Afrika’da Fransa için güneş batıyor
Fransa’nın Afrika’daki çıkarlarını koruyabilmesi her geçen yıl güçleşiyor. Élysée ve Quai d'Orsay’ın “Afrika bunalımı” büyüyor. Ve muhalefet Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un tamamen çuvalladığını düşünüyor. Kaçınılmaz olarak Fransa için güneş batıyor.
Fransa, Muammer Kaddafi’nin Afrika’yı birleştirme planlarını Fransız hegemonyasının sonu olarak gördüğü için 2011’deki türbülansı fırsat bilip Libya’ya ilk bombayı atan güç payesini kimseye kaptırmamıştı. NATO’nun Libya müdahalesi Sahra altındaki cihatçı cini şişeden çıkarttı. İslamcı örgütler yayılırken Fransa bu kez "terörle mücadele" adı altında ‘Fransız Afrikası’na vazgeçilmezliğini gösteriyordu! Ya da varlığını dayatıyordu!
Son 30 yılda Afrika’daki asker sayısını 13 binden 5 bine düşürse de halihazırda Cibuti, Fildişi Sahili, Gabon ve Senegal'de kalıcı üslerle hegemonyayı sürdürüyordu. Bu üsler hala Fransa’ya askeri mobilizasyon yeteneği sağlıyor. 2013’te Serval Operasyonu ile Mali’de başlayan askeri hareketlilik 2014'ten itibaren Barhane Operasyonu ile Moritanya, Nijer, Burkina Faso ve Çad’ı içine aldı. Fakat radikal İslamcı yayılma geriletilemeyince Fransız varlığının kerameti sorgulanır oldu. 2020’de Mali’de, 2022’de Burkina Faso’da gerçekleşen darbelerin ardından cuntacıların Fransa’yı kapı dışı etmesi terörle mücadeledeki hezimetin de sonucuydu. Tabii darbecilerin meşruiyet kazanmak için Fransız karşıtlığını kullandığına dair yakınmaları da görebilirsiniz.
Mali ve Burkina Faso’daki çekilmenin ardından Nijer sadece Fransa değil diğer Batılı güçler için de yeni bir merkeze dönüştü. ABD en büyük SİHA üslerinden birini buraya kurdu. Başkent Niamey’deki 101 Hava Üssü’ne ABD ve Fransız askerleri yerleşti. ABD’nin Cibuti'deki daimi üssünden sonra Afrika'daki en büyük üssü olan Agadez yakınlarındaki Nijer 201, Amerikan İHA ve SİHA filosuna ev sahipliği yapıyor. Bu üs Sahel’deki tüm askeri operasyonların gözü sayılıyor. AB de Nijer ordusuna yönelik eğitim programları yürütüyor. Nijer insani yardım operasyonlarında da merkeze alındı. Birkaç yılda Batı’nın en sadık müttefiki oluverdi. 27 Temmuz’da askeri darbeyle Nijer de kaybedildi.
***
Fransız medyasının darbeye maruz kalan seçilmiş Devlet Başkanı Muhammed Bazum'u “Fransa için değerli bir varlık” diye nitelemesi yönetime bakışı ve Paris için kaybın önemini vurguluyor. Afrika uzmanı gazeteci Vincent Hugeux şunu söylüyor: "Sahel'deki en sadık müttefiki kaybederek kendimizi tamamen kelleşmiş buluyoruz. Fransa sağlam, sadık ve güvenilir bir müttefikini kaybediyor."
Peki boşluğu kim dolduruyor? Mali ve Burkina Faso’daki darbeler Rusya’ya yaramıştı. Fransızlar Mali’den çekilirken boşalan üslere Rus özel savaş aparatı Wagner yerleşmişti. Nijer’de cuntayı destekleyen göstericilerin Rusya bayrağını dalgalandırması rüzgârın kimden yana estiğini gösteriyor. Darbeler ve gösterilerin arkasında Rusya’nın olup olmadığına dair spekülasyonlar yayılsa da somut veriler henüz ortaya çıkmadı.
Burkina Faso’dan sonra aynı senaryonun Nijer’de tekrarlanabileceğine dair işaretler vardı. Fransız askerlerinin kapı dışı edilmesinden etkilenen anti-sömürgeci ve anti-emperyalist sivil örgütler Ağustos 2022’de M62 çatısı altında birleşip Fransa’yı hedef alan kampanyalar başlatmıştı. Tam adı "Ulusun Onuru ve Egemenliğini Korumak için Kutsal Birlik." M62, Eylül 2022’de Niamey’de düzenlenen gösteride "Barhane dışarı", "Kahrolsun Fransa" ve "Çok yaşa Putin ve Rusya" sloganlarıyla dikkat çekmişti. Gösteriler olası bir darbenin popüler olabileceğinin habercisiydi.
