YAZARLAR

1 Mayıs’ta seçim manzarası: 14 Mayıs’tan sonra da böyle mi olacak?

Seçimin sonucu ne olursa olsun milyonlarca çalışanın fikrini, tepkisini yeri geldiğinde öfkesini yansıtabileceği araçlardan yoksun olması ile iktidarın 20 yıldır ayakta durabilmesi arasında doğrudan bir bağlantı yok mu?

İşçinin emekçinin bayramı 1 Mayıs, bu yıl aslında iş yerlerinde bu ara her gün hummalı bir tartışma ortamı yaşanmaktayken gerçekleşti. Sendikaların giderek daha etkisiz ve küçülen bir duruma itilerek elinin kolunun bağlandığı; demokrasinin mahallelerden, iş yerlerinden, okullardan başlayan/başlaması gereken ‘ses yükseltme’ mekanizmalarının devre dışı bırakıldığı son 20 yılın ardından 14 Mayıs seçimlerine gidiliyor. Seçim propaganda faaliyetlerinin etkisinin ötesinde duyuyoruz ki bütün üretim alanlarında işçinin, emekçinin birinci gündemi seçim ve seçimde ne yapılacağı. Seçimden seçime fikri sorulanlar da bu fırsatı en iyi şekilde nasıl değerlendireceklerini tartışıyorlar her gün üretim bandında, iş merkezlerinde, ofislerde… Normalde ellerinden alınan bir hakkı seçim vesilesi ile kullanabiliyorlar.

***

Seçimin sonucu ne olursa olsun milyonlarca çalışanın fikrini, tepkisini yeri geldiğinde öfkesini yansıtabileceği araçlardan yoksun olması ile iktidarın 20 yıldır ayakta durabilmesi arasında doğrudan bir bağlantı yok mu? Dünkü kutlamalar pek çok merkezde geçen yıla göre çok daha büyük bir katılımla gerçekleşti. 2022 1 Mayıs’ında salgın sonrası ilk kutlama olmasının etkisiyle bir hazırlanma güçlüğü yaşanmış olabilir elbette. Bu yılki yüksek katılımda ise seçim öncesi son 1 Mayıs olmasının etkisi büyüktü. Ancak bu artış nasıl mümkün oldu? Evet Deriteks, Birleşik Metal İş, TÜMTİS, Liman İş, Genel İş gibi farklı konfederasyonlara bağlı sendikaların Maltepe’de düzenlenen İstanbul 1 Mayıs’ına güçlü katılımları vardı. Ancak bunlar zaten ‘sınıftan yana sendikacılık’ denilince öne çıkan, önceki 1 Mayıslarda da yüksek katılımları ile anılan sendikalar. Onların dışında İstanbul 1 Mayıs’ında geçmiş yıllardan farklı bir sendikal katılımla ortaya çıkan farklı bir coşku olduğunu söylemekse güç. ‘İşçilerin birliği’, ‘bağımsız sendikacılık’ gibi iddialarla alana gelen grupların kortejlerinde güçlü katılım olduğunu söylemek de…

***

Peki 14 gün sonra iktidarı değiştireceği söylenen milyonların en geniş kesimleri neden 1 Mayıs alanına taşınmıyor? Burada herhalde en çok vurgulanması gereken ve -Cumhur ya da Millet hangi ittifak kazanırsa kazansın- devam etmemesi gereken gerçek şu: İşçilerin, çalışanların en geniş kesimleri örgütsüz, hakkını savunacak birliği oluşturacak, dayanışmayı yaratacak yolları bulma konusunda da çaresiz. O yüzden kendisine bireysel kurtuluş hayalinden başka bir dayanak bulması zor. Bu ‘yoldan çıkmış’ her iktidar için aranan, istenen düzendir şüphesiz. Ancak gerçek 'baharlar' gelecekse eğer, bu durum değişmeden çok mümkün görünmüyor.

Burada başta Emek ve Özgürlük İttifakı partileri olmak üzere sol siyasal hareketler arasında güçlü kitle katılımı sağlayanlar olduğunu da belirtmeliyiz. Ancak kazandığıyla soğan alırken bile iki kere düşünen ve bunu seçimin doğal sloganı haline getiren milyonların ülkesinde, çalışanların ekonomik temelli hak örgütlenmelerinin bu kadar zayıf olması düşündürücü. En büyük sendikal güç durumundaki Türk İş’in, üyelerinin hak taleplerini birkaç bin kişinin katıldığı Adana mitingi ile geçiştirmesi de öyle…

İktidar değişimlerinin ‘o gitti bu geldi bakalım ne yapacak' belirsizliği içinde yaşanmaması ve az çok demokrasiye benzer bir sistemin kurulabilmesi için herhalde yeni dönemde en çok da bu konuda adım atılabilmesi gerek. Sadece hak talebi için de değil, başta Kürt sorunu olmak üzere ülkenin her acil siyasi sorununun tartışılabileceği alanların en geniş kesimlere açılabilmesi için de… Konuşulmayınca, konuşturulmayınca, 'sessizlik' sağlanınca ne olduğu da yine geçen 20 yılda görülmedi mi?

Sedat Yılmaz

Sedat Yılmaz’a tekme atmak nedir?

Sedat Yılmaz, Mezopotamya Ajansı Diyarbakır bürosu çalışanıdır. Daha önce İstanbul’da da gazetecilik yapmıştır. Gazetecilerin sendikal örgütlenme çalışmalarında da yönetici olarak yer almıştır. Cumartesi günü gazetecileri de içeren bir soruşturma gerekçesiyle eşi ile birlikte gözaltına alındı. Diyarbakır’da her seçim öncesi buna benzer gözaltılar yaşandı, yaşanıyor. Alışmadık ama biliyoruz. Biliyoruz da, gözaltına alınan gazetecinin kafasına –üstelik Diyarbakır’dan Ankara’ya kadar ters kelepçelenmiş halde getirildikten sonra- araçtan araca aktarılırken tekme atmak nedir? İşte onu bilemiyoruz! "İşkenceyi biz bitirdik" deniyor ya seçim meydanında sürekli. Gazeteciye böyle davranmak işkence değil mi? Yoksa ‘bu da revadır gazetecilere’ mi deniyor?


Seçimi seçmene de sormak!

Gazete Duvar seçim sürecinin başlangıcından bu yana Türkiye genelinde il il, İstanbul genelinde ilçe ilçe özel bir yayıncılık faaliyeti yürütmeye çalışıyor. Seçim bölgelerinde durumu, adayları, seçmen tercihlerini aktaran yazılı ve görsel özel haberler, miting değerlendirmelerini de içeren canlı yayınlar ve video programlarla seçimin nabzını yerinde tutmak için bütün arkadaşlarımız yollarda ve zorlu bir mesai yürütüyor. İnternet yayıncılığında önceki seçimlerde pek örneği olmayan bu gayretin karşılık bulduğunu ise izlenme ve okunma sayıları ile sizlerden gelen mesajlardan anlayabiliyoruz.

Bu seçimin şimdiden ortaya çıkan bir yararı da herhalde şu olacak: Seçim haberciliğini 'o şunu dedi, bu şunu dedi'den çıkarıp seçmen tercihini yerinden ve objektif takip eden bir gazetecilik faaliyeti karşılıksız kalmıyor…