YAZARLAR

Sağlık sistemi tartışmaları (1): Recep Akdağ'dan eleştirilere yanıt

“Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin bir anlamda sahibi ve uygulayıcısı olan eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ, eleştirilere yanıt verdi. Akdağ’ın cevap hakkına, noktasına virgülüne dokunmadan yer veriyorum. Bu vesileyle köşemi bir süre Türkiye’deki sağlık sistemini tartışmaya ayıracağımı da konunun muhataplarına duyurmak isterim.

Korona virüsü salgını tüm dünyada sistem tartışmalarının fitilini ateşledi. Tartışmaların odağında ise neoliberal ekonomi politikaları ve onun uygulamalarından biri, kamucu sağlık anlayışının terki var.

Türkiye’de salgınla mücadele sürecinde, AK Parti iktidarının ilk hükümetinde gerçekleştirilen “Sağlıkta Dönüşüm Programı”na yönelik eleştiriler öne çıkarken siyasi iktidar, Türkiye’nin birçok ülkeye göre salgınla mücadelede başarılı olduğunu söylüyor.

Türkiye sağlık sisteminin artılarını-eksilerini ortaya koymak, herkes için nitelikli ve ücretsiz sağlık hakkını savunmak biz gazetecilerin görevi. Bu tartışmayı tüm unsurlarıyla gündeme taşımak da bizim sorumluluğumuz.

Bu sebeple DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı 13 Nisan 2020 Pazartesi günü KRT’de konuk ettiğim programda Babacan’a, kendisinin de bakanlıklar yaptığı AK Parti hükümetlerinin özelleştirme politikalarına, “Sağlıkta Dönüşüm Programı”na ve sağlığın özelleştirilmesine dair sorular yönelttim. Babacan o sorulara özetle şu yanıtı verdi, “Özel sağlık sistemi bir opsiyondur. Esas, devletin sağlık hizmetinin tüm vatandaşlara fırsat eşitliğiyle ulaşacağı ve yüksek kaliteli sağlık hizmeti alacağı bir sistemdir, Türkiye için doğrusu budur. Sağlıkta Dönüşüm bugün eleştirildiği kadar kötü değildi. Son 4-5 yıldır bozuldu. Türkiye başarılı oldu zamanında ama ne zaman ki iş merkezileşmeye başladı, ne zaman ki bu bir kadro hareketi değil daha farklı bir hareket haline geldi, bilim akıl ve istişare bir kenara konuldu, her alanda olduğu gibi sağlıkta da sorunlarımız büyüdü”.

Programın ardından “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin bir anlamda sahibi ve uygulayıcısı olan eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ aradı. Eleştirilere yanıt vermek istediğini söyledi. Akdağ’ın cevap hakkına, noktasına virgülüne dokunmadan yer veriyorum. Bu vesileyle köşemi bir süre Türkiye’deki sağlık sistemini tartışmaya ayıracağımı da konunun muhataplarına duyurmak isterim.

8 YIL ÖNCEKİ 'SAĞLIĞIN ÖZELLEŞTİRİLMESİ' SORUSU VE YANITI

AK Parti Erzurum Milletvekili ve eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile 18 Ocak 2012 tarihinde Akşam gazetesi için yaptığım söyleşiye bir göz attım. Girişi şu cümleyle başlıyor, “Sağlık Bakanı Recep Akdağ sağlıkta dönüşüm sistemine yönelik eleştirileri yanıtlamaya devam ediyor”… Bakan Akdağ 8 yıl önce “Sağlık tamamen özelleşecek mi?” soruma ise şu yanıtı vermiş:

Türkiye 10 yıl önce, feci halde piyasalaşmış, kötü bir durumdaydı. Şimdi ise vatandaşlar devletin şefkatli kolları arasındalar. Biz tamamen sosyal devlet anlayışıyla hizmet veriyoruz. Özel sektörü kullanıyoruz.

Eski Sağlık Bakanı Akdağ 8 yıl sonra yaptığımız telefon görüşmesinde ise şunları söyledi:

'BİZ GELDİĞİMİZDE TÜRKİYE’DEKİ SAĞLIK SİSTEMİ KAMUCU MUYDU?'

“Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin Dünya Bankası’nın desteklediği bir proje olduğu ve kamucu sağlık anlayışının terk edildiği iddiaları gerçekten tamamen hayal mahsulü. Bu dönüşümün partim adına, Cumhurbaşkanımız ve milletimiz adına birinci derece yürütücüsü bendim. Kamucu sağlık hizmeti kurulmadı diyenler insafsızlık yapmış olur ve ben buna şiddetle karşı çıkarım.

