YAZARLAR

IMF kemerleri daha sıkın diyor, iktidar uyguluyor, ya muhalefet?

IMF, açıkça memurlara ve işçilere enflasyon farkının verilmesinden vazgeçilmesini öneriyor. Geniş toplum kesimlerinin harcamalarının daha da sınırlanması, iktidarın önümüzdeki dönemde hayata geçireceği politikaların bir özeti olarak görülebilir. Sorun bunun karşısında duran olmaması, ana-akım muhalefetin iktidarla bütünleşmiş olmasıdır.

Uluslararası Para Fonu (IMF) heyeti ‘4.Madde değerlendirmesi’ olarak bilinen yıllık rutin çalışmaları dahilinde Eylül’ün son haftasında Ankara’da sürdürdüğü temaslarını tamamlayarak, geçtiğimiz hafta (6 Ekim 2023 tarihinde) Türkiye ekonomisiyle ilgili görüşlerini kamuoyu ile paylaştı. IMF yetkilileri, seçim sonrası ekonomi yönetiminde yapılan değişikleri memnuniyetle karşıladıklarını belirterek, vergi artışlarını ve faizlerin yükseltilmesini desteklediklerini ifade ediyorlar. IMF ayrıca, faiz artışının ekonomik büyümeyi yavaşlatacağını ve yavaşlayan büyüme ile cari açığın azalacağını öngörmekte. 2023 için büyümenin yüzde 4’ün altında geleceği tahminine yer verilmiş.

IMF, yaptığı değerlendirmede ekonomi yönetiminin mevcut programını yetersiz bularak daha sert bir kemer sıkma öneriyor. İktidar çevrelerinin bu önerilerin bir kısmını sessizce geçiştireceğini bir kısmını da uygulamaya koyacağını bekleyebiliriz. Uygulamaya konulacak kısım şimdiden belli, Mehmet Şimşek önceki gün yaptığı bir açıklamada ‘yüksek ücret artışlarının yüksek enflasyona neden olduğunu, bu kısır döngünün kırılması gerektiğini’ ifade ederek, ücret artışlarının gerçekleşen değil beklenen enflasyona göre yapılacağını ilan etti bile. Bu net bir şekilde, enflasyonun maliyetinin süper-kârlar elde eden firmalara değil, alım gücü sürekli gerileyen çalışanlara yüklenmesi anlamına geliyor.

Bu konuyu aşağıda açacağım ama bunca olan bitene karşı muhalefet ne yapıyor diye baktığımızda da Altılı Masa muhalefetinin IMF programındaki sert kemer sıkma önerisine karşı çıkmadığını görüyoruz. Zira muhalefetin görüşleri, IMF’nin önerileriyle büyük ölçüde örtüşüyor.

IMF’in önerileri ve muhalefetin sessizliği vesilesiyle, bu yazıda, geçen iki haftada değindiğim bir konuyu açmak istiyorum: enflasyonun yükünün ücretlilerin sırtına yüklenmesine itiraz eden bir kemer sıkma karşıtlığı halen sahipsiz durumda ve güçlü bir siyasi temsilcisi yok.

Ancak daha önce IMF önerilerinin detaylarına bakalım.

DAHA FAZLA KEMER SIKMA

IMF’in önerisi, faiz artışlarının sürmesi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) beklenen enflasyona göre pozitif faiz vererek enflasyonu parasal sıkılaştırma yoluyla azaltmasıdır. IMF burada ekonomi yönetiminin tahminlerinden ayrışmış; OVP’de 2024 sonu için beklenen enflasyon yüzde 33 iken IMF enflasyonun yüzde 46 olabileceğini öngörmüş. Bu durumda parasal sıkılaştırma ve pozitif reel faiz için çok daha faiz artışının gerekli olduğunu ima etmiş.

Parasal sıkılaştırma yanında kamu harcamalarının kısılmasını ve ücret artışlarının sınırlanmasını öneren IMF, bir kemer sıkma programının unsurlarını sıralamıştır. IMF, açıkça memurlara ve işçilere enflasyon farkının verilmesinden vazgeçilmesini öneriyor. Hatta, Mehmet Şimşek’ten geçtiğimiz haftalarda duyduğumuz ücret artışlarının gerçekleşen değil beklenen enflasyona göre yapılması uygulaması da bir IMF tavsiyesi olarak metne yerleştirilmiş.

