YAZARLAR

Cülus bahşişi: Siyasi sportif bayram ikramiyesi

Bu sezon eylül ayında başlayacak. Tabii eğer pandemi ikinci dalgasıyla hayatı karantinaya mecbur etmezse. 2021’in Haziran ayında Avrupa şampiyonası başlayacak. Süper Lig takım sayısı 21'e yükseltildi. Her takımın bir hafta bay kalacağını varsaysak bile, süreç 42 haftaya sarkacak. Bunun anlamı şudur; lige hiç ara verilmeden her hafta maç yapılsa bile, süre yetmeyecek. Hesap ortada.

Padişahların taht kavgasında yeniçeri ocağına dağıttığı siyasi rüşvetin adıydı cülus. Bugünlerde kılık değiştirdi ve futbol dünyasına dağıtılan makarna ve kömür torbaları niyetine kümede kal bahşişine dönüştü. Bu bahşişin mahiyeti, Ayasofya kararı, İstanbul Sözleşmesi pişmanlığıyla birlikte okunduğunda, TFF’nin kümede kal kararı, siyasi iradenin, siyasi maliyet kararlarından biri olduğu kolayca anlaşılır. Kararın bütün ligleri kapsıyor olması, esas itibarıyla federasyonun kapasite, manevra, esneklik ve imkan hükümlerini aşıyor. Kararın zamanlaması da, sportif değil de siyasi olduğunu ele veriyor. Besbelli ki, TFF siyasi bir direktifle rota değiştirdi ve siyasetin limanına gönüllüce demirledi. Zaten iflas etmiş bir ligin patronu olarak TFF’nin başka seçeneği de yoktu. Esas patron böyle buyurmuştu. Ne de olsa parayı veren düdüğü çalar.

Yarışmacı ilkeler tümden ihlal edilmiş. Sportif hukuk ve etik rafa kaldırılmış ve sportif ahlakın yüzü de siyasetle bakışmaya terk edilmiş. Siyaset ve futbol ilişkisini inkar etmenin manasız bir debelenme olduğunu söylemekten dilim damağım kurudu. Prensip olarak insana dair her şey siyasidir. Ve prensip olarak insana dair her şeyin kendince amaçları vardır. Bütün mesele söz konusu amacın kendine hizmet etmesidir. Belki bu noktada makul sebeplerle amacın araçsallaşmasına karşı kısmî bir öfke biriktirmek nesnel bir tavır olabilir.

Türkiye Futbol Federasyonu'nun pandemi gerekçesiyle bütün profesyonel liglerde küme düşme kuralını kaldırması, ilk bakışta, sanki endüstriyel futbola bir meydan okuma gibi görülebilir. Ama kararın, bir karar alma becerisinden öte bir nitelik taşımadığı, başka da destekleyici, proje ve planlara yaslanmadığı anlaşılmışken, bunun bir isyan, bir meydan okuma olmadığı açıktır.

TFF müflis bir tüccar gibi, son çeyrekte bütün aileyi bir arada tutamayan beceriksiz tüccara benziyor. Son bir gayretle, hızla yaklaşan, toptan iflası bir parça ötelemek. Ama aileyi bir arada tutma çabası her şeyden önce mevcut mekâna sığmıyor.

Bu sezon eylül ayında başlayacak. Tabii eğer pandemi ikinci dalgasıyla hayatı karantinaya mecbur etmezse. 2021’in Haziran ayında Avrupa şampiyonası başlayacak. Süper Lig takım sayısı 21'e yükseltildi. Her takımın bir hafta bay kalacağını varsaysak bile, süreç 42 haftaya sarkacak. Bunun anlamı şudur; lige hiç ara verilmeden her hafta maç yapılsa bile, süre yetmeyecek. Hesap ortada. Demek ki Süper Lig, kimi durumda sıkıştırılmış bir fikstüre mahkum edilecek. Buna kupa şampiyonası eklendiğinde ortaya zıvanadan çıkmış bir takvim çıkacak.

Kalibresi, kalitesi ve seviyesi düşük olan Türkiye Süper Ligi, siyaset eliyle kamburuna kambur yüklemeye devam ediyor. Ekolü yok, geleneği yok, sistemi yok ve şimdi de rutin süreçler dinamitleniyor. Eğer yönetilmeye müsait vaziyetlerdeyseniz adamı böyle yönetirler.


Ali Fikri Işık Kimdir?

Ali Fikri Işık, 1958 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Xeramemo köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Batman’da, liseyi ise Silvan’da okumuştur. 1978 yılında Batman'da “Sesleniş” Gazetesiyle yazın hayatına başlamış. 1985 yılında yazarlar kooperatifi olan Yazko’nun dergisi “Yazko Somut”ta, 1994 yılında “Zone News” gazetesinde, 1995 yılında haftalık dergi “Roj”da, 2010 yılında Taraf gazetesinde, 2016 yılında “BasNews ve Kurdistan24 Türkçe'de yazmıştır. Amedspor Kaos ve Direniş Amedspor kitaplarının yazarıdır.