İmamoğlu’nu genel başkan seçmemişler, yapmışlar!

Şu “koskoca” CHP’de siyasi (ve maddi) menfaat beklentisi olmayan, sadece ve sadece “nesnel siyasi doğruları” olan birileri yok mudur? İl örgütleri, ilçe örgütleri, delegeler ve özellikle kadın örgütleri ve çok daha özellikle gençlik örgütleri!!!

Yavuz Halat yavuzhalatt@gmail.com

“Bu ve benzeri 200’e yakın toplantımız olmuştur, seçimden bu yana” diyor Ekrem İmamoğlu; kendi başkanlığında yapılan ve Grup Başkanı Özgür Özel, Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Milletvekili Engin Altay, Parti Meclisi Üyeleri Tekin Bingöl, Onursal Adıgüzel ve Bülent Tezcan’ın katıldığı online ama illegal toplantı için. Toplantıyı sıradan göstermeye çalışan cümleleri diğerleri de kuruyor, mesela Özgür Özel; "Arkadaşlarımızla istişare yaptık, bundan daha doğal bir şey yoktur". Mesela Engin Altay, “Bu tip toplantılar sürekli yapılıyor, normal”.

Söyledikleri sözler, virgülüne kadar internet sitelerinde, hatta görüntülü olarak YouTube’da yayınlanmamış olsa yani sadece böyle bir toplantının yapıldığı “sızdırılmış” olsa bu açıklamaları belki “yiyen” birileri olurdu. Ama her şey ayan beyan ortada iken herkesi “salak yerine koymak” hangi aklın ürünü?(1)

TOPLANTI NOTLARI

- Toplantının Başkanı Ekrem İmamoğlu. Toplantıyı açan, söz veren, soru soran, yönlendiren ve toparlayan. Diğer katılımcıların bu durumu kabullendiklerine bakılırsa bu ilk kez kurulan bir “ilişki biçimi” değil.(2) Yani İmamoğlu’nun “biraz özet yapmak gerekebilir. Birkaç hususta ilk planlamamızı yapmıştık aslında” dediği gibi bu toplantı bir devam toplantısı.

- Özgür Özel’in dediği gibi “istişare toplantısı” falan da değil, bu toplantı. Basbayağı bir “harekat merkezi” olarak çalıştırılmış özel bir ekip. Gündem belli, amaç belli, nasıl örgütleneceği ve ne iş yapacağı belli bir toplantı. Gündem ve amaç; Parti Meclis’ini olağanüstü toplantıya çağırmak –ki PM toplantısında ne yapılacağı da belirlenmiş olmalı- ve “görevden almalar sürecine dair bir hazırlık” yapmak –ki bu da sayısal gücü azaltacak hamleleri engellemek. Anlaşılan İmamoğlu’nun “kafasında” başka şeyler de var, ek yapıyor; “alternatif bir olağanüstü kurultay süreci olabilir mi olgunlaşabilir mi buna dair bir zemin var mı?

Toplantı katılımcıları, bunun için belirli sayıda imza toplamayı bir “iş” olarak önlerine koymuşlar ve bu “iş”i örgütlemeye girişmişler. Günaydın bilgi sunuyor, Bülent Tezcan metin hazırlıyor, toplantıdakilerin hepsi (İmamoğlu hariç) imza topluyor. Metin internetten yani mail yoluyla gönderilmiyor (neden acaba), zarf içinde gönderiliyor (mesela Selin Hanım’a), arabayla yollara düşüp Çanakkale’ye, Burhaniye’ye, Bodrum’a gidiliyor, sırf imza almak için!! Anlaşıldığı üzere en cevvali yani örgütçüsü Gökhan Günaydın.

- “Normal olan ve istişare yapılan” bu toplantıda taktikler ve karşı taktikler de planlanıyor. Yeterli imzaya ulaşılıp PM toplantısı yapılabilirse Genel Başkanın bu toplantıya katılmama “hakkı” varmış. Böyle bir durumda ne yapmak lazımmış? “Evet, Genel Başkan bunu 2010’da yaptığı için 2023’te bunu hatırlayacaktır. Ancak Parti Meclisi’nin 16 üyesinin çağrısına gelmeyen Genel Başkan’ın hemen ertesi gün ya da birkaç gün içerisinde 33 üyenin de çağrısıyla yapılan bir PM toplantısına gelmemesi onu siyaseten hani belli bir noktaya koyar.” diyor cevval Günaydın!

Daha fazla uzatılabilir elbette “toplantı notları”. Ancak bu kadar yeterlidir sanırım, bu toplantının bir istişare (karşılıklı görüş alışverişi) toplantısı olmadığı, tam tersine amaç birliği edinmiş bir örgütsel faaliyet olduğu açık ve kesindir.

Bu toplantının “etik” olup olmaması değil sorun (her ne kadar Kılıçdaroğlu öyle söyledi ama), asıl bu katılımcıların “yaptıkları işi” savunacak kadar cesur, samimi ve dürüst olmamasıdır. Bu, genlerine işlemiş bir siyaset yapma tarzıdır ve ne yazık ki bu ülkede siyaset sahnesindeki insanlarda bolca görülür.

