YAZARLAR

Öyle kafana göre sapma, bunun bi standardı var!

Söz konusu sınav silsilesinin en alengirli yeri, 'standart sapma'... Atom bombası formülü gibi bir şey... Kareler, kökler, kökün üstünde bir dal, dalın üzerinde kelebek… Standart sapmayla devletimiz adına ÖSYM, ne demek istemiştir?

Civanlarımızın milyonluk taburlar halinde girdiği üniversite sınavlarının sonuçlarının açıklanmasıyla yeni bir telaşımız oldu. Tercih çilesi! Aynı milyonluk taburlar sınava değil de misal Avrupa’ya yürüseydi, esas telaşı ‘kıskanç Batı’ yaşayacaktı. Al sana Kavimler Göçü! Neyse ki kendi içimizde hallettik.

Dört tarafı tarafımız olmayan komşularla çevrili ülkemizin vatandaşı olmanın doyulmaz tadını herkes anlasın diye, bu sınavlardan vazgeçemiyorlar. Binlerce yıllık devlet aklımıza hürmetsizlik olur diye laf etmiyorum. Bozkırda at binip, ok atarak yarışamayacağımıza göre daha mantıklı bir yarış icat etmişler. İsim koymaya değer bir iş yapma geleneğimiz de neredeyse ‘geçerli meslek edinme’ye evrilmiş.

Liseli civanlarımız onuncu sınıfta alanlarını belli ediyorlar. Sayısalcılar var ilkin. Bu alandakilerin ana babaları, eş dost muhabbetinde mevzuyu, arabanın krikosundan ya da yazlığın çitlerinden; çocuğun etüdüne, özel dersine bağlayabilme ve bacanağı, eltiyi ezim ezim ezebilme becerileriyle göz doldururlar. Tuhaf bir şekilde ‘geleceği garantiye alma’ yeteneklerinin olduğunu düşünen bu ebeveyn türü, gerekirse bırak ceketi satmayı, yakıp yıkıp yerine AVM bile yapacak denli gözü kara; “kaç para üleyyn bu özel ders?” diye içip içip hocaların kapısına dayanabilecek denli de çılgındır.

Diğer grup, sözelciler… Bunlar ve diğer alandakilerin hemen hepsi, daha çok ‘göz kararı’ ya da ana babaların ‘gönlünden geçen’ tekniğiyle alan seçerler. Matematik yapanlar ve yapamayanlar diye bakılır kabaca. “Yedi kere sekiz?” dedin mi şehla bakanlar, sözelci olur. Gazeteci neyim olur, işsiz kalır, iş bulur ama düzenli maaş alamaz ya da tutuklanırlar.

Diğer grup ise eşit ağırlıkçılar... İlk bakışta sözelci bir anneyle sayısalcı bir babadan olma evlat gibi duran bu kısım ise; hukuk gibi, içinde terazi ve ağırlık olan yerlere göz koyarlar.

Diğer grup ise dilciler. Özellikle, ‘nasıl İngilizce öğrenilemez?’ meselesinde, kaosa yeni katkılar yapmak üzere kendilerine düşene talip olurlar.

Bir doğru cevabı tespit için dört yanlışı da bilme, tanıma tarzındaki sınav silsileleri, ergenlerimizin geleceğini belirliyor. Memleketin yarısından fazlası istemediği işi yapsa da durum böyle…

Söz konusu sınav silsilesinin en alengirli yeri, 'standart sapma'... Atom bombası formülü gibi bir şey... Kareler, kökler, kökün üstünde bir dal, dalın üzerinde kelebek… Standart sapmayla devletimiz adına ÖSYM, ne demek istemiştir? 'Anarşik anarşik' her şeye kafa tutmak yerine, hikmetine kafa yormak daha uygun. Bence ÖSYM demiş ki:

“Ey ergen! Belli ki sen yaşın gereği bi sapacaksın. Yalnız, öyle kafana göre sapma, bunun bi standardı var! Sapacaksan nizami sap! Kendi aramızdaaa ne yapmıyooor muşuuuz? Sap mı yooor mu şuuuz!”

Devletlülerimizin gençlerimize: “Mutlu ol yeter!” dedikleri hayırlı ‘sapma’ları olur inşallah! Amin.


Özkan Özgür Kimdir?

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun. 'Soğanın Cücüğü' adlı stand up gösterisi yapıyor. İletişim ve bireysel gelişim alanlarında danışmanlık yapıyor, eğitimler veriyor.