Babacan Diyarbakır'da: O ekonomiyi, Demirtaş siyaseti çözse...

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Diyarbakır 1. Olağan Kongresi için geldiği Diyarbakır’da hem iş çevreleri ve sivil toplum örgütleriyle hem de Gazi Caddesi’nde halkla buluştu. Babacan Kürt sorunu, ekonomi, adalet gibi temel konularda mesajlar verdi. Babacan’ı dinleyen Diyarbakırlılar ise deneyimlerinden yola çıkarak temkinli bir karşılama gerçekleştirdi.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, il kongresinin ardından Diyarbakır’ın Sur ilçesine gelecek, Gazi Caddesi’nde esnafla buluşacaktı. Diyarbakır programı yoğundu Babacan’ın. Sabah saatlerinde konvoyla karşılanmış, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nda (bir kısmı basına açık) iş insanlarıyla toplantı yapmış, ardından il kongresine katılmıştı. Gazi Caddesi’nde esnafla buluşmanın ardından ise akşam yemeğinde bir toplantı gerçekleştirecekti.
Siyasetçilerin esnafla buluşması hep ilginç gelmiştir bana. Genellikle şehrin en işlek caddelerden birine maiyetiyle gelen siyasetçi, bir uçtan ötekine gülümseyerek ilerler. Kimi esnaf sevgisini, kimi derdini anlatmak için siyasetçinin önüne atılır. Korumalarla yurttaşlar arasında itişmeler olur. Gazeteciler esnafın siyasetçiyle diyaloğunu kaçırmamak için birbirlerinin üstüne abanır. Sonunda esnaf ziyareti siyasetçi için de, esnaf de, tesadüfen oradan geçenler ve gazeteciler için de eziyete dönüşür.

KARDEŞLERİNİ UNUTUYORLAR

Taksiyle Gazi Caddesi’ne doğru giderken bunları düşünüyordum. Taksici, yoldaki yoğunluğu fark ederek, “Yine birisi geldi herhalde” dedi. Cumhurbaşkanı şehre geldiğinde, bir gün önceden bazı yollar trafiğe kapatılıyor Diyarbakır’da. Taksici bunu biliyor, o yüzden “birisi”nden kastı, bakanlardan birisi...
“Ali Babacan Diyarbakır’da” diyorum taksiciye. Babacan Diyarbakır’a pazar günü gelecek diye biliyormuş o. Günleri nasıl karıştırdığına şaşırmış, “Bugün mü gelecekti” diye bir daha soruyor.
Ben de Babacan’la ilgili ne düşündüğünü soruyorum. Hiçbir fikri yokmuş gibi lafı geveliyor önce sonra, “Ekonomi onun bakanlığı zamanında iyiydi” diyor. Başka? Kimbilir kaç politikacının Diyarbakır’daki konuşmalarını dinlemiş taksici, “Hocam” diye giriyor lafa ve “Buraya gelen bütün siyasetçiler ‘Kürt kardeşlerim’ diyerek konuşuyor. Ankara’ya dönünce kardeşlerini, kardeşlerinin ne istediğini, ne yiyip içtiğini, her şeyi unutuyorlar. Sadece rant için yanlarında duranları hatırlıyorlar” diye devam etti.
Bu arada bir gelin arabası sollayıp önümüze geçti. Arabanın arkasında, “Evleniyoruz, mutluyuz, 240 bin TL borçluyuz” yazıyordu. Bu yazının altında ise yeni evlenecek çift, şunları yazdırmıştı. “Mutluyuz, altın takın :)”
Taksici, yazıların fotoğrafını çekmek için, benden önce davrandı telefonuna. Ama gelin arabası hızlıydı, kısa sürede gözden kayboldu.
Taksici önce çok güldü yazılara, damada da, karşısındaymış gibi, “Evlenecek zaman mı?” diye kızdı. “İşte memleketin hali budur hocam. 240 bin lira borcu varsa adam nasıl mutlu olsun? Ekonomi batmış, Babacan bile kurtaramaz bizi” dedi.

