YAZARLAR

Kadınlar diken üstünde ama kol kola

Bir avuç dernek, tarikat ve cemaatin baskısıyla kadın, çocuk, LGBTİ+ haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW başta olmak üzere tüm uluslararası sözleşmeler ile 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’dan Medeni Kanun’a ve Türk Ceza Kanunu’na kadar ilgili tüm yasalar hedef tahtasına oturtuldu. Acaba bütün bunlardan vazgeçmenin siyasi bedelinin ağır olacağını kestiren iktidar, tıpkı Ayasofya’da olduğu gibi sorumluluğu yargıya bırakma niyetinde mi?

Siyasi yelpazenin her renginden kadın diken üstünde ama kol kola… Kadınlar, mağdur çocuğun istismarcıyla evlendirilmesi durumunda istismarcıyı affedecek düzenlemeye ve şiddete karşı mücadelenin belgesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesine izin vermemek için harekete geçmişti. Şimdi daha etkili eylem planları yapılıyor.

3 Kasım 2002 seçimlerinde kapı kapı gezerek AK Parti’yi iktidara taşıyan kadınlar da AK Parti-MHP ortaklığının kadınların tüm kazanımlarını gasp etmesine seyirci kalmaya niyetli görünmüyor.

MUHAFAZAKÂRLAR DA 18 YAŞ ALTI EVLİLİKLERE KARŞI

Kendilerini Müslüman feminist olarak adlandıran Havle Kadın Derneği, 2 bin 700 kişiyle anket yaptı. “Bir kızınız olsa ya da varsa kızınızı 18 yaşından önce evlendirir misiniz?” sorusuna yüzde 91.8 “hayır” derken yüzde 7.1 “emin değilim” cevabını verdi. Yani “toplum bunu istiyor” iddiası gerçeği yansıtmıyor.

AK Parti çevresindeki kadınları sesleri gür çıkmadığı için eleştirenler şunu görmüyor, bu çevrede bugüne kadar düşük sesle olsa da bu gasp girişimlerine itiraz edenler sadece kadınlardı ve cezalandırılanlar da onlar oldu. Erkekler “karar verici” koltuklarında oturmaya ve kadınların yaşamına dair ahkâm kesmeye devam ediyor.

HEDEF TAHTASINDA AK PARTİLİ KADINLAR DA VAR

İstanbul Sözleşmesi imzalandığında dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’den TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanlığı görevinden ayrılmak zorunda kalan AK Parti Milletvekili Canan Kalsın’a kadar, AK Partili birçok kadın da bir takım çevrelerce hedef tahtasına oturtuldu.

SİYASİ İKTİDAR, BU GRUPLARI KARŞISINA ALMAK İSTEMİYOR

Sayıca az olsalar da gürültü çıkarmayı başaran bu grupların kadın, çocuk, LGBTİ+ düşmanlığından adeta gözü dönmüş durumda. Nefret söylemi üreterek ve hedef göstererek nefret suçlarına zemin hazırlıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın yöneticisi olduğu, AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in de kurucuları arasında yer aldığı KADEM’e ayar verecek kadar cüretkârlar.

ÖDEMEDİKLERİ 370 LİRALIK NAFAKADAN MAĞDURİYET YARATTILAR

“Aykırı” talepleri gündeme taşıyanlar, kendilerine “nafaka mağduru babalar”, “boşanmış insanlar”, “dağılmış aileler”, “aileyi yaşatma” vb. isimler veren bir takım oluşumlar ile birkaç dini grup. İsimlerini vermeye gerek bile yok çünkü bu konularda zannedildiği gibi “çoğunluğu” temsil etmiyorlar. Ancak görünen o ki, zayıflamış iktidarı rehin almış durumdalar.

Nafaka gibi birçok konuda kadınların haklarını gasp amaçlı açıklamalar yapıyorlar. Kadınlar, “ödenen nafaka ortalama 370 lira, o da ödenmiyor” dese de bu “aykırı” talep tıpkı diğerleri gibi devlet katında ses getirdi; “Nafaka üzerinde çalışacağız” denildi.

