Bir evi yıktığınızda sadece bir evi yıkmıyorsunuz

Hikaye 10 yıl önce başlıyor. 10 yıl önce Kadıköy Belediyesi’ne bağlı olan Küçükbakkalköy’deki Roman mahallesinde evler yıkılıyor. Yıkılan evlerin arazisi ise bir Konut Yapı Kooperatife satılıyor. Bunun üzerine, Yüksel Dum yargıya gidiyor... Change.org’da başarılmaya çalışılan ise açık mahkeme kararına uyulması için Kadıköy Belediyesi’ne ses duyurabilmek.

Google Haberlere Abone ol

Dilek Kumcu (*)

Toplumsal taleplerin iletildiği mecralardan biri olan change.org’da “Hukuk mücadelesini kazandıkları halde çocukları sokağa atacaklar son 20 gün! Bunu önle!” başlıklı bir kampanya devam ediyor. Kim çocukları neden sokağa atıyor ilk aklınıza gelen. Kampanyayı incelediğiniz ve ufak bir araştırma yaptığınızda yollarınız roman hakları aktivistleri ile kesişiyor.

Hikaye 10 yıl önce başlıyor. 10 yıl önce Kadıköy Belediyesi’ne bağlı olan Küçükbakkalköy’deki Roman mahallesinde evler yıkılıyor. Yıkılan evlerin arazisi ise bir Konut Yapı Kooperatife satılıyor. Bunun üzerine Yüksel Dum, Kadıköy Belediyesi’nin yaptığı idari işlemin haksız olduğu gerekçesiyle İdare Mahkemesi’ne dava açmış, dava süresince de 18 kişilik aile yıkılan evinin enkazına kurdukları barakada yaşamaya başlamışlar. İstanbul 7. İdare Mahkemesi 09/05/2014 tarihinde Dum ailesinin haklılığına hükmetmiş (1) ve bu haklılık Danıştay tarafından da onanmış.(2)

Daha sonra; Dum ailesi, Kadıköy Belediyesi’ne Danıştay kararına uyulması için 17 Ekim 2016 tarihinde yazılı olarak başvuruyor. Kadıköy Belediyesi’nin alacağı karar beklenirken Konut Yapı Kooperatifi 1 Şubat 2017 tarihinde Dum ailesine tahliyeye dair ihtarname gönderiyor. İhtarnamede gerekçe olarak barakaların riskli yapı olduğu ve yıkımı için, Konut Yapı Kooperatifi’ne 22 Aralık 2016 tarihinde yapılan bildirim uyarınca, 60 günlük süre tanındığı yazıyor.

KENTLERDEKİ AYRIMCILIK ALANLARI : ROMAN MAHALLELERİ

Dum ailesi Roman. Romanlar göçebe bir toplum olarak biliniyor. Ama Romanları, kurdukları çadırın önündeki tencere kaynamadan çadırının ipini kesenler mi göçebeliğe zorluyor yoksa barınamama bir tercih mi? Kökeni Hindistan’a dayanan Romanların yerleşik düzene geçmelerindeki en büyük güçlük hala haklarındaki mitlerin toplumsal önyargıyı desteklemesi ve ayrımcılığı yeniden, yeniden üretmeye devam etmesi.

Yaşamak için asgari koşul olan barınma hakkı, ayrımcılık yasağı ile doğrudan ilgili bir haktır. Roman mahallesinin olduğu her şehirde, roman mahallesinin neresi olduğu bellidir. O kentte yaşayan herkes romanların oturduğu yeri bilir, ağırlıkla “çingene mahallesi” olarak adlandırılır. Ballıkuyu’da çocuklar hala elektrik direğinin ışıklarında ödevlerini yapar. Çırpı’ya su 2016 yılında gelmiştir. Selendi’de linç edilmişlerdir. Tenekeli mahalle olarak bilinen Tepecik’te 9 yaşında bir kız çocuğu ile karşılaşırsınız okula gitmek istediğini söyler, okula neden gitmediğini sorduğunuzda gerekli belgeleri olmadığı için yazılamadığını anlatır.

Ballıkuyu'da elektrik direğinin ışığında ders çalışan çocuk. Ballıkuyu'da elektrik direğinin ışığında ders çalışan çocuk.

Roman mahallesinde doğan çocuk, gözünü çamur içinde açıyor; etrafında çadırları, teneke damları, kapısı penceresi olmayan barınakları görüyor. Roman mahallesinde doğan çocukların ilk günleri; çocuk parkının olmadığı mahallelerde, okul öncesi süreçte hiçbir destek almadığı, okul motivasyonunun olmadığı, okula başladığında güçlendirici değil ayrıştırıcı muameleye maruz kaldığı ve hızla okuldan uzaklaştığı günler oluyor. Roman mahallesindeki okula tayini çıkan öğretmenlere “geçmiş olsun” dileklerinin iletildiği bir kentsel ayrışma alanı haline dönüşmüş durumda buralar.