‘DÜZELECEK EKONOMİ KALMADI’

Dağkapı’dan Gazi Caddesi’ne yürüdüm. DEVA Partisi’nin Sur İlçe Başkanlığı cadde üzerindeki bir pasajın içindeydi. Pasajın önünde bir grup partili genel başkanın gelmesini bekliyordu. Pankartlar, flamalar hazırlanmıştı. Caddeden geçip gidenler, bu küçük topluluğa durup merakla bakıyor, “Kim geliyor?” diye bekleyenlere soruyorlardı.
Yaşlı bir adam da aynı soruyu bana sordu. "Ali Babacan" dedim. “Onun zamanında ekonomi çok iyiydi” dedi. “Şimdi kriz var, Babacan ekonomiyi değiştirebilir mi?” diye sordum. Yaşlı adam sorumu hiç ikiletmedi ama soruyla karşılık verdi: “Ekonomi mi kalmış adam düzeltsin?”
Bir an ne diyeceğimi bilemedim ve maskesini gözlerinin altına kadar çekmiş yaşlı adama boş boş baktım. Konuşmaya devam edecek miydi yoksa bütün söyleyecekleri bundan mı ibaretti, bilemedim.
Yaşlı adam aklımdan geçenleri okumuş gibi, “Yalan mı?” diye bir soru daha sordu. Ama bu kez benden cevap beklemeden konuşmasını sürdürdü: “Memlekette kimseye hiçbir şey bırakmadılar, ne varsa yiyip bitirdiler. Ali Babacan’a yazık. Seçimi kazansa ona sadece borç kalacak. Memleketi de ekonomiyi de kimse düzeltemez artık.”
Yaşlı adam sadece bana anlatmıyordu bunları. Birkaç yaşlı adam daha toplanmıştı etrafımıza. “Önce Suriye’ydi, şimdi bütün dünya ile düşman olduk. Bir tek Katar kaldı. O da oraya gidip para istiyor.”
Konuşkan bir Diyarbakırlı bulmuşken, “Babacan Diyarbakır’dan oy alır mı?” sorusunu da sordum. “Alır, niye almasın” karşılığını verdi. “Ama HDP” diyecek oldum, “O başka” dedi, “Biz yine oyumuzu partimize vereceğiz. O da gitsin AKP’nin oylarını alsın.”
Adam, bilmiyorum neden, bunları söylerken ağır adımlarla ilçe binasının önündeki kalabalığa doğru yürüdü. Belki onlara da söyleyecek sözleri vardı.

YİNE BİZ BİZE KALIYORUZ

Ben de Nebi Cami’nin duvarı dibindeki ayakkabı tamircilerinin, boyacılarının yanına gittim. Ayakkabı tamircisi, 10 metre ötedeki kalabalıktan gözlerini almadan, “İşte böyle geliyorlar, kalabalık yapıyorlar, sonra da gidiyorlar” dedi. Sonra bana döndü, “Sonra, yine biz bize kalıyoruz” diyerek güldü.
Doğru söylüyordu. Adam, yaz kış demeden 30 yıldır bu duvarın dibinde türlü ayakkabılar tamir etmiş, boyamıştı. Kimler gelip geçmişti buradan, kimler ne vaatlerde bulunmuştu, hepsine tanıklık etmişti. Sonunda kalabalık dağılmış, Diyarbakır kendi dertleriyle baş başa kalmıştı.
“Mahallelerimiz yıkıldı, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız tutuklandı. Hani ne oldu? Kim geldi bir şey dedi bunları yapanlara? Bu da konuşacak sonra gidecek” diyen ayakkabı boyacısına, DEVA Partisi’nin Diyarbakır’dan oy alıp alamayacağını da sordum. Adam, “Babacan da Davutoğlu da oy alır. Ama bizim oylara (HDP’nin oylarını kastediyor) bir şey olmaz. Bunlar yine AKP’nin oylarını alırlar” dedi.

