Bourdieu’nün sosyolojisine davetlisiniz

Bourdieu ve Wacquant'ın 'Düşünümsel Sosyolojiye Davet' çalışması İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap, yıllar içindeki farklı Bourdieu’leri, onun düşüncesindeki değişimleri okura sunuyor.

Google Haberlere Abone ol

Pierre Bourdieu ve Loic Wacquant imzalı 'Düşünümsel Sosyolojiye Davet' Nazlı Ökten’in çevirisiyle İletişim Yayınları tarafından okuyucuya sunuldu. 408 sayfalık bu çalışma, fiziki olarak ağır olduğu ölçüde içerik olarak da ağır. Cümleleri teker teker, hazmede hazmede, durup düşünerek okunması gereken bir çalışma…

'Düşünümsel Sosyolojiye Davet' zor olduğu ölçüde zihin açıcı bir eser. Hiç Bourdieu okumamış olanlara karmaşık gelebilecek ama Bourdieu sosyolojisine ucundan kıyısından giriş yapmış olan okuyucu için de “evreka” dedirten bu çalışma, sosyal bilimlere meraklı okuyucu için de bir hazine niteliğinde.

Karşımızda parçalı bir eser var. Bu bir taraftan okumayı kolaylaştıran, bir taraftan da zorlaştıran bir özellik. 'Düşünümsel Sosyolojiye Davet', bir sunuş, üç farklı önsöz, birbirine benzemez ama birbirini tamamlayan, farklı tarzlarda kaleme alınmış üç bölüm, ansiklopedi gibi bir sonsöz ve son olarak da emeği geçenleri ayakta alkışlamamız gereken, kitapların Türkçe basımları, tarihleri, çevirmenleri ile güncellenmiş bir Bourdieu kaynakçasından oluşuyor.

Habitus, alan, sermaye, toplumsal uzam, simgesel iktidar ya da düşünsellik… Bourdieu kimdir, sorusuna nasıl ki tek bir cevap verilemezse, bu kitap da yıllar içindeki farklı Bourdieu’leri, onun düşüncesindeki değişimleri ve yapı taşlarını okuyucuya sunuyor. Bu anlamda karşımızda bir Pierre Bourdieu arkeolojisi var. Kitabın diğer bir önemi ise, Bourdieu’nün düşüncesindeki evrimi ortaya koyarken, tarihe not düşerek, aynı zamanda sosyolojinin ve sosyal bilimlerin geçirdiği değişimlerin de portresini çiziyor olması.

HER ŞEYİ DEĞİŞTİREN CEZAYİR DENEYİMİ

Pierre Felix Bourdieu (1930-2002), Fransa beşgeninin güneybatı köşesindeki küçük bir kasabada, tarım işçiliğinden postacılığa geçen bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Öğretmeninin desteğiyle, ülkenin en prestijli okulları olan Louis le Grand lisesinde, ardından da Ecole Normale Supérieure’de (ENS) felsefe öğrenimi gördü.

Yirmi beş yaşındayken, iki seneyi geçen mecburi askerliğini cezalı olarak Cezayir’de geçirmesi onun için bir dönüm noktası oldu. Askerlikten sonra Cezayir’de bir süre daha kalan, hatta üniversitede ders veren Bourdieu, orada felsefe çalışmalarını bırakıp sosyolojiye yöneldi ve ortaya 'Kabiliye Üzerine Üç Etnoloji Çalışması' ortaya çıktı. Ömrü boyunca sömürgecilik üzerine düşünen ve Fransa’ya karşı Cezayir halkının yanında duran Bourdieu bu anlamda da kamusal entelektüel olarak sözünü sakınmadı. Bourdieu’nün Cezayir’deki ikinci dönemi olan 1958-1961 arasında çektiği bini aşkın fotoğrafın bir kısmı ölümünden sonra kitaplaştırıldı, hatta sergilenerek Fransa’yı dolaştı.

Pierre Bourdieu, sosyal bilimlere kazandırdığı ya da geliştirip yaygınlaştırdığı “alan”, “habitus”, “sembolik sermaye”, gibi kavramlarla sosyal bilimler tarihine adını kazıdı. Fransız eğitim sistemi üzerine, Jean-Claude Passeron ile birlikte kaleme aldığı iki kitap - 'Vârisler: Öğrenciler ve Kültür' (1964), 'Yeniden Üretim: Eğitim Sistemine İlişkin Bir Teorinin İlkeleri' (1970)- onu sosyal bilimlerin en çok tartışılan hatta en medyatik figürlerinden biri haline getirdi.

Eğitim sisteminin ya da “okulun” imtiyazları meşrulaştırdığı, pekiştirdiği ve yeniden ürettiğini ifade eden Bourdieu, Fransa’nın gurur kaynaklarından biri olan eğitim sistemine getirdiği “eşitliksizlikleri yeniden üreten bir kurum” olma eleştirisi ile sosyal bilimleri derinden sarstı. Bu yaklaşımı bireyin iradesini küçümsemek, yapısal faktörleri olduğundan fazla öne çıkarmak gibi nedenlerle eleştirilse de bugün hâlâ alanın önemli başvuru kaynaklarından biri.