Okuldan uzaklaşan çocuklarda erken yaşta “evlendirilmeler” yaygın olarak gözüküyor. Aydın’dan 20 yaşındaki 4 çocuk annesi Çilem ile konuştuğunuzda “abla benim fotoğrafımı çek, Türkiye gerçeği benim, çocuk gelin diyorlar ya o benim, adım Çilem çok çektim hala çekiyorum, kocam işsiz, sigortamız yok, hala çöp karıştırıyoruz yemek için” diyor. Ya da 18 yaşını yeni dolduran Meral kucağında çocukla geliyor, kocasının askerde olduğunu, hiçbir güvencesinin olmadığını, tek istediği yardımın kucağındaki yenidoğan için mama olduğunu söylüyor.

İzmir’deki Sıra mahallesindeki evlerin damlarında yağmurdan korunmak için halılar serilir, kapıları olmayan teneke barakalar vardır. Menderes Pirentepe’de naylonla kaplanmaya çalışılan teneke barınaklar, Çaybaşı’nda yol yoktur, harfiyat içinde kapısı penceresi olmayan evlerde yaşamlar sürer Romanlar. Bir çadırdan diğer çadıra, bir barakadan diğer barakaya giden çocukların hayatları aslında Roman kız çocuklarının hala içinde bulunduğu durum.

UYGUN YAŞAM STANDARDINA SAHİP OLMA HAKKI

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, çocuklara en geniş hak kataloğunu sağlayan, Amerika Birleşik Devletleri dışında Birleşmiş Milletlere kayıtlı 194 devlet tarafından onaylanmış, yürürlüğe girdiği andan itibaren ülke anayasaları başta olmak üzere ulusal mevzuatı dönüştürücü güce sahip, her çocuğun bedensel, sinirsel, ruhsal, ahlaksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine sahip olma hakkını da düzenleyen, Türkiye’nin de taraf olduğu bir uluslararası belgedir. Sözleşme’nin çocukların hayatında sağladığı somut fark, hakların bir bütün olarak yorumlamasıdır.

Sözleşme’nin genel ilkelerinden olan yaşam hakkını düzenleyen 6.maddesi Taraf Devletler’e çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterme sorumluluğunu vermektedir. Ayrıca 24. Maddesi ile en iyi sağlık düzeyine kavuşma, besleyici yiyecekler ve temiz içme suyu sağlanması, çocukların sağlığı için zararlı geleneksel uygulamaların kaldırılması amacıyla uygun ve etkili her türlü önlemi alınması sorumluluğunu düzenlemiştir. Sözleşmede çocukların bedenlerini spor ve oyunla geliştirilmesini düzenlenmiştir. Bu bağlamda, ancak Sözleşme’de yer alan çocukların kişisel hakları (3), kültür ve dinlenme hakları (4) ile bütüncül şekilde değerlendirilerek çocuklara uygun yaşam standardı belirlenebilecektir.

“Uygun yaşam standardı” Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nden önce İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı olduğunu düzenlemiştir. Ekonomik, Sosyal Ve Kültürel Haklar  Uluslararası Sözleşmesi’nin de yaşama standardı hakkı başlıklı 11. maddesi herkesin, kendisi ve ailesi için yeterli bir yaşam  standardına sahip olmasının sağlanacağını, ve bu standardın, yeterli beslenmeyi, giyinmeyi, barınmayı ve yaşama koşullarının sürekli olarak geliştirilmesini de içereceğini düzenlemiştir.

Çaybaşı Mahallesi Çaybaşı Mahallesi

Change.org’da başarılmaya çalışılan ise açık mahkeme kararına uyulması için Kadıköy Belediyesi’ne ses duyurabilmek. 5 yaşındaki bir çocuk için uygun yaşam standardının sağlanması için asgari koşul olan barınma hakkını güvence altına almak. Dum ailesine tanınan tahliye süresi içinde 100 bin imza toplamak ve Kadıköy Belediyesi’den mahkeme kararına uyarak ihaleyi iptal etmesini sağlamak.

Bir başka deyişle bu kampanya, devletin temel amaç ve görevlerinden olan, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan engelleri kaldırması, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmasını sağlamaya çalışıyor. Denilebilecek tek şey umarım bu kampanya bir an önce başarıya ulaşır ve bir gün en temel haklar için dahi dayanışma kampanyaları başlatılmadan Dum ailesi ve onlar gibi zorda kalan tüm ailelerin sorunları doğrudan asıl muhatapları tarafından çözülür.

Kampanyaya destek olmak isterseniz: https://www.change.org/p/hukuk-m%C3%BCcadelesini-kazand%C4%B1klar%C4%B1-halde-%C3%A7ocuklar%C4%B1-soka%C4%9Fa-atacaklar-son-20-g%C3%BCn-bunu-%C3%B6nle

*Avukat


(1)  İstanbul 7. İdare Mahkemesi 2014/183 E. 2014/698 K.

(2)  T.C. Danıştay 13. Daire 2014/3540E., 2015/498 K.

(3)  Madde 12 ila 17.

(4)  Madde 5, 7, 8, 9, 18, 20, 21, 30