İNŞALLAH ÖTEKİLER GİBİ OLMAZSINIZ

Babacan gecikmeli de olsa geldi Gazi Caddesi’ne. Etrafında birkaç koruma polisi ve partililer vardı sadece. İktidar partisinin bakanları, milletvekilleri hatta kayyımların etrafını çevreleyen polis ordusu yoktu.
Ulu Cami’ye kadar esnafla ve yurttaşlarla konuşarak ilerledi Babacan.
Fotoğraf çekmek için çıktığım yüksekçe yerde genç bir Diyarbakırlı, Babacan’a seslendi, “İnşallah ötekilere benzemezsiniz” diyerek. Babacan, o kalabalığın içinden bu sesi duydu, dönüp “İnşallah” karşılığını verdi.
“Seni duydu” dedim genç adama. “Duydu ama inşallah diğerleri gibi unutmaz abê. Daha uçakta unutuyorlar verdikleri sözleri” dedi.
İnşallahla maşallahla işlerin yürümediğini öğrenmişti adam. İnşallahı alışılmış bir temenni biçimi olarak kullanmıştı. İnsan, Babacan’ın da inşallahı adamın kullandığına benzer bir alışkanlıkla kullanmamış olmasını temenni ediyor...

BABACAN VE DEMİRTAŞ

Ulu Cami meydanındaki kûrsîlerde oturup çay içti Babacan, simit yedi. Etrafında toplananlarla uzun uzun sohbet etti. Sakızcı Memo gür sesiyle Babacan’ın lehine birkaç slogan attı ve harçlığı kaptı.
Babacan akşam namazı için camiye gitmeden önce ben de yan tarafta yorgunluk çayı içtim. Yaşlı bir adam yanımda dikilmiş, Babacan’dan yana bakıyordu. Kalabalıktan rahatsız olmuş gibiydi. “Meydanı aldılar elinizden” dedim. Hemen itiraz etti adam, “Burası bizimdir “ dedi. “Bunlar gelirler giderler. Bu meydan da bu memlekette bizim.”
Gençten biri, Ali Babacan’ı Selahattin Demirtaş’a benzettiğini söyledi. Nasıl benzetmişti Babacan ile Demirtaş’ı? “İkisi de genç ya, o yüzden benzettim” dedi. Sonra aklından geçenleri paylaştı: “İkisi bir araya gelse, Demirtaş işin siyasi sorununu, Babacan da ekonomi sorununu çözse ne iyi olur.”
Uzak bir ihtimal değilmiş gibi aklından geçenleri sıralayan genç adam, Kemal Kılıçdaroğlu için de bir rol düşündü ama bulamayınca, “O da yapar bişeyler” demekle yetindi.

AK PARTİ’NİN OYLARI DEVA’YA GİDER Mİ?

Son yıllarda siyasetçilerin Diyarbakır’dan Kürtlere mesaj vermesi bir çeşit moda oldu. Çünkü buradan verilen mesajlar karşılık buluyordu bir vakitler. Recep Tayyip Erdoğan da Diyarbakır’da “Kürt meselesi benim meselemdir” demişti yıllar önce ve karşılığını hatırı sayılır bir oyla almıştı.
Ancak verilen vaatlerin yerine getirilmemesi, değişen politik tutumlar, bölgede adı konulmamış olağanüstü hal uygulamaları, gözaltılar, kayyımlar derken hükümet kanadı, son seçimlerde ciddi oy kaybına uğradı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tekrarlanan seçimi için AK Parti adayı Binali Yıldırım’ın Diyarbakır’a geldiğini, buradan İstanbul’da yaşayan insanlara seslenerek oy istediğini hatırlayalım. Arzuladığı sonucu alamamıştı Yıldırım ama şansını denemişti. Bu seçim, Kürt oylarının seçim sonuçlarını değiştirebildiğini göstermesi açısından da önem arz ediyor.
Şimdi muhalefet liderleri de her fırsatta Diyarbakır’a geliyor, burada anadilde eğitim hakkına, özgürlüklere, kayyımlara, adalete vurgu yapıyor, bu sorunları çözeceklerini vaat ediyorlar. Diyarbakırlılar bunların hepsini not alıyor ve söylenenlerin arkasında ne kadar durulduğuna bakıyorlar. Deneyimleri, bekleyip görelim, diyor onlara.
İşte bu temkinlilik hali nedeniyle Diyarbakırlılar büyük bir coşkuyla karşılamadı Ali Babacan’ı. Öte yandan partinin çok yeni olduğunu ve en önemlisi Diyarbakırlıların oylarının renginin belli olduğunu kabul etmek gerekiyor. Daha çok bu nedenle olsa gerek, kulislerde DEVA Partisi’nin Diyarbakır’da HDP’nin oylarından ziyade AK Parti’nin oylarına talip olduğu konuşuluyor.