Kıtlık bir toplumsal krizdir

Açlığa bağlı ölümlerdeki azalma, iklim ya da doğal felaketler yüzünden değil, savaş ve vahşet yüzünden aniden durdu ve tersine döndü. Bölgesel çatışmalar, göçler ve iklim değişikliği nedeniyle dünya genelinde milyonlarca insan kıtlık sorunuyla karşı karşıya.

Google Haberlere Abone ol

Alex de Waal / IPI Küresel Gözlemevi* 

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Başkanı Stephen O’Brien, 10 Mart günü BM Güvenlik Konseyi’ne Güney Sudan’da yaşanan kıtlık ve Kuzeydoğu Nijerya, Somali ve Yemen’deki yakın tehlikelerle ilgili bilgi verdi. O’Brien bir eylem çağrısında bulundu. Ancak açılış sözleri abartılıydı: “Tarihin kritik bir noktasında duruyoruz. Daha yılın başında, Birleşmiş Milletler’in kuruluşundan bu yana yaşanan en büyük insani krizle karşı karşıyayız,” dedi.

Nitekim, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, geçtiğimiz yedi yıl içinde, açlıktan ölen insanların sayısı gözle görülür şekilde düştü. On yılda açlıktan arındırılmış 10 milyon kişi, o paranın küçük bir bölümüyle gerçekleştirildi ve kıtlık kaynaklı ölümün hemen hemen ortadan kaldırılması, zamanımızın en büyük başarılarından birisi oldu. Ancak O’Brien, tarihi bir dönüm noktasında olduğumuz hususunda haklı: Açlık ve kıtlığa bağlı ölümlerde küresel azalma aniden durdu ve tersine döndü; iklim ya da doğal felaket yüzünden değil, savaş ve vahşet yüzünden.

Pek bilinmese de açlığı azaltmada konusundaki başarının birçok nedeni vardı: Asya’da refah artışı, totaliterlik ve yok edici savaşların sonu, milyonlarca yetersiz beslenen çocuğu öldüren çiçek hastalığı ve tifüs gibi ölümcül hastalıkların kontrolü ya da ortadan kaldırılması. Ancak sağlanan kredi, uluslar arası insani müdahale sistemine de ait. Yirmi yıl önce “Uluslar arası insani yardım örgütü”nü, kitlesel açlığın siyasi nedenleriyle başa çıkmadığı için eleştirmiştim; ancak bugün, kıtlıkların çözümünden hemen önce, profesyonel ve etkili, daha politik ve paylaşımcı bir insani yardım yaklaşımının rol oynadığı açıktır.

Bu ilerlemenin bir bileşeni, kıtlıkların ölçülmesi konusunda kabul edilmiş olan, Entegre Faz Sınıflandırma sistemi (IPC) olarak adlandırılan bir dizi standarttır. Sistem, gıda yetersizliğinin aşamalarının ölçülmesiyle ilgili politik tartışmaları en aza indirgemek için, Etiyopya ve Somali’deki krizlerin ardından 10 yıl önce kuruldu. Yaşanan kıtlık “beşinci seviye” olarak ilan edildi.

“Kıtlık” çağrısı yapılmasının politik bir eylem olduğu gerçeğini hiçbir teknik araç tamamen ortadan kaldıramaz. Geçtiğimiz sene Güney Sudan’da yaşanan durumun kıtlık olup olmadığı konusunda sert tartışmalar yaşandı. Toplam göstergeler kıtlık olduğuna işaret ediyordu; ancak güvenlik ve gıda ararken boğulan insanların, önleyici sisteme dahil edilmeleri gerekip gerekmediğini sorgulamak, önceden öne sürülmek için teknik bir gerekçe olarak kullanıldığı anlamına gelmektedir. Bir uzlaşma bağlamında, Güney Sudan’daki IPC komitesi, en kötü durumdaki alanlarda 4. seviye acil durum ilan etti! Ünlem işareti, devam eden yardım harcamalarının tamamıyla kıtlık amacıyla yapıldığını gösteriyor.