Biz geldiğimizde Türkiye’deki sağlık sistemi kamucu muydu? Vatandaşın yüzde 60-65’inin bir kamu sağlık sigortası vardı, geri kalanının sigortası yoktu. “Yeşil kartlı” denilen vatandaşlar da bir sağlık sisteminden yarım yamalak hizmet alırdı. Bizim yaptığımız sağlık dönüşümü ile vatandaşımızın yüzde 99’u bir kamu sağlık sigortasına kavuştu. Bu o kadar önemlidir ki! İnsanların hizmete kavuşmaları da hakkaniyetli hale geldi. Eskiden işçiye başka, memura başka, yeşil kartlıya başkaydı. Bu ülkenin tüm vatandaşları hür ve eşit olarak sağlık hizmetlerinden faydalanmaya başladı. Dünyada bu şekilde kamu sağlık hizmeti oluşturmuş çok az ülke bulunur.

İşin hizmet tarafına gelince… Kırsala taşıma hizmeti verilmezdi, hamile olduğunuzda size ambulans gönderilmezdi. Türkiye’de ambulans sayısı 100 civarındaydı. Bugün on katı ambulans var. Ücretsiz olarak taşınan insan sayımız (ambulanslarla) da neredeyse on katına çıktı. 2008’lerde kurduğumuz hava ambulansı taşıma sistemiyle de ihtiyaç halinde vatandaşlarımızı yurt dışından getiriyoruz.

‘CHP’Lİ BİR MİLLETVEKİLİ, SİZİN BU YAPTIĞINIZ KOMÜNİST ÜLKELERDE OLUR, DEMİŞTİ’

AK Parti hükümetleri öncesinde ister emekli ister esnaf olun, muayenehaneye gitmeden hizmet alınamıyordu. Adına bıçak parası denilen bir para alınıyordu hastalardan. Allah razı olsun, Cumhurbaşkanımız bu işe çok kararlı biçimde destek verdi ve bunu kestik. Vatandaş cebinden çok ağır harcamalar yapıyordu, perişan oluyor, yoksullaşıyordu. Bütün bunlar AK Parti’nin Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ortadan kaldı.

2008 yılında özellikle özel hastaneciliğin kısmen yaygın olduğu metropollerde yeni özel hastaneler yapılmasının önüne engeller getirdik. Bu hastanelerin doktor istihdamına ilişkin karar aldık. Doktorların kamudan hızla özel sektöre geçişleri durumunda kamuda sağlık hizmetlerinin aksayacağını biliyorduk. Bunu yaptığımız için Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda bir CHP’li milletvekili arkadaşımız, “Sayın Bakanım, sizin bu yaptığınız komünist ülkelerde olur” dedi. Ben de gülerek “Arkadaşlarınızın bazıları bizim neoliberal politikalar uyguladığımızı söylüyor, siz komünist diyorsunuz, bir karar verin” dedim.

‘ÖZEL SEKTÖRDEN HİZMET SATIN ALDIK AMA PATRON, DEVLET OLMAK KAYDIYLA’

Biz özel sektörden hizmet satın aldık ama patron devlet olmak kaydıyla. Kamu hastanelerinde toplam 18 tane MR vardı. Şimdi 400 tane var ve bugün inanın daha ucuz. Ben Harvard’da dersler verdim. dünyanın her yerinde konuşmalar yaptım, birçok yerde danışmanlık hizmeti verdim. MR’ı, tomografiyi ne kadar ucuza mal ettiğimizi anlattığımızda bana inanamıyorlardı. Bir Amerikan ilaç firmasının CEO’su bana dedi ki, “Sayın Bakan, siz sadece bizim firmamıza yıllık 2 milyon dolara mal oldunuz. Bizim yıllık ciromuz bu kadar azaldı”. Biz nasıl neoliberal politika üretmiş olabiliriz ki!

‘BİRİNCİ BASAMAĞI ELEŞTİRENLER BANA GELSİN’

Sayın Akdağ, halk sağlığı uzmanları, birinci basamak sağlık hizmetlerini eleştiriyor ve bunlar iyi olsaydı bugün salgınla daha iyi başa çıkılabilirdi diyorlar?

O halk sağlığı uzmanları kimse gelsin, onlarla konuşalım. Onlara AK Parti’den önce Türkiye’de sağlık hizmetleri nasıldı diye sormak lazım! Birinci basamak sağlık hizmetlerini örnek bir noktaya taşıdık. Herkesin tamamen ücretsiz hizmet aldığı bir aile hekimi oldu. Bizim dönemimizde anne, bebek ölümleri hızla azaldı. Bu düşüş, özellikle birinci basamağın önemli göstergeleridir. Bütün dünya bu başarıyı örnek gösteriyor.

‘KAMU HASTANELERİNİ TEMİZLEDİK AMA ÜNİVERSİTELERE GÜCÜMÜZ YETMEDİ’

Sizden önce çok iyiydi demiyor kimse ama sağlık sistemine dair eleştiriler var. Örneğin, AK Parti iktidarı yıllardır, Türkiye’nin köklü üniversite hastaneleriyle husumet içindeymiş gibi bir algı yarattı. Bu hastaneler ekonomik açıdan zor durumdalar ama gördük ki, salgınla mücadelede ilk organize olanlar da buralardı.