Geçen hafta başkent Niamey’de Fransız Büyükelçiliği’ni hedef alan gösteriyi M62 organize etti. Göstericilerin iki talebi vardı: Fransız askerleri ve Fransız elçisinin defolup gitmesi. Burkina Faso’da da sivil örgütler 19’uncu yüzyılda Fransız işgaline karşı direnen büyük savaşçının anısına M30 "Naaba Wobgo" adıyla örgütlenmişti. Onlar da Vagadugu’da Fransız elçiliğine yürürken Rus bayrağını açmıştı. Burkina Faso’da birkaç kez cihatçılara silah taşıdıkları suçlamasıyla Fransız askeri konvoyunun önü kalabalıklar tarafından kesilmişti. Mali’de darbeciler Wagner’i davet ederken Burkina Faso’da darbeci lider İbrahim Traoré daha ilk bildirisinde terörizmle mücadelede güvenilir ortak olarak Rusya’yı işaret etmişti. Burkina Faso’daki darbeyi "Sömürgecilikten arınmada yeni dönem" diye selamlayan Wagner’in kurucusu Evgeni Prigojin’in Nijer darbesini bağımsızlığa kavuşma olarak nitelemesi boşuna değil. Putin sömürgeciliğin lanet mirasını ve Batılı güçlerin başarısızlıklarını kendi nüfuz savaşı için kullanıyor. Bu konuda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la aynı yolun yolcusu.
***
Batılılar askerlerini bölgeden çekmeleri halinde cihatçı örgütlerin yayılacağı korkusunu canlı tutuyor. Fakat yerelde insanlar 9 Kasım 2022’de resmen sona eren Barhane Harekâtı’nı gerçek anlamda terörle mücadele çabası olarak görmüyor. Ciddi bir inanç aşınması var. Nijer’deki darbenin lideri General Ömer Tşiani teröristlerin yerini tespit ettiklerinde Bazum’un operasyonu "Fransızlara sorun" diyerek engellediğini öne sürdü. Bölgede artık gösterilere de yansıyan kanaat şu: Eğer bir dış güçle askeri iş birliği yapılacaksa bu ülke Rusya olmalı. Haliyle bu gidişatta Rus etkisinden dolaylı olarak söz edilebilir. Darbeye karşı çıkanlar ise bir emperyal gücü kovup ötekine sarılmanın mantığını sorguluyor.
Henüz darbenin nereye varacağı belirsiz. Afrika Birliği anayasal düzene dönülmesi için cuntaya 15 gün süre verdi. Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) da 30 Temmuz’da Bazum'un görevine döndürülmesi için 1 hafta süre tanıdı. Bu müdahale tehdidi anlamına geliyor. Geçmişte Fildişi Sahili, Liberya, Gine Bissau ve Mali'de barış gücü olarak konuşlanmış olan ECOWAS’ın iktidar değişimi için askeri müdahalesine tek örnek Gambiya. ECOWAS güçleri 2017'de Gambiya'da seçimin sonuçlarını tanımayan Yahya Jammeh'i zorla indirmişti. Nijer’de de ECOWAS’tan müdahale gelir mi sorusu hala yanıt arıyor. Batılı ülkelerin vatandaşlarını tahliye operasyonuna girişmesi askeri müdahale ihtimalinin daha fazla konuşulmasına neden oluyor.
Cunta, Dışişleri Bakanı Hasumi Massaudu'nun, Fransa'ya, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı bombalama yetkisi verdiğini öne sürdü. Mali ve Burkina Faso, Nijer’e yapılacak müdahaleyi kendileri için savaş ilanı sayacaklarını duyurdu. Darbeciler darbecilerle dayanışıyor. Herhangi bir Batılı müdahalenin yeni bir sömürgeleştirme hamlesi olarak algılanacağına dair kaygılar da paylaşılıyor. Nijerya-Nijer bağlantılı doğalgaz hattı projesinin kumlara gömülmesi endişesi yaşayan Cezayir gibi ECOWAS üyesi olmayan bazı ülkeler de askeri müdahaleye karşı.
