Bakan Gül: Yargının, yargısız infazını asla kabul etmiyoruz

Bursa'da yargı mensuplarıyla buluşan Adalet Bakanı Gül, "'Yargıyı yargıya bırakın işini yapsın' diyoruz. Yargısız infaza karşı çıktığımız gibi yargının da yargısız infazını kabul etmiyoruz" dedi.

Abdulhamit Gül
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Bursa’da düzenlenen, 'Adalet Bölge Değerlendirme Toplantısı’na katıldı. Burada mahkeme başkanları, hakim ve savcılarla bir araya gelen Bakan Gül, yargı mensuplarına seslenerek, bulundukları yerin, 'adalet makamı' ve 'vatandaşın ümit kapısı' olduğunu söyledi.

Toplumun adalet duygusunu korumanın ve yargıya güveni ayakta tutmanın öncelikle yargı mensuplarının duruşu ve hukuki çabasına ihtiyaç duyduğunu söyleyen Gül,

YARGI YETKİSİNİ ETKİ ALTINA ALMAYA DÖNÜK SÖYLEMLERE TANIK OLABİLİYORUZ: İnsan Hakları Eylem Planı ile ‘özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye’ hedefimiz var. Tüm bunları 2023'e kadar gerçekleştirme irademiz var. Bugüne kadar yasal ve mevzuat anlamında yüzde 50'si hayata geçmiş durumda. İnanıyoruz ki, Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında yeni yüzyıla daha adil bir Türkiye, daha adil bir dünya anlamında önemli neticeleri hep birlikte gerçekleştireceğiz. Şüphesiz, bir hukuk devletinde yargı yetkisinin münhasıran yargıya ait olması kadar doğal bir durum yoktur. Ama bazen bu temel kaideyi hatırlatmak durumunda kalıyoruz. Adaletin yegane tecelligahı adliyelerdir, mahkemelerdir. Yargı yetkisini hiç kimse paylaşamaz. Ancak, toplumun hassasiyet gösterdiği bazı olaylarda bu hassasiyeti kullanarak, yargı yetkisini etki altına almaya dönük söylemlere tanık olabiliyoruz. Hepimizin müşterek duygularına, ortak vicdanına hitap eden olayların soruşturma veya davalarını, bağımsız ve tarafsız yargıyı yıpratma kampanyasına dönüştürme girişimlerini asla kabul etmeyiz.

YARGIYI YARGIYA BIRAKACAK BİR HUKUK KÜLTÜRÜNÜ OLUŞTURMAMIZ GEREKMEKTEDİR: Yargı kararlarının eleştirilirken hakimin, savcının dosya kapsamında yasaları uygulamakla vazifeli olduğunun hatırdan çıkmaması gerekiyor. Yargı ancak delille karar verebilir. Emin olun kimse o dosyayı aylarca araştıran, didik didik okuyan, kolluğa müzekkereler yazan, delil kovalayan, gecesini gündüzüne katıp bir sonuca varan yargı mensubundan daha iyi bilemez. Kendisi de bir anne, baba, eş, kardeş olan yargı mensubunun sanki bu vasıflardan hiç haberi yokmuş gibi hedefe oturtulmasını insaflı bulmadığımızı açıkça ifade etmek isterim. Doğru bilgiye dayanan yapıcı eleştiri yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına her zaman destek olur, güç verir. Ancak, adalet duygusu gibi yüce bir değerin etkileşim ve spekülasyon unsuru olarak kullanılmasını ise yapıcı eleştiriden tefrik ediyoruz. Bu noktada, 'yargıyı yargıya bırakın işini yapsın' diyoruz. Yargısız infaza herkes için karşı çıktığımız gibi yargının da yargısız infazını asla kabul etmiyoruz. Yargıyı yargıya bırakacak bir hukuk kültürünü medyasıyla, siyasetiyle, akademi ve sivil toplum kuruluşlarıyla hep beraber oluşturmamız gerekmektedir. Yargının kendi bağımsız ve tarafsız mecrasında işlemesi, hataların da o mecrada düzeltilmesi, temel kuraldır, vazgeçilmez ilkedir. Yargının her zaman ve her yerde mükemmel kararlar vermediğinin biz de farkındayız. Ancak eksik, hatalı karara karşı bir itiraz yolunun, bir düzeltme mekanizmasının olduğunu, hukuk düzeni içerisinde olduğumuzu da asla unutmamamız gerekmektedir.

