtıyor ve “Savaşı yücelteceğiz (dünyanın tek hijyen yöntemi); militarizm, vatanseverlik, özgürlüğün yıkıcı tavrı ve kadınlar uğruna ölmeye değer ölümcül güzel fikirler taşıyacağız,” diyordu. Fütüristler bazı savaş içerikli eserler ürettiler ama kısa süre sonra Kübizm hareketi avangard (öncü) sanatın asıl temsilcisi haline gelecekti. Trajikomik biçimde, savaş güzellemeleri yapan ilk Fütürist ressam Boccioni 1916 yılında savaşırken öldü. Ve ironik biçimde, savaş bittiğinde Fütürizm akımı da gözden düştü.

Marinetti, 1916'da, müdahalecileri yönetmek üzere eski bir edebi rakibi olan Gabriele D'Annunzio ile bağlantıya geçti; birlikte İtalya’yı merkezi güçlerle birlikte harbe sokmaya giriştiler. Marinetti için savaş, “Gün ışığını gören en güzel fütürist şiir,” biçiminde tasvir ediliyordu. Fütürizm’in tapındığı savaş sonucu, üç yıl içerisinde çoğu köylü çocuklarından oluşan yarım milyon asker öldü.

SANATSAL MİRASI VE ORTADAN KAYBOLUŞU

Sanat alanında, Fütürizm, Kübizm dönemine ön ayak olacaktı ve Marinetti’yle arkadaşları, eserleriyle Dadaizm ve Absürd tiyatronun yolunu açacaklardı. Yanı sıra, fütüristlerin fetişleştirdiği bombardımanlar, hareketin doğum yeri olan İtalya’da halk ve siyaset üzerinde kalıcı ve korkunç etkiler bırakacaktı. Faşizm, kısa süre içinde ülkeyi iki büyük dünya savaşına sokmuştu. Birçok fütürist oluşum faşizmle kurulan bağları reddetse de Fütürizm anlayışı erken dönem faşizmden ayırmak imkânsızdı; ayrıca, Fütürizm’in faşizmle ayrışmaya başlaması, ancak Birinci Dünya Savaşı’ndan yıllar sonra gerçekleşmiş, yine de hareketin temel örgütleyicileri faşizmin izinden gitmeyi tercih etmişlerdi.

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Mussolini’nin yükselen faşist hareketinden ayrı düşmek istemeyen Marinetti, 1924 yılında “Futurismo e Fascismo” (Fütürizm ve Faşizm) adlı broşürü yayınladı. Böylece başlattığı akımı faşizmin açık bir destekçisi ve parçası haline getirmiş oluyordu. 1935’te Etiyopya’daki sömürge savaşına ve 1941’de Rusya’daki faşist partiye katıldı ve cephede gönüllü oldu. Müslüman kökenli Salo bölgesinden kurulan Faşist Cumhuriyet’e de katıldı.

TARİHİN KANLI VE TUHAF BİR SAYFASI

Fütürizm, tüm yönleri ve ardında bıraktığı etkileriyle, 20. yüzyılın kültürel ve siyasi tarihinin en garip dipnotlarından biri olarak ciddi bir etki yaratmıştı. Marinetti, 1944 yılındaki ölümüne dek şu veya bu şekilde Fütürizm hareketini sürdürdü; belki de hayâlini kurdukları geleceğin kendisi Fütürizm’i sona erdirmişti. Hareketin faşizm yolunda ilerlediği yıllar boyunca birçok destekçisi militarizm, savaş ve ölüm fetişizmi ve benzeri sebeplerle bu hareketle bağını kopararak kendi köşesine çekilmiş veya farklı akımlara dahil olarak çalışmalarına devam etmişlerdi.

Bununla birlikte, günümüzdeki çağın ruhu nedeniyle, Fütürizm’in izleri özellikle Blade Runner veya Terminatör gibi çeşitli distopik (kötü gelecek tahayyülü) ruhlu filmlerde görülebilirken, Fütürizm artık tarih sahnesinden tamamen çekildi. Öte yandan, sibernetik (insanları makinelerle birleştirme) yaklaşımın özellikleri kesin biçimde Fütürizm’in ortaya attığı fikirlerin bir yansımasıdır. Hareket bitmiş olsa dahi günümüzde kendilerini Cyberpunk ya da Neo-Fütürist olarak adlandıran kimi akımlar, içeriği değiştirilmiş olan Fütürizm hayaletini kısmen de olsa yaşatmaya devam ediyorlar.