YAZARLAR

Bu gece bardaaa, gönlüm hovardaaa!

Galatasaray Kulübü Avrupa Şampiyonluğu videosunda Hakan Şükür’ü silmiş. Sanırım Arif Erdem’i de. Çünkü onlar “Fetöcü.” Mesele Hakan’ın golleri, Arif’in asistleri ve kendini atıp (ç)aldığı penaltılar değil sadece! Geçmişinizdeki darbeciler ve Susurlukçular ile bir hesaplaşmanız var mı? Susurluk karanlığının önemli aktörlerinin kulüpte etkin olduğu günlerle ilgili bir utanç var mı? Öyle tek tek kişilerin üzerine yıkıp kendi sorumluluklarından kaçmakla olmuyor.

Stalin Sovyetler Birliği tarihinden rakiplerini veya muhalifleri sadece yok etmekle yetinmez, arşivlerdeki fotoğraflardan da sildirirdi.
Kimi fotoğrafta Lenin’in yanında görülen, kimisinde bizzat Stalin ile birlikte görüntülenmiş nice isim, o fotoğraflardan da temizlenmişti. Fotoğraf kalmış, şahıs uçmuştu!
Troçki, Kamenev, Kirov, Molotov, Yejov ve diğerleri.

Sonra başkaları geldi. Onu da sildi.

Her ülkenin her kurumun tarihinde “utanç sayfaları” da olabilir. Bir zamanlar baş tacı iken sonra dışlanmak, unutulmak, unutturulmak istenenler de.
Ama tarih öyle yazılmaz!

Tarih övüncü de utancı da kaydeder.
Özeleştiri, pişmanlık, özür varsa, elbette onu da.

Galatasaray Kulübü Avrupa Şampiyonluğu videosunda Hakan Şükür’ü silmiş. Sanırım Arif Erdem’i de.
Çünkü onlar “Fetöcü.”
Olabilir, bunu açıklarsın da.

Beşiktaş da 100. Yıl formasındaki gelmiş geçmiş bütün futbolcuların arasında sadece kaleci Zalad’ı, “şikeci” diye yazmamıştı.

Fakat meselemiz şu.
Hakan Şükür takımını Avrupa Şampiyonluğuna taşıyan o golleri atarken de o zaman “Fetöcü” denmeyen “Fethullahçı” idi. Değil miydi? Bilinmiyor muydu?
Bilinmese, o günün, ondan önceki günün ve bugünün iktidar partisi AKP de onu milletvekili yapmazdı zaten.

Hakan Şükür “Fetöcü olduğu” bilinmediği için değil, bizzat öyle olduğu için milletvekili yapılmamış mıydı?
“Hain darbe girişimi” sırasında isimleri ortaya çıkan, birçoğunu bana açtıkları davalardan zaten bildiğim ama aralarındaki bağları açıkçası bilmediğim apoletli isimlerin askeri şuralardaki terfileri gibi.
Milli Savunma Bakanı Akar herhalde bunları da, kendi imzasının ve meşhur hukuk müşavirinin de adının bulunduğu o davaları da iyi bilir!
Bugünün Adalet Bakanı’nın o günlerin de bakanı olarak tayinini iyi bildiği onca hâkim ve savcı gibi.
Emniyet’te en üst mevkilere getirilenler gibi.
Ödül verilen, ödülleri kabul edilen gazeteciler gibi.

Bugün başka tellerden çalsalar da, “yan yana Fetöğrafları” yana yana demeç ve tweet’leri her köşeden zortlayan kırıştırmış bakanlar, danışmanlar, bürokratlar, ilişmiş medyacılar, buruşmuş iş adamları gibi!
Videodan filan siliyorsun ama golleri silemiyorsun. Halbuki milyonlarca taraftarına ve ülkeye bunu izah edebilmen lazım. Galatasaray Lisesi içinden çıkmış bir kulüp olarak özeleştirinin, açıklama dürüstlüğünün dik âlâsını bilmen lazım.