'OTELDE YAKALADIM, HEMEN GÖZALTINA ALAYIM' ŞEKLİNDEKİ UYGULAMALARA SON VERDİK: Adalet bir istatistikten ibaret değil, nicelikten ziyade nitelik bizim için daha önemlidir. Adalet, o rakamlardan, dosyalardan, istatistiklerden değil bir insanın hayatına dokunmaktır. Bir insanın gözyaşını silmek, mağduriyetini gidermektir. Sizlerin bulunduğu makam adalet makamı ve vatandaşın ümit kapısıdır. Toplumun adalet duygusunu korumak, yargıya güveni ayakta tutmak öncelikle sizin duruşunuz ve hukuki çabanıza ihtiyaç duyuyor. Büyük mütefekkir Nurettin Topçu, 'Üç hakimin hükmünde hata aranmaz' der. Kalbin, kaderin ve ölümün. Sizlerin yalnızca kanunların emrinde temiz vicdanınızla vereceğiniz karar işte o kalbin hükmüdür. Orada hata olmayacağına inanıyoruz. Vereceğiniz kararla adalet yerini bulmakla kalmamalı, yerini bulmasının sağlandığı da açıkça görülmelidir. Peki bu nasıl görünecek? Yargı adil bir şekilde karar verdiğini, adaletli davrandığını, anlaşılır gerekçeyle, yeni tartışmalara yol açmayıp, tartışma bitiren kararlarıyla adalete ayna tutar. İşte sizin doğru ve anlaşılır bir dille, sağlam gerekçeyle yazdığınız kararla adalet görünür olacaktır. Yargısal işleyişin tek amacı adaletin gecikmeksizin tecelli etmesidir. Geciken adalet, caydırmaz. Geciken adalet onarmaz; geciken adalet tecelli de etmez. İnsanın onurunu korumayı, masumiyet karinesini ve lekelenmeme hakkını temel ilke edindik. Bu ilkeler değişmez önceliğimizdir. Bu çerçevede sürekli yasal değişiklikleri de bu reform süreci öncülük etmektedir. Örneğin, mesai saatleri dışında yakalanan, ifadesi alınıp da serbest bırakılacak bir kişiyle ilgili 'otelde yakaladım, hemen gözaltına alayım' şeklindeki uygulamalara son verdik. Burada milletimize, insanımıza güveniyoruz.

İDDİA KONUSU NEYSE O ANLATILMALIDIR: İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan ifadelerin, bilgilerin yer almamasına yönelik son kanunda düzenlemeler yapıldı. Kişinin özel hayatın gizliliğinin korunması, insan onurunu muhafaza etmenin en önemli parçasıdır. İddia konusu neyse o anlatılmalıdır. Suçun delili ilişkisi olan bilgiler orada yer almalıdır. Bunun dışında kalan kısımlar kimseyi ilgilendirmez. Bir başka düzenleme olarak beraat kararı verilmesi durumunda, iletişimin tespitine veya dinlenmesine ilişkin kayıtların yok edilmesine ilişkin bir düzenlemedir. Burada da insan onuruna ve özel hayatın mahremiyetine saygı esastır. Tüm bu yasalar çıkarılmıştır, kanunlaşmıştır. Şimdi en iyi uygulama olarak yasamanın çıkardığı bu kanunlar uygulayıcılara, sizlere emanettir. En iyi şekilde uygulayacağına inanıyoruz, milletimizin de beklentisi bu yöndedir. (DHA)