Güç ve iktidarın gölgesinde Japon bir 'Hırsız'

Japon yazar Fuminori Nakamura'nın 'Hırsız'ı Doğan Kitap etiketiyle Türkçe'de. Kitabı alışılmışın dışına çıkaran şey, yoğun bir psikolojik çerçeveye ve felsefi bir altyapıyla yazılmış olmasıdır.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Geçtiğimiz günlerde Doğan Kitap’tan çıkan Fuminori Nakamura imzalı 'Hırsız' isimli kitap, Nişimura’nın Tokyo sokaklarında yankesicilik yaparken karşılaştığı bir dizi olayı ve bu olaylar sonucu bulaştığı bir mafyanın başına açtığı sorunları konu alıyor. Çevirisini Mehmet Gürsel’in, editörlüğünü Hülya Balcı’nın yaptığı kitap, klasik bir polisiye ve kaçma - kovalama tanımlamasının çok daha üstünde…

Fuminori Nakamura’nın İngilizce'ye çevrilen ilk kitabı olma özelliği de taşıyan 'Hırsız', Japonya’nın en önemli edebiyat ödüllerinden Kenzaburo Oe Ödülü’nün de sahibidir. Kitabı, klasik anlamda bir polisiye ya da gerilim tanımlamasından çıkaran şey ise, yoğun bir psikolojik çerçeveye ve felsefi bir altyapıya sahip olmasıdır.

Hırsız, Fuminori Nakamura, çev.Mehmet Gürsel, 168 syf, Doğan Kitap, 2017. Hırsız, Fuminori Nakamura, çev.Mehmet Gürsel, 168 syf, Doğan Kitap, 2017.

Nişimura, ufak yaşlardan itibaren hırsızlık yaparak kendini var etmiş ve bu var olma biçimiyle yaşamını idame ettirmeye karar vermiştir. Hız, zamanlama ve teknik onun için basit birer kavramdır. Gözüne kestirdiği herhangi birini rahatlıkla soyabilecek yeteneğe ve deneyime sahiptir. Yeter ki istesin… İstemek mefhumu bu noktada önemlidir çünkü Nişimura’nın hayata ve kendine dair istenci “bencillik” ve “keyfiyet” olarak değil, “özgürlük” olarak karşılık bulur. Ailesi, akrabası yoktur, canı istediği zaman hırsızlık yapar, canı istediği zaman parasını harcar, zorunlulukları yoktur, dahası zorunluluk kavramı onu ilgilendirmez. O, tam anlamıyla “özgür”dür ya da öyle olduğunu düşünür. Ta ki çocuk yaşlarından itibaren onun gibi “basit” bir yankesici olan arkadaşı İşikava’nın büyük bir soygundan bahsetmesine kadar…

TOKYO KAZAN, NİŞİMURA KEPÇE

Nişimura, İşikava’nın oldum olası kendinden daha yetenekli bir hırsız olmasının bilincindedir ve bu durumdan dolayı gocunmaz. İşikava, onun arkadaşıdır, büyük bir soygunun içine girmek üzeredir ve Nişimura, o olduğu için işin içine girer. Soygunu düzenleyen Kizaki, tehlikeli bir adamdır ve birtakım politik hesapların peşinde olduğu için bu “basit” hırsızlardan yardım ister. Soygun sonrası payını alan Nişimura, kentten ayrılır ve bir süre ortalarda gözükmez ancak arkadaşı İşikava’dan bir daha haber alamaz.

Tokyo kaynayan kazandır ve gün gün yolsuzluk ve cinayet haberleri artar ve giderek sistemin tam göbeğine yerleşir. Tokyo, bu yanıyla modernizmin bir temsilini de oluşturur. Cepleri dolu, metroya binerek evden işe, işten eve giden robotlar… Kizaki ise sistemin piş işlerini yapan bir adamdır. Bir süre sonra kente tekrar dönen Nişimura’yı bulur ve ondan bir iş yapmasını ister.

Nişimura, yapmak istemese de Kizaki onu yaşamıyla tehdit eder ve İşikava’nın başına gelenlerin rastlantı olmadığı söyler. Onu ikna ederken şu örneği verir: “Tanrı’yı dünyanın yaratıcısı değil de, süper güçlere sahip süper bir insan olarak düşün. Bu durumda hiçbir şey değişmezdi, değil mi? İnsanlar yine ona itaat eder, ona tapar, kendi refahları için ona dua ederlerdi.”

'Hırsız' bu yanıyla, güç ve iktidar ilişkisine değinirken, Uzakdoğu’dan modern bir zamanda geçen “Filler ve Çimen” hikâyesi sunar. Ezen ve ezilen ilişkisi romanın odak noktasına oturmaktadır. Kizaki’nin, hazırladığı ustaca bir plan yolu ile Nişimura’yı tongaya düşürmesi ve sonrasında gelişen olaylar kitabı gerilim dolu ve bir solukta okunabilecek bir yapıya kavuşturuyor. Nişimura’nın dostluk kurduğu seks işçisinin oğlu, sistemin sürekliliğini ve yıkıcılığını temsil ederken, Nişimura’nın sonu bu çemberden çıkmanın imkânsızlığını simgeliyor.

Kitabı, klasik polisiye ve gerilim yapısının dışına çıkaran bir diğer mefhum ise şiddettir. Şiddet mefhumu, günümüz insanının giderek çoğalan ve neredeyse sıradanlaşan en temel toplumsal ve bireysel göstergelerinden biridir. Kitleler, kapitalizmin doruğa çıkması, temsiliyet kavramlarının sıradanlaşması ve günlük yaşamın bir tüketim çılgınlığına dönüşmesi sonucu –her anlamda-, farkında olmaksızın veya bilinçli bir şekilde, öfkelidir. Kitleler, kendilerini temsil edecek bir duruşa ve varoluş biçimine sahip değildir. Nişimura’da görünür olan “özgürlük” biçimi, bir kanun kaçağı ve emek hırsızı da olmasına rağmen, bu yapının dışındadır. Hak ettiği “şiddet” ise, mağdurlardan değil “bağımsız” olması sonucu iktidar sahiplerinden gelir.