Ümit Akçay

uakcay@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
İktidar bloğu, yeni anayasa ve Erdoğan-Özel görüşmesi Yerel seçimler sonrasında oluşan atmosferin AKP’nin iktidar bloğu içindeki gücünün göreli gerilemesi açısından 2019’u andırdığını düşünüyorum. Oy kaybettirdiği açık olmasına rağmen Erdoğan’ın seçim sonrasındaki açıklamalarında Şimşek programına destek vermesi ve sermaye çevrelerine kemer sıkmadan taviz verilmeyeceğine dair verilen garantiler, bu sıkışmışlığın bir yönünü oluşturuyor.
Merkez Bankası, faizler ve ‘local’ dertler Önümüzdeki günlerde yeni kemer sıkma tedbirlerinin açıklanacağına dair bilgiler gelmeye devam ededursun, Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinin ikinci bir ‘istikşafi görüşme’ oyalamasına dönüşmemesi için temmuzda asgari ücret ve emekli maaşı artışı mücadelesinin ana muhalefet partisi tarafından da sahiplenilmesi gerekiyor. 2024 ve sonrası: İktidar bloğu, AKP ve muhalefet Ödemeler dengesi krizi riskini bertaraf etmek amacıyla Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilmesi, AKP yönetiminin iktidar bloğunda TÜSİAD’ın talep ettiği kemer sıkma politikalarına karşı dönemsel olarak ittifak kurduğu kesimleri yüzüstü bıraktığını gösteriyor. Şimşek programı AKP’nin oy desteğini gerilettiği ölçüde AKP hakim sermaye fraksiyonunun taleplerine karşı daha güçsüz duruma düşmektedir.
Merkez Bankası, sınıf mücadelesinin merkezinde Bundan sonra muhalefetin önündeki en büyük engel, muhalefette görünüp Şimşek politikalarına destek verenlerdir. Somut olarak Merkez Bankası’nın bu önerisinin boşa çıkarılması, milyonlarca insanın gündelik yaşam mücadelesi açısından kritik önemdedir. Dolayısıyla konu teknik değil, ekonomi politiktir. 2023 ve 2024 seçimleri karşılaştırması: Halkın kemerini sıkan kaybetti Ekonomik zor iktidar bloğunu, özellikle onun siyasal İslam kanadını çatlattı ve bazı bölgelerde Yeniden Refah Partisi iktidara karşı yönelen tepkinin adresi oldu. CHP ise, geçen yıldan farklı olarak kemer sıkmanın yarattığı yaraları sarmayı vaat ederek yerel seçimlerden tarihi bir zaferle çıkabildi. Faiz artışları neyin göstergesi? Açık ki, bu sürpriz faiz artışı Mehmet Şimşek yönetiminin başarısızlığını gösteriyor. Hem de muhalefetten aldığı bu muazzam desteğe rağmen ortaya çıkan bir başarısızlık bu. Bu faiz artış kararı sonrasında, özellikle 2024’ün ikinci yarısında ekonominin yavaşlamasını ve işsizliğin artmasını bekleyebiliriz. Merkez Bankası'nın sınavı yeni başlıyor Şimşek programının bir ‘şok terapisi’ olarak formüle edilmemiş olması, halen iktidarın iki sermaye fraksiyonu arasında bir denge gözetmeye çalıştığını gösteriyor. Ancak TCMB, daha fazla faiz artışına gitmek zorunda kalırsa, iktidar bloğuna yeni dahil olan sermaye kesimlerinin yavaş yavaş tasfiye olmaya başlayacağını görebiliriz. Seçimden sonra ekonomi Ekonomideki yavaşlama, yeni bir kur şoku ile karşılaşırsa ya da bunu önlemek için yeni bir faiz artışı yapılırsa, Şimşek programı raydan çıkabilir. Türkiye’de otoriter neoliberalizmin yükselişi ve gerilemesi 2013 sonrası dönemi tanımlayan, otoriter neoliberalizm değil, onun krizidir. 