Davutoğlu: Dünyanın en bilinmez koalisyonuyla karşı karşıyayız

Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin görüşmesi sonrası açıklama yapılmamasını eleştirdi, “Tarihin en bilinemez koalisyonu ile karşı karşıyayız” dedi. Erdoğan ile Bahçeli arasında geçmişte yaşanan sert tartışmaları hatırlatan Davutoğlu, “Çin felsefesindeki gibi rüya mı, gerçek mi? Acaba o eski ilişki mi gerçek, yoksa şimdi mi rüyadalar, ya da bu ilişki gerçek o mu rüyaydı? Ben bugünkü ilişkinin rüya olduğunu düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Google Haberlere Abone ol

 

ANKARA - Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin genel merkezinde basın mensuplarıyla bir araya geldi, soruları yanıtladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yaptığı görüşmeyle ilgili kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmadığına dikkat çeken Davutoğlu, “Türkiye tarihinin en bilinmez koalisyonu ile karşı karşıyayız. Ne görüştüler bilmiyoruz. Erdoğan’ı neye mecbur ettiklerini bilmiyoruz, ülkenin kaderi böyle çizilemez. Bugün bana ‘ülkede en büyük kriz nedir’ diye sorsanız güven krizi var derim” dedi.

Davutoğlu’nun ekonomi, ittifaklar, darbe tartışmaları, Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan rektör, HDP’nin kapatılması çağrısı gibi gündemdeki konularla ilgili sorulara yanıtları özetle şöyle oldu:

BU YÖNETİM 20. YÜZYILDA YAŞIYOR: 22. yüzyıla hazırlanan değil 1970’lere dönen bir Türkiye görüyoruz. Şu andaki yönetim 20. yüzyılda, 1970’lerde yaşıyor, aramızdaki en büyük fark bu. İnsan hakları başkanlığımız her yılbaşında dünyada ve Türkiye’de insan hakları raporu yayınlayacak. 90’lı yıllarda yaşanan yasakların çoğu bugün yeniden gündeme geldi. Ülkenin doğusunda, güneydoğusunda yaşananlar, başörtüsü tartışmaları, Boğaziçi, Şehir Üniversiteleri olaylarında gördüğümüz, iktidarın güvenliği tehdit eden özgürlük anlayışı var. Bir üniversitenin kapısına kelepçe vurulmasını kabul edemem.

ERDOĞAN 28 ŞUBAT AKTÖRLERİNE TESLİM OLDU: Şimdi iktidar reformlardan bahsediyor. Bahsettiği reformlar benim 22 Nisan 2019’da yazdığım manifesto ile birebir aynıdır. Niye iki yıl kaybettiniz. Eğer her şey iyi ise niye bu reforma ihtiyaç duyuyorsunuz. Ama reform yapamazlar çünkü oturdukları koltuğu kaybetmekten korkarlar. Reform yapamazlar çünkü 21. yüzyılın soğuk savaş aktörleri Erdoğan’la yan yana. Erdoğan özeleştiri yapması gerekirken 28 Şubat aktörlerine teslim oldu. Fikri Sağlar’ın sözleri 17. yüzyıl kafası. Kadınlarla ilgili “vitrin mankeni” sözleri de insani değerler açısından zihnimin almayacağı şeydir.

EN BİLİNMEZ KOALİSYON: Türk tarihinin en bilinemez koalisyonu ile karşı karşıyız. Bahçeli ile Erdoğan dün akşam ülkeyle ilgili neler konuştu bilmiyoruz. Aynen 2001 yılında Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Bahçeli, üçü bir araya gelir, Türkiye’nin kaderi çizilirdi. Sonra nereye geldiğimiz belli. Nasıl bir koalisyon ile karşı karşıya kaldık, Erdoğan’ı neye mecbur ettiklerini bilmiyoruz. Açıklamada yapılmıyor. Ama ülkenin kaderi böyle çizilemez. Ülke böyle bir demokrasi anlayışı ile yönetilemez. Bugün bana ‘ülkede en büyük kriz nedir’ diye sorsanız güven krizi var derim.

KİMSE DARBE SÖYLEMİ İLE İKTİDARINI TAHKİM ETMEYE KALKMASIN: Son günlerde darbe tartışmaları var. Bunu gündeme sokan kim olursa olsun bu ülkeye en büyük ihaneti yapmış olur. Bu millet 15 Temmuz’da demokrasiye sahip çıkacağını gösterdi. Keşke milletin demokrasiye sahip çıktığı gibi Erdoğan da demokrasiyi ayağa kaldırsaydı, bugün çok farklı Türkiye olurdu. Kim seçilmiş cumhurbaşkanına, parlamentoya herhangi bir şekilde darbe yapmaya kalkışırsa onların karşısında biz dururuz. Yanlışları eleştiririz, milli iradeye karşı her türlü girişimin karşısında oluruz. Kimse darbe söylemi içerinde kendi iktidarını tahkim etmeye kalkmasın.

