YAZARLAR

Sorun sizde değil bende

Mustafa Reşit Akçay, Aykut Kocaman ve Abdullah Avcı ile çok kuvvetli bağ kurabiliyorum futbola yaklaşımları dolayısıyla. Ama takımlarıyla ilgili sıkıntılarım var. Zira futbol sevgisi bir bağ kurma işi.

Hafta içinde futbolda Avrupa mesaisinde Türkiye temsilcileri çok önemli sonuçlara imza attı. Fenerbahçe'den bahsetmediğimi anlamışsınızdır. Yine de bu yazının herhangi bir ironiye yönelmeyeceğini belirtmek için bu cümleleri peşi sıra ekleyeyim. Beşiktaş, Napoli'ye karşı tüm Avrupa kupası maçlarında haftanın sonucunu aldı. Osmanlıspor, Villareal karşısında biraz daha dikkatli olabilseydi haftanın skoru ve sürprizi sıralamasında Beşiktaş'ı geride bırakabilirdi. Atiker Konyaspor da Braga'yı evine puansız gönderiyordu neredeyse, son anda 1 puan alabildi.

Beşiktaş'ı bir kenara bırakalım. Kendisinden her sene yapması bekleneni yaptı Napoli karşısında. Özellikle Osmanlıspor ve Konyaspor avrupa kupalarında bu sene iyi performans gösteriyorlar. Bu takımlara Shaktar Donetsk kazası yaşamasaydı Medipol Başakşehir'i de ekleyebilirdik. Spor Toto Süper Lig'deki performansına bakarsak diğer iki takımın başardıklarını başarabilirlerdi belki de.

YENİ JENERASYONUN EN İYİLERİ

3 takımın başında da yeni jenerasyondan teknik adamlar var. Mustafa Reşit Akçay, Aykut Kocaman ve Abdullah Avcı. Üçünün de bir çok ortak özelliği var. Özlediğimiz tipteler. Polemiklerden uzaklar. Sadece kendi takımlarının başarısına odaklanmış durumdalar. Mesela Aykut Kocaman'ın kaç haftadır milli takım çalıştırıcılığı hakkında ağzını arayan medya aradığını bir türlü bulamıyor, bulamaz da. Üç çalıştırıcı da isim, ülke, kariyer bakmaksızın hak eden futbolcuya formayı vermekten çekinmiyorlar. Çağdaş futbolun gereklilikleri olan pozisyon oyunu ve koşu mesafesinin önemini oyun anlayışlarının temeline oturtmuş durumdalar. Sonunda da başarı geliyor tabii. Ancak ben bir türlü bu üç takımın başarısına sevinemiyorum. Başarılarını da konuşurken, överken bin kere düşünüyorum her seferinde.

FUTBOL SEVGİSİ BAĞ KURMA İŞİ

Bu 3 takımı da benimseyememe, takımlar adına sevinememe nedenim, takımların taraftarı olmamamdan kaynaklanmıyor. Zamanında avrupa kupası maçlarında Kocaelispor'u, Gençlerbirliği'ni, Bursaspor'u, Samsunspor'u, Gaziantepspor'u büyük bir heyecanla televizyon karşısına kitlenip az izlemedim, az desteklemedim. Şimdi Avrupa'da mücadele eden bu takımları izlemek gelmiyor bir türlü içimden.

Osmanlıspor'u gördükçe, Melih Gökçek'in takımı ele geçirme operasyonu aklıma geliyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin takımını Ankaraspor A.Ş. yapıp oğlu Osman Gökçek'in üzerine yapmasını hatırlıyorum. Aynı anda Ankaragücü'nun onursal başkanı olduğu için Ankaraspor ile, aile bağları nedeniyle aynı ligde olamayacağından dolayı kulübün düşürülmesini, futbolcuların mağdur olmalarını anımsıyorum.

Konyaspor'u izlemeye çalıştığımda, dede tarafından memleketim olmasına karşın bir bağ kuramıyorum. Milli maçlarda stadyuma gelen Konyalıların saygı duruşundaki yuhlamalarını, yine milli maçlarda, milliyetçi yanım sıfıra yakın olsa da, Türkiye ile alakası olmayan mehter marşı kulaklarımı çınlatıyor. Futbolla hiçbir bağı olmayan bir biçimde stadyumu inleten tekbirleri duyuyorum Konyaspor'a baktıkça. Son 2 sezondur kulübe sponsor olan şirketlerin hükümetle olan yakın ilişkileri içimi sıkıyor. Kulübün başkanının AKP milletvekili olması da buna dahil.

Başakşehir'e baktıkça kentsel dönüşüm geliyor aklıma. Yıldırım Demirören'in stadyum açılış maçında Mehmet Özdilek'e "topa dokunma" telkiniyle Recep Tayyip Erdoğan'ın attığı gol gözümün önünde canlanıyor. Kulübün başkanı Göksel Gümüşdağ'ın Tayyip Erdoğan'ın uzaktan akrabası, damadı oluşu, Kulüpler Birliği Vakfı olarak deplasman yasağını kaldırma açıklamasında verdiği 15 Temmuz mesajı kafamda beliriyor. Kulübün mevcut sponsor firması için AKP'nin yeşil alanları hibe etmesine dair çıkan haberleri hatırlıyorum.

'BAĞLANTI KURULAMADI'

Mustafa Reşit Akçay, Aykut Kocaman ve Abdullah Avcı ile çok kuvvetli bağ kurabiliyorum futbola yaklaşımları dolayısıyla. Söyledikleri her sözü can kulağıyla dinliyorum. Verdikleri her ropörtajın her satırını teker teker ve tekrar tekrar okuyorum ama takımlarıyla ilgili sıkıntılarım var. Zira futbol sevgisi bir bağ kurma işi. Bu takımlarla bağ kuramıyorum bir türlü. Bu takımların başarıları için sevinme eylemine kalkışma girişimi teşebbüsünde bulunmak düşüncesi bile, kendimle düşüreceği çelişik durumdan dolayı tüylerimi diken diken ediyor. Galiba sevgili Karin Karakaşlı'nın son yazısında bahsettiği gibi büyük bir bağlanma problemi yaşıyorum. Ama yok sorun kesinlikle bu kulüplerde değil mutlaka ki bende.


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.