ESKİ BAKAN 'KÜÇÜĞÜN RIZASIYLA YAPILMIŞ İŞLER' DEMİŞTİ

Bir başka “aykırı” talep, çocuk istismarı faillerinin mağdur çocukla evlendirilmesi durumunda affını sağlayacak düzenlemeydi. AK Parti önergeyi, 2016 yılında Meclis gündemine getirdiğinde kadınlar Meclis’in kapısına dayandı ve tepkiler üzerine iktidar partisi geri adım attı. Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ düzenlemeyi, “Bunlar tecavüzcü değil. Tamamen aileleri ve küçüğün rızasıyla yapılmış işler” diyerek savundu.

Bozdağ’a göre, ‘aileler düğün yaparak çocuklarını evlendiriyor ama evlilik yaşı tutmadığı için resmi nikâh yapılamıyor. Anne, çocuk doğurduğunda hastane tarafından savcılığa bildiriliyor ve erkek hapse atılıyor. “Genç anne” kucağında çocukla mağdur oluyordu’. Böyle masum gösterilen ve sayısı binlerle ifade edilen “mağdur”lara Roman toplumundan da örnekler verilmişti.

‘ROMANLAR’DAKİ ERKEN EVLİLİKLER AKRAN İLİŞKİSİDİR’

Edirne Roman Eğitim Gönüllüleri Derneği Başkanı Turan Şanlı ile konuştum. Cinsel istismarcılara af konusuyla gündeme gelmelerine tepkiliydi. Şanlı, “Romanlarda erken evlilik gibi bir sosyal gerçeklik olduğu doğrudur. Ancak iddia edildiği gibi bu bir zorla evlendirme değildir. Bizdeki akran ilişkisine dayalıdır, aşk ilişkisidir. Yani 14 yaşında bir kız çocuk 60 yaşında bir adamla evlendirilmez, kendi yaşıtı biriyle evlenir. Bu da bir sorun elbette ama bizim üzerimizden bir takım cemaat ve tarikatların düşüncelerini hayata geçirmeye çalışmasınlar” dedi.

Yıllardır binlerle ifade edilen “mağdur” sayısının artık “264” olarak telaffuz edildiğini de belirtelim.

SİYASİ İKTİDAR SORUMLULUĞU YARGIYA BIRAKMAK MI İSTİYOR?

Bir avuç dernek, tarikat ve cemaatin baskısıyla kadın, çocuk, LGBTİ+ haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW başta olmak üzere tüm uluslararası sözleşmeler ile 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’dan Medeni Kanun’a ve Türk Ceza Kanunu’na kadar ilgili tüm yasalar hedef tahtasına oturtuldu.

Acaba bütün bunlardan vazgeçmenin siyasi bedelinin ağır olacağını kestiren iktidar, tıpkı Ayasofya’da olduğu gibi sorumluluğu yargıya bırakma niyetinde mi?

TCK 103 PLATFORMU’NDAN ÇAĞRI

300’ün üzerinde sivil toplum örgütünün desteklediği “TCK 103-Çocuk İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu” şu açıklamayı yaptı:

Kamuoyuna yansıyan son af teklifi taslağına göre;

· Çocuklara yönelik cinsel istismar/tecavüz nedeniyle yargılanıp mahkûm edilmiş ve cezası kesinleşmiş olanlar

· Olay tarihinde başka bir kadınla evli değiller ise

· Mağdur 14 yaşına basmış ise (yani 13 yaşında ise)

· Mağdur ile tecavüz faili arasında en fazla 15 yaş fark varsa

· Mağdur şikâyetten vazgeçmiş ve

· Yasanın çıktığı tarihten önce resmi nikâh yapılmış ise çocuk istismarcısı derhal serbest bırakılacak ve bu evlilik 5 yıl sürdüğü takdirde hiçbir şekilde cezalandırılmayacaktır.

Bu af teklifi, hem çocuk istismarcılarının/tecavüzcülerin cezasını çekmeden serbest bırakılması hem de onların bu tecavüzlerini 5 yıl daha sürdürerek “ödüllendirilmeleri” anlamına gelmektedir. Üstelik bu af, çocuk cinsel istismarına/tecavüze iştirak edenleri, azmettirenleri, suçun işlenmesine yardım ve yataklık edenleri de kapsayacak ve bunlar hakkındaki tüm kamu davaları da düşecektir.

Bu konudaki en önemli ve olası tehlike ise Anayasa Mahkemesi’nin, evlilik tarihi, mağdurