Messi şampuandan daha mı değerli?

Futbol önce seyircisini kaybetti. Maç öncesi bilet için kuyruklarda yatan, kendisine kartondan şapkalar yapan, stat önünde yediği köfte ekmeği dünyanın en lezizi yemeğine değişmeyecek olan renk gönüllüleri yavaş yavaş terk ettirildi mabetlerden.

Onur Salman salmanonur@gmail.com

Endüstriyel futbolun erişebileceği nokta konusunda yaptığınız tüm tahminleri bir yana bırakın. Çünkü bizim basit beynimiz işlerin nereye kadar varacağını tahmin edemez. Bunu Brezilya aktarmalı da olsa öğrenmiş olduk. Yani bu noktadan sonra adınız Messi olsa bile bir dondurmadan, şampuandan ya da bir bebek bezinden daha değerli olamaz! Neyse peşrevi kısa tutayım.

Brezilya’da Serie D’de mücadele eden Fluminense de Feira takımı, yerel bir süper market zinciri ile sponsorluk sözleşmesi imzaladı. Bu noktaya kadar herhangi bir sıkıntı yok değil mi? Ancak Vitoria ile oynadıkları maçta, bir de ne görelim. Formada üst kısımda ürünün adı, rakam ise o markette o ürünün satış fiyatı. Hatta küsuratı da yine formalara nakşedilmiş.

Söz konusu formalar ve "fiyatlar"

Artık kimse futbolun bir oyun olduğu konusunda ısrarcı olamaz. Futbol artık önlenemez yükselişi, çevresindeki dolaşan akıl almaz ekonomisi, siyasi propaganda gücü ile artık koskoca bir endüstridir. Manipülasyona açık, mali dolaşımı arttıkça kırmızı çizgilerini esneten, parayı verenin düdüğü çaldığı, biz romantiklerin bile tutunacak dalını bırakmayan bir ‘oyun’ haline geldi futbol.

ÖNCE TARAFTAR, SONRA STATLAR DEĞİŞTİ

Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. 1980’lerin büyüsü sanırım son gerçek demdi. 1990’larla değişim alttan alttan başladı. Futbol önce seyircisini kaybetti. Maç öncesi bilet için kuyruklarda yatan, kendisine kartondan şapkalar yapan, stat önünde yediği köfte ekmeği dünyanın en lezizi yemeğine değişmeyecek olan renk gönüllüleri yavaş yavaş terk ettirildi mabetlerden. Onlar sistemin kötü çocukları olacaklardı bir 10 yıl sonra. Sadece tribünde bağıran, kulübe mali destek sağla(ya)mayan, endüstriyel futbol sisteminin içinde kendisine yer bulma ihtimali olmayan taraftar, uyutula uyutula dışında kaldı statların. 1990’ların sonuyla birlikte müşteri taraftar dediğimiz modele geçildi.

Böyle olunca kulüplerin gelir kalemleri de baştan aşağıya değişti. Maç günü elde edilen, sadece bilet parası üzerine kurulu 1980’ler kulüp ekonomisi artık çöktü. Ürün satışını, global taraftar sayısını baz alan, televizyon gelirlerini buna harmanlayan modele geçiş yaptık. Yani artık ürünler üzerinden futbolu bir kıtadan diğerine satabilirsiniz. Çünkü futbol bunu kabul etmiştir.

BU SELİN ÖNÜNDE DURMAK ZOR

2000’lerle birlikte biz zannettik ki, rahatımız düşünülerek statlar yenilendi. Stadyumların yerlerini ‘Arena’lar aldı. Taraftarın girişi çıkışı rahat olur, içinde daha keyifli maç izler diye düşündü sandık büyüklerimiz. Aslında bu endüstriyel futbolun ilk adımı olan taraftarı değiştirmenin son adımıymış. Meğer yalnızca seçilen taraftarların Arena’sıymış onlar.

Bunca olan bitene karşın çocukluğumuz oyununu en az değişimle geri kazanabileceğimizi düşündük hep. Ama meğer bu canavarın aslında bitmek bilmeyen sürprizleri varmış. Sadece 30 yıl içindeki hızlı değişim gösterdi ki daha fazlasına daha çabuk gidecek bu sel. Önünde durmaya çalışan taraftarı önüne katıp sürüklemek için türlü ayak oyununu yapacak. Bakın artık iş taraftarı, kulübü falan geçti. Taraftarın adı kalmadı, bundan sonra belli ki futbolcunun da adı olmayacak. Kendimizi buna da hazırlayalım…

Tüm yazılarını göster