DİP DALGAYI GÖRÜYORUZ O DİP DALGA GELECEK DİYOR: Cumhurbaşkanlığı sistemi ile yürümüyor. Türkiye seçim psikolojisine girmiştir. Ne zaman bir seçim olursa Gelecek Partisi olarak hazır olacağız. 2,5 yıllık iktidar performansı ve gelinen noktaya baktığımızda Cumhur İttifakı kırılganlığına baktığımızda bu iktidarın 5 yılını doldurması ekonomik, siyasi, psikolojik olarak çok zor. 2021’de seçim olma ihtimali yüksektir. Alandan aldığımız bilgiler, olabilecek herhangi bir seçimin en güçlü partisi biz olacağız. Dip dalgayı görüyoruz, o dip dalga Gelecek Partisi diyor.

EN ÖZGÜRLÜKÇÜ PROGRAM BİZİM: Bizim parti programımız Türkiye’nin genel demokratikleşmesi konusunda da, Kürt sorunu konusunda da en özgürlükçü parti programıdır. Ülkenin bütününde bir demokrasi problemi var. Kayyuma ilişkin en net mesajları biz verdik. Ne kayyım ne KCK dedik. Demokrasi dedik. Doğu ve güneydoğuda çabuk örgütlendik.

YA KARAKTER YA DA KONJONKTÜR DEĞİŞİMİ: (Erdoğan, Bahçeli’nin değişimi) Erdoğan “one minute” dediğinde yanındaydım. Sonra “aptal olma” sözüne susması için ya karakter değişimi ya da konjonktür değişimi derim. Maalesef siyasi güç bir risktir. Yolsuzluklara karşı mücadele iddiasıyla siyaset yapanların sonra geldikleri noktayı gördüğümüzde hayretler içinde kalıyorum. Perinçek’in Bahçeli’nin Erdoğan için ne söylediğini biliyoruz. Şimdi yanındalar.

BU İLİŞKİ BİR RÜYA: 28 Şubat saldırıları karşısında biz Erdoğan’ın yanındaydık. Bahçeli ile Erdoğan birbirlerini ne kadar tanımışlar, bugünkü esas soru o. Geçmişte nasıl tanıyordunuz da birbirinize en ağır ifadeleri kullanıyordunuz. Ben ikisinin birbirine kullandıkları ifadeleri kimseye kullanmam. Çin felsefesindeki gibi rüya mı, gerçek mi? Acaba o eski ilişki mi gerçek, yoksa şimdi mi rüyadalar, yoksa bu ilişki gerçek o mu rüyaydı? Ben bugünkü ilişkinin rüya olduğunu düşünüyorum. Çünkü ilkelere dayanmayan bir ilişki. Bu rüyanın dayandığı temel, iktidarı paylaşma arzusu, ihtirası. Eğer Erdoğan’ın Bahçeli’ye desteği olmasaydı MHP neredeyse çözülmüş olurdu. Bir kısım seçmeni kayıyordu. Erdoğan ona destek verdi, Bahçeli ayakta kaldı. Daha sonra Bahçeli, Erdoğan’a destek verdi, Erdoğan ayakta kaldı. İşte tam da karşı olduğum siyaset anlayışı. Şeffaf olmayan ilişki dediğim bu.

ACABA BAHÇELİ’NİN AÇIKLAMALARINI BAŞKASI MI YAZIYOR? Bahçeli ile düzeyli bir ilişkimiz oldu. Benim tanıdığım Bahçeli, ikili ilişkilerde nezaketli bir insandı. Ama açıklamalarında nasıl böyle nezaketsiz oluyor! Bazen kendi kendime sormuşumdur acaba açıklamaları başkası mı yazıyor.

İDDİASIZ SİYASETİ SİYASET KABUL ETMEM: Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin belki de en olumsuz sonuçlarından biri Türkiye’yi kutuplaşmaya götüren bir ittifaklar sistemini zorunlu kılması. Bizim görevimiz Gelecek Partisi’ni iktidar yapmaktır. İddiasız siyaseti siyaset kabul etmem. Biri iktidar olacak, yanında şu tavizleri koparırım diye siyasete girilmez. Kendi doğrularınızla siyasete girer milletin takdirini beklersiniz. Kendi doğrularımızla siyasete girdik, örgütlendik.

SİYASİ UZLAŞIYA AÇIĞIZ: Seçim pusulasındaki tüm partilerle görüşürüz. Ben kimseyle görüşmem demem. Erdoğan yarın yolsuzluklara karşı paket getirsin, siyasi etik yasası getirsin en büyük destekçisi biz oluruz. CHP, İYİ Parti getirsin onlarla da uzlaşma yaparız. Şu ittifaka giren haindir diye damga vurmak soğuk savaş mantığıdır. Kutuplaşmadan millet artık bıktı, bezdi. Biz siyasi uzlaşıya açığız. Bizim savunduğumuz değerleri savunan her parti ile uzlaşırız. İttifak değil. Seçim sathına girilmeden doğru bulmam. Göreceksiniz Cumhur İttifakı zamanla kalkacak. Geçmişte cepheler vardı değişti, zamanlar bunlar değişir.

