ABD'deki olaylarda 'savaş ruhu' hakim

Hangi kanalı, hangi “analiz uzmanını” dinlersem dinleyeyim öncelikle bu sürüp giden savaş ruhunu gözden kaçırdıklarını düşünüyorum. Ve meseleyi büyük bir acelecilikle Trump’a nihayet Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti arasında sürüp giden seçim savaşlarına bağlıyorlar. Oysa savaş ruhundan bahsedilmiyor. Aynı ruh Vietnam savaşı tartışmalarında da sürüp gidiyordu. Aynı ruhu Irak savaşı sırasında da görmek mümkündü.

Google Haberlere Abone ol

Bolkar Özkan*

Yine kısırdöngü tartışmalarla, yeniden devlet demokrasilerinin kavramlarıyla “analiz edilmeye” çalışılan toplumsal bir vaka ile karşı karşıyayız. Birleşik Devletlerdeki seçimi müteakip dün pek de enteresan sayılmayacak olaylar yaşandı. Georgia eyaletindeki senato seçimleri için seçimin tarafları meydanlara indi ve önemli demeçler verdi. Devamında Trump’ın “caddelere inme” davetiyle patlak veren olaylarda senato binası Trump taraftarları tarafından kısa süreyle işgal edildi. Bunun üzerine medyada o “çok yoğun”, “çok derinlikli” tartışmalar/analizler yapılmaya başlandı. Şimdi ben de hazırsanız “çok derin” şeyler söylemek, yazmak istiyorum.

Göstericilerle/eylemcilerle başlayalım. Ülkenin çeşitli yerlerinden gelen bu kişiler Trump’ın seçim bayraklarını taşıyorlardı. Bu bayrakların yanı sıra çoğunlukla Konfederasyon bayrakları ve Nazi sembolleri taşıyanlar da vardı. Konfederasyon bayrağı dediğimiz bayrak, Rebel Flag olarak da bilinen ve Amerikan İç Savaşında (1861-1865) güney tarafını (Dixieland) simgeleyen bayraklardır. Çoğunlukla ırkçılık ve köleciliğin de simgesi olarak tanınan bu bayrak bu yönüyle eylemlere tarihsel bir derinlik de kazandırdı. (Mississippi eyaletinin de bayrağında yakın zamana kadar yer alıyordu, Haziran 2020’de yapılan oylamalarda yeni bayrak üzerinde uzlaşıldı.)

Bu bayrağın eylemlerde yer alması neden dikkatimizi çekti? Açıkçası gösterileri izlerken daha doğrusu olayları takip etmek için dün gece bilgisayarıma yönelirken bu olaylarda bu bayrağı göreceğimden emindim. Şaşırtıcı olmayan bir biçimde ilk karşılaştığım da bu bayrak oldu. Hemen aklıma Waylon Jennings ve Johnny Cash’in şarkıları geldi. Bu iki şarkı konfederasyon ordularının komutanlarından biri olan ve hâlâ güney eyaletleri diye tabir edilen eyaletlerde saygı duyulan Robert E. Lee hakkında (George Floyd eylemlerinde de güney eyaletlerde bulunan Robert E. Lee heykelleri tahrip edilirken birçok Robert E. Lee hayranı tepki göstermişti ve tartışmalar yaşanmıştı). Şarkılarımıza dönelim; Waylon’ın şarkısı şu sözlerle bitiyor: Yüzyıl geçti üzerinden ve etrafa bakındığımda/bir zamanlar savaş meydanı olan bu büyük şehri görüyorum/Artık savaşmayacağımızı sandım Lee teslim olduğunda/Ancak Lee’nin hayaleti hâlâ savaştığımızı görüyor. (1) Biz demiyoruz, 90’larda çıkardığı şarkıda Waylon diyor savaşın sürdüğünü. Johnny Cash ise kendi şarkısına (God Bless Robert E. Lee) girişmeden önce şarkının güney ya da kuzeyle ilgisi olmadığını, “kardeşi kardeşe kırdıran savaşla” ilgili olduğunu, Lee’nin teslim olması ve savaşı sürdürmemek için “çaba sarf etmesi” ile ilgili olduğunu söylüyor. Bu şarkılardan neden bahsettik? Sadece göstericiler bu bayrakları taşırken içlerinde savaş duygularını taşıdıklarından şüphe edemiyorum. Hangi kanalı, hangi “analiz uzmanını” dinlersem dinleyeyim öncelikle bu sürüp giden savaş ruhunu gözden kaçırdıklarını düşünüyorum. Ve meseleyi büyük bir acelecilikle Trump’a nihayet Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti arasında sürüp giden seçim savaşlarına bağladıklarını düşünüyorum. Oysa savaş ruhundan bahsedilmiyor. Aynı ruh Vietnam savaşı tartışmalarında da sürüp gidiyordu. Aynı ruhu Irak savaşı sırasında da görmek mümkündü. Bugün Birleşik Devletler tarihinin neresine bakarsak bakalım karşılaşabileceğimiz her tartışmada bu savaş ruhunu gözlemleyebiliyoruz. Basitçe kuzey-güney savaşına ilişkin değildir bu ruh, devletin üzerine kurulu olduğu savaşın ruhudur bu ruh. Bir ülkenin güney eyaletlerinde bir iç savaşta komutan sıfatıyla yer almış ve yenilmiş birinin heykellerinin varlığını sürdürdüğünü düşünelim. Bu sebeple Waylon, Lee’nin hayaletinin savaşın sürüp gittiğini gördüğünü söylerken haksız değildi. Göstericiler ellerinde konfederasyon bayrakları taşırken gördüğümüz de alakasız bir görüntü değildi ya da bir göstericinin alakasız bir tercihi değildi bu bayrağı taşımak.

