Aradan 1,5 yıl geçti ama soru değişmedi: Nadera’ya ne oldu?

Nadera Almonla, 29 Şubat 2020 yılında eşi Muhammed ve altı çocuğu ile Meriç Nehri’nden Yunanistan’a geçmeye çalışırken kayboldu. Aradan geçen 1,5 yılda ne kendisinden haber alındı ne de cesedi bulundu

Google Haberlere Abone ol

DUVAR – Nadera Almonla, eşi Muhammed ve altı çocuğu ile birlikte 28 Şubat 2020 tarihinde Türkiye’nin sınırlarını açtığını duyurmasıyla Edirne’ye gitmeye karar verdi.

2017 yılında geldikleri İstanbul Sultangazi Mahallesi’nden her şeyi geride bırakarak çıktılar. Bir daha geri dönmeyeceklerini umarak evdeki eşyaları dağıtıp, boş daireyi ev sahibine teslim ettiler. Akşam saat 18.00 otobüsüyle Aksaray’dan Edirne’ye hareket ettiler. Muhammed Almonla, Türkiye’den çocuklarının iyi bir eğitim alması için gitmek istediklerini anlatıyor. Türkiye’nin sınırlarını açtığını yakınlarından ve sosyal medyadan öğrendiklerini söyleyerek “Devlet kapılarını açmıştı. Bize güven verdi. Avrupa’ya gideceğimizden emindik” diye konuşuyor.

‘NADERA HEMEN ARKAMDAYDI’

Gece Edirne’ye vardıklarında onları polis karşılamış. Yüzlerce mülteci ile birlikte geceyi, İpsala’daki bir spor salonunda geçirmişler. Sabah olduğunda 15-20 kişilik bir grupla Meriç Nehri’ne doğru yürümeye başlamışlar. “Yaklaşık bir saat yürüdük. Askerler bize belli mesafede eşlik etti. Hemen yanımızda değillerdi ama onları görebiliyordum” diye anlatan Muhammed, nehir kenarına geldiklerine askerlerin kendilerine kıyıda duran plastik botları gösterdiğini belirtiyor. Botlar altı kişilik olduğu için Nadera ve Muhammed çocuklarını ilk bota yerleştirmiş. Onların Yunanistan kıyısına yaklaşmasını, Yunan askeri araçlarının etraflarını sararak silah doğrultulmasını adım adım izlemişler. “Nadera bunu görünce çok korktu ve çocuklara ulaşmak için kendini hemen suya attı” diyen Muhammed de eşinin ardından suya atlamış. Eşi ile nehrin ortasındayken Yunan askerlerinin kendilerine doğru ateş açtığını ve suyun içine daldıklarını söylüyor. Yaşadıklarını hatırlamak ve başka birine aktarmak çok zor Muhammed için. Aradan 1,5 yıl geçse de eşini kaybetmenin acısı ilk günkü gibi taze. Bu anları anlatırken gözyaşlarına hakim olamıyor. Görüşmeye ara verme talebini reddederek devam ediyor: “Kafamı çıkardığımda kıyaya yaklaştığımı gördüm. Nadera da hemen arkamdaydı. Nadera suyun içinde zor yürüyordu. Ben çocuklara ulaşmak için hızlıca kıyıya doğru yüzdüm. Kıyıya yaklaştığıma asker kafama silah doğrulttu. Eşime dönüp bakmak istedim ama izin vermediler.”

ÇOCUKLARIYLA DÖVÜLDÜ

Askere karısını kontrol etmek için yalvardığını hatta ona yardım etmeleri için ayaklarına kapandığını söyleyen Muhammed’in bu isteği karşılıksız kalmış.

Nadera Almonla

Muhammed, eşi Nadera’yı en son suyun içinde yüz üstü yatarken görmüş. Muhammed ve çocukları dövülerek bir araca bindirilmiş ve hapishane gibi bir yere götürülmüş. Burada tekrar dövüldüklerini belirten Muhammed yanlarındaki cep telefonları ve yaklaşık 3 bin liralık nakit dahil tüm eşyalarının alındığını ifade ediyor. Şiddet bununla sınırlı kalmamış. Ertesi sabah Meriç Nehri’nden Türkiye’ye geri gönderilecekleri bota bindirilirken de dövülmüşler. Türkiye kıyısına vardıklarında Birleşmiş Milletler görevlilerinin kıyıdaki mültecilere eşya ve yiyecek dağıttığını görmüş. Yanlarına gidip hem başından geçenleri anlatmış hem de üstünde doğru düzgün kıyafeti kalmayan çocukları için kıyafet almış. Nadera Almonla’ya dair ilk kayıt, Muhammed’in BM yetkilileri ile görüşmesiyle oluşmuş.