2013 sonrasında otoriter neoliberalizmin krizi döneminde iktidar bazen (utangaç) kalkınmacı, bazen neoliberal politikalar uyguladı. Ancak onun hareket alanını genişleten, karşısında canlı bir emek hareketinin ve toplumsal muhalefetin olmamasıdır. TCMB’nin oyun planı netleşiyor: Kuru tut, ücretleri baskıla TCMB’ye hakim olan dar-ideolojik bakış, başta asgari ücret olmak üzere, genel olarak ücret artışlarını hedefe koyuyor. Oysa esas yapılması gereken, kritik sektörlerdeki firmaların süper kârlarının takip edilmesi ve gerekirse bu kârların vergilendirileceği mekanizmaların yaratılmasıdır. Enflasyon neden düşmüyor? Ortodoks inanca mensup olanlar, firma kârları rekorlar kırarken enflasyonun sorumlusu olarak çalışanların ücret artışlarını gösterebiliyor. Yani bu yaklaşımı savunanlar, zaten alım güçleri muazzam oranda gerilemiş ve milli gelirden aldığı pay düşmüş olan ücretli kesimleri enflasyonun müsebbibi olarak görmeye iman etmiş durumda. TCMB’den ücret artışlarına itiraz TCMB’nin mevcut politika çerçevesi, belki parasal değişkenler arasındaki ‘linkleri’ kurmaya yetecek, ancak kesin olan bunu geniş toplum kesimlerinin yoksullaşması pahasına yapacak olması. Trajik olan, muhalif kesimlerin bunu sorgusuz sualsiz alkışlamasıdır. TCMB’deki başkan değişikliği Şimşek’in rolünü perçinledi TCMB’deki bu kritik görev değişiminin doğrudan sonucu, Şimşek’in yükünün daha da ağırlaşması oldu. Zira Şimşek uyguladığı programla hegemonik bir büyüme koalisyonu yaratmaya çalışıyor. Bunu nispeten dengeli bir şekilde yapmaya çalışıyor. Ancak bu denge hamlelerinin ve Şimşek’in manevra alanının bir sınırı var. O nedenle önümüzdeki dönemde odakta TCMB değil, Şimşek olacak. Otoriterizmin değişen biçimleri 2008 krizi sonrasında, 1990’lar ve 2000’ler boyunca uygulanan piyasa reformlarına itiraz, yükselen yeni milliyetçi-muhafazakar güçler tarafından temsil edildi. Bohle ve meslektaşları, Covid-19 döneminin ise üç açıdan otoriter rejimlerin kalıcılaşmasının yolunu açtığını ileri sürüyor: Küreselleşme sonrası: Yükselen yeni milliyetçilik Son yıllarda iktisadi, siyasi, ekolojik ve jeopolitik sorunların derinleşmesiyle şekillenen çoklu kriz döneminde pek çok ülkede hoşnutsuzlukları örgütleyen yeni milliyetçiliğin neoliberal ve muhafazakar tonları oldu. Çoklu kriz, Davos ve küresel ara rejim ‘Batı cephesinde’ yani önemli kapitalist merkezlerde kritik değişimler yaşandığını düşünüyorum. Özellikle ABD, Almanya ve Çin’i merkez alıp, bu ülkelerin etrafındaki ticaret alanlarını da eklediğimizde ortaya çıkan üç kutup arasındaki ilişkiler, önümüzdeki dönemi şekillendirecek temel dinamiklerden biri olacak. Şimşek’in (işsizlikle) sınavı yeni başlıyor Kasım ayına ait işsizlik ve sanayi üretimi verileri, faiz artışlarının faturasının çıkmaya başladığını gösteriyor. Ekonomi yavaşlıyor ve bunun faturası artan işsizlik olarak çıkmaya başlıyor. 2024’te Dünya ve Türkiye 2024’teki ekonomik gidişata baktığımızda, küresel ekonomik gündemi merkez ülkelerin faiz indirimleri belirleyecek. Fed’e paralel bir şekilde AB merkez bankasının da faiz indirimlerine başlayacağı bekleniyor. Türkiye'de ise, ocak ayında faiz artışının sonuna gelmiş olacağız. Bundan sonrası enflasyonun gidişatına göre şekillenecek. Nebati’den Şimşek’e: Süreklilikler, değişimler Ekonomi yönetimindeki değişim yanında Nebati ile Şimşek yönetimleri arasındaki sürekliliklere bakıldığında, ilk anda düşünülenden daha fazla konuda sürekliliklerin olduğu görülecektir. Demokrasi, yatırımlar ve kapitalizm Kapitalizmin varlığı, zorunlu olarak demokrasiyi gerektirmez. Ancak bu, kapitalist üretim tarzı hüküm sürerken demokratik kazanımların gerçekleşemeyeceği anlamına gelmiyor. Kritik olan, bu demokratik gelişmenin sistemin işleyişinin zorunlu bir sonucu olmadığı. Ekonomi yavaşlarken işsizlik nasıl düşüyor? Önümüzdeki yıl TCMB’nin beklediği gibi çok düşük bir büyüme ile geçecekse, işsizlik oranının bu seviyede kalması mümkün değil. Yani çelişkili gibi görünen veriler kısa süre sonra yeniden uyumlu hale gelebilir. Ancak ilginç bir geçiş dönemden geçtiğimiz kesin. Büyüme durdu, daralma geliyor Bugün iktidar saflarına geçmiş dünün ateşli muhalifleri iktidarın uyguladığı kemer sıkma programını parlatadursun, bu program hayat pahalılığı krizinin faturasını çalışanların üzerine yıkmaktan başka bir şey yapmıyor. Seçimler, ekonomi ve muhalefet Muhalefetin ufkunun bu kadar sığ olması, iktidarın elini muazzam şekilde kolaylaştırdı. Seçim öncesinde Mehmet Şimşek’in adı zikredilerek muhalefetin altı oyuldu. Seçim sonrasında ise Altılı Masa muhalifleri AKP’ye huruç etti. Dünün Altılı Masa muhalifleri, şimdi ekonomi yönetiminin uyguladığı ve hayat pahalılığı krizinin yükünü ücretli çalışanların üzerine yıkan ekonomi programına meşruiyet sağlamakla meşguller. AKP’nin zikzakları Şimşek programının 2002-2013 arası dönemdeki modele dönüşü amaçladığını söyleyebiliriz. Bu yolun ülkenin yapısal kısıtları tarafından şekillendirildiği ve sonunda ekonomik büyümenin kendi kontrolünüzde olmayan değişkenler (sermaye akımları vd.) tarafından belirlendiği bir yapıyı doğurduğu aşikar. Polonya ve Türkiye: Büyüme modelleri, stratejileri ve sınıflar Türkiye’de üzerinde uzlaşma sağlanan bir büyüme stratejisi yok. Bunun sonucunda ekonomik gidişat, büyük ölçüde ekonominin yapısal kısıtları (döviz bulma zorunluluğu) ve siyasi iktidarın öncelikleri (ekonomik büyümenin sürmesi ve istihdamın artması) tarafından şekillendiriliyor. İşlemeyen iki model Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz. Karşımızda işlemeyen iki model var. 2021’deki para politikası deneyi, arkasında süper firma kârları ve hayat pahalılığı krizi bırakarak tarihe karıştı. Seçim sonrasında uygulanan politikanın başarı olması için de ekonomik durgunluk, talep daralması ve işsizlik artışı gerekiyor. Şimşek programı Türkiye’yi krize sürüklüyor Bu program eğer başarılı olursa, bizi 2013 yılına yani günümüzdeki birikim modeli krizinin başlangıç noktasına götürecek. Yani iktidarla bütünleşmiş muhalefetin iktisatçılarının alkışları eşliğinde, sürekli krizler yaratan bu ekonomik yapının yeniden üretilmesini sağlayacak. Faiz artışlarının neresindeyiz? Karşımızda işlemeyen iki model var. Sermaye girişlerine dayalı model, Türkiye’nin dünya iş bölümündeki yerini değiştirmeyi hedeflemeyen bir bağımlı finansallaşma modelidir. İkinci işlemeyen model ise, faiz indirimleriyle bu döngünün tersine döneceğine dayanan 2021-2023 arasındaki para politikası deneyidir. Bu iki modelin ötesine geçecek alternatifler ciddiyetle tartışılmadıkça, bu kısırdöngünün süreceğini belirtmek kahinlik olmayacaktır. IMF çıpası bizi nereye bağlıyor? İktidarı bir denetime zorlayamamanın ortaya çıkardığı boşluğu IMF’nin doldurması gibi naif bir beklenti var, ki bunun hayatta pek bir karşılığı yok. Ülke içinde oluşturulması gereken denge ve denetleme kurumlarının yokluğu IMF ile ikame edilemez. IMF kemerleri daha sıkın diyor, iktidar uyguluyor, ya muhalefet? IMF, açıkça memurlara ve işçilere enflasyon farkının verilmesinden vazgeçilmesini öneriyor. Geniş toplum kesimlerinin harcamalarının daha da sınırlanması, iktidarın önümüzdeki dönemde hayata geçireceği politikaların bir özeti olarak görülebilir. Sorun bunun karşısında duran olmaması, ana-akım muhalefetin iktidarla bütünleşmiş olmasıdır.