7. Yargı Paketi: Günü kurtarmak

AYM'nin kararı doğrultusunda itiraz mercinin inceleme yetkisini arttırmak yerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını "istinafa" tabi kılan bir maddeyle değiştirmek gerektiği açıktır.

Google Haberlere Abone ol

Utku Can Akyol*

Yedinci Yargı Paketi olarak anılan, "Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"nin kabine toplantısında yapılacak sunumun ardından meclise gönderilmesi bekleniyor. Hukuk ve basın kamuoyunda dolaşmaya başlayan ve Kanunlar Genel Müdürlüğü'nün taslaklarına benzer biçimde görünen 94 sayfalık taslakta birçok düzenleme mevcut. 

Taslakta gerekçeler "Sentetik katinon ve türevleri, sentetik opioid ve türevleri ile amfetamin ve türevlerinin imal ve ticareti suçuna ilişkin cezalar yarı oranında artırılarak ailenin, gençliğin ve toplumun korunması", "Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullananlar ile bu amaçla uyuşturucu madde satın alan, kabul eden veya bulunduranlar hakkında uygulanacak tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri sürecinin daha etkin işletilebilmesi", "düzensiz göçle etkin mücadele edilebilmesi amacıyla ceza artırımı ve müsadereye ilişkin hükümler getirilmesi", "Anayasa Mahkemesinin iptal kararları doğrultusunda Ceza Muhakemesi Kanununun 193, 231 ve 308/A maddelerinde düzenlemeler yapılması", "Adil yargılanma hakkının güçlendirilebilmesi amacıyla hukuk ve ceza yargılamasında istinaf ve temyiz kanun yollarına başvuru süreleri yeknesak hale getirilmesi ve tüm sürelerin başlangıcı kararın tebliğine bağlanması", "konut olarak kullanılan yerde haciz yapılması hâkim kararına bağlanması, ev eşyasının haczi yasaklanmakla, taşkın haczin önlenmesi için düzenleme yapılmakta ve zorunlu arabuluculuk alanı genişletilmesi", "Anayasa Mahkemesinde yargılaması devam eden uzun yargılamadan kaynaklı bireysel başvuruya ilişkin dosyalar bakımından Adalet Bakanlığı bünyesindeki Tazminat Komisyonuna müracaat imkanı getirilmesi" ve "infaz koruma memurları ile yüksek mahkemeler ve Bakanlık bünyesindeki kurul tabiplerinin mali hakları iyileştirilmesi" konu başlıklarını taşıyor.

Türk Ceza Kanunu'nun "Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti" başlıklı 188. maddesinin nitelikli hallerinin düzenlendiği (4). fıkrasının "Yukarıdaki fıkralarda belirtilen uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin eroin, kokain, morfin, bazmorfin, sentetik kannabinoid ve türevleri, sentetik katinon ve türevleri, sentetik opioid ve türevleri veya amfetamin ve türevleri olması, ... " şeklinde değiştirilmesiyle bonzai (sentetik kannabinoid), flakka (sentetik katinon) gibi maddeler de nitelikli uyuşturucular arasına eklenecek. Yine, "Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak" başlıklı 191. Maddesinin (3). fıkrasında cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl uzatılabilecek olan süre, "Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'nün teklifi ve Cumhuriyet Savcısının kararı" ile altışar aylık sürelerle en fazla iki yıl olarak uzatılabilecek. Yine, "Cumhuriyet savcısı, erteleme süresi zarfında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığını tespit etmek için yılda en az iki defa şüphelinin ilgili kuruma sevkine karar verir." maddesinin de (3). fıkraya eklenilmesi öngörülüyor. 

5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 41. maddesindeki "eski hale getirme" süresinin engelin kalkmasının ardından "yedi gün" yerine "iki hafta", 173. maddesindeki kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz süresinin ise "onbeş gün" yerine "iki hafta" olarak değiştirilmesi öngörülüyor. "Sanığın duruşmada hazır bulunmaması" başlıklı 193. maddenin (2). fıkrası "Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir." olarak değiştiriliyor. 

Bu konuda en önemli değişiklikler olarak "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması" başlıklı 231. maddenin (12). fıkrasının "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına, gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren itiraz edilebilir. İtiraz mercii, karar ve hükmü inceler; usul ve esasa ilişkin hukuka aykırılık tespit ettiği takdirde, gerekçesini göstererek karar ve hükmü kaldırır ve gereğinin yapılması için dosyayı mahkemesine gönderir." olarak değişmesi ve 273. maddedeki istinaf süresinin "açıklamadan itibaren yedi gün" yerine "hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren iki hafta" olarak yeniden düzenlenmesi olarak göze çarpıyor.

Anayasa Mahkemesi, 23/09/2022 tarihinde yayımlanan ve Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başvurusu üzerine verdiği norm denetimi kararında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının şekli biçimde değerlendirilmesini etkili bir denetim yolu olarak öngörmeyerek 231. maddenin (12). fıkrasını, kararın yayımlanmasından dokuz ay sonra yürürlüğe girecek şekilde iptal etmişti. Gerçekten, somut bir hüküm doğurmayan HAGB kararları hakimler için zahmetsiz bir kaçış yoluydu ve her ne kadar Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin aksi yönde yorumlanabilir bir kararı bulunsa da itirazlar, yalnızca usûli uygulanabilirlik açısından değerlendiriliyordu.

Fakat Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı doğrultusunda itiraz mercinin inceleme yetkisini arttırmak yerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını "istinafa" tabi kılan bir maddeyle değiştirmek gerektiği oldukça açık.

Yine mevcut sistematikte karar yüzüne açıklanan sanık ya da müdafi, yedi gün içerisinde gerekçesiz dahi olsa ("süre tutum" dilekçesi olarak adlandırılan) bir istinaf dilekçesi sunmakta ve gerekçeli kararın tebliğinin ardından detaylı (gerekçeli) bir istinaf dilekçesi daha sunmaktaydı.

Gerekçe her ne kadar özel hukukla "yeknesaklık" olarak öne sürülse ve bazı hukukçular süre tutum dilekçesini saçmalık olarak görse de sürelerin gevşetilmesi, sistematiği bozulan ve basit bir oyuna dönüştürülen yeni infaz hukukunun bir devamı niteliğinde de görülebilir. Zira ceza hukukunda gevşetilecek pek bir alan kalmamıştı.

Anayasa Mahkemesi, 22/07/2022'de yayımlanan Nevriye Kuruç pilot kararıyla listesini yayımladığı tüm başvurularını görüşmeyi ileri bir tarihe ertelemişti.

Taslakta buna ilişkin düzenlemenin de 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'da Adalet Bakanı tarafından atanacak yedi kişilik bir komisyon oluşturularak gerçekleşmesi bekleniyor.

Taslağa göre, beklenen bir diğer önemli değişikliğin ise İcra İflas Kanunu'na eklenecek 79/A maddesinin; "İcra müdürü, haciz yapılması talep edilen yerin konut olduğunu tespit ederse, bu yerde haciz yapılmasına karar verir ve bu kararın onaylanması için dosyayı derhal icra mahkemesine tevdi eder. Mahkeme, tevdi tarihinden itibaren en geç üç gün içinde dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda haciz yapılması talep edilen yerin konut olduğunun anlaşılması halinde kararın onaylanmasına, aksi halde kaldırılmasına kesin olarak karar verir. Haciz işlemi sırasında, haciz yapılan yerin konut olduğu anlaşılır ve borçlu da konutta haciz yapılmasına rıza göstermezse haciz işlemine son verilir ve müteakip işlemler hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanır. İhtiyati haciz hakkında, bu madde hükmü uygulanmaz." biçiminde anlaşılması oldukça zor bir hüküm eklenmesi olacak.

 
 
 
Yine İcra ve İflas Kanunu'nun "Haczi caiz olmayan mallar ve haklar" başlıklı 82. maddesinin (3). fıkrasının "Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireylerine ait kişisel eşyalar ile ailenin ortak kullanımına hizmet eden tüm ev eşyası,  ..." olarak değiştirileceği görülüyor.

Böylece avukatların borçlu görüşmelerinde sıklıkla karşılaştığı "artık konut haczinin kalmadığı" önerisi gerçekliğe oldukça yaklaşmış olacak. Yine, bozulan ekonomik düzeni alacaklıyı yıldırarak düzeltmeye çalışmak dahiyane gözükmese de AKP seçmeni için "icraat" olarak nitelendirilebilir.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Baro keseneği" başlıklı 65. maddesinin (2). cümlesinde "... yarı oranında ..." ifadeli cümlenin yerine "Şu kadar ki, mesleğin ilk beş yılında baro keseneği alınmaz." olarak değiştirilmesi bekleniyor.

Tahsil edilmekte zorlanıldığı bilinen baro aidatlarının, mesleğe katılımın çığ gibi büyüdüğü bu dönemde törpülenmesinin baroları güçsüzleştireceği açık. Fakat İstanbul ve Ankara barolarını ikiye bölmekle kıyaslandığında bu, çok daha katlanılabilir.

Nihayet, "Arabulucu Karteli"nde sonunun kötüye gittiğinden detaylıca bahsettiğimiz zorunlu arabuluculuğun kapsamı bir kez daha genişletiliyor. Buna göre "Kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar", "Taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar", "23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar", "Komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar" ve yine ticari davalardan , itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davaları" da dava şartı olarak arabuluculuğa tabi tutuluyor. Zorunlu arabuluculuk, şimdilik aile hukukuna "sıçramamış" görünüyor.

Bu yüzden ki 4 Aralık'ta yapılan Arabuluculuk Sınavı'nın ilanıyla baraj puan 70 olarak açıklanmış ve 4 Ocak'ta sonuçları açıklanan sınavda on binlerce meslektaş "başarılı" olmuştu. Giriş aidatı ve yıllık aidatlarını ödeyecek meslektaşlarımız, keyfi "güvenlik soruşturmasından" geçtikten ve uzmanlık eğitimlerini tamamladıktan sonra yeni alanlarda çalışmaya başlayacaklar.

Bekir Bozdağ'ın baraj puanı 91 olan Kasım 2019 Arabuluculuk Sınavı'ndan 72 aldığı ve barajın 70'e düşmesinde bunun da etkili olduğu esprileri yayılmıştı. Bu kez, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun "Arabulucular Siciline Kayıt Şartları" başlıklı 20. maddesinin "e) Arabuluculuk eğitimini tamamlamak ve yirmi yıl kıdeme sahip olanlar hariç Bakanlıkça yapılan yazılı (…) sınavda başarılı olmak, ... gerekir." şeklinde değiştirileceği söylentisi ise uğruna değişikliğin yapıldığı kıdemli avukatın kim olduğu sorularına sebep oldu.

Böylece "arabuluculuk" baro başkanlığından dahi fazla kıdem gerektiren bir makam olacak.

Avukat*