KALİTE DÜŞMANLIĞI VAR: (Boğaziçi’ne atanan rektör) Hayretle, şaşkınlık, üzüntüyle değerlendiriyorum. Çünkü Erdoğan’ın 28 Şubat sonrası en önemli reformu üniversite özerkliği ve YÖK’ün kaldırılmasıydı. AK Parti’nin ilk dönem programlarında vardı. Ama gelinen noktada Şehir Üniversitesi’nin 40 yıllık birikimi bir gecede kapatıldı. Erdoğan’ın düşünce özgürlüğüne ve üniversitelere bakış açısı, zihniyetinin yansımasıydı. Üniversite nedir, bir iklimdir. Farklı zihinlerin buluştuğu bir iklimdir. Kalite düşmanlığı var burada. Kendi başına ayakta kalacak her şeyi tasfiye etmek anlayışı var. Vasatın üstünde kalan Başbakansa değiştirilmeli, üniversite ise kapatılmalı!

TERÖRİST İSELER ORAYA NASIL GELDİLER:
Oraya teröristler, marjinal gruplar girmişse polisin görevi onları ayırt edip diğer öğrencilerin görüş beyan etme hakkına saygı göstermektir. Ayrımı yapacak emniyet. Onlar oraya geldi diye Boğaziçili öğrencilerin protestosu haksız mı oluyor. Müdahale etmek haklı mı oluyor. Terörist iseler onlar oraya nasıl gelebilmiş, bulsalardı önceden. Ben protesto edersem haklıdır o ederse haksızdır anlayışı kabul edilemez. Bu ülkenin en bilinen teröristi Osman Öcalan’ı TRT’ye kim çıkardı Allah aşkına. Kaftancıoğlu bir partinin il başkanı gidip açıklama yapabilir. AK Parti il başkanı da yapabilir. Gelecek Partisi gençlik kolları da gidip açıklama yapabilir. Fikrine katılırsınız katılmazsınız ayrı bir husus.

ÇIPLAK ARAMA KABUL EDİLEMEZ: Çıplak arama meselesi nerede, zaman, hangi gerekçeyle olursa olsun hukuk devleti ve insanlığın kabul etmeyeceği bir şeydir. İlk duyduğum andan itibaren açıklama yaptık mazur görülecek tarafı yok.

AK PARTİ’NİN KAPATMAYA KARŞI ÇIKMASI LAZIM: Beni siyasete sokan AK Parti’ye kapatılma davasının açılmasıydı. AK Parti’nin yapması gereken siyasi partinin kapatılmasına karşı çıkmaktır. Bahçeli de samimi değil. Bütün yapılmak istenen HDP’nin kapatılma söylemi ile kendi seçmenini konsolide etme çabası. Hazine yardımının kesilmesi, oyun kurallarının partiler için sık sık değiştirilmesi, yaptırımların devreye sokulması demokrasiye güveni sarsar. Ama HDP de terörle arasına mesafe koymalı. HDP’nin kendisini Kandil’den özgürleştirmesi Türkiye’de özgür siyaset yapması alanını da açacak.

90’LI YILLARA DÖNÜŞ VAR: Sadece Kürt meselesi etrafında değil, demokratik değerler açısından 90’lı yıllara dönüş var. Son dönemde öyle bir noktaya geldi ki Türkiye özgürlük alanlarını daraltarak güvenliği sağlamak noktasına geldi. Milli beka, güvenlik deniyor. Kürt vatandaşların aidiyet bilincinin güçlendirilmesiyle sağlanır özgürlük, demokrasi.

GECE YARISI AÇIKLAMALARI DOĞRU DEĞİL: Darbe konusunda gece yarısı bir açıklama yapılması yöntem olarak yanlış. Ortada acil durum var da ona mı müdahale edeceksiniz. MSB ertesi gün herhangi bir yerde görüş beyan edebilir. Türkiye’de demokrasi konusunda görüş beyan edecek makam MSB değil, Meclis, Cumhurbaşkanlığıdır. Seçilmiş makamlar demokrasiye sahip çıkacak. Halk sahip çıkacak, çıktığını gösterdi.

FETÖ İLE MÜCADELE DOĞRU İLKELERLE YAPILMADI: FETÖ’nün hangi yapısı olursa olsun, ister ekonomik destek, ister darbeci unsurlar, lojistik unsurlar, bunlara karşı mücadele edilmesi devlet hayatından toplumsal hayattan arındırılması görevdi, zaruretti. -4,5 yıl sonra baktığımızda- Bu mücadele doğru ilkeler etrafında yapıldı mı, hayır. FETÖ ile irtibatlı birçok ismin yakınları devletin en üst makamlarda yer alırken o okullara gidenlerin üçüncü derece akrabaları cezalandırılıyorsa, bu mücadelenin doğru yürütüldüğü konusunda şüpheler uyandırır. Malına el konan herkesin hakkı hazineye devredilsin. Şu şirket, bankanın kaynakları hepsi hazineye intikal ettirilsin, ama öyle yapılmadı. Kayyım atandı, başkaları başkalarına devretti.