YAZARLAR

Zombilerin yükselişi!

Borsaya dün sabah bir açıklama düştü. Bir tekstil şirketi, Halkbank’tan aldığı ve ödeyemediği için yılın başında yapılandırdığı kredinin, ilk taksitini ödeyemediğini açıkladı. Oysa aynı şirketin hisseleri yıl başından beri yüzde 246 yükseldi. İşte bir illüzyonun peşinde ‘hava oyunlarına’ sürüklenen on binlerce kişi ve ekonominin gerçeği…

Hilekar: “Buyurunuz efendim. Zatı aliniz şimdiye kadar konsolid işlemlerde zannederim bulunmadınız.”

Safdil: “Hayır bulunmadım.”

Hilekar: “Yazık efendim. Sair işlerinizde boş yere ömrünüzü telef ettiniz. Geçen birisi geldi, dört günde on iki bin dört yüz lira kazanıp gitti.”

Safdil: “Bu nasıl olur?”

Hikekar: “Konsolid işlerine girip biraz kaldınız mı, konsolid sizden adeta titreyecek ve o vakit binler kazanacağınız liraları göreceksiniz.”

Safdil: “Öyleyse haydi yapalım.”

Osmanlı’da borsanın ilk komiseri Abidin Bey, 1870’lerde tahvil spekülasyonlarına karşı halkı uyarmak için yazdığı, “Konsolidenin Hava Oyunlarıyla Sair Muamelatı ve Müstekrezat Maliyeye Dair Risale”sinde, orta oyunundan esinlenerek yarattığı iki karakteri konuşturur.

Safdil’in başına gelenleri öğreneceğiz ama önce bugüne dönelim…

***

Hükümet yetkilileri ve yandaş basın aylardır, Abidin Bey’in Galata sokaklarında dolanan “Hilekar”ı gibi borsa çığırtkanlığı yapıyor. Ekonomik veriler ve finansal vaziyetteki kırmızı alarma rağmen, elindeki küçük birikimle, düşük faizle çektiği krediyle borsaya koşan on binlerce yeni “Safdil”i, “istikrar ve güvenin” abidesi olarak kutsuyorlar. Yabancının aceleyle kaçtığı borsayı, “yerli ve milli” yapmakla övünüyorlar.

Yıl başından beri şekerlemecilerin, gıdacıların; borsa dışında varlığını bilmediğimiz tekstilcilerin hisselerinin sanayi kuruluşlarını, bankaları üçe-beşe katlamasına tanık oluyoruz. Bir spekülasyon çarkı hızla dönüyor. Ama nereye kadar?

Dün sabah Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) bir bilgi düştü. Halka açıklık oranı yüzde 92.7 olan Diriteks Tekstil, kredi borcunu ödeyemediğini duyurdu. Açıklamanın detayları, endeksin parıltısının gölgesinde kalan gerçek manzarayı çiziyor:

“Şirketimizin en büyük kredisi olan ve 2020 Ocak ayında yapılandırılan Halkbank kredisi 6 ay geri ödemesiz olup 2020 Haziran ayında ödeme süresi başlamış olup fakat 2020 Haziran ayından bugünkü güncel son duruma kadar yaklaşık 1.700.000 TL’lik taksit ödemeleri gecikmede olup ödenmemiştir. Halkbank şirkete 2020 Aralık ayında kanuni takibe geçeceğinin uyarısını yapmıştır.”

Borç yılın başında, üstelik de 6 ayı ödemesiz, düşük faizle yapılandırılmış. Buna rağmen ilk taksit ödenmemiş. Aynı şirket borsada harikalar yaratıyor oysa. Ocak ayından beri hisseleri yüzde 246 oranında yükseldi. Son bir ayda KAP’a söylediklerine bakın:

12 Ekim: SGK 70.7 bin lira prim alacağı için haciz işlemi başlattı.

14 Ekim: Şirketin borca batıklığının tespiti için bilanço yaptırma zorunluluğu doğdu.

16 Ekim: Şirket eski yönetim kurulu başkanı Abdullah Yiğit Baş 67 bin 500 TL, şirket eski çalışanları ise 187 bin 500 TL şirket haciz emirleri gönderdi.