Çünkü mesele Hakan’ın golleri, Arif’in asistleri ve kendini atıp (ç)aldığı penaltılar değil sadece!
Geçmişinizdeki darbeciler ve Susurlukçular ile bir hesaplaşmanız var mı?
Lisenin, üniversitenin kayıtlarında nice “Kenan Evren’e teşekkür” yok mu?
Kendi içinden çıkmış onca gazeteci katledilmişken, onların kiminin cesedi üzerine basıp yürümüş “12 Eylül darbesi”nin liderine tutku ile bir hesaplaşma var mı?
Susurluk karanlığının önemli aktörlerinin kulüpte etkin olduğu günlerle ilgili bir utanç var mı?
Susurluk karanlıklarının katlettiği, kaybettiği, asit kuyularına attığı kocalarını, evlatlarını, 12 yaşındakilerin kemiklerini arayan anneler yıllarca kulübün doğduğu okulun önünde akıbet öğrenmek isterken, Batı’ya değil, onlara açılan bir pencere var mı?

Sırf Galatasaray değil elbette.
Beşiktaş’ın tarihinden “Cemal Gürsel Kupası”nda her futbolcunun göğsüne yazılmış birer harften, C’den L’ye 11 harf seremonide yan yana gelince ortaya çıkan “Cemal Gürsel” yazısındaki kişi darbeci devlet başkanı değil mi?
Ne oldu o fotoğraf, silindi mi?

Fenerbahçeliler Şükrü Saraçoğlu stadında bir Nazım dizesi okurken mesela, Nazım Hikmet Bursa’da hapisken Adalet Bakanı’nın kim olduğunu merak etmez mi?
12 Eylül’ün darbe liderinin cenazesine, kıymetli üye sıfatıyla gönderilen çelenk tarihten silinmiş midir?
“Kumpas mağduru” Fenerbahçe’nin şeref tribününde, eski başkan ve yardımcısı olan, son Federasyon Başkanı yanında, 27 Nisan askeri muhtırasının sahibi rahmetli Paşa hep boy göstermemiş midir?
İttihatçılık karanlıklarının ünlü ismi Dr. Nazım’ı tarihinden nasıl sileceksin? Onlar da var ötekiler de.
Sadece bileceksin. Bir özeleştirin, tarihe dair bir fikrin olacak. İnkâr değil, özeleştiri.

Tarih dümdüz değil ki. Her rengin yanında, karası da var, satır arası da.
Utanmayı bilirsen, utancı da.
Silmekle silinmiyor. Bilmekle, bildirmekle aşılabiliyor bazı şeyler.
Öyle tek tek kişilerin üzerine yıkıp kendi sorumluluklarından kaçmakla da olmuyor.
Kendi utancını gömüp üzerine alelacele toprak atmakla tarihin utancı yok olmuyor.

Evren kararıyla küme çıkmış Ankaragücü de bilir bunu. Sıkıyönetim generali emriyle teslim olan Konya İdman Yurdu’nu yutarken, siyah beyaz formasına onun yeşil beyazını alan Konyaspor da.
Başkaları da.

Her kulübün iyileri, doğruları olduğu gibi yamukları da vardır. Tarihimiz gibi. Başka kurumlar gibi. Hepimiz gibi.
Önemli olan ayıklamamaktır, kimini yutarken kimini sayıklamamaktır.
Silerek yok etmek değil, bilerek dikkat etmektir.

Yoksa “Bu gece bardaaa, gönlüm hovardaaa!”
Futbol sadece ayak oyunu değildir Kompela!


Umur Talu Kimdir?

Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Talu, genç yaşında Günaydın, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde önemli görevlerde bulundu. Milliyet Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Milliyet, Star, Sabah ve Habertürk gazetelerinde yıllarca köşe yazıları yazdı. 1996’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Türkiye Basın Özgürlüğü ödülünü aldı. 1998 ve 2000 yıllarında TGC Yönetim Kurulu’na seçildi, 2001 yılında TGC Başkan Yardımcısı oldu. 2004 ve 2005 yıllarında yılın köşe yazarı seçildi.