Arap basınında geçen hafta: 'İran-Suud uzlaşması: Stratejik bir tsunami'

Çin arabuluculuğunda gerçekleşen Suudi Arabistan-İran uzlaşması bölge için stratejik bir tsunami niteliğinde. Ortadoğu ve Körfez'de 80 yıllık İngiliz ve Amerikan hegemonyasının bitiminin habercisi.

Google Haberlere Abone ol

Arap dünyasında geçtiğimiz hafta gündeme damgasını vuran en önemli gelişme İran ve Suudi Arabistan’ın Çin’in öncülüğünde diplomatik ilişkileri tekrar başlatma konusundaki uzlaşması oldu.

Ortadoğu’nun iki büyük gücünü ve iki mezhepsel bloğunu temsil eden Suud ve İran’ın uzlaşması Arap basınında farklı şekillerde yorumlandı. Kimi yazarlar bu anlaşmanın bölgenin kaderini değiştireceği heyecanına kapılırken, bazı yorumcular da İsrail’e büyük bir tokat olduğu görüşünde. Ancak bölgedeki çıkarlarının uzlaşması pek kolay görünmeyen bu iki ülkenin birbirine besledikleri güvensizlik ve şüphe, Arap dünyasında fonladıkları gazetelerden rahatça okunabiliyor.

Geçtiğimiz haftanın bir diğer önemli gündem başlığı da Filistin’deki yüksek tansiyon ve İsrail’in yarattığı gerilimlerdi. Özellikle de geçtiğimiz hafta Cenin kentine yönelik baskınlarda 6 Filisitinlinin öldürülmesi tansiyonu daha da yükseltti. Ancak gerek Filistinliler arasında gerekse de Arap dünyasında bu konudaki tek tepki İsrail’e yönelik değildi. İsrail ile işbirliği yapmakla suçlanan Filistin yönetimi de tepkilerin odağındaydı.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü de geçtiğimiz hafta Arap basınındaki önemli konular arasındaydı. Birçok gazetede kimi Arap ülkelerinin kadın hakları konusunda nasıl ilerleme kaydettiğine dair övgüler vardı. Özellikle Suudi Arabistan’ın fonladığı gazetelerde Suud yönetiminin bu konudaki çalışmalarına yer veren yazılar dikkat çekti. Bazı yazarlar ise Arap dünyasındaki bu tarz övgüler ve açıklamalarla dalga geçmeyi tercih etti.

Türkiye’nin 14 Mayıs’ta seçime gitme kararı, Arap medyasında geniş yankı buldu. Arap dünyasının başlıca gazetelerine göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu sefer daha önce hiç olmadığı kadar zorlu bir sınavla karşı karşıya.

'BÖLGEDE ABD-İNGİLİZ HEGEMONYASININ BİTİMİ Mİ?'

Çin’in arabuluculuğunda gerçekleşen Suudi Arabistan ve İran arasındaki uzlaşma bölge açısından stratejik bir tsunami niteliğinde. Bu tsunami de, Ortadoğu ve Körfez Bölgesinde 80 yıldır devam eden İngiliz ve Amerikan hegemonyasının bitiminin habercisidir. Ayrıca  Çin’in bölgede önemli bir stratejik oyuncu haline geldiğini göstermektedir. Hem de Suudi Arabistan üzerinden.

Suudi Arabistan, diyalog yolunu seçerek ve büyük bir suskunluk içerisinde kısık ateşte yavaş yavaş pişirdiği bu uzlaşmayla, İran’la olan doğrudan veya dolaylı savaşlardaki mali kanamasını durdurmuş oldu. Bu savaşlara akıtılan milyarlarca dolar artık Suudi Arabistan’ın gelecekte dünyadaki yerini güçlendirmeye ve büyük bir askeri, ekonomik ve siyasi güç olma projelerine akacak.