ORTAK BİR DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ

Bu tür çağrılara rağmen, IPC ölçeği, bir değerlendirme yapmak ve bir tartışma sürdürmek için ölçülebilir bir temel sağlamaktadır. Önceden, kıtlığı tamamen öznel bağlamda dillendiriyorduk. Şimdiyse insani yardım gönüllülerinin durumları siyasetçilerle paylaşacakları bir araç mevcut.

2011 yılında Somali’de yaşanan açlığın ilan edilmesi gerekiyordu. BM kurumları felaketin farkındaydılar. Ancak, ABD Vatanseverlik Yasası, açlık çeken toplulukları kontrol eden el-Şebab militan grubunu içeren terörist listesindeki bir gruba yanlışlıkla yapılan çok küçük bir yardım nedeniyle tüm faaliyetleri suçladığı için, tam ölçekli bir acil müdahale engellendi. Açlık beyannamesiyle, Washington’da bu kısıtlamaları aşmak için harekete geçildi.

O’Brien, 2017 Şubat kıtlık bildiriminde Güney Sudan ve diğer üç ülkedeki uyarıları iyi bir şekilde kullandı. Böylece insani krizler politik haritaya dahil edildi. Bu bakımdan sistem işe yaradı. Ve sistemin eylem çağrıları da beklenen ilgiyi sağladı.

O’Brien önce “normal erişimi koruyarak önceki duruma dönmek ve tüm tarafların uluslararası insancıl hukuka uygunluğunu sağlamak” çağrısında bulundu. Bu, özellikle ticari gıda ithalatındaki çöküşün gıda krizine katkıda bulunan sebeplerin başında geldiği Yemen için söz konusudur; Bu da, Körfez İşbirliği Konseyi güçleri tarafından El Hudayde limanının engellenmesi ve Husiler tarafından Taiz’in kuşatılması nedeniyle meydana geldi. İkincisi, O’Brien, her ülkedeki savaşan insanları insani yardımların bölgelere erişimini kolaylaştırmaya çağırdı. Üçüncüsü, çatışmaların durdurulması sayesinde açlığın sona ereceğini veya engelleneceğini vurguladı. Açıkça ve doğru bir şekilde, hayırseverlik temalı bir çağrı yapmadı: Hayırseverlik değil, yasalar ve siyaset bu açlığı durduracak.

ÇALIŞMALAR HENÜZ YETERLİ DEĞİL

IPC sistemi daha da geliştirilebilir. İstediğimiz bir teknik gelişme, gıda krizinin büyüklüğünün bir ölçüyü (etkilenen toplam insan sayısı) ve şiddeti (belirli bir bölgede ne kadar hasar yarattığını) içermesi olacaktır. Büyüklük ölçüsüne göre, Yemen acil ihtiyaç yaşayan yedi milyondan fazla kişinin bulunduğu listenin başına geçer. Bir başka küçük ama önemli değişiklik, kıtlığın sadece bir yetersiz beslenme salgını değil, genel bir toplumsal kriz olduğunun doğru bir biçimde fark edildiği, ölüm oranının ölçülmesinde tüm sıkıntılara bağlı ölümleri (halsiz düşme ve boğulma gibi) içermesidir.

Genel olarak, günümüzün kıtlık uyarı ve müdahale sistemi, geçmişte var olanlardan çok daha üstündür. Kayıp olan büyük unsur, bildirilen bir kıtlığın her bölümünü, neyin yanlış neyin doğru yapıldığını ve kimin hesap vermeye çağırılacağını inceleyen rutin bir inceleme paneli veya soruşturma komisyonu gibi bir hesap verebilirlik mekanizmasıdır. Böyle bir panel, açlığın durdurulması meselesi uluslar arası siyasi iradenin bir konusu olduğu için, BM Güvenlik Konseyi’ne rapor verebilir. Uluslar arası toplum, kitlesel vahşetlerin ardından gerçeği ve adaleti talep ediyor. Her kıtlığın ardından hesap verebilirlik konusunda ısrar etmek, bu gereksiz belâdan kurtulma konusunda önemli bir adım olacaktır.

(Çeviren: Tarkan Tufan)

*Alex de Waal, Tufts Üniversitesi bünyesindeki Fletcher School’da Dünya Barış Fonu’nun İcra Direktörü’dür.

yaznın orjinali Alternet'te yayınlanmıştır.