İMAMOĞLU’NU GB YAPMIŞLAR

Toplantının yönetilişinden, katılımcıların üslubundan ve kurulan ilişki biçiminden rahatlıkla çıkarılacak sonuç; Ekrem İmamoğlu’nun “önderliği”nin kabul edilmiş olmasıdır. Yani CHP’nin “elitleri”, İmamoğlu’nu Genel Başkanları olarak kabul etmişler.

İmamoğlu’nun neden GB olmak istediği zaten belli! Üstelik siyasi yasaklı olmayacak olsa bile tekrar seçilemeyecek çünkü İstanbul seçmeni onu başarılı olarak görmüyor. Sekiz ay sonra iktidar olmanın nimetlerini dağıtamayan sıradan bir partili olacak. (Parti konulu 200 toplantı yapmak bayağı bir zaman ve emek, belediye hizmetlerinden ayrı tutulmuş).

İlginç elbette! Siyasetin “erbabı” olmuş bunca şahıs (Engin Altay 7 dönem, Özgür Özel, Tekin Bingöl, Bülent Tezcan 5 dönem, v.s), daha dünkü çocuk sayılabilecek İmamoğlu’nu GB kabul edivermişler. İmamoğlu parti teşkilatından değil, ailesi de CHP’li değil, hatta ve hatta sosyal-demokrat bile sayılması zorlama olur. İnsana sormazlar mı, “siz bunca ayakkabıyı Meclis koridorlarında boşuna mı eskittiniz” diye.

Neden İmamoğlu, başka isim mi kalmadı partide GB olabilecek? Hangi CHP’li GB olmak istemez, siyasi iddiası tavan yapmış onlarca, yüzlerce siyasi figür var. BB’lerden olacaksa ondan var, mesela Tunç Soyer’in nesi eksik?

Spekülasyon olacağını kabul ederek, bu soruya verilecek iki yanıt var sadece! Ya ısmarlanmış bir isimdir ya da akçeli işlerin başında duruyor olmasıdır!

SİYASİ BEKLENTİ; BEKLERİM, BEKLERSİN, BEKLERLER…

Şu “koskoca” CHP’de siyasi menfaat beklentisi olmayan, sadece ve sadece “nesnel siyasi doğruları” olan birileri yok mudur? Toplantıya katılma “şansını” yakalayamamış bütün CHP’liler, özellikle de yönetici kadrolar, mutlaka en ince ayrıntısına kadar dinlemiş/okumuşlardır, söylenenleri. Ve “salak” değiller ya ne “döndüğünü” de anlamışlardır. Peki ya tepkileri? Koskoca CHP örgütlerinden ne tepki geldi? İl örgütleri, ilçe örgütleri, delegeler ve özellikle kadın örgütleri ve çok daha özellikle gençlik örgütleri!!!

“Bizim irademiz yerine elitlerin iradesini nasıl geçirirsiniz”, “yaptınız bari açıktan savunun ve adayız deyin”, “adı geçen diğerleri (Veli Ağbaba, Selin Hanım v.s.), siz neden sesinizi çıkarmıyorsunuz”, “benim imzamı neden istemediniz” v.s. v.s. v.s. v.s.

Neden makul mantıklı, siyasi hesabı ve beklentisi olmayan bir tepki geliştirilmez? Spekülasyon olacağını kabul ederek, bu soruya da verilecek iki yanıt var sadece! Ya her şeyi makul gören bir yılgınlık ya da olası başarıda siyasi menfaat beklentisi.

YA KILIÇDAROĞLU VE HAVARİLERİ

Hiç kuşku yok ki Bay Kemal de bu duruma “hareketsiz” kalmamıştır/kalmayacaktır. Üstelik o saf, dürüst ve samimi görüntüsü, Ümit Özdağ pazarlığı ile tamamen ortadan kalktığına göre neler yapabileceğini artık rahatlıkla tahmin edebiliriz? İktidar olabilmek için “yılanla bile yatağa girebiliyorsa”, iktidarını korumak için neleri yapabileceği, spekülasyona gerek kalmayacak kadar açık olsa gerek.

Son söz; Carthago delenda est(3)

Kartaca Yıkılmalıdır!

(1) Bu soru işareti, açıklamanın saçmalığına ilişkin bir vurgu taşıdığı gibi aynı zamanda bir kişi arayışına da bir vurgudur. Çünkü “sızdırma” öğrenildikten sonra bu toplantıya katılan şahıslar mutlaka kendi aralarında bir “trafik” çevirmiş olmalılar; “şimdi ne diyeceğiz” diye. Orada bir sivri akıllı, ortak açıklamayı “yazmış” olmalı.

(2) Bu arada tespit etmek gerekir ki “sızırılması”ndan bizzat İmamoğlu sorumlu. Çünkü organize eden o olduğuna göre (ya da görevlilerinden biri) katılımcıları da o belirlemiş. Toplantı sırasında ikide bir “Şu katılımcı kim acaba?” diye sorması da bir garip!

(3) Romalı senatör Marcus Porcius Cato’nun lâfı bu. Bütün söylevlerini bu sözle bitirirmiş. Her neden bahsederse bahsetsin, lâfı mutlaka “Kartaca yıkılmalıdır”la bağlarmış. İlginç ama, Roma Kartaca'ya savaş açtığında da hala hayattaymış.

Tüm yazılarını göster