YAZARLAR

Cinsel ilişkiyi reddetmek öldürme gerekçesi sayıldı

Salt cinsel yakınlaşma isteğini reddettiği için bir kadının öldürülmesi, “katil erkekte yarattığı derin elem ve öfke sonucu işlenmiş fiil” olarak görüldü. Kontrolsüz cinsel dürtünün cezai indirime yol açarak meşrulaştırıldığı bir olay daha görmüş olduk.

Yazılı olmayan kurallarla belirlenmiş “erkeklik imtiyazı” yargı kararlarının belirleyicisi durumunda. Erkek doğmuş olmakla imtiyazlı konuma kurulmanın, mahkeme kürsüsünde takdire şayan bir beceri sayıldığı besbelli. Kararlarıyla konuşan hakimler böyle söylüyor. Yargının kadın katilleriyle empati kurma yeteneği yüksek. Katil ifadesinden indirim gerekçesi üretme yöntemiyle verilen hükümler söylüyor bunları. İnsan uygarlığıyla, medeni insan davranışlarıyla uzak yakın ilişkisi kurulamayacak sözlerle savunuyor failler kendilerini. Fail dediğim cinayet davasının sanığı ve sonuçta hükümlüsü malum. Kurdukları savunma akla ziyan, dava dosyasında kapalı kalması gerekecek kadar utanç verici katil ifadeleri. Katil beyanının hükme esas sayıldığı, mahkeme hükümleriyle yargısal itiraf niteliğinde. Bu tür kararlardan anlıyoruz ki, “erkeklik imtiyazı” bizim yargının vazgeçilmez temel ilkesi. Yasaymış, hukukmuş kadına yönelik şiddet söz konusu olduğunda erkeklik imtiyazının yol açtığı erkeklik indirimlerinin arkasında kalıyor. Söz konusu eril şiddet olduğunda yargı kararlarının anlattığı şey hukukun arkadan bile gelemediği.

Erkeklik imtiyazının yargı kararlarında erkeklik indirimine dönüştüğüne ve indirim gerekçesinin sanık beyanından üretildiğine son örnek katil Serkan Dindar için verilen hüküm. 43 Yaşındaki Serkan Dindar, üç yıl önce İzmir’de 28 yaşındaki Ceyda Yüksel’i öldürmüştü. İşkence denilecek eziyetli bir öldürme hem de. Hayati organlarına zarar veren derin kesiklerle birlikte vücudundaki pek çok cam kesiği nedeniyle yaşamını yitirdi Ceyda Yüksel. Bu cinayet başlangıçta şüpheli ölüm olarak kayda geçirilecekti neredeyse. Kadın örgütleri, özellikle Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) gönüllülerinin çabasıyla cinayet davası haline geldi. Savcılık kasten öldürme suçundan açtı davayı.

Otopsi raporuna göre sağ kolunda “kopma derecesine yakın derin cam kesiği” bulunmasına rağmen canavarca hisle kasten öldürme sayılmadı. Nedeni failin sarhoşluğu üstelik. Ne yaptığının farkında olmayışı. Kadın dayanışması sayesinde hiç değilse kasten öldürme suçundan açılan dava üç yılın sonunda haksız tahrik indirimiyle 18 yıllık ağır ceza hükmüne bağlandı. Haksız tahrik indiriminin gerekçesi de kayıtlara böyle geçmese bile mahkemece yüksek değer atfedilmiş olan “kutsal erkek ereksiyonu” diyebiliriz. Ki bu gerekçe katilin ifadelerinde ve savunmasında yer alan “cinsel yakınlaşma talebini ret etmesi” nedenine bağlanmış. Derin elem ve öfke yaratan bu ret edilmiş olma kısmını mahkemede hatırlayıvermiş katil Serkan Dindar. Oysa sarhoşluk nedeniyle bir şey hatırlamadığı iddiasıyla dava, sadece kasten öldürmeden açılmıştı. Katil Serkan Dindar hatırlamadığı için en ağır cezadan kurtuluyor ve dava sürecinde hatırlayıverdiği için de ayrıca ceza indirimi alıveriyor. Hatırlamadığında birinci kurtuluş hatırlamaya başladığında ikinci kurtuluş geliyor kadın katiline.

Evet erkek yargı “halden anlama” modunda erkeklik imtiyazlarını dikkate alarak el çabukluğuyla erkeklik indirimi verip, 18 yıla hükmediyor. Bunun üstüne bir de infaz yasasını düşünelim. 4-5 yıl taş çatlasa 6 yıl yatıp topluma karışacak bir kadın katili Serkan Dindar. Ceyda Yüksel, önünde çok uzun yıllar yaşama ihtimali olan 28 yaşındaki gencecik bir kadın ama işte kadın olduğu için öldürülmüş olması katilin cinsel talebi kadar önem taşımıyor yargı nezdinde. Ceyda konuşabilseydi, ölmeseydi net olarak bilirdik ama şimdi olayın gelişmesi hakkındaki ifadelere dayanarak ortada bir cinsel saldırı ve cinsel şiddete direnen bir kadının öldürülmesi durumu var.

Cinsel saldırı karşısında direndiği için öldürülmesi Ceyda Yüksel’i katleden erkeğe indirim getiriyor. Peki cinsel şiddet davalarındaki yargı kararlarına baktığımızda ne oluyor derseniz, hâkimin “neden bağırmadın, neden kendini savunmadın?” sorularını görüyoruz. Kurtulmaya çalışmadığında kadınlar yaşadıklarının cinsel şiddet olduğunu ispat edemiyor. Gönüllü ilişki olarak kabul etme eğiliminde oluyor yargıçlar. Cinsel saldırı anında kurtulmaya çalıştıklarında ise Ceyda Yüksel örneğinde olduğu gibi cinsel arzuyu ret etmekle öldürülmeyi hak etmiş gibi değerlendirilip ceza indirimi veriliyor katile. Oysa dava dosyasına giren sokak kamerası görüntüleri kavga etmekte olduklarını belki kadının zorla götürülmekte olduğunu düşündürmeliydi mahkemeye. Bu yetmediyse komşuların şikayet kaydı var dosyada. “Bir kadının dövülmekte olduğunu düşündüren gürültüler” nedeniyle şikayet edilmiş ve dosyaya girmiş.

Ancak tüm bunlar katilin savunma beyanı kadar önem taşımıyor. Üstelik salt cinsel yakınlaşma isteğini reddettiği için bir kadının öldürülmesi, “katil erkekte yarattığı derin elem ve öfke sonucu işlenmiş fiil” olarak görüldü. Kontrolsüz cinsel dürtünün cezai indirime yol açarak meşrulaştırıldığı bir olay daha görmüş olduk. Boşanmak istemek, barışmayı kabul etmemek, evlenme teklifini reddetmek, tayt giymek, yabancı birine saat sormak, yemeğe tuz koymayı unutmak, kapıyı geç açmak… Saymakla tükenmez ve mahkemelerce “meşru” öldürülme nedenlerimiz mahkeme kararlarına geçmiş, ceza indirimiyle ödüllendirilmişti. Şimdi bunlara cinsel ilişki talebini reddetmek eklendi.

Kadın mücadelesi olmasa Ceyda Yüksel’in öldürülmesi, şüpheli ölüm olarak üstü örtülecek kadın cinayeti bile sayılmayacaktı. Toplum olarak nankörlük etmeyelim elbette. Cinsel arzuyu red gerekçesiyle haksız tahrik indirimi verilmiş 18 yıllık ceza bile ciddi bir kadın dayanışmasının sayesinde gerçekleşti. KCDP’ye açılan kapatma davasının nedenini net olarak anladığımız örneklerden birisi Serkan Dindar’ın kasten öldürme suçundan yargılanabilmesi bile hatta.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.