YAZARLAR

41. İstanbul Film Festivali'nde Uzakdoğu’dan Latin Amerika’ya 20 film

41. İstanbul Film Festivali'nin 135 filmlik programında, 14 bölümde 43 ülkeden 164 yönetmenin filmleri gösterilecek.

41. İstanbul Film Festivali, 8 Nisan’da başlıyor. 12 gün sürecek film maratonunda 135 uzun filmden oluşan zengin program var. Festival kapsamında 14 bölümde 43 ülkeden 164 yönetmenin filmleri gösterilecek. Bu bol seçenekli, çoktan seçmeli zenginlik içinde kuşkusuz tercih yapmamız gerekiyor. Merakla beklenen filmlerden bir daha sinema perdesinde bulması zor olanlara kadar ülke sinemaları sevenler için bölgelere göre 20 kaçmaz filmlik bir liste hazırladım.

YENİ BİR DOĞU ALMANYA HİKÂYESİ

Andreas Kleinert’ın çektiği "Sevgili Thomas", Doğu Almanyalı sanatçı Thomas Brasch’ın çarpıcı yaşamına odaklanan bir Demokratik Almanya panoraması filmi. Berlin Duvarı’nın yıkılmadan önceki dönemin ruhunu yeni bir hikâyeyle görmek isteyenler için.

ALTIN AYI ÖDÜLLÜ 'ALCARRÀS'

İspanya yapımı Carla Simón’un filmi, Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü’nü alan ilk Katalanca film. Film, şeftali bahçelerine güneş panelleri kurulmaya başlanan bir geleneksel ailenin değişen yaşamına odaklanıyor.

UZAKDOĞU'NUN CEVHERLERİ 'ROMANCININ FİLMİ' VE 'OVADAKİ YANGIN'

Bu yıl festivalde Uzakdoğu sinemasından çok film çıkmıyor karşımıza. Güney Koreli yönetmen Hong Sang-soo’nun "Romancının Filmi" ve Çinli genç yönetmen Zhang Ji’nin "Ovadaki Yangın" filmleri bizi Uzakdoğu coğrafyasına çağıran iki örnek.

Hong Sang-soo’nun 27. uzun metrajlı yapımı "Romancının Filmi", Berlin Film Festivali’nde Büyük Jüri Ödülü almıştı. "Romancının Filmi" ilişkiler, film ve edebiyat üstüne tatlı bir sohbet vaat ediyor.

Zhang Ji’nin ilk yönetmenlik denemesi "Ovadaki Yangın" ise, 1990’ların sonunda Çin'in yoksul, sanayileşmiş kuzeydoğusunda geçen, karmaşık romantik bir polisiye, heyecan verici bir kara film. Genç yazar Shuang Xuetao’nun 'Ovadaki Musa' adlı popüler romanından uyarlanan "Ovadaki Yangın" ilk gösterimini San Sebastian Film Festivali’nin ana yarışma bölümünde yaptı.

İRAN'DAN FİLİSTİN'E ORTADOĞU FİLMLERİ

'BENİM BEDENİM'

Mısır’da yaşayan Samaher Alqadi, bol ödüllü belgeseli "Benim Bedenim"de Tahrir Meydanı’ndaki eylemlerde tacize uğrayana kadınların isyanından hareketle kendi yaşamına uzanan Ortadoğu’da kadın olmanın izini sürüyor. Çalışma, Samaher Alqadi’nin ilk uzun metrajlı belgesel filmi.

FESTİVALİN KÜRT FİLMİ: 'THE EXAM'

Iraklı Kürt yönetmen Shawkat Amin Korki’nın filmini Duhok Film Festivali’nde izlemiştim. Film, Süleymaniye’de geçiyor. Üniversite sınavlarında başarılı olamazsa görücü usulüyle evlenmek zorunda olan Rojin ve ablası Shilan’ın hayatına odaklanıyor. Shilan, kardeşinin kendisi gibi erken yaşta evlenmeyip eğitimine devam etmesi için mücadele verirken, çareyi okul sınavlarında bluetooth kulaklık ile kopya çekilen organize bir şebekeye dahil olmakta bulur. "The Exam", Kürt sinemasının kırsaldan şehre olan dönüşümünün en bariz, en güncel örneği sayılabilir.

MİSTİK BİR İRAN HİKAYESİ 'ZALAVA'

Arsalan Amiri’nin "Zalava" filmi, prömiyerini Venedik Uluslararası Film Festivali'nde yapmıştı. Venedik’te Film Eleştirmenleri Haftası Büyük Ödülü ve FIPRESCI Uluslararası Ödülü'nü kazanmıştı. İran usulü başarılı bir korku gerilim filmi olan "Zalava", İran’ın bir Kürt köyünde şeytanın musallat olduğu köylülerin bir büyücüden medet ummalarına karşı olayı araştırmaya gelen bir subayın köyde yaşadıklarına odaklanıyor. İran’ın Kürt yönetmenlerinden Arsalan Amiri, filmini İslam Devrimi’nin hemen öncesinde geçen bir atmosferde sunarak oldukça çarpıcı bir gerginlik yaratmış.

PENAHİ'NİN OĞLUNDAN 'YOLA DEVAM'

İranlı sinemacı Cafer Penahi’nin oğlu Panah Panahi’nin ilk uzun metrajlı filmi. "Yola Devam", ailece çıkılmış bir yolculukta yaşananları anlatıyor. Tahran’dan Türkiye sınırına doğru devam eden yolculuk hem coğrafyanın değişimi hem de ailenin derinlikli ilişkilerine odaklanıyor.

FİLİSTİN'DEN 'HUDA'NIN SIRRI'

Filistinli yönetmen Hany Abu-Assad, çok ses getiren çarpıcı hikâyesi "Ömer"den sonra yine doğduğu topraklardan girift bir hikâye anlatıyor. İlk gösterimini Toronto Film Festivali’nde yapan film, gerçek olaylardan esinlenen ve bir kadın kuaför salonunda başlayıp ajanlığa kadar uzanan gerilim dolu bir öykü sunuyor.

UKRAYNA HİKÂYELERİ

'KLONDIKE'

Sundance Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü alan, Türkiye’de yaşayan Maryna Er Gorbach’ın ses getiren yeni filminde Ukrayna – Rusya sınırında yaşayan İrka, köyü ayrılıkçı gruplar tarafından kuşatılmış olmasına rağmen evini terk etmeyi reddeden hamile bir kadındır. Ne var ki 17 Temmuz 2014 günü Irka ve ailesi kendilerini uluslararası bir uçak kazası felaketinin merkezinde bulacaktır.

'GERGEDAN'

Oleh Sentsov kamerasını Ukrayna’nın doksanlarına çevirerek Gergedan lakaplı bir gangsterin yaşamı üzerinden ülkenin doksanlarına uzanıyor.

'YANSIMA'

Valentyn Vasyanovych 2020'de "Atlantis" ile İstanbul Film Festivali'nde Uluslararası Yarışma'nın büyük ödülü Altın Lale'yi kazanmıştı. Yeniden ülkesinin Rusya'yla savaşına eğilen Vasyanovych, travmanın toplumda bıraktığı derin izleri bu kez daha kişisel bir düzeyde, ailesiyle bağlarını yeniden kurmaya çalışan bir cerrahın gözünden izliyor.

RUSYA'DAN SEVGİLERLE

'ICH-CHI'

Yönetmen Kostas Marsaan Rusya Federasyonu'nun Kuzeydoğu Sibirya’da yer alan en büyük bölgesi olan Saha Cumhuriyeti’nde geçen hikâyede, çiftçi bir Yakut aileye odaklanıyor. Yerel korku unsurlarıyla bezenmiş filmde, karısı ve çocuğuyla ailesini ziyarete gelen bir oğul, borcunu ödeyebilmek için anne babasını çiftliklerini satmaya ikna etmeye çalışır. Mülk kavgası aile içi gerilimleri artırıp ilişkileri parçalarken baba, çiftliğin ich-chi'sini, yani çiftlikte gömülü ruhu açığa çıkarır.

'YÜZBAŞI VOLKONOGOV KAÇTI'

Natasha Merkulova ve Aleksey Chupov’un yönettiği bu bol ödüllü Rus filminde istihbarat yüzbaşısı Fedor Volkonogov, bir vakada aniden şüpheli konumuna düşünce kaçıp şehrin kenar mahallelerinde saklanmaya mecbur kalır. Bir gece cehennemden gelen bir mesaj, ebedi azap için yerinin ayrıldığını, kaderini değiştirmek için tek bir şansı olduğunu bildirir kendisine: Yuvasına ölüm getirdiği insanlardan en az biri tarafından bağışlanmalıdır.

'MAHALLE BAKKALI'

Sinema okumadan önce Rusya’da göçmen işçi olarak çalışan Taşkent doğumlu yönetmen Michael Borodin, ilk filminde gerçek bir göçmen kölelik hikâyesinden hareket ediyor. Özbekistanlı Muhabbet, Moskova’nın kenar mahallerinden birindeki bir bakkalda var gücüyle çalışmakta, geceleri de burada kalmaktadır. Birlikte çalıştığı diğer yasadışı göçmenler gibi ona da emeği karşılığında tek ruble dahi ödenmemekte, molaya çıkmasına dahi izin verilmemektedir. Bakkalın sahibi, yeni doğmuş oğlunu elinden aldığında Muhabbet'in de canına tak eder; çaresizliğin ve korkusunun üstesinden gelerek özgürlüğünü kazanır, diğerlerini kurtarır ancak Rusya’dan ayrılmak zorunda kalır.

DOĞU AVRUPA SİNEMASI ÖRNEKLERİ

'ÎNTREGALDE'

Romanyalı yönetmen Radu Muntean, insani yardım için yola çıkan üç arkadaşın gerilim dolu hikâyesine odaklanıyor. Bu üç arkadaş, her yıl sonunda yaptıkları gibi büyük arazi araçlarına atlayıp, Transilvanya’nın ücra köylerine ulaşarak yöre köylülerine her zaman verdikleri yardım paketlerini sunarlar. Arabaları ormandaki çamurlu bir hendeğe saplanıp, geceyi aklı yerinde olmayan bir ihtiyarla birlikte geçirmek zorunda kaldıklarında, duygudaşlık ve yardımseverlik hakkındaki düşünceleri sınanır.

'BİR EVLİLİK HİKÂYESİ'

Büyük ses getiren "Beden ve Ruh" filminin Macaristanlı yönetmeni Ildikó Enyedi'nin filminde, 1920'lerde bir gün, bir meyhanede, sert mizaçlı Hollandalı gemi kaptanı Jakob Störr içeri giren ilk kadınla evleneceğine dair bahse girer. İçeri giren Lizzy, onun büyük aşkı olur. Film, Milán Füst'ün Macaristan’da çok sevilen kült romanından beyazperdeye uyarlanmış.

İSKANDİNAV SİNEMASI

'MASUMLAR'

Norveçli yönetmen Eskil Vogt’un 2014’te yönettiği "Körlük" ile İstanbul Film Festivali’nin büyük ödülü Altın Lale’yi kazanmıştı. Yeni filmi "Masumlar", Kuzeyin aydınlık yaz mevsiminde geçiyor ve büyüklerin bakmadığı, görmediği anlarda dört çocuğun oyun oynarken karanlık, doğaüstü güçlerinin ortaya çıkıp gizemli ve ürkütücü olaylara yol açmalarını anlatıyor.

LATİN AMERİKA SİNEMASI ÖRNEKLERİ

'UTAMA'

Bolivyalı yönetmen Alejandro Loayza Grisi, Sundance Film Festivali’nde Büyük Jüri Ödülü aldığı filminde, Bolivya dağlarında Quechua'lı, yaşlı bir çift, yıllardır aynı günlük rutinini izlemektedir. Beklenenden çok daha uzun süren bir kuraklık yaşam tarzlarını tehdit ettiğinde, Virginio ve Sisa zamanın akışına direnmek ile ona yenik düşmek arasında kalır. Torunları Clever yanlarına geldiğinde üçü de kendince çevreyle, değişimin zorunluluğuyla, hayatın anlamıyla yüzleşmek zorunda kalır. Film, amatör oyuncularla doğanın dönüşümü karşısında insanların çaresizliğini resmediyor.

'MEDUSA'

Anita Rocha da Silveira’nın yönettiği bu Brezilya filminde 21 yaşındaki Mariana'nın dünyasında, mükemmel kadın imajını korumak her şeyden önemlidir. Mariana, günaha kanmamak için kız arkadaşlarıyla birlikte etrafındaki her şeyi ve herkesi kontrol etmeye çalışmaktadır. Buna kentin günahkârları da dahildir. Mariana geceleri arkadaşlarıyla birlikte maske takar, doğru yoldan sapan “ahlâksız”, “sapkın”, “kötü kadın” addedilen hemcinslerini kovalayıp döver. Ancak kendisinde başlayan değişikliklere de engel olamaz.


Rıza Oylum Kimdir?

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.