YAZARLAR

Ve Madam yakalandı!

Maxwell’in ABD’de yakalanışında izaha muhtaç yanlar var. Bu kadın neye güvenerek, milyonlarca insanın kendisinden nefret ettiği bir ülkede köşk satın alıp hayatını sürdürebileceğini düşünüyordu?

Geçenlerde New York’ta bir hapishane hücresinde can veren esrarengiz zengin pedofil Jeffrey Epstein’in bir numaralı “ortağı” Ghislaine Maxwell nihayet yakalandı. Ve sürdürülen soruşturmaya savcılıkta kamudaki yolsuzluklar konusunda çalışan birimin katıldığı öğrenildi. Yani soruşturmanın birtakım “kamu görevlileri”ne uzanacağı anlaşılıyor. Buradan, Epstein’i kollama sürecine zaten bir bakanını kurban vermiş Trump yönetimi için de çok bela çıkabilir, başkaları için de.

Maxwell, olayı izleyen herkesin sandığı gibi Birleşik Krallık’ta, Britanya’da değil ABD’de, New Hampshire eyaletindeki Bradford’da, ormanlık alanda, özel yolu olan, gözlerden uzak bir köşkte gözaltına alındı. Savcılık, Maxwell’in köşkü 2019 Aralık’ında nakit parayla satın aldığını açıkladı. Arada aracı var, araştırma sürüyor.

Epstein’in yıllar sonra biraraya gelip hukuk mücadelesi yürüten kurbanları ve avukatları haberi sevinçle karşıladılar. Benim gibi, Epstein rezilliğiyle yıllardır uğraşan herkes de pek sevindi ve heyecanlandı. Öncelikle belirtmek gerekir ki, -artık Türkiye’de meşhur olan- New York Güney Bölgesi Savcılığı ve FBI’da en azından bir kesim bu meselenin üzerine özellikle, ısrarla gidiyor. FBI’ın New York Saha Ofisi direktör yardımcısı, meselâ, “Kurbanları yıllarca önce uğradıkları travmayla yaşamaya çabalarken,” diye anlattı Maxwell’in yakalandığındaki durumunu, “onun, ayrıcalıklı hayatını sürdürmek üzere New Hampshire’da muhteşem bir mülke kapağı attığını öğrendik.” Kurbanlar ve avukatları, savcılara ve FBI’a özellikle teşekkür ettiler.

Zira Epstein rezaletinin bir yüzü, dargelirli ailelerin küçük kızlarına taciz tecavüz ise, öbür yüzü, Jeffrey Epstein denen karanlık adamın Amerikan adalet sisteminin paçavrasının çıkarılması pahasına kollanması. Ve her iki kısımda mevki makam sahibi, kudretli, zengin, muteber kimselerin, ortaya çıkmasını asla istemeyecekleri roller oynadıkları kesin. Yani soruşturma basbayağı, muktedir birilerinin gazabına uğrama riski altında bugünlere getirildi. Ve öyle görünüyor ki, bundan sonra saptırılması, durdurulması kolay olmayacak.

Epstein skandalı hakkında, sinir bozucu oldukları kadar tuhaf, akla sığmaz ayrıntılarla dolu bir yazı dizisi hazırlamıştım: “Bir Erkeklik ve Zenginlik Öyküsü”. P24’te yayımlanan dizide, neredeyse eldeki bütün bilgiyi derlemiş ve verilerle bulguları iki büyük soruya bağlamıştım.

İKİ VAHİM SORU

Birincisi, ortadaki olay sadece sapık bir adamın alçakça bir tezgâh kurup yoksul kızları ağına düşürmesinin çok ötesindeydi. Ucu mankenlik-modellik piyasasına uzanan, karanlık birtakım ilişkiler vardı ortada. Ve Jeffrey Epstein’in esrarengiz servetinin bilinen yegâne kaynağının Victoria’s Secret’in büyük patronu Les Wexner oluşu, New York’ta denetim altındaki apartmanlarda barındırılan ve partilere gönderilen “kız grupları”, manken-model “ajansı” işleri yürüten şaibeli şahıs Fransız Jean Luc Brunel’in sahneye gelip gelip kayboluşu, ancak bir uluslararası (kız) çocuk-kadın ticareti şebekesinin varlığı halinde anlam kazanıyordu. Muhtemelen aynı zamanda bir uluslararası fuhuş organizasyonu da olan böyle bir şebeke var mı?

İkincisi, gerek Jeffrey Epstein gerekse Ghislaine Maxwell, Epstein’in ilk tutuklanışından ve göstermelik hapis süresinden sonra bile, son derece rahat hareket edebilmişler, New York sosyetesiyle düşüp kalkabilmişler, Epstein’in Manhattan’daki en gösterişli özel mekânlardan biri olan evine birçok ünlü insan girip çıkmıştı. Ne de olsa eski ABD başkanını (Bill Clinton) özel uçağıyla Afrika ülkelerinde dolaştıran, Harvard Üniversitesi kampüsünde -anahtarı kendinde- ofisi bulunan bir adamdan bahsediyoruz. Ayrıca, Epstein’in yargıdan ve hak ettiği cezadan, Amerikan sisteminde kolay kolay görülmeyen bazı kaçamak yolları ve alenî kayırma tedbirleri sayesinde kurtarılması, sadece onun Miami polisine ve savcılarına yedirdiği rüşvetle açıklanabilir miydi? Çeşitli yerlerde ancak değinilerek geçilen, çünkü destekleyecek kanıt bulunmadığından zayıf kalan iddia, Epstein’in gizli servis faaliyetleriyle ilişkisi olduğuydu. Bu iddia, üstelik, babası, medya patronu Robert Maxwell’in Sovyetler’den başlayıp İsrail’e uzanan şaibeli bağlantılarına dayandırılarak, Ghislaine Maxwell’in de benzer ilişkiler içinde olduğuna kadar vardırılıyordu. Çünkü Epstein, önemli simaları yalnız New York’taki evine davet edip bilimsel toplantılar düzenlemiyordu. Virgin Adaları ve Florida/Palm Beach’teki “tesislerinde” de birçok tanınmış, kudretli şahsiyeti ağırlıyordu. Ağırlama, muhtemeldi ki, küçük kızlarla bu şahsiyetlerin açığa çıkmasa iyi olacak mahrem seanslarını da kapsıyordu. Bu mekanizma elbette bol bol şantaj malzemesi üretebilirdi. Epstein’in malikânelerine, evlerine birçok kamera yerleştirdiği, sürekli kayıtlar yaptığı söyleniyor. Bunlar istihbaratçılar için pek değerli taşlar olsa gerekti. Var mıydı bu işin içinde birtakım istihbarat numaraları?

Hiçbir yerde bu konuda tatmin edici ayrıntıya rastlayamadım. Ancak ihtimali tamamen dışarıda bırakamıyorum da. Zira Epstein’inki gibi bir mekanizmanın onca yıl hiç rahatsız edilmeksizin çalışabilmesi, ardından bu adamın öylesine kollanması, kolay izah edilir işler değil.

ÖBÜR KADINLAR

Ghislaine Maxwell’in Epstein şebekesinin tepesindeki konumu ve rolü üzerine, bahsettiğim dizimin 12. ve 13. bölümlerini okumanızı öneririm: “ ‘Madame’: Ghislaine Maxwell” ve “ ‘Evin hanımı’nın rolleri”.

Epstein hadisesinde en can acıtıcı unsurlardan biri, bu sapık herife kimi zaman, günde üç orgazm “ihtiyacı” giderilebilsin diye her gün üç ayrı kız temin edilmesi için işleyen mekanizmada yalnız Maxwell’in değil, başka kadınların da rol alışı. Başlıcaları Sarah Kellen, Lesley Groff, Adriana Ross ve Nadia Marcinkova olan bu kadınlar, 2008’de Epstein’in son derece konforlu koşullarda geçirdiği sözümona hapislikle yırtmasını sağlayan yüz karası anlaşma ile yasal koruma altına alındılar ve asla soruşturulmayacaklarına dair Epstein’e güvence verildi. Şimdi işlerin değişeceğini umuyorum. Nitekim New York savcılığı, “Florida’daki anlaşma bizi bağlamaz,” diyor.

Sözkonusu genç kadınların arasında en beteri Sarah Kellen. Eve gelen kızları mutfak kapısından alıp “hazırlayan”, masaj odasına götüren genç kadın bu. Prens Andrew’la ilgili soruşturmanın ardından soyadını değiştirdi, Sarah Kensington oldu, sonra Bonk soyadını tercih etti, ardından bir NASCAR (otomobil) yarışçısıyla evlendikten sonra soyadı Vickers oldu. İlginç tipler bunlar. Nadia Marcinkova da ben diziyi hazırlarken pilot olmuştu. Pilotluk kursu veriyordu. Epstein’in “Yugoslavya’dan, ailesinden satın aldığını”söylediği, “seks kölem” diye takdim ettiği, kızların bazılarına masaj odasında kılavuzluk yapan, bazen sekse katılan, gerçekte kendisi de uzun süre kurban konumundaki 15 yaşındaki kız bu. Sarah, Nadia ve şebekedeki öbür genç kadın görevliler hakkında bilgi edinmek isterseniz, dizimin 16. bölümünde bulabilirsiniz: “Ekip: Avcılar, asistanlar”.

ŞÜPHELER…

Ghislaine Maxwell’in 10-20 sene hapis yiyebileceği söyleniyor. Savcılık, “kuvvetli kaçma şüphesi” nedeniyle gözaltında kalmasını talep ediyor. Maxwell sadece Epstein’e kızları temin etmek ve “hazırlamak”la kalmadı; bazen kendisi de kızlarla birlikte sekse katıldı. Suçları arasında yalan ifade vermek de var.

İçinde yaşadığımız düzenin ürettiği kötülüğün bir tür damıtılmış pahalı versiyonu var bu olayda. Zengin, güçlü erkeklerin, yükselme hırsıyla onlara yanaşan kadınlardan da destek alarak kurdukları, yürüttükleri bir acımasızca sömürü mekanizması. “Hovardalık” bakımından hiçbir imkândan yoksun olmayan zengin adamın, kolayca boyun eğdirilebilir, ucuza kandırılabilir yoksul aile çocuklarını taciz ederek, kullanarak, baştan çıkararak tatmin bulması, yalnız sapıklık diye geçiştirilecek iş değil. Yediği halt ortaya çıktıktan sonra bu adam toplumun en üst tabakasında neredeyse tereddütsüz kabul görmekteydi.

Maxwell’in ABD’de yakalanışında izaha muhtaç yanlar var. Bu kadın neye güvenerek, milyonlarca insanın kendisinden nefret ettiği bir ülkede köşk satın alıp hayatını sürdürebileceğini düşünüyordu? ABD’de şurada burada görüldüğüne dair iddialar da ortaya atılmıştı. Ayrıca ortadan kaybolduğu süre içerisinde Birleşik Krallık, Japonya ve Katar’ın da aralarında bulunduğu çeşitli ülkelere tam on beş uluslararası uçak seyahati yaptığı ortaya çıktı. Saklanacak insanın havalimanlarında fink atması tuhaf. Üç pasaportunun (Birleşik Krallık, ABD ve Fransa!?) bulunması gibi. Ya da en şişkininde yirmi milyon dolar bulunan on beş ayrı banka hesabına sahip oluşu gibi.

Maxwell yakalanmayacağına nasıl güveniyordu? Belki şöyle sormalı: Kime, neye güveniyordu? Ve tabiî bunu sorar sormaz peşine eklememiz gerekiyor: Şimdi ne oldu da yakalandı? Takip ediliyor olduğu muhakkak. Hem kendisine yakınlıkları hem de Prens Andrew’in yediği herzelerin daha fazla kurcalanmaması için Birleşik Krallık kraliyet ailesinin Maxwell’in İngiltere’de gizlenmesine yardımcı olduğu, kadının bir nevi gayriresmî koruma altında olduğu varsayılıyordu. Anladık ki, böyle değilmiş ve Maxwell belki bütün bu süre boyunca ABD’deymiş. Aydınlatılmaya muhtaç bu.

“Neden şimdi?” sorusuna karşılık ilk akla gelen cevaplardan biri, Trump’ın son tasarruflarından birinde saklı. Şımarık emlakçı, adalet bakanına, New York Güney Bölgesi savcılarından Geoffrey Berman’ı görevden aldırdı. Berman önce direndi, sonra istifa etti. Başkanın bu savcıya gıcıklığı, Berman’ın mütemadiyen Trump’ın yakınındaki birtakım adamların başına bela oluşundan. Bunlar arasında Trump için çok önemli işler gören, mahrem işlerindeki avukatı Rudi Guilliani de var. Ancak Berman’ın yerine gelen ve ayağının tozuyla Ghislaine Maxwell’in gözaltına alınışına dair açıklama için basının karşısına çıkan savcı Audrey Strauss, gözaltı işleminin Berman’ın görevden alınışıyla uzaktan yakından alâkasının bulunmadığını söyledi. Savcılar, Maxwell’in Epstein’in nezarethanede ölmesinden bu yana izlendiğini, iddianame için hazır hale gelindiğinde gözaltına alındığını ileri sürüyorlar.