‘PSİKOLOJİK DESTEK BİZİM İÇİN LÜKS’

Parasız kaldıkları için İstanbul’a nasıl döneceklerini düşünürken Suriyeli bir şoförle tanışıp yardım istemiş. Şoför onları İstanbul’a kadar getirmiş. Ev sahibiyle konuşup evi geri almış ama giderken eşyalarını dağıttıkları için kışın ortasında bomboş ve soğuk evde yaşamaya çalışmışlar. Türk komşularının ve başka gönüllülerin yiyecek, battaniye ve ısıtıcı getirmesiyle bir nebze de olsa soğuktan kendilerini koruyabilmişler. Muhammed konuşma sırasında hayatlarını tarif ederken sıklıkla “çok zor” diyor. Bir umut çıktıkları yolda kendisi eşini, çocukları da annelerini kaybediyor. “Çocukların psikolojileri çok bozuldu. Anneleri gözleri önünde kayboldu. Burada her şey onlara annelerini hatırlatıyor” diyen Muhammed elinden geldiğince konuyu açmamaya çalıştığını söylüyor. Psikolojik destek alıp almadıkları sorusuna ise “Bunlar bizim için lüks” cevabını veriyor. Çocukların okula gitmediğini vurgulayan Muhammed “Çöpten kağıt topluyorlar. Ne okul ne de psikolojik destek için vakitleri yok. Bunlar bizim için lüks.” Aradan geçen zaman içinde eşinden haber alınamadığı için onun öldüğünü düşünüyor: “Ya Yunan askerlerinin açtığı ateş sırasında vurulup öldü ya da boğularak…” Olay anına dair ne bir kayıt ne de sonradan ortaya çıkan bir ceset var. Muhammed, Türk askerlerinin kıyıdan olan biteni izlediğini, belki onların bir şey biliyor olabileceğini ifade ediyor. Nadera’ya ne olduğunu bilmek istiyor.

‘OLAYA DAHİL OLAN YUNAN ASKERLERİ SORUŞTURULMALI’

Ailenin avukatı Esin Bozovalı, İpsala Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturmanın devam ettiğini hatırlatarak soruşturmanın gizli olduğunu belirtiyor. Muhammed’in kısmi tanıklığı dışında bir kanıt ve belgenin henüz olmadığını söyleyen Bozovalı, olaya dahil olan Yunan askerlerinin de soruşturulmasını talep ediyor: “Muhammed’in anlatımlarından o sırada dört Yunan askeri olduğunu biliyoruz. Bu askerlerin bulunup soruşturulmasını istiyoruz. Türkiye’deki dosya, Yunanistan’a gönderildi. Süreçler çok uzun sürüyor. Yunanistan bu askerleri soruşturmayacak belki de…”

İlk soruşturmanın Yunanistan’da yapılması için bazı Yunan avukatlar aracılığıyla olayın geçtiği yere yakın Yunan polis birimlerine yazılarak Nadera’nın sorulduğunu söylüyor: “Bize, ‘araştırdık, bulamadık’ cevabı verildi. Ciddi bir araştırma gibi de değildi.” Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne tedbir talebinde bulunduğunu anlatan Bozovalı, mahkemenin tedbir kararına gerek duymadığını ifade ediyor: “Tedbir isterken amacımız, o alanda kurtarma operasyonu yapılması ve etkin bir soruşturma yürütülmesiydi. AİHM, tedbir hakkında karar vermeden önce Yunanistan’a aradan geçen sürede ne yaptıklarını sordu. Yunan makamları da üç sayfalık, üstünkörü bir cevapla ‘araştırdık, gerekli yerlere baktık ama yok’ dedi. Zaten sürekli aldığımız tek cevap bu: yok. Biz tedbiri zaten Yunan makamlarına ulaşamadığımız için istemiştik.”