***
Afrika’da giderek gerileyen Fransa bu gidişatla eski sömürgelerini hepten kaybeder mi? Fransa’nın Afrika ile ticareti geriliyor. Askeri varlığı zayıflıyor. Kıtada giderek yayılan Çin, Fransa’yı 10’a katlayan büyük işler çeviriyor. Çin’in sadece Nijer’deki doğrudan yatırımları 2020 sonu itibariyle 2.68 milyar dolardı. Sürekli artıyor. PetroChina 2008’de Agadem petrol sahasına girmiş, Soraz rafinerisini yüzde 60 hisse karşılığı inşa etmiş, ardından Agadem ile Beninese Limanı arasındaki 2 bin km’lik boru hattı projesini üstlenmişti. Bu yatırımların değeri 4 milyar doları buluyor. Çin’in enerji devi Sinopec de geçen mayısta Nijer’le petrol ve gaz alanında iş birliği için anlaşma yaptı. Çin’in ulusal nükleer şirketi CNNC 2007’de Azelik uranyum madeni için hükümetle el sıkıştı. Çin bu ortaklıkları kredi açarak yapıyor. Batılılar bunu ‘borç tuzağı’ olarak okuyor. Çinlilerin reddettiği bir tanımlama.
Beri tarafta Putin’in Rusya’sı, Afrika’nın sömürgeciliğe karşı mücadelesini yardım, hibe ve eğitim kanallarıyla destekleyip silah temin eden SSCB’nin ayak izlerinden gidiyor. Geçen hafta St. Petersburg’da düzenlenen ikinci Afrika-Rusya Zirvesi, Moskova’nın kararlılığını güçlendirdi. Orta Afrika, Libya, Sudan, Mozambik, Mali ve Madagaskar’da çalışan Wagner’in el sıkıştığı hükümetlerin sayısı artabilir.
Afrika genelinde üs sayısını 29'a çıkaran ABD hem Çin hem Rusya ile kapışıyor. Almanya gibi ülkelerin de etkinliği artıyor. Tabii yeni Afrika fatihleri arasında Türkiye de var. Tutunmaya çalışan İngiltere’yi saymazsak bu tabloda gerileyen tek ülke Fransa. Nijer'de statükonun değişmesi ilk etapta uranyumda ortaklığı gündeme getiriyor. Dünyanın yedinci büyük uranyum üreticisi olan Nijer 53 yıldır Fransa’yı besliyor. Fransız devletine ait Orano (eski Areva) şirketi Arlit yakınlarındaki uranyum madenlerini işletiyor. 18 nükleer santral ve 56 reaktöre sahip olan Fransa’nın uranyum ithalatının yüzde 10’u Nijer kaynaklı. Bu oranı yüzde 20’ye çıkaran kaynaklar da var. Nijer’in Avrupa’nın ithalatındaki payı ise yüzde 25. Avrupa Komisyonu kısa vadeli tedarik risklerini azaltmak için yeterli uranyum stokuna sahip olduklarını duyurdu. Fransa “Üç yıllık stokumuz var” diyor. Fransa Nijer’deki kaybını en büyük iki tedarikçisi Kazakistan ve Avustralya ile kapatabilir. Öte tarafta uranyum zengini Kanada da var. Fakat Fransa her halükârda imtiyazlı ve ucuz bir kaynaktan olacak. Sömürgeciliğin ekonomik, mali ve kültürel tezahürleri sorgulanıyor. Bu minvalde mali istikrarı teminen eski sömürge ülkelerinin döviz rezervlerinin yüzde 50’sini Fransa Hazinesi’nde tutulmasını şart koşan CFA Frangı (Afrika Finans Topluluğu Frangı) uzun zamandır tartışma konusu. Macron birkaç yıl önce "Ekonomisine güvenen kendi kararıyla ayrılır" anlamına gelen bir rest çekmişti. Farklı platformlar, toplantılar ve konferanslarda CFA bölgesinde reforma gidilmesi, ECOWAS’ın 15 üyesi arasında ortak para birimi olarak ECO’ya geçilmesi ya da ulusal para birimlerine ağırlık verilmesi yönünde alternatifler konuşuluyor. Fakat Fransa’nın eski sömürge bölgeleriyle ilişkisini tanımlayan CFA Frangını tarihe gömecek siyasi ve ekonomik olgunluk henüz oluşabilmiş değil. Yine de Fransa’nın Afrika’daki çıkarlarını koruyabilmesi her geçen yıl güçleşiyor. Élysée ve Quai d'Orsay’ın “Afrika bunalımı” büyüyor. Ve muhalefet Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un tamamen çuvalladığını düşünüyor. Kaçınılmaz olarak Fransa için güneş batıyor. Ne yapsa ne etse parlak günlere dönmesi imkânsız. İlişkilerine format atmak zorunda.
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
Soykırımdan ‘yeni düzen’ sanrısına: Aksa Tufanı’nın çıktıları 07 Ekim 2024
İran vurdu, sıra İsrail’de: Cehennemin kapıları açılıyor mu? 03 Ekim 2024
Nasrallah’tan sonra… 30 Eylül 2024
Cepheler birbirine geçerken… 26 Eylül 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI