73'üncü Berlin Film Festivali’nden geriye kalanlar

Festivaller artık film izlemekten çok, insanların bir araya gelip konuştuğu, bilgi paylaştığı yerler haline geldi. Bir yandan film izlerken bir yandan sinema dünyasında neler olduğunu öğrenmek mümkün.

Google Haberlere Abone ol

Ahmet Boyacıoğlu

Bugün 73'üncü Berlin Film Festivali sırasında aldığım kısa notları sizinle paylaşmak istiyorum.

Havaalanından başlayalım. Yapımı yıllarca süren ve bir türlü bitirilemeyen Berlin Brandenburg Willy Brandt Havaalanı, kente uzaklığı, anlamsız derecede büyük olması, 20–25 dakika tutan yürüme mesafeleri ile oldukça insanlık dışı bir mekan ve biraz İstanbul’un yeni havaalanına benziyor. İstanbul'daki gibi dükkanların yarısı boş. Eski havaalanı küçüktü ama sevimli bir mekandı. Bu büyüme hırsı ne kadar tuhaf bir şey.

İzlediğim filmlerdeki çocuk oyuncular üzerine de birkaç cümle yazmak gerekli. "Totem", "Limbo", "Geçmiş Hayatlar", "Öğretmen Odası" ve "20.000 Cins Arı" gibi filmlerdeki çocuk oyuncuların performansı olağanüstüydü. Özellikle "Öğretmen Odası"nın büyük bölümü 12-13 yaşındaki çocukların eğitim gördüğü bir sınıfta geçiyordu ve oyunculuk hiç aksamıyordu. "20.000 Cins Arı"nın başrol oyuncusu da zaten jüri tarafından En İyi Oyuncu Ödülü’ne layık görüldü. Bu filmleri izlerken hep bizim filmlerimizdeki çocuk oyuncuları düşündüm. Genelde eş, dost, akraba çocukları oynatıldığı için bizde ne yazık ki iyi sonuçlar alınamıyor.

.

Bu yıl Berlin Film Festivali sırasında birçok konuda ünlü isimlerin katıldığı protesto gösterileri yaşandı. Özellikle yarışma filmlerinin gösterildiği, festivalin merkezi kabul edilebilecek Berlinale Palast’ın önündeki kırmızı halıda film galalarından çok protesto gösterisi yapılmış olabilir. Berlin Film Festivali İdari Yönetmeni Mariette Rissenbeek de bu gösterilerin içinde yer aldı. Sürekli ön planda, kameraların karşısındaydı, herhalde yakında politikaya atılacak. Ukrayna hakkında yazacağımı yazdım, bugün biraz İran’dan söz edelim. Festival ile birlikte düzenlenen Avrupa Film Pazarı'nda bu yıl Rusya ve İran’ın stant açması yasaklanmış ve yeni kurulan İran Bağımsız Sinemacılar Derneği’ne stant yeri verilmiş. Herhalde ücret alınmamıştır. Avrupa’da sürgünde yaşayan İranlı kadın oyuncular, jüri başkanı Kristen Stewart ve Mariette Rissenbeek de kırmızı halı üzerinde "Kadın, Hayat, Özgürlük" sloganıyla boy gösterdiler. Mollalar 1979’dan beri İran’da iktidarda. Bu süre içinde birçok insan öldürüldü, hapse atıldı, Almanya’dan da çok büyük bir tepki gelmedi. Hatta Alman şirketlerinin başka ülkelerdeki şirketleri kullanarak Amerikan ambargosunu deldiği ve İran’a mal sattığı söylentileri yayıldı. Şimdi 2023 yılında bu kırmızı halı gösterileri ne anlama geliyor? "Daha önceleri nerelerdeydiniz?" diye şarkı var. Kadınların hayatı daha önce değersiz miydi?

.

Berlin Film Festivali’nin ana sponsorları bu yıl Uber, Armani ve Alman televizyon kanalı ZDF idi. Ana sponsorluk büyük paraların döndüğü bir konu. Parayı bastıran ve gerekli koşulları yerine getiren şirketler festivalin görünürlüğünden yararlanıyor ve kendi reklamlarını yapıyorlar. Buraya kadar söylenecek bir şey yok. 'Parayı veren düdüğü çalar' diye atasözü var. Biraz komplo teorisi gibi olacak ama benim izlediğim iki filmde de Uber çok belirgin olarak görünüyordu. "Manodrome" adlı ABD filminde başrol oyuncusu Uber kullanıyordu. "Geçmiş Hayatlar" filminde ise son sahnede havaalanına gidecek eski sevgiliyi almak için Uber geliyor, uzun vedalaşma sırasında görüntüde kalıyordu. Bir rastlantı mı? Umarım öyledir. Yoksa öküzün altında buzağı arayanlar için kaçırılmaz bir fırsata dönüşür.

Son on yıl içinde dünyada birçok şey değişti. Festivaller de artık eskisi gibi değil. Eskiden bir filmin DVD’sine ulaşmak çok kolay değildi. Şimdi filmlerin linkleri havada uçuşuyor. Öyle ki Berlin, Cannes ve Venedik gibi büyük festivallerin resmi bölümlerine seçilen filmleri bazen festivalden önce izleme imkanı var. Bu nedenle artık festivaller film izlemekten çok, insanların bir araya gelip konuştuğu, bilgi paylaştığı, biraz da dedikodu yaptığı ortamlar haline geldi. Film yapımcıları, yönetmenler, oyuncular, sanat yönetmenleri, festival programcıları, sinema yazarları, film enstitüsü yöneticileri, filmlerin tanıtım ve dağıtımı ile ilgili kişilerden oluşan binlerce kişinin on günlüğüne aynı ortamı paylaştığını düşünün. Bir yandan film izlerken, diğer yandan da sinema dünyasında neler olduğunu öğrenmek mümkün. Nuri Bilge Ceylan ve Aki Kaurismäki’nin son filmlerinin şimdiden Cannes Film Festivali’ne seçildiği dedikodusu ortalıkta dolaşıyordu. Haberiniz olsun...