Bütün kararnameler gözden geçirilmeli

Bu metni kaleme alma nedenim hem kamuoyunda daha az tanınan insanların adını anmak, hem sürecin kurumsal ve hukuki olarak düzgün işlemediğini göstermek, hem de önceki KHK’lar ile ihraç edilen arkadaşlarımızın unutulmaması gerektiğini ilan etmektir. Eğer yetkililer KHK-686’nın yanlışlığını görebildilerse, lütfen KHK-679 ve KHK-675’e de göz atsınlar.

Google Haberlere Abone ol

İzzet Çıvgın*

Sevgili Gazete Duvar okurları,

7 Şubat 2017'de yayınlanan 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 330 akademisyenin görevlerinden ihraç edilmesi ilk kez medyada geniş yer buldu ve en başta verilmesi gereken tepkiler gelmeye başladı. Tepkinin yaygın ve güçlü olması kuşkusuz İbrahim Kaboğlu ve Yüksel Taşkın gibi tanınmış hocalarımızın listede olmasından ve benim de okulum olan SBF’nin darmaduman edilmesinden kaynaklandı. Yaygın tepkinin ilk olumlu sonucu, Başbakan Yardımcısı’nın ihraç listesinin YÖK’te inceleneceğini ve yanlışların giderileceğini söylemesi oldu.

MÜHDAN SAĞLAM SUÇSUZDUR

Bölümümüz bu KHK’da arı gibi çalışkan bir araştırma görevlisini, yüksek lisans tezi bile kitap olarak basılmış bir arkadaşımızı, sevgili Mühdan Sağlam’ı yitirdi. Mühdan’ın Artuklu Üniversitesi personeli olduğu halde, doktora yaptığı kurumdan (Ankara Üniversitesi’nden) ihraç edildiğini de belirteyim. Şu meşhur imza olayından dolayı SBF’de soruşturulan ve ceza almayan Mühdan’a imza dışında isnat edilebilecek hiçbir suçlamanın bulunmadığını hatırlatmalıyım. İbrahim Kaboğlu ne kadar suçsuzsa Mühdan da aynı ölçüde suçsuzdur.

Usulsüzlükler bununla sınırlı değil. Yıldız Teknik’ten birkaç ay önce istifa eden kıymetli arkadaşım Eylem Tek ve bir vakıf üniversitesinde (Beykent Üniversitesi’nde) çalışan Aslı Kotaman Avcı "memur olmadıkları" halde memuriyetten ihraç edildiler. Eylem ve Aslı’nın da ne KHK’nın konusu olması gereken darbeyle ne de herhangi bir illegal yapıyla ilişkisi vardı, bunu MİT aracılığıyla devletimiz de biliyor olmalıdır.

AYKUT ÇOBAN VE BÜLENT DURU SUÇSUZDUR

Eşim son KHK nedeniyle çok sevdiği tez danışmanı Aykut Çoban’dan ve "Tez İzleme Komitesi"nde çalışmalarına yön veren Bülent Duru’dan koparıldı. Bu hocalarımızın da hiçbir darbe teşebbüsü ve şiddet hareketi ile bağlantıları olamayacağını devletimiz biliyordur.

Bu metni kaleme alma nedenim hem kamuoyunda daha az tanınan insanların adını anmak, hem sürecin kurumsal ve hukuki olarak düzgün işlemediğini göstermek, hem de önceki KHK’lar ile ihraç edilen arkadaşlarımızın unutulmaması gerektiğini ilan etmektir. Eğer gerçekten bir "gözden geçirme" yapılacaksa, son KHK’daki isimlerden birkaçını silmenin anlamı yoktur: Örneğin İbrahim ve Cihangir hocalarımızı ve belki birkaç ismi daha akladığınız vakit, diğer isimlerin yine de "haklarında hiçbir hukuki soruşturma ve suçlama olmadığı halde" terörist damgasıyla kalmasına gönlümüz razı değildir. Bunu "aklanan" hocaların kabul edeceklerine de ihtimal vermiyorum.

