G20'den beklenen: Sosyal eşitsizlikle mücadele

Sosyal eşitsizliğin birlikte getirdiği sorunlardan dolayı risk altında olmayan ülke yok gibi neredeyse. G20 ülkelerinde, dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisi yaşıyor. Bu zirve birçok şeyi değiştirebilirler.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - Ekonomisi gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin hükümet veya devlet başkanları 7-8 Temmuz'da Almanya'nın Hamburg şehrinde G20 zirvesi için bir araya gelecekler. Üzerinde konuşmaları beklenen belki de en önemli sorun, küresel sosyal eşitsizlik ve bununla nasıl mücadele edileceği sorusu.

Dünyanın en zengin sekiz kişisinin toplam servetleri 426 milyarken, dünya üzerinde 700 milyondan fazla insan aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Hatta birçok G20 ülkesinde zengin ve yoksul arasında uçurum varken, G20 zirvesinde her zamankinden daha belirgin olan küresel eşitsizliğin konuşulması gerekirdi.

Dünyadaki bu muazzam eşitsizlik milyonlarca insanı sadece eğitimden, sağlık güvencesinden ve sosyal katılımdan mahrum bırakmıyor, ayrıca politik duyarsızlığa neden oluyor. Sosyal adaletsizlik insanları farklı seçimlerin eşiğine getiriyor: Sağ popülizmin yükselmesi, Trump gibi kişilerin başkan seçilmesi, AB'den önemli bir partner olan İngiltere'nin ayrılması gibi önemli gelişmelere şahit oluyoruz. Tüm sınıflardan insanların kendilerinin dikkate alındıklarını, seslerinin duyulduklarını hissetmeleri lazım! İnsanlara bu his verilmezse zaten çok ta sağlam kurulmamış olan demokrasinin temelleri sarsılacak, belki tamamen yok olacak.

Sosyal adaletsizlik, 2015'de yapılan G20 sonuç bildirgesinde, toplumsal birliktelik, sosyal istikrar ve ekonomik büyüme için risk olarak tanımlanmıştı. Bu sosyal adaletsizliği daha net tanımlamak ve bununla mücadele yöntemleri ortaya koymak için Almanya'da yapılacak G20 zirvesi bir fırsat olmalıdır: G20 hükümetleri bu eşitsizlikle mücadele etmek için atılması gereken somut adımları da tek tek tanımlamak zorundalar.

Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi altyapı yatırımları aciliyet arz eden konular olarak ortada duruyor. Ayrıca bu ülkelerin önemsemesi gereken konuların başında, adil vergi politikası geliyor, çünkü çok uluslu şirketlerin ve zengin bireylerin, belirli ölçüde toplumun refahı için vergi sistemine katılması gerekiyor. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik için kullanabilecek yılda 100 milyar dolara yakın bir paranın, çok uluslu şirketler tarafından vergiden kaçırıldığı tahmin ediliyor.

Daha önceden planlanmış olan ve G20'de üzerinde anlaşma sağlanması beklenen küresel düzeyde finans transaksiyon vergilendirmesi ertelendi. Finans dünyasından elde edilebilecek bu küçük vergi bile, devletlere eğitim, sağlık veya iklim korumada kullanılabilecek milyarlar getirebilirdi. Almanya bu konuda öncülük yapabilecek bir ülkeyken, bunu yapmadı.

Artan milliyetçilik ve kökten dincilik gibi konularda dünyanın acilen uluslararası işbirliğine ihtiyacı var. Bu konu G20 çerçevesinde konuşulması gereken önemli bir konu. Bu zirvenin varoluşunu temellendirebilmesi için belirleyici bir yön göstermesi gereklidir. Bu da tüm dünyada sosyal eşitsizlikle mücadele etmek ve demokrasiyi güçlendirmektir.

Ama herkesin bildiği gibi G20'ye dahil olan, özellikle ABD, Rusya, Çin, Türkiye gibi ülkelerin en az önemsedikleri konu, belki de sosyal eşitlik. İşte bu eksikliğe ilgi çekmek için, Almanya ve Avrupa genelindeki birçok sivil toplum örgütleri ve aktivistler, Hamburg'da "G20 protestoları" için aylarca hazırlık yaptılar. Geniş bir yelpazede renkli, birbirinden farklı organizasyonlar mevcut. Hamburg sokaklarında bu protestolar 23 Haziran ile birlikte başladı ve 9 Temmuz'da son bulacak.

Hamburg'da en az yüz bin protestocu G20'de dünya halklarının gerçek sorunlarının konuşulması ve bu sorunlarla ilgili makul bir mutabakata varılması için tüm güvenlik önlemlerine ve risklere rağmen orada olacaklar.

Yoksullukla ve sosyal eşitsizlikle mücadele günümüzün en temel sorunu, diğer problemler bu temel sorunun etrafında ona bağlı olarak gelişen diğer sorunlar. Sosyal eşitsizliğin birlikte getirdiği sorunlardan dolayı risk altında olmayan ülke yok gibi neredeyse. G20 ülkelerinde, dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisi yaşıyor. Bu zirve birçok şeyi değiştirebilirler. Bunun farkında olup önlem alıp almayacaklarını zirveden çıkacak sonuç bize gösterecektir.