Üniversite hastanelerinin yapısal sorunları var. Kamuda hâlâ doktorların bir kısmının muayenehanesi olan, bir kısmının vatandaştan özel ameliyat parası aldığı yegâne hastaneler üniversite hastaneleridir. Bugün devlet hastanelerinde vatandaştan bir kuruş para tahsil edilmez. “Hadi muayenehaneye gel!” denen bir yapı, Sağlık Bakanlığı’na ait kamu hastanelerinin hiçbirinde yoktur. Bunu temizledik ama üniversitelere gücümüz yetmedi. Bunun bir kısmı Anayasa Mahkemesi’nin kararlarıyla oldu, bir kısmı muhalefet partilerinin itirazlarıyla.

Bugün de Hükümetimizin ısrarla üniversite hastanelerini korumak için gayret ettiğinin ben şahidiyim. Üniversite hastaneleri bizim olmazsa olmazımızdır. Ancak derhal hocaların muayenehaneleri ortadan kaldırılmalıdır. Vatandaşla hocalar arasında para ilişkisini kesinlikle kabul edemem.

‘SALGINLA MÜCADELEDE TÜRKİYE AVRUPA ÜLKELERİNDEN İYİ DURUMDA’

Salgınla mücadelede Sağlık Bakanlığı’nın performansını nasıl buluyorsunuz?

Türkiye bu işi, dünya ile, özellikle nüfusu bize yakın olan Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımızda daha iyi götürüyor, bunu da ortadaki rakamlardan görüyoruz. İngiltere, Fransa’yı bir düşünün! Avrupa ülkeleri içinde Almanya ile biz ayrıştık olumlu anlamda. Bu ülkelerin kişi başına düşen milli gelirleri Türkiye’nin 3-4 misli. Ancak birinci basamak sağlık hizmetlerinde bizden çok geriler. Bu yüzden COVID pozitif çıkan bir hastanın etrafının araştırılıp diğerlerinin izole edilmesinde de bizden çok gerideler. Bazı halk sağlıkçıların iddiasının aksine, aile hekimleri pandemide önemli hizmetler veriyor. Koskoca bir sağlık ordusu, toplum sağlığı hizmeti yürütüyor.

‘ŞEHİR HASTANELERİNE ZAMANINDA KARŞI ÇIKANLAR, BUGÜN SUSUYOR’

Biz zamanında mükemmel eğitimler yaptık, pandemi konusunda temeli çok sağlam kurduk. Bugün Türkiye’nin Avrupa ülkelerinden ayrışmasında en önemli sebeplerden biri, toplum sağlığı hizmetlerimizin çok güçlü olmasıdır. İkincisi, bizim hastane alt yapımız çok çok iyi.

Biz şehir hastanelerini yaparken bunlara karşı çıkanlar, şimdi yaptığımız işin ne kadar doğru olduğunu görüp susuyor. Ankara Şehir Hastanesi’ndeki uzman arkadaşlar beni arayıp, “Sayın Bakanım, Allah sizden razı olsun, ne kadar ileri görüşlü bir iş yapmışsınız. O kadar geniş mekânlarımız var ki, bu mekânlar olmasa bu salgını nasıl karşılayacaktık!” diyor.

‘SALGINI, NUMUNE HASTANESİNDE KARŞILAŞSAYDIK ÖLÜMLER BİRKAÇ MİSLİ OLURDU’

Bir asırlık, bin yataklı Ankara Numune Hastanesi’ni Şehir Hastanesine taşımamış olsaydık, 6 kişinin bir koğuşta yattığı ve katlarda ortak tuvaletin olduğu bu hastanede Korona virüsünü nasıl karşılayacaktık? O zaman ölümler birkaç misline çıkardı.

Yoğun bakım yataklarımız 2 bin 200 yataktan 30 bine çıkmamış olsaydı biz bu salgını nasıl karşılayacaktık? Yoğun bakım yatağı hazırlamak öyle kolay iş değildir. Başına konulan solunum cihazından, özel yetişmiş personeline kadar…

‘KUŞ GRİBİ PANDEMİSİNDE BUGÜNLERİ GÖRÜP HAZIRLANMIŞTIK’

Biz bu hazırlıkları kuş gribi pandemisinden sonra başlattık çünkü dünyanın bunu göreceğini biliyorduk. Cumhurbaşkanımızın da takdiri ve desteğiyle Türkiye’nin sağlık sistemini buralara getirdik. Türkiye Korona virüs salgınına karşı birçok Avrupa ülkesinin yapamadığını yapıyor. Bakanlığımız ve Hükümetimiz de elinden geleni yapmaktadır.

Türkiye’de TÜİK tarafından yaşam memnuniyet anketleri yapılıyor kamu hizmetlerine dair. 2003 yılında yüzde 39 olan memnuniyet 2013’te ben sağlık bakanlığını bıraktığımda yüzde 75’lere çıkmıştı. Biz bunları anlatıyoruz ama vatandaşın takdiri ve verdiği not önemlidir.