Süper Kupa'nın Riyad'da ne işi vardı?

Süper Kupa maçı mutlaka uygun bir yerde uygun bir zamanda yine oynanır. Ama neresinden bakılsa elde kalan, insanların can güvenliğinin bile riskli hale geldiği bu fiyaskonun faturasını şimdi kim ödeyecek?

Eren Topuz etopuz@gazeteduvar.com.tr

Bu sezon yüksek faizli fon, hakem yumruklama gibi saha dışı olaylarla sıklıkla ülke gündemine oturan futbol, yine nasıl geliştiğini tam olarak anlayamadığımız olaylar silsilesiyle kendi sınırlarını aştı. Hatta bu sefer ülke sınırlarını da aşarak uluslararası bir krize dönüştü.

İlk defa Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da oynanacak Süper Kupa maçı öncesi Fenerbahçe "Yurtta sulh, cihanda sulh" yazılı pankartla sahaya çıkma talebi kabul edilmediği için, Galatasaray ise ısınmaya Mustafa Kemal Atatürk'lü tişörtlerle çıkma isteği Suudi yetkililer tarafından kabul edilmediği için maça çıkmayı reddederek ülkeye döndü.

Peki Suudi Arabistan, bizim zaten kaos halinde olan futbol dünyamıza yeni bir tartışma konusu olarak nasıl dahil oldu?

SUUDİ ARABİSTAN’A GÖKTEN DÜŞMEDİK

Suudi Arabistan’ın 700 milyar dolar büyüklüğündeki varlık fonunun, kendi liglerindeki 5 kulübü satın almasının ardından yaz transfer sezonu boyunca bu takımlara yüksek sözleşmelerle transfer olan futbolcuları izledik. Cristiano Ronaldo’yla başlayan furya, Benzema, Neymar, Mane, Firmino, Kante gibi oyuncularla devam etti. Seria A’da Atalanta forması giyen Merih Demiral da sezon başında yüklü bir sözleşmeyle Arabistan Ligi’ne transfer oldu. Kısacası Suudi Arabistan takımları, astronomik ücretlerle dünya transfer piyasasında tozu dumana kattılar.

Transferlerin yanı sıra uluslararası organizasyonlara da uzun süredir ev sahipliği yapıyorlar. İspanya ve İtalya liglerinin süper kupa maçları, milyon euroluk sözleşmeler imzalanarak 4 takımlı turnuva formatına çevrildi ve Suudi Arabistan’da oynanmaya başladı. 2034 Dünya Kupası’nın Suudi Arabistan’da düzenleneceği de kasım ayının başında FIFA Başkanı tarafından açıklandı.

Köklü bir futbol kültürü olmayan, üstelik yaşam standartları da dünyanın geri kalanıyla pek uyumlu olmayan Suudi Arabistan’ın petrol parasıyla futbolu kendi ülkesine ithal etmesi zaten dünya genelinde yıllardır eleştirilen bir konu.

YANLIŞ ZAMAN, YANLIŞ İNSAN, YANLIŞ DERBİ

Türkiye’ye dönecek olursak, Süper Kupa’nın yurt dışında oynanması da alışık olmadığımız bir durum değil. Örneğin iki sezon önceki kupa finali, Katar’ın başkenti Doha’da oynandı. Ondan önce de Almanya’da 3 farklı kupa finali oynanmıştı. Ancak bu sene hem kupanın oynandığı tarih hem yeri, uzun süre tartışma konusu oldu.

Normalde Süper Kupa finalleri sezon başlamadan önce, ağustos ayında oynanır. Bu sezon ise ilk defa federasyon, Süper Kupa’nın kışın, 30 Aralık’ta yurt dışında oynanacağını açıkladı. Konuyla ilgili ilk itirazlardan biri Galatasaray teknik direktörü Okan Buruk’tan 29 Eylül’de geldi: “O tarihte tatil yapmayı düşünüyorduk. Oyuncularımızı dinlendirmemiz gerekiyor. Bu tarihin doğru olduğunu düşünmüyorum.”

Buruk’tan yaklaşık iki hafta sonra, 14 Ekim’de yaptığı açıklamada TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi turnuvanın Suudi Arabistan’da oynanabileceğini söyledi. Üstelik Büyükekşi’nin söylediklerinden anladığımız kadarıyla bu seneki maç için ilk tercih Suudi Arabistan değildi, ancak oynanacak başka ülke de bulunamamıştı: “Biz Süper Kupa'yı Almanya'da yapmak istedik. Almanya, güvenlik gerekçesiyle iki Türk takımının maç yapmasına izin vermedi. İngiltere'de yapalım dedik. Aynı durum... Hiçbir Avrupa ülkesi izin vermiyor. Azerbaycan, 'Gelin bizde yapın' diyor ancak orada da para yok.”

