YAZARLAR

Bebek Korusu’nun ‘tapulu’ oligarkı

Boğazın tarihi aynı zamanda iktidar değişimlerine paralel mülkiyet değişiminin ve “mala çökme”nin de tarihidir. Bakın, Bebek Korusu da kime geçmiş?

Fazlasıyla karışık görünüyor her şey. İsimler, şirketler, olaylar üzerimize boca ediliyor sanki. Takip etmek bir yana, her adımda ortaya çıkan yeni ilişkilerle genişleyen meseleleri anlamak gittikçe zorlaşıyor. Oysa tanık olduklarımız, normal işleyişten birer sapma değildir. Bizatihi Türkiye siyasetinin ve sermaye ilişkilerinin en çıplak halidir. Bugün “tertemiz” köşesinde olan biteni izleyen patronların servetleri de “çökme”lerle dolu çünkü. Marx’ın söylediği gibi; para bir yanağında kanla doğuyorsa, sermaye tepeden tırnağa kana bulanmış halde gelir. Sözün hakkını Türkiye sermayesinin fazlasıyla verdiği muhakkak.

Mafya, patronlar kulübünün bir parçasıdır. İş alanları, piyasanın çelişkilerinden doğar. Sermaye sahipleri için çarkları hızlandıran faydalı aparatlardır. Mesela; bir ihalede rekabeti bitirebilir, bir mülkün el değiştirmesini sağlayabilir, bir ormanı yakıp otele uygun hale getirebilir, sıcak para ihtiyacını giderebilir veya grevdeki işçiyi, toprağını savunan köylüyü dövebilir. Olağanüstü halin etkili gücüdür onlar.

Dolayısıyla, “her servetin altında bir suç yatar” diyen Balzac’ın öğüdünü dinleyip, suçla mülkiyet arasındaki ilişkiyi açığa çıkarabilecek her ipucunu izlemek lazım. Zira suç, eninde sonunda patronlar kulübünün saygın bir üyesinin servetinin temeli haline gelecektir. Bakın, Bodrum’un en lüks otelinin, en büyük marinasının altından neler çıktı. Turizm kralı, inşaat devi diye dolananların çıkınında daha neler var kim bilir.

İşte Paramount Hotel vakası da böylesine verimli malzemeler sunuyor bize. Üstelik Peker, “ne de olsa suç örgütü lideri” diye belki geçiştirilebilir lakin, Atilla Uras’ın kızı Victoria Yasemin Uras’ın yargıya taşıdığı davaya böyle bakamayız. Onun belgeleriyle ortaya çıkardığı ilişkiler, iktidara ve büyük sermayeye uzanan bir hattı çiziyor.

***

Yasemin Uras, Paramount Hotel’de yaşananları anlatırken, Bebek Korusu’nun da kara para aklamakla suçlanan aynı isimlerin eline geçtiğini söylemişti. İstanbul’un en değerli mülklerinden birine dair ciddi iddiaydı bu.

Bebek Korusu denize nazır, içinde kültür varlığı olarak tescillenmiş ağaçların olduğu devasa bir arazi. Değeri bugün milyonlarca doları buluyor. Boğaz kıyıları özel düzenlemelerle korunan, iktidar değişimleriyle beraber sermayenin mülkiyet değişiminin de izinin sürülebileceği müstesna bir harita zaten.

Bebek Korusu’nda neler yaşandı peki?

***

Önce acelecilik ve kolaycılıktan dolayı kamuoyuna yanlış yansıyan bir bilgiyi düzeltelim. İki Atilla Uras, sürekli karıştırılıyor. Paramount Hotel’i inşa eden Atilla Uras, SSCB ile ticaret yapmış, Bodrum’da oteller kurmuş ve 26 Haziran 2018’de, 81 yaşında yaşamını yitirmiş bir turizmciydi. Diğer Atilla Uras ise 1990’ların banka skandalına adı karışan, içi boşaltıldığı için TMSF tarafından el konulan Marmara Bank’ın sahibiydi. Yargılandı, beraat etti ve halen ABD’de yaşıyor.

Turizmci Atilla Uras’a ait Bebek Korusu da, Paramount Hotel’i ele geçirme sürecinin başladığı günlerde el değiştirir. Hotel için paraya ihtiyacı olan Uras’ın imdadına Baki Kayan yetişir. Kayan, daha sonra Paramount markasını alacak olan oteli inşa eden, Bodrum’da kurulu Baki Kayan İnşaat’ın sahibidir. Bebek Korusu’na ciddi alıcıların çıktığını söyler ve görüşmeleri yapmak için vekalet alır. Buraya kadar yasal bir sorun yok elbette. Hatta sonrasında da yok. Sorun, alan kişinin kimliğinde zaten.

Satılan arazi şurası:

Kayan, 16 Mart 2016 günü 13 bin 61 metrekarelik koruyu, 32 milyon 480 bin lira karşılığında satar. Sattığı kişi, Bahtiyar İkramoğlu’dur. Yani aynı yıl Türk vatandaşlığına geçen, Özbekistan’ın tescilli oligarklarından, kara para aklama suçlamalarıyla karşı karşıya olan, mafya operasyonlarında gözaltına alınan Botır Rahimov. Rahimov’un bir portresini ve Paramount Hotel’le bağlantılarını merak edenler şu yazıya bakabilir.

İkramoğlu adına düzenlenen tapu kaydı şöyle:

Tapuda satış ve ipotek ibaresi var. Arazi, daha sonra Körfez sermayesine geçmiş bir bankanın, Anadolu yakasındaki özel bankacılık şubesinden çekilen 50 milyon liralık krediyle satın alındı. Yani kredi ödenmediği taktirde arazi, bankaya geçecek.

Şimdi asıl konu, arazinin sonraki seyrinin ne olacağı. Yangın mı çıkacak, ağaçlar mı kesilecek, imar planları mı değişecek? O vakit bir suçlunun uhdesinden çıkıp, hepimizin tanıdığı birilerinin mülkiyetine geçtiğini göreceğiz işte.