Bu savaş sürüp gidiyor derken de niyetimiz savaşın değiştirebileceğini düşündüğümüz biçimlerine, şekillerine işaret etmektedir. Biz bu türden eylemleri Trump’a ya da Cumhuriyetçi Parti’ye vs. bağladığımızda bu savaş ruhunu da görmezden gelmiş oluruz. Toplumsal yozlaşmayı; savaşın, Yaşar Kemal’in ifadesiyle insan-kırım ve doğa-kırım yönünü gözden kaçırmış oluruz. İnsan-kırım başlı başına bir ırkı ya da bir grubu vs. yok etmek anlamına gelmez, toplumsal barışı, bizim demokratik toplumlarda gözlemleyebileceğimiz bir arada yaşama arzusunu yok etmek anlamına da gelir. Doğa-kırımsa Ocak 2021’de Ankara’nın 15 derece olması… Ben bütün bu kırımlara savaş adını vermekte aceleciyim.

Takip ettiğim, karşılaştığım yorumlar işte bu yönü atladılar bana kalırsa ve olayı Trump’a, Cumhuriyetçi Parti’ye vs. bağlayarak bir kısır döngüye soktular kendilerini ve bizleri. Dün gerçekleşen olayların bir sonraki seçimde daha büyük ve daha güçlü otoriterleşme hareketiyle kuşatmak üzere başkan yardımcısı Pence’i yetiştirdiğini ve Mike Pence’in bir sonraki seçimde aday olacağını ve korkunç bir ABD Başkanı olacağını öngörüyorum. Seçim zamanı geldiğinde Pence aday olmazsa bana dönüp; e hani aday/başkan olacaktı, diyecek olanlara şimdiden cevaplarını veriyorum, ben Pence aday olur ya da olmaz üzerine bahse girmedim, toplumu kuşatan savaş ruhunun Amerikan toplumunda daha da derinleştiğini söyledim. Kaldı ki seçim de savaş ortamında toplumsal bir kavram olmaktan çıkmıştır ve zaten bir toplum kavramı olan demokrasiyle ilişkili olmamıştır. O savaş ruhunun icadıdır ve savaş ruhuna eklemlenen kırımlardan bir diğeri olan (biz ekleyelim) demokrasi-kırımına ilişkindir. Tek bir seçim hakkımız vardır, biz bir arada yaşama arzusu olanların: Amerika’nın devrimci ozanlarından Pete Seeger’ın Which Side Are You On (Hangi Taraftansın?) şarkısında sorduğu gibi artık tek bir seçim vardır: Hep beraber demokratik bir toplumu, barışı mı inşa edeceğiz, yoksa her geçen gün savaşı derinleştirip; daha fazla insan-kırımına, doğa-kırımına, demokrasi-kırımına sebebiyet mi vereceğiz? Hangi taraftanız?

 

(1) Waylon Jennings – The Ghost of Robert E. Lee:

It’s been one hundred years and as I look around

I see a mighty city where there once was a battle ground.

I thought when Lee surrounded we would fight no more,

but the ghost of Lee can still see us fight the civil war.

*Avukat