Çiçekler açılıyor, alem meyhaneden bara terfi ediyor
Mehmet Barlas'ın bir bar müdavimi olduğunu da hatırlatalım yeri gelmişken. Çiçek’te de boy gösterir zaman zaman. Bar deyip geçmeyeceksiniz. Birkaç duble yuvarlarken piyasa yapmanın da, iş bağlamanın da, iş takibinin de sahasıdır bar dediğiniz yer. O sebepten barlara ve müdavimlerine yakından bakmak lazım.
Efendim, uzun lafın kısası, Özal’la, ANAP’la beraber Babıali’ye para ve büyük sermaye girdi. Çalışanlar da az - çok nasiplendi bu paradan, beslendi. Camia paralanırken sterilleşti, kendi icat ettiği tasnifle Beyaz Türklere yanaştı, onlara dahil oldu. Lüksle tanıştı, meyhaneden bara terfi etti. Bu tebdil ve terfiin ilk merkezlerden biriydi Çiçek Bar.
Camia parayla tanışınca, zevkleri inceldi, çeşitlendi. Damak tadı değişti, gelişti. Haz, herkes gibi gazetecinin, yazarın, kalem erbabının, sanatçının da hakkı. Hatta herkesten önce onların hakkı. Çilekeş, mutsuz sol muhalif, sakıncalı piyade, daimi acıya sürgün profile son. Yaşasın hayat ve lezzetleri.
Bakınız, Hasan Cemal yönetimindeki 12 Eylül sonrasının tek sol gazetesi Cumhuriyet'te "Ağız Tadı" diye bir köşe açılmıştı 1982’de. Gazetenin sinema yazarı Atilla Dorsay kaleme alıyordu Ağız Tadı’nı. Yargılandığı Barış Derneği Davası’ndan tutuklanan, 1985-1986’da Mamak Askeri Cezaevi’nden kaleme aldığı yazılar Samim Lütfü imzasıyla Cumhuriyet’te yayımlanan uluslararası politika yazarı Ali Sirmen, özgürlüğüne kavuştuktan sonra bu kez Bekri Çeşnici olarak Cumhuriyet Pazar’da gurme ve mekan yazıları döktürecektir.
Gazetenin genç yayın yönetmeni Hasan Cemal, yenilikçiydi, değişimciydi. Öylesine açıktı ki değişimlere, 2000’lerde Recep Tayyip Erdoğan’ın “Cemal abisi” olacak, oradan kapı dışarı edilince Yeşil Sol Parti’den 2023’te milletvekili adayı gösterilecekti.
Neşesi de öfkesi de büyük, hazcı, yemeyi içmeyi seven büyük lider Turgut Özal boşuna mı transformasyon, transformasyon diyordu? 1980’ler ruhunun yıldız markalarından “Gassaray” antrenörü Mustafa Denizli, rol aldığı seramik reklamında, billboardlarda “Değişime karşı duramazsınız” derken sadece reklam yapmıyordu. Başarı anıtı, kazanan kanaat önderiydi.
Oynadığı Paşabahçe reklamında gevrek kahkahalar atarak Denizli’yi yemeğe davet eden kankası Hıncal Uluç da aynı şekilde bir kanaat önderi, bir markaydı. Keyif ve haz tutkunu marka gazeteci. Show business’ı ilk keşfeden, oraya kapağı atan belki de ilk gazeteci. Şarkı sözü de yazar, sarkıcı menajerliği de yapar. reklama da çıkar. İlk ekran yıldızı gazetecilerden.
Hasan Cemal’in yayın yönetmenliği sırasında Cumhuriyet’in spor yazarıdır Uluç. Öyle “tarafsızlık” pozları kesmez, alenen “Gassaraylı”dır. O yazılarını topladığı kitabın adı Sarı Kırmızılı Kaşkol. Sabah gazetesindeki köşesinin adı Hıncal’ın Yeri. Gittiği takıldığı yerleri de yazar, yiyip içtiklerini de. Paris dahil. Ece Bar’ın da Çiçek’in de müdavimi. Sahipleriyle dost. Şunu şöyle yapsanız daha iyi olur minvalinde tavsiyelerden bulunmadan edemez. 'İmaj mekır'lık ruhunda vardı rahmetlinin, elinde değil.