Cumhuriyet’in 100. yılının kutlandığı 29 Ekim’den birkaç gün sonra ise bu sefer kulüp başkanları arasında Süper Kupa polemiği yaşandı. Hem Galatasaray hem Fenerbahçe’de kasım ayının başında toplanan divan kurulları, maçın Türkiye’de oynanması yönünde karar aldı. Dursun Özbek, Suudi Arabistan kararını Ali Koç’un onayladığını söyledi. TFF ise bir açıklama yaparak kararı kendilerinin verdiğini açıkladı.

O tarihten bugüne kadar maçın Türkiye’de oynanmasına yönelik irili ufaklı çağrılar yapıldı ancak hiçbiri karşılık bulmadı. Takımlar kazanana 65 milyon TL, kaybedene ise 43 milyon TL verilecek maç için geçtiğimiz gün Riyad’a gitti.

BAŞKANLAR TAVIR ALDI

20.45’te başlaması gereken maç öncesi Ali Koç, “Yurtta sulh, cihanda sulh” pankartının yetkililer tarafından kabul edilmediğini açıkladı ve duruma göre bakacaklarını söyledi. Bu açıklamadan sonra yapılan ilk açıklama saat 22.00’de geldi. Gün boyu ise tam bir bilgi kirliliği yaşandı.

Öğrenebildiğimiz kadarıyla Ali Koç, Dursun Özbek, Mehmet Büyükekşi ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Riyad’da bir otelin dördüncü katında saatler süren bir toplantı yaptılar. İki kulüp başkanının maça çıkmayı reddettiği bilgileri aktarıldı. Nitekim öyle de oldu, takımlar maça çıkmadı. Başkanlar da akşam saatlerinde otellerini terk ettiler ve oyuncularıyla birlikte Türkiye’ye döndüler. Suudi Arabistan tarafından da resmi bir açıklama gelmedi.

MUHALEFET SAHİPLENDİ, İKTİDAR SESSİZ KALDI

Maçın Suudi Arabistan gibi bir İslam ülkesinde Atatürk içerikli pankart ve tişört yüzünden iptal olması, konuya siyasi bir boyut da kazandırdı. Zaten Cumhuriyet’in 100. yılında Suudi Arabistan’da oynatıldığı için eleştirilerin hedefi olan maç hakkında paylaşımlar yapan CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, TİP ve Memleket Partisi liderleri maça çıkmama kararı alan takımlara destek gösterdi.

Gece yarısı İstanbul’a inecek iki takım için havaalanında karşılama çağrıları yapıldı, Ekrem İmamoğlu, karşılama için ek seferler koyulduğunu açıkladı. Beşiktaş Belediye Başkanı, Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nun bulunduğu sokağa Medine Müdafaası komutanı Fahreddin Paşa’nın adının verileceğini duyurdu. Mansur Yavaş da Suudi Arabistan Büyükelçiliği’nin bulunduğu sokağın bayrak ve Atatürk posterleriyle donatıldığını paylaştı. Hatta Hollanda'da son seçimlerden birinci sırada çıkan ırkçı lider Geert Wilders dahi konuyla ilgili "Atatürk-Suudi Arabistan: 10-0" şeklinde paylaşım yaptı. İktidar kanadından ise konuyla ilgili AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in “teşekkür” mesajı dışında henüz bir açıklama gelmedi.

YEDİK, İÇTİK, HESABI KİM ÖDEYECEK?

İki takıma ve maç için Riyad’da bulunan gazetecilere dönüş yolunda zorluklar çıkarıldığı haberleri gelmesi de eleştirilerin dozunu artırdı. TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi günlerini, hatta belki saatlerini sayıyordur koltuğundan alınmak için. Gece yarısı Erdoğan tarafından istifasının istendiği ve bulunduğu otelde fenalaştığı haberleri geldi. Giderayak günah keçisi mi ilan edilecek?

Zaten topun ağzında olduğu bilinen Büyükekşi, hakeme yumruklu saldırı olayından sonra görevinden alınsaydı ve bugün kulüplerin üzerinde uzlaştığı yeni bir TFF Başkanı görevde olsaydı, kulüp başkanları yine de maça çıkmamak için böyle bir irade gösterirler miydi? Yoksa yeni başkanın yüzü suyu hürmetine pankart ve tişörtlerden vazgeçip maça çıkarlar mıydı? Ya da maç Suudi Arabistan’da değil de ABD’de ya da herhangi bir Avrupa şehrinde oynansaydı yine böyle net duruş sergileyebilirler miydi? Maça çıkmama kararı aldıkları için kahraman ilan edilen kulüp başkanlarının Riyad’a gidene kadar hiç mi sorumluluğu yoktu?

Maçın iptal edilmesi, kamuoyunda zafer gibi karşılandı. Yabancı basında da geniş yer buldu. Suudilerin futbol piyasasını alt üst etmesinden rahatsız olanlar destek paylaşımları yaptı.

Süper Kupa maçı mutlaka uygun bir yerde uygun bir zamanda yine oynanır. Ama neresinden bakılsa elde kalan, insanların can güvenliğinin bile riskli hale geldiği bu fiyaskonun faturasını şimdi kim ödeyecek?

Tüm yazılarını göster