Söz konusu uzlaşma, bölgede ve hatta bütün dünyada ABD ve İsrail ilişkisinin en zayıf yönünü de yansıtmaktadır. Bu ikilinin, Körfez ülkeleri ve bazı krallıkların öncülüğünde bir ‘itidal bloğu’ tesis etme başta olmak üzere birçok büyük projesinin çöktüğünü ve bölgede İran ve İran tehdidi üzerinden geliştirdiği siyasetin çöktüğünü göstermektedir.” (Abdülbari Atvan / Rai Al Youm Gazetesi)

'NETENYAHU’NUN HAYALLERİ SUYA DÜŞTÜ'

10 Mart 2023 tarihinde Çin’in başkenti Pekin’de İran ve Suudi Arabistan’ın diplomatik ilişkileri tekrar kurmak üzere anlaşmaları, bütün Arap ve İslam dünyası üzerinde büyük etkileri olacak bir gelişme. Özellikle de bölgede çatışmalar, gerilimler ve mezhepsel kutuplaşmaların daha da arttığı ve bu savaşların bölgeyi daha çok fitne savaşlarının içine düşürdüğü 7 senelik bir kopukluktan sonra.

Bugün, Suudi Arabistan ve İran arasında ilişkilerin tekrar kurulması ve aralarındaki sorunların diyalogla çözülmesine yönelik varılan uzlaşma, her gün Filistinlileri katleden Netenyahu’nun İran’a karşı kurmak istediği Siyonist-Arap ittifakına yönelik hayallerini bitirmiş olabilir. Bunu da İsrail’den farklı partilerden gelen açıklamalarda çok net görmekteyiz. Yine, İsrail ile normalleşme yanlısı ve teslimiyetçi rejimleri büyük bir mahcubiyet içerisine soktu. Zira bu ülkeler artık kendi halklarına İran’la ilgili ne diyebilecek? Suudi Arabistan bile İran’la uzlaşmışken.” (Hüseyin Lakra’a / Cezatir El Şuruk Gazetesi)

'YAKIN GELECEKTE EŞİTLİĞİ BIRAKTIK, ÖLDÜRÜLMEYELİM YETER'

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, bütün dünyada kadın haklarının çiğnendiğini ve tehdit altında olduğunu söyledi, böyle giderse de kadın ve erkek arasında eşitliği sağlamak için 300 yıla daha ihtiyaç olduğu müjdesini verdi. Biz de bu yüzden yakın gelecekte artık eşitlik talep etmiyoruz. Sadece erkekler kadınlar onlara aitmiş düşüncesiyle öldürmeyi bıraksın yeter.

Kadına karşı işlenen suçlardan bahsetmişken, bütün dünyada mevcut krizlerin etkisiyle nefret ve cehalet giderek artıyor. Kadın cinayetleri de farklı gerekçelerle gerçekleştiriliyor. Bazen aile içi şiddet, ruhsal bozukluklar veya kadın ile erkek arasındaki çatışma gibi başlıklar altında sınıflandırılıyor. Bu yüzden önce bunun adını doğru koymak kadın cinayetleriyle ilgili rakamları da kökten değiştirecektir.” (Susan El Abtah / Suudi Şark’ül Evsat Gazetesi)

Karikatür: Dünya Kadınlar Günü: “Bir Gün Sana, Bir Sene Bana” / Ahmed Kaud - Mısır youm Sa’bee Gazetesi.
'HERKES İNANANA KADAR YALANA DEVAM'

Dünya Kadınlar Günü'nde hükümetlerin ve sivil toplum kuruluşlarının yaptığı açıklamalar ve erkeklerin sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımlara bakıldığında, dünyanın kadınların egemenliği altına girdiğini zannedersin. Yine Arap feminist hareketlerin mücadelesinin köylerde ve şehirlerde kadını koruyan kazanımlar elde ettiğini de.

