YAZARLAR

15 yıldır geliyor gelmekte olan

Zor niteliği arttıkça oyları düşüyor, açığını, zor araçlarını, olağanüstü araçları artırarak kapatıyor. Siyasi yelpazenin dengesi, parlamenter muhalefet dahil herkes için nasıl sürekli sağa doğru kayıyorsa, iktidarın meşruiyeti bakımından denge de sürekli rızadan zora kayıyor. 15 yıldır olduğu gibi, yine geliyor gelmekte olan! Sorum şu: Biz bu bilgiyle ne yapacağız? Siz ne yapacaksınız?

Türkiye’de yaşayan insanların kendi uzmanlık alanlarında ya da genel kamuyu ilgilendiren konularda bir öngörü sorunu olduğunu sanmıyorum. Hatta başka herhangi bir ülke yurttaşından çok daha öngörü sahibi olduğumuzu düşünüyorum. Bu rejimin muhaliflerine ilişkin de böyle, rejim yanlılarına ilişkin de. Bir düzenleme geldiğinde, bir anayasa değişikliği konuşulmaya başlandığında, bir vergi indirimi ya da infaz affı yasası geldiğinde Türkiye’deki herkes, düzenlemenin içinde yer alan sözcüklerden bağımsız olarak sonuçlarına ilişkin fikir sahibi. Muhalifler, hükümetin bir alanda kendilerini nasıl ve hangi yollarla yoksullaştıracağını, sopalayacağını, dört duvara tıkacağını biliyor; rejim yanlıları da kimlerin nasıl yoksullaşacağını, sopalanacağını dört duvara tıkılacağını bilerek oh olsun diyor. Kararsızların da olduğunu biliyoruz; onlar da öngöremedikleri için değil, büyük olasılıkla öngördüklerinin sonuçları nedeniyle kararsızlar.

AKP-MHP’nin oy kaybı nasıl halkımızdaki bu öngörü yeteneğinin zirveye çıkmasıyla açıklanabilirse, muhalefet yerine kararsızların oyunun artmasını da öngörülerin sonuçlarına ilişkin karar verememe durumu ile açıklayabiliriz. Dolayısıyla bu durum iktidarın faaliyetinden ziyade muhalefetin faaliyetinden kaynaklanıyor.

OHAL KOŞULLARINDA REJİM DEĞİŞİKLİĞİ: PARLAMENTONUN TASFİYESİ

2007’den itibaren gitgide açık hale gelir şekilde başımıza gelen her şey, başımıza geleceğini önceden öngörmüş olduğumuz şeyler. Bunun en bariz örneği, 2016 yılında herkesin parlamentonun tasfiyesiyle sonuçlanacağını bildiği anayasa değişiklikleriydi. Anamuhalefet ne olacağını biliyordu, anayasaya aykırı ama evet dedi. Olacak olan oldu; bugün muhalefetin en gür sesi olarak ortaya çıkan lider, hitabını cezaevinden gerçekleştiriyor, sosyal medya aracılığıyla. Rejim değişikliği OHAL koşullarında yapıldı, seçim güvenliği adaletine ilişkin en temel kuralların hiçe sayılacağını herkes konuştu, ama seçim güvenliği ve adalet hiçe sayıldı. Oylamanın sonucunu değiştirecek kadar mühürsüz oy kanuna aykırı olarak geçerli sayıldı; hiç beklenmedik bir şey değildi ardından yasanın değiştirilmesi. Değiştirildi.

İKTİDARIN AÇIKÇA RIZADAN ZORA KAYAN TUTUMU

15 yıldır, başımıza gelmekte olan geliyor; göz göre göre geliyor. İktidarın silahları artık olabildiğince açıkta; göz önünde dövüyor, göz önünde işkence yapıyor, göz önünde haksız zenginleşiyor, zenginleştiriyor. Zor niteliği arttıkça oyları düşüyor, açığını, zor araçlarını, olağanüstü araçları artırarak kapatıyor. Siyasi yelpazenin dengesi, parlamenter muhalefet dahil herkes için nasıl sürekli sağa doğru kayıyorsa, iktidarın meşruiyeti bakımından denge de sürekli rızadan zora kayıyor.