Bir başka ifadeyle, gerçekleşen enflasyon beklenen enflasyondan yüksek olduğunda (ki genellikle böyle oluyor), enflasyon farkının çalışanlara ödenmesinin önüne geçilmesi hedeflenmiş. Buna ek olarak da enerji fiyatlarında yapılan sübvansiyonlarının kaldırılması da savunulmuş. Yani IMF, tam tamına bir kemer sıkma programı öneriyor.

AĞBAL SENDROMU

IMF, yaptığı değerlendirmede önümüzdeki dönemde oluşabilecek risklere değindiği bölümde ‘Ağbal sendromuna’ işaret etmiş. Hatırlarsanız, Naci Ağbal, 7 Kasım 2020 ile 20 Mart 2021 arasında TCMB başkanlığı yaptı. Ağbal’ın göreve gelişi, Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan ayrılmasından sonra gerçekleşmişti (bu dönemin geniş anlatımı için şu makalemi önerebilirim).

Bilindiği gibi, pandemi döneminde takip edilen TL’nin kademeli değersizleşmesini sağlarken ucuz kredi ile ekonomiyi canlandırma politikasının bir koşulu olarak TCMB rezervlerinin kullanılması, 2020 sonbaharına gelindiğinde ekonomi yönetimini ciddi ölçüde sıkıştırmıştı. Ağbal, TL’deki hızlı değersizleşmenin önlenememesi ve bir ödemeler dengesi krizi riskinin oluşmasına karşı göreve geldi.

Yaklaşık dört ay süren bu dönemde faizler arttı, TCMB rezervleri güçlendi ve TL nispi olarak değerlendi. Ancak pozitif reel faiz düzeyine geldiğinde Ağbal görevden alınarak Şahap Kavcıoğlu TCMB başkanlığına getirildi ve iktidar 2021’deki para politikası deneyine girişti.

Kısacası, IMF heyeti yaptığı değerlendirmede Mehmet Şimşek ve ekibinin ekonomi yönetimindeki kalıcılığını ve yeni bir ‘U-dönüşü’ riskinin azalmakla birlikte varlığını koruduğunu belirtmiş.

KEMER SIKMAYA İTİRAZ SAHİPSİZ

IMF heyetinin yaptığı öneriler, enflasyonun kontrol altına alınması için, örneğin enflasyon döneminde süper-kârlar elde eden firmaların vergilendirilmesi ve bu yükün firmalardan da tahsil edilmesi gibi önerilere yabancı. IMF önerilerinde enflasyonun yükü ücretlilerin ve geliri enflasyon oranında artmayan geniş toplum kesimlerinin üzerine yıkılıyor.

Zaten reel ücretleri gerilemiş, milli gelirden aldığı pay ve alım güçleri azalmış geniş toplum kesimlerinin harcamalarının daha da sınırlanması, iktidarın önümüzdeki dönemde hayata geçireceği politikaların bir özeti olarak görülebilir. Sorun bunun karşısında duran olmaması, ana-akım muhalefetin iktidarla bütünleşmiş olmasıdır. Kemer sıkma programına karşı geniş toplum kesimlerinin çıkarlarını savunacak bir siyasi proje halen sahipsiz.


Ümit Akçay Kimdir?

Doç. Dr. Ümit Akçay, 2017 yılından bu yana Berlin Ekonomi ve Hukuk Okulu’nda (Berlin School of Economics and Law) ders vermektedir. Daha önce İstanbul Bilgi Üniversitesi, ODTÜ, Atılım Üniversitesi, New York Üniversitesi ve Ordu Üniversitesi’nde çalışmıştır. Akçay, Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş: Küresel Kapitalizmin Geleceği (Ankara: Notabene, 2016) kitabının ortak yazarı; Para, Banka, Devlet: Merkez Bankası Bağımsızlaşmasının Ekonomi Politiği (İstanbul: SAV, 2009) ile Kapitalizmi Planlamak: Türkiye’de Planlamanın ve Devlet Planlama Teşkilatının Dönüşümü (İstanbul: SAV, 2007) kitaplarının yazarıdır. Akçay, güncel olarak, yeni otoriterliğin ekonomi politiği, büyüme modellerinin ekonomi politiği, merkez bankacılığı ve finansallaşma konularıyla ilgilenmektedir.