‘NADERA ZORLA KAYBEDİLDİ’

Daha sonra esastan başvuru yaptıklarını vurgulayan Bozovalı, her iki ülkede soruşturmanın devam ettiğini söylüyor. Jandarma ve AFAD ile çok kez iletişime geçtiklerini ama henüz Meriç Nehri’nden Nadera’ya uyumlu bir beden çıkarılmadığını sözlerine ekliyor. Bozovalı, Nadera’ya ne olduğunun ortaya çıkmasında kamera kaydının önemine vurgu yapıyor: “Kamera kaydı olmadığı için oldukça zor bunu ortaya çıkarmak. Bence Yunanistan tarafında kamera var. AİHM bunların hepsini ilerde tartışacak. Kamera kaydı, termal kayıt neyse buna dair bilgileri alması lazım. Bölgede görev yapan birliklerin ifadelerinin alınması ve tüm delillerin toplanması lazım. Bunların hepsini talep ettik ama dediğim gibi bu süreç biraz uzun sürüyor.”

Sınırda gerçekleşen bu olayı iki ülkenin iş birliği içinde çözmesi gerekirken Yunan makamlarının etkili soruşturma yürütmediğini dile getiren Bozovalı, Nadera olayını “zorla kaybetme” olarak tanımlıyor: “Aile hem Yunanistan’daki hak arama yöntemlerine ulaşamıyor hem de bedenin bulunamaması gibi bir durum var. Ben bunu zorla kaybetme olarak görüyorum.” Bozovalı, önümüzdeki dönemde farklı mekanizmalara başvurmayı düşünüyor. 

SORU ÇOK YANIT YOK

HDP Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, geçen sene konuyu Meclis’e taşımış ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından yanıtlaması istemiyle soru önergesi vermişti. Koçyiğit, Nadera’nın bulunması için Yunanistan ile ortak çalışma yürütülüp yürütülmediği, Türkiye sınırındaki kamera kayıtlarının incelenip incelenmediği ve bölgede görev yapan kolluk kuvvetlerinin ifadelerine başvurulup vurulmadığına dair bir dizi soru yöneltti. Koçyiğit’in 9 Haziran 2020 yılında ilettiği soru önergesine yanıt, yaklaşık bir sene sonra, 4 Mayıs 2021 tarihinde geldi. Yanıtta, Koçyiğit’in soruları cevapsız bırakılırken, sadece Nadera Almonla’nın kaybolmasıyla ilgili soruşturmanın İpsala Cumhuriyet Başsavcılığınca açıldığı ve soruşturmanın devam ettiği bildirildi.

HDP Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in konuyla ilgili soru önergesine Dışişleri Bakanlığı'ndan gelen yanıt
KAMERA KAYITLARINA ULAŞMAK SİS PERDESİNİ ARALAYABİLİR

Meriç Nehri kenarına yerleştirilmiş kamera kayıtlarına ulaşılması “Nadera’ya ne oldu?” sorusuna açıklık getirebilir. Bu nedenle avukat Bozovalı, sınırdaki kamera kayıtlarının incelenmesini talep etmiş, HDP Milletvekili Koçyiğit de bu soruyu Bakanlığa sormuştu. 480 kilometre uzunluğundaki Meriç Nehri üzerinde bulunan kameralarla ilgili sınırlı bilgi bulunuyor. Medyaya yansıyan haberlere göre, Meriç sınırının Yunanistan tarafında Kastanyes ve Yeni Bosna (Nea Vissa) mevkilerinde, kısa menzilli ve eski model 25 adet kamera bulunuyor. Bunun dışında Yunanistan’ın Meriç Nehri sınırındaki kamera sistemleri ile ilgili en yeni haber, sınıra ördüğü “dijital bariyer” hakkında. Buna göre sistem, kamera ve sensörlerden oluşan, yapay zekayla çalışan bir gözetleme ağından oluşuyor. Türkiye tarafındaki kameralar söz konusu olduğunda ise daha çok bilgiye erişmek mümkün. Yine medyaya yansıyan haberlerde geçen yıl mart ayında Yunanistan’ın geri itmelerine karşı Türk özel hareket timlerinin Meriç Nehri’ni termal kameralarla tarandığı bilgisi yer aldı. Bunun dışında Türkiye tarafındaki sınır kamerasından bir görüntüye, Almanya merkezli yayın yapan haftalık dergi Der Spiegel, haberinde yer verdi. Spiegel’in 13 Aralık 2019 tarihli haberinde, Yunanistan tarafından geri itilen mültecilere dair sınır kamera kayıtları yer alıyor. Görüntülerin isimsiz bir kaynaktan dergiye ulaştırıldığının belirtildiği haberde, Yunan kolluk kuvvetlerinin mültecileri, botlarla Türkiye kıyısına bıraktığı görülüyor.