***
Ama Özal zamanının ilk ve en büyük markası kim diye soracak olursanız, Ertuğrul Özkök derim ben. Akademisyen kökenli, sıkı entelektüel, “68’li”, Parizyen, muhalif. En azından sosyal demokrat. 12 Eylül koşullarında Bülent Ecevit’in çıkardığı, Arayış’ta mı başlamıştı mesleğe? Galiba. Derginin yazı kadrosunda, mutfağında yer almış, sıkıyönetim tarafından kapatılana dek sürdürmüştü bu işi. Basın dünyasının “amiral gemisi” olarak nitelediği Hürriyet’in kaptan köşkünde 20 yıl dümen sallamış, bu mesaisinin ilk safhalarında Özköşk lakabını alacak kadar gönülden, kalben bağlanmıştı iktidara ve Özal’a. Sonra da bütün iktidarlara amade. Mesela “sarışın güzel kadın”, “topuklu leydi” Tansu Çiller’e ve devamındakilere. Kovulana kadar. Özkök, elbette bir keyif insanı, barsever. Çiçekçi.
Yakından bakıldığında Özkök’ün, Hacettepe Üniversitesi’nden mesai arkadaşı, basın dünyasına kazandırdığı, o yolla da yayın hayatına kamuoyu araştırmacılığını taşıyan Prof. Emre Kongar’dan çok, basın dünyasının transferlere, dönmelere, dönüşümlere doyamayan iş bitirici starı Mehmet Barlas’ı rol model aldığı görülür. Kenan Evren’den başlayarak ölümüne dek tüm iktidar sofralarının baş gediklisi olmayı başarmıştır üstat Barlas. Dar kafalıların kıt akıllarıyla “liboş” damgasıyla küçümsemeye kalktığı üstat, unutulmasın ki, bugünkü iktidarın iktidar olmazdan önce kurduğu ilk gazetenin, Yeni Şafak’ın ilk kuşak yazarlarındandır. Havayı iyi koklar. Koku uzmanı. Vaziyet alma, yer tutma uzmanı.
Öyle iddia edildiği gibi hep yandaş değil, tersine fevkalade cesur muhalif bir kaleme sahip. İktidar, “ ‘muhalefetsiz siyaset’e ve göbeğinden rehine alınmış ‘uydu medya’ya çok fazla alıştı” tespiti ona ait. Hemen peşinden, "‘Siyasi ahlâk’ anlayışı da, ‘basın’ kavramı da, rayından çıkartıldı” teşhisini dile getiriyor. Nerede? Yeni Şafak’ta. Ne zaman? 2001’de. Bu satırlardan tam 20 yıl sonra, 2021’de şu CHP’yi kapatsanıza diyen de aynı özgürlükçü liboş Barlas. Sakala göre tıraş uzmanı.
Alemin karşısında el pençe divan durduğu AK Parti ve asrın lideri Erdoğan’a hayran. Yanaklarını okşayacak kadar yakın ve tutkun ona. Darbeci Kenan Evren’e de aynı şekilde yakın ve tutkundu. Yemekte, “Bu masaya enginar değil, Müjde Ar yakışır” diyecek kadar senli benliydi Evren ve diğer generallerle. Yan yana otururken bile elini avcunun içinde tutacak kadar Semranım’a, Ana Papatya’ya aşık Turgut Özal’a, “Efendim hanımefendinin elini biraz bıraksanız, pişik olacak zira” diyecek kadar yakın olduğu gibi…
Çok da dürüst. “‘Siyasi ahlâk’ anlayışı da, ‘basın’ kavramı da, rayından çıkartıldı” derken bizzat şahsının derin tecrübesiyle konuşuyordu 2001’de, yeni sahiplerine yol gösteriyordu. Bir bar müdavimi olduğunu da hatırlatalım yeri gelmişken. Çiçek’te de boy gösterir zaman zaman.
Bar deyip geçmeyeceksiniz. Birkaç duble yuvarlarken piyasa yapmanın da, iş bağlamanın da, iş takibinin de sahasıdır bar dediğiniz yer. O sebepten barlara ve müdavimlerine yakından bakmak lazım.
Yarın: "Ahu Tuğba’yı görmek için Çiçek Bar’a akan gazeteciler". Bizi izlemeye devam ediniz lütfen.