Ve nihayetinde Halkbank’tan aldığı kredinin taksitini ödeyemediği bilgisi…

Bu açıklamaların yapıldığı dönemde hisse ne kadar artmış dersiniz? Tam yüzde 20! “Biz kredinin taksitini bile ödeyemedik” dediği gün de yükseliyordu üstelik.

Abidin Bey’in finans literatürümüze kazandırdığı “hava oyunları” böyle bir şey işte. Lakin işaret ettiği gerçek, hiç de hükümetin coştuğu kadar havalı durmuyor.

***

2018’de kur kriziyle beraber binlerce şirketin borçlarının katlandığı malum. Uzun süredir kredi mekanizmasıyla yüzdürülen şirketler, krizin ağırlaşması ve pandemiyle beraber iyice dar boğaza girdi. Hükümet kamu bankaları kaynaklarını, Merkez Bankası rezervlerini devreye sokarak baskıladığı faiz üzerinden aynı hikayeyi sürdürmeye çalıştı. Esasında zombileşmiş şirketler, yeni krediler ve yapılandırmalarla “canlı kanlı” gösterilirken; onların banka bilançolarında yarattığı tahribat da borçlar takibe atılmadan önce beklenmesi gereken 90 günlük süre 180 güne çıkarılarak, kağıt-kalem illüzyonuyla ötelendi. Pandemide bankaların takipteki alacaklarındaki düşüşün nedeni buydu.

İki hafta önce takipteki alacaklar artışa geçti. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) Ekim ayı verilerine göre, takibe düşen miktar bir hafta içinde 885 milyon lira yükseldi ve 132.2 milyar liraya ulaştı. Bakan Berat Albayrak’ın “Ben kura bakmıyorum” demesi ve faizlerdeki yükselme eğilimi gösteriyor ki, aynı dümeni aynı yöntemle çevirmek zor görünüyor artık. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde pek çok şirketin yeniden yapılandırılan borçlarını da ödeyemediğini sık sık duyacağız.

Nitekim küçükler bir yana, henüz krizin ilk işaretleri görünür görünmez milyarlarca dolarlık borçlarını yapılandıran Bereket Enerji ve Doğuş Grubu gibi büyüklerin de taksitlerini ödemediğini, yeniden masaya oturduklarını öğreniyoruz. İki yıl önce bankalara koşan ne kadar şirket varsa yeniden tek tek önümüze düşüyorlar.

Bankaların ciddi varlıkları olan şirketler dışında bu yükü bir kez daha taşıyamayacakları söyleniyor. Özellikle kapıda sıraya girmiş onlarca enerji şirketi de dururken. Varlık Fonu’nun ikinci çeyrekte 2.23 milyar lira zarar yazan THY için kredi aradığı, yurtdışından uygun kredi bulmanın Türkiye açısından zorlaştığı bir dönemde işaret edilen yol, yeni bir İstanbul Yaklaşımı veya benzeri bir çözüm.

Dolayısıyla o meş’um kural işlemek mecburiyetinde: Kar şirketin, zarar kamunun! Askıda ekmek, iman, cennet vaadi, militarist nutuklar, taksit taksit artan gaz rezervi müjdeleri boşuna değil yani.

Bu arada “hava oyunları”na kapılan Safdil’e ne mi oldu?

Kısa sürede elinde avucunda ne varsa yitirdi. Galata Hilekar’ı olan biteni, bugünkü hükümetin de pek sevdiği gerekçelere sığınarak açıkladı:

“Aman efendim Londra’daki olayı işitmediniz mi? Bir de Amerika’da bir zat var ki, dünyanın en büyük tüccarı. Onun yüzünden oldu!”