Ahmet Hakan göz önünde konuğu Numan Kurtulmuş’tan KJ’ye ne yazacağına dair izin istiyor, sonra editöre “rahat oyna” diyor, herkesin gözünün önünde. Süleyman Soylu’nun bacaklarını kırın dedikleriyle fotoğrafları herkesin gözünün önünde. Devlet hazinesinin boşaltılması herkesin gözünün önünde.  Her 10 Ekim günü, Ankara’nın merkezinde 103 insanımızın öldürüldüğü saldırıları içimiz yanarak anarken Davutoğlu’na bildiklerini açıkla çağrıları yapılıyor. Onun bildiklerinin genel çerçevesini hepimiz bilmiyor muyuz? 10 Ekim davası avukatları, her duruşma öncesinde kamu görevlilerinin ihmallerine ilişkin ayrıntıları paylaşmıyorlar mı? Mahkemenin bu konuda hiçbir şey yapmadığını, idarenin soruşturma izinlerini vermediğini…

Oyları artan AKP’yi, geçersiz kılınan 7 Haziran 2015 seçimlerini, 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar yaşananları, OHAL’in hangi gerekçeyle iki yıl boyunca uzatıldığını, sonrasında çıkarılan kanunlarla devam ettirilmesinin ne işe yarayacağını, OHAL işlemleri İnceleme Komisyonu’nun insanların adalet arayışlarını engellemek için kurulduğunu, toplantı gösteri yürüyüşleri özgürlüğünün özüne dokunacak şekilde hala kullandırılmamasını, cumhurbaşkanına hakaret suçunun rejimin ana unsuru haline gelecek şekilde düzenlendiğini… Gelmekte olan, görmemiz için gözümüze sokula sokula geldi.

Bilmek değiştirmeye yetmiyor. Ömrünü kapitalizmin işleyiş yasalarını bulmaya adamış Marx’ı takip eden geleneğin bize öğrettiği “suyun kaldırma kuvvetini bilmenin boğulmayı engellemeyeceğini” bizzat yaşıyoruz artık. Boğularak, nefes almakta zorluk çekerek. Mekanizma tanımlı, bundan 100 yıl önce de kullanılmıştı. Yasamayı plebisiter yöntemlerle tasfiye et, yargıyı rejimin “kutsal amaç”larına bağlayarak yasallık ilkesinden kurtulacak bir meşruiyet inşa et, bu amaçları sadakat ile yerine getirecek bürokrasiyi ve medyayı yarat.

VENEDİK KOMİSYONU'NUN DEZENFORMASYON RAPORU: SUSKUNLUK VE ÖZSANSÜR YARATIR

Şimdi, bilme hakkını da engelleyecek ve seçimlerin öncesinde çok stratejik olduğunu herkesin bildiği bir yasa geliyor. Sadece bizler bilmiyoruz tabii. Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak çalışan Hukuk Yoluyla Demokrasi (Venedik Komisyonu) da biliyor. Komisyon 7 Ekim tarihli raporunda, yasa teklifini, yasallık, meşru amaç ve demokratik toplumda gereklilik ölçütleriyle inceledi ve teklifin yasalaşmasının ifade özgürlüğü ve demokrasi konusunda çok önemli sonuçlar yaratacağını sarahatle ortaya koydu. Yasada yanlış (ya da yalan ya da manipülatif- yasada bunların hangisinin kastedildiği açık olmadığı gibi tanımları da yapılmış değil) bilginin ceza konusu yapılmasının seçimler öncesinde suskunluk etkisi ve öz sansür yaratacağını vurguladı. Ayrıca Kerem Altıparmak’ın hatırlattığı çok önemli bir şey daha yaptı komisyon. Yasanın gerekçesinde yer alan “Avrupa’da da var” ifadesinin kasıtlı olarak çarpıtıldığını, manipüle edildiğini ve teklifi verenlerin dezenformasyon yaptığını ima etti. Raporun karşılaştırmalı hukuk bölümünde incelenen Avrupa ülkelerinde, sadece Yunanistan’da COVİD 19 salgınında aşı karşıtlığını destekleyen manipülasyonu engellemek amacıyla çıkarılmış ve en az üç ay ceza ve idari para cezası öngören ve COVİD 19 kapsamı dışında kullanılmamış olan yasa dışında Avrupa ülkelerinin kişilere cezai yaptırım öngören kanunlar yerine sosyal medya platformlarını sorumluluk almaya zorlayan düzenlemeler olduğunu ortaya koydu. Meşru bir amacın varlığını tespit eden komisyon, önerilen teklifin yasallık ve demokratik toplumda gereklilik kriterlerine uymadığını tespit etti.

BİLMEK DEĞİŞTİRMEYE YETMİYOR! NE YAPACAĞIZ?

Rapor iyi yazılmış, usta ellerin kaleminden çıkmış. Teknik olarak ayrıntılandırdığı meselenin özü bakımından ise Türkiye’de yurttaşların çok fazla deneyimi, deneyimden kaynaklanan bilgisi var: Basitçe: Bu yasa seçim öncesinde muhalefeti bastırmak, yurttaşları suskunluğa ve otosansüre sevk etmek için getiriliyor. Dolayısıyla değiştirmenin ilk adımı olan bilmek de artık yasaklanacak, Rejimin ortaya koyduğu enformasyonun, onun tanıdığı alanın dışındaki bütün enformasyon ve eylem alanları kapatılacak. Seçim süreci bakımından yeni bir olağanüstü yönetim aracı daha sağlamış olacak rejim böylece kendine. 15 yıldır olduğu gibi, yine geliyor gelmekte olan!

Herkes, muhalif olan da yancı olan da, herkes teklifin gerekçesinde yer alan düzenlemenin yurttaşların haklarını korumak için getirilmek istendiği ifadesinin bir manipülasyon olduğunu, amacın seçim öncesinde yurttaşların susmasını ve konuşurken otosansür uygulamasını sağlamak olduğunu biliyor. Çok geniş bir kesim de bu bilgiye sahip olduğu için, kendisi için, çocukları için, yurttaşları ve ülkesi için büyük bir endişe taşıyor. Sorum şu, muhalefet liderlerinin tamamına soruyorum: Biz bu bilgiyle ne yapacağız? Siz ne yapacaksınız?


Dinçer Demirkent Kimdir?

1983 İzmir doğumludur. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Anayasa Kürsüsü’nde çalışmakta iken 7 Şubat 2017’de KHK ile ihraç edildi. Doktora derecesini aynı fakülteden, “Türkiye’nin Anayasal Düzeninde Cumhuriyetin İki Kuruluşu ve Dinamik Cumhuriyet Kavramı” başlıklı tezi ile almıştır. Doktora tezinden üretilmiş, Bir Devlet İki Cumhuriyet adlı kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan, Murat Sevinç ile birlikte kaleme aldıkları Kuruluşun İhmal Edilmiş İstisnası kitabı İletişim Yayınları’ndan basılmıştır. Anayasa tarihi, cumhuriyetçilik, kurucu iktidar, siyasal temsil konuları üzerine çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıntı Dergi ve Mülkiye Dergisi yayın kurulu üyesidir; 2018-2021 yılları arasında Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı olarak görev yapmıştır. İnsan Hakları Okulu Derneği'nde akademik koordinatörlük görevini sürdürmektedir. Çeşitli dergilerde yazmaya, dersler hazırlamaya devam etmektedir.