Doğrudur, Arap dünyasından bu yönde gelen açıklamalara güven olmaz, zira çarpıtma ve ikiyüzlülüğe dayanmaktadır. Ancak kadın haklarıyla ilgili kazanımlardan, bu yöndeki girişimlerden ve başarılardan sürekli olarak bahsetmek belki itiraz edilmeyecek bir gerçeğe dönüşür. Lakin, insanlar inanana kadar yalan söylemeye devam et temelinde.” (Muhtar El Debabi / Londra merkezli El Arab Gazetesi)

'YENİ NESİL DİRENİŞ VE TESLİMİYETÇİ FİLİSTİN YÖNETİMİ'

Düşman, işgal altındaki Batı Şeria’daki katliamlarına yenilerini eklemeye devam ediyor. Hem de direnişçilerin nefes almasını dahi kesmeyi umarak. Direnişi baskı altında tutup direnişçilerin teslim olmasını sağlayarak halkın onlara olan desteğini çekebileceğini umuyor. Ancak bu strateji, işgalcilerin hedeflerine kolayca ulaşamayacaklarını gösteriyor. Zira Batı Şeria’daki çatışmalara bakıldığında yeni nesil direnişçilerin oldukça kararlı oldukları ve kolay kolay yenilmeyecekleri anlaşılmaktadır. Bu uğurda ödenen bedeller her geçen gün daha fazla artmasına rağmen, direniş seçeneği de güçlenmektedir. Örneğin Gazze Şeridi, Annesi çağırdığında hemen devreye girmek için hazırda bekliyor. Ancak Filistin yönetimi, bu ay yapılması planlanan Şarm EL Şeyh zirvesinden önce direnişçilerle olan mücadelesini devam ettirecek görünüyor. Özellikle de Hamas’ın yönetime karşı bir darbe hazırlığında olduğu iddialarıyla güvenlik güçleri büyük bir tutuklama dalgasına girişti.” (Lübnan El Akhbar Gazetesi)

Karikatür: Filistin Halkının Kurbanları – İmad Haccac / El Arabi El Cedid Gazetesi

İşgal altındaki bölgeden gelen bilgilere göre, başta Batı Şeria’da olmak üzere birçok kentte ve Filistin kamplarında silahlı direnişçilerle ilgili istihbarat toplama işini -hem de İsrail lehine- Filistin yönetimi üstleniyor. Bunu da bazı hesaplar üzerindeki blokenin kaldırılması ve ABD’nin Filistin’deki konsolosluğunun tekrar Kudüs’te açılması ile Filistin yönetimi başkanı Abbas’ın Washington’a davet edilmesi gibi uyuşturucu niteliğindeki vaatlere karşılık yapıyor. (Rai Al Youm Gazetesi / Başyazı)

'TÜRKİYE SEÇİME GİDİYOR: ERDOĞAN’IN ZORLU SINAVI'

Türkiye şu an güney bölgesini vuran ve yüzbinlerce aileyi yerinden eden veya yok eden, yıkan korkunç depremler dolayısıyla istisnai bir gerilimin içerisinde.  

Mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bu sürecin yaratmış olduğu zorluklar ve krizler karşısında daha önce benzeri görülmemiş ve 20 yıllık iktidarını tehdit eden büyük bir sınavla karşı karşıya.

Muhalefet Erdoğan’ı iktidardan düşürmek için gereken fırsatın geldiğini düşünüyor. Erdoğan ise ‘güçlü adam’ algısıyla ve arkasındaki halk desteğiyle bu zorluğu atlatacağı düşüncesinde. Ki bu halk desteği seçimleri daha ileri bir tarih ertelememesine neden oldu.” (Abdullah El Sİnavi / Mısır El Şuruk Gazetesi)

'ERDOĞAN İLK DEFA BÜTÜN İHTİMALLERİN AÇIK OLDUĞU BİR ÇEKİŞMEYLE KARŞI KARŞIYA'

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerin önümüzdeki 14 Mayıs’ta yapılmasını öngören kararı imzalamasıyla beraber, Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Erdoğan’ın 2014’te Cumhurbaşkanı olmasından sonra ilk defa bütün ihtimallerin açık olduğu büyük bir çekişmeyle karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz. O dönemden beri Erdoğan kazanmayı garantilemek için çok çaba sarf etmiyordu. Özellikle de muhalefet partileri tek bir görüş etrafında bile uzlaşamayacak kadar paramparçaydı.

Muhalefetin kenetlenmesi karşısında öyle görünüyor ki, Erdoğan’ın önündeki seçenekler oldukça sınırlı. Bu seçenekler arasında da küçük partilerin Cumhur İttifakı’na katılmasını sağlamaya çalışmak var.” (Muhammed Harrub / Ürdün El Rai Gazetesi)