Bourdieu, sosyolojisinde çok önemli bir yer kaplamasa da 'Televizyon Üzerine' adlı eseriyle medya alanında da çalışmalara el attı. Buraya ufak bir not düşelim: Bir radyo mülakatı sırasında sarf ettiği ve sosyal bilimler öğrencilerinin mottolarından biri olan “Sosyoloji bir dövüş sporudur” cümlesi onu üç sene boyunca takip ederek biyografik bir belgesel çeken Pierre Carles’ın filmine (2001) de adını verdi. Merak edenlere tavsiye edilir…

Şüphesiz, Bourdieu’nün sosyal bilimlere en büyük katkısı toplumsal tabakalaşmanın, hiyerarşinin, sınıfların yeniden üretim mekanizmaları üzerine hayatı boyunca yaptığı çalışmalar bütünüdür. Ekonomik sermayenin dışında toplumsal sermaye ve kültürel sermaye kavramlarını önermesi ve bu üçünü kapsayan bir bütün olarak ortaya koyduğu “sembolik sermaye” kavramı sosyal bilimlerin her alanında kullanılan bir kavram olmaya devam ediyor.

UZUN BİR ÇALIŞMANIN SONUCU

'Düşünümsel Sosyolojiye Davet', yukarıda kısaca değindiğimiz Bourdieu külliyatının taçlandığı bir çalışma. Kitap, 1988-1991 arasında, parça parça Loic Wacquant ve Pierre Bourdieu tarafından ABD ve Fransa’da kaleme alındı. 1992 yılında Chicago Üniversitesi Yayınları ve Polity Press tarafından yayımlandı. Aynı sene, kısaltılmış bir çevirisi Fransa’da Seuil Yayınları tarafından basıldı. Wacquant’ın önsözünde de açıkladığı gibi, elimizdeki çeviri işte bu uzun çalışmanın “gözden geçirilmiş, düzeltilmiş, genişletilmiş” bir versiyonu.

Fransa’da yayımlan versiyonun kısaltılmış olmasının nedeni, elimizdeki kitapta, Fransa’da “polemik ve bilim dışı amaçlarla kullanılacağına” dair duyduğu endişe olarak açıklanıyor. Wacquant da bir dipnotta 'Televizyon Üzerine' adlı eserinin yayımlanmasının ardından kopan medyatik fırtınanın, Bourdieu’nün bu tereddüdünün temelsiz olmadığını kanıtladığını aktarıyor.

Kitap bağımsız ama birbirini tamamlayan üç bölümden oluşuyor demiştik. Bu üç bölümden önce, çevirmen Nazlı Ökten’in sunuşu ve üç önsöz hem kitabın iskeletini oluşturuyor hem kitabın yazım sürecini anlatıyor hem de kitabı nasıl okuyacağımıza dair önemli ipuçları veriyor. Eserin sonundaki “Bourdieu Nasıl Okunmalı: İki Rota” ise sonsöz gibi görünen ama başlı başına bir bölüm gibi okunması gereken bir metin.

Loic Wacquant’ın kaleme aldığı kitabın birinci bölümü, “Toplumsal Bir Prakseoloji İçin: Bourdieu Sosyolojisinin Yapısı ve Mantığı” okuyucuya Bourdieu’nün zihnindeki ana aksları, patikaları, bazen de kestirme yolları anlatan ağır bir metin.

SÖZ BOURDİEU'DE

 İkinci bölüm olan “Chicago Semineri” keyifli, çok keyifli bir diyalog. Şimdi karşımda olsaydı, Bourdieu’ye ne sorardım? deyince aklınıza ne geliyorsa, cevabı bu sayfalarda. Bir sosyal bilimcinin ya da bir gazetecinin hayalinin gerçek olması gibi. 1986-87 yıllarında öğrencilerle bir araya geldiği bir dizi seminerin bereketli bir ürünü olan bu bölüm, Bourdieu ve Wacquant’ın yazışmaları ile zenginleştirilmiş, sonrasında da Wacquant tarafından genişletilerek yeniden kaleme alınmış. “Chicago Semineri” okuyucuya artık yaşamayan bir kişinin düşünce yapısını kendi cümleleriyle, konuşma dilinde, akıcı bir şekilde okuma şansını veriyor. Bu anlamda çok kıymetli.

Kitabın üçüncü bölümü, “Düşünümsel Sosyolojinin Araçları”, Bourdieu’nün 1987 senesinde Paris’te Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales’de (EHESS) verdiği seminerin notlarından oluşuyor. Alt başlığı “Paris Semineri” olan bu bölüm, Bourdieu’nün seminerlerine yetişememiş kuşakların içine biraz olsun su serpen, okuyucuya kendisini EHESS’in koridorlarında, seminer salonlarında hissettiren bir zaman makinası.

“Bana göre sosyal bilimler alanında en büyük maharet, genellikle son derece sıradan bulunan, hatta önemsiz sayılan, belirli ‘ampirik’ nesneler aracılığıyla ‘teorik’ düzeyi çok yüksek meseleleri ortaya koyabilmektir.” diyen Bourdieu, seminere katılan genç sosyal bilimciler için pedagojik bir yöntem koyuyor ortaya. Sosyolog, gazete okurken, televizyon izlerken, meslektaşlarının çalışmalarını okurken kendisine dayatılan kalıplardan nasıl kurtulur sorusunu soruyor. Dilin, kategorilerin, yani sosyoloğun önüne çıkan tüm engelleri yaşlı ve deneyimli bir meslektaş gibi irdeliyor…

'Düşünümsel Sosyolojiye Davet', 90’ların çok satan hap kitap serisi “90 dakikada felsefe” ya da günümüzün “Falancanın kısa tarihi” tipi serilerinin tam karışında, üç saatlik bir sanat filmi gibi dimdik duruyor. Zor olması okuyucuyu korkutmasın, zira sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır. Biraz cesaretiniz varsa Bourdieu’nün in zihin açıcı düşünceleri en yalın haliyle sizi bekliyor…