Eğer YÖK konuyu görüşecekse, 6 Ocak 2017 tarihli 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edilen ve barışçı, şiddet karşıtı, bağımsız-tarafsız (hiçbir cemaat-tarikatla bağlantıları kurulamayacak) insanlar oldukları herkes tarafından bilinen arkadaşlarımızın durumu da masaya konmalıdır.

CUMA ÇİÇEK SUÇSUZDUR

Benim kurumumdan 6 Ocak tarihli KHK ile 16 hoca ihraç edildi. İhraç edilen bu insanlara, örneğin kamuoyunun tanıdığı ve Birikim’de yazılarını okuduğu sevgili Cuma Çiçek’e şiddet yakıştırılabilir mi? Vahap Coşkun ile birlikte 10 ay önce Barış Vakfı (üstüne basarak söyleyeyim “Barış”) için “Dolmabahçe’den Günümüze Çözüm Süreci: Başarısızlığı Anlamak ve Yeni Bir Yol Bulmak” adlı raporu yazan; orada yalnızca devleti değil (yanlışlarını tek tek sıralayarak) PKK’yı da sorunları şiddetsiz bir zeminde çözmeye çağıran; vaktini yalnızca çalışmalarına, eşine ve kızına ayıran Cuma’ya böylesi isnatlarda bulunmak çok büyük bir yanlıştır. Ülkemizi ancak Cuma gibi insanlarla güzelleştirebiliriz.

SİYAVEŞ AZERİ, GÜNEŞ  VE AZİZ AŞAN SUÇSUZDUR

Ya, arkadaşı olmaktan gurur duyduğum Siyaveş Azeri? Marksist olduğunu herkesin bildiği, 14 yaşında İran’dan Türkiye’ye gelip hayatını bu ülkede kurmuş, çalışmalarını bu ülkenin insanlarının mutluluğu ve refahı için sürdüren, dost sohbetlerinde bile bize Marksizm anlatan Siyaveş’in onunla taban tabana zıt bir hareketin örgütlediği darbe girişimiyle ve yalnız bu girişimi kapsaması gereken KHK’lar ile nasıl bir bağlantısı olabilir?

0-5 yaş arasında 4 çocuğa sahip olup vakitlerinin büyük kısmını onlara vakfeden Güneş ve Aziz Aşan’ın illegal işlerle bağlantısını akla getirmek bile abes. 11 yıldır tanıdığım, hem öğrencim hem arkadaşım olan Aziz ve eşi Güneş hakkında hiçbir soruşturma açılmamıştır, çift söz konusu bildiriye imza atmış da değildir. KHK torbasına dâhil edilen bu insanların isimlerinin neye göre tayin edildiğini bilemiyoruz, zira onlara dair bir suçlama yok ortada.

RAMAZAN ÇEÇEN SUÇSUZDUR

Komşum Ramazan Çeçen… İkizleri Siyabend ve Bınevş kızımın arkadaşı. 3 çocuğunu büyüten, Kürt Edebiyatı eleştirisi alanında uzman az sayıda kişiden biri olan Mamoste (Hoca) Ramazan ya evde çalışmakla meşguldür, ya da okulda derstedir. Haftada birkaç kez ailecek görüştüğümüz bu insan nasıl bir illegal faaliyet yürütmektedir ki biz fark edemeyecek olalım? 26 yıldır bu ülkeye öğretmen ve öğretim görevlisi olarak hizmet eden Mamoste Ramazan, ihraç edildiğini öğrendiğimiz ve yanlarına koştuğumuz sabah sınav notlarını sisteme girme derdindeydi.

MAMOSTE SELİM TEMO SUÇSUZDUR

Mamoste Selim Temo… Daha yüzünü dahi görmemişken Radikal gazetesinde yazılarını okuduğum, şair/yazar Selim Temo, eser aşamasından geçtiği halde ihracından sonra çıkarılan bir başka KHK nedeniyle doçentlik “sözlü sınavı”na çağrılmadı. Meslekten ihraç edildiği gibi, hakkı olan doçentlikten de mahrum bırakıldı. Herkesin gözü önündeki Mamoste Selim de sayın İbrahim Kaboğlu kadar temiz ve suçsuz bir insandır.

ALİ ASKER BAL SUÇSUZDUR

Doktorasını Amerika’da tamamladığı halde Diyarbakırlı-Mardinli çocuklara faydalı olmak için doğuya gelmiş İclal Ayşe Küçükkırca... Acaba onun gibilerini ihraç ederek cezalandırmak mı yoksa daha fazla olmaları için çaba mı göstermek gerekiyor? Ayşe acaba güçlü bir kadın, solcu ve aktivist olduğu için mi cezalandırılıyor, Kürtleri sevdiği ve onların hakları için mücadele ettiği için mi?

İslam tarihçisi Yusuf Baluken, yakın zamanlarda profesör olan ressam Ali Asker Bal, çalışmaları “Hegel, Marx, emek” üzerine yoğunlaşmış Eren Can… Hükümet isterse Kürdoloji’den ihraç edilen hocaları 1,5 yıldır milletvekili olan Mamoste Kadri Yıldırım’a da sorabilir. Mamoste Kadri, onlara Ramazan Pertev ya da Mikail Bülbül’ün terörist olamayacaklarını hemen anlatacaktır. Kendisi zaten Kürdoloji’yi nasıl zor koşullarda inşa etmeye çalıştıklarını Meclis kürsüsünden açıklamıştı.

16 meslektaşımız 6 Ocak kararnamesi ile akademiden ihraç edildiler. Eğer 7 Şubat tartışmaya açılacaksa Fethullahçılıkla, darbeyle ve şiddetle ilgisi bulunmayan bu meslektaşlarımızın da tartışmaya katılması gerekmektedir. Tepkilere verilecek olumlu yanıt eğer yalnızca 7 Şubat KHK’sı ile sınırlı kalırsa 1 ay önceki haksız ihraçlar geri alınamayacaktır.

NAİF BİLMEDİ SUÇSUZDUR

Son olarak, 29 Ekim 2016 tarihli ve 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edilen Naif Bilmedi hocamız… Evrensel gazetesinde çıkan Cerablus Harekâtı’yla ilgili bir mülakat dolayısıyla önce açığa alınan, daha sonra da kurumumuzdan uzaklaştırılan, zaten 20 yılını gurbette geçirip sonunda güzel bir ülke inşa etme vaktinin geldiğini düşünerek yurduna dönen karıncaincitmez bir insan, bir nezaket abidesi. Naif hoca gibi Kürt hareketini yakından tanıyan tarafsız-bağımsız bir entelektüel düşündüklerini söyleyemeyecekse toplumsal barışımızı nasıl kuracağız?

AKADEMİSYENLER İÇİN ADALET!

Arkadaşlarımın/dostlarımın adlarını tek tek verdim ki onların birer insan, birer birey, birer baba ya da eş olduğu anlaşılsın. Bu insanların FETÖ denen yapıyla ilgisiz oldukları gün gibi ortadadır. Hepsi ya solcu ya da Kürt hareketinin barışçı kanadını temsil eden, şiddetten ve şiddet savunuculuğu yapmaktan uzak insanlardır. Bu yazıyı her KHK yayınlandığında içimde yükselen öfkeye uygun bir dille de yazabilirdim, ama tek dileğim haksızlıktan geri dönülmesi olduğu için sükûnetimi muhafaza etmeye çalıştım. Eğer yetkililer KHK-686’nın yanlışlığını görebildilerse, lütfen KHK-679 ve KHK-675’e de göz atsınlar.

Sonlandırırken, daha önceki KHK’larla atılan, Gülen hareketine yakın olsa bile şiddet ve darbe ile ilgisi bulunmayan akademisyenler için de adalet talep ediyorum.

*Yrd. Doç. Dr. İzzet Çıvgın, Mardin Artuklu Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü


* Bu metinde yer alan fikirler yazarına aittir. Gazete Duvar'ın editoryal politikasıyla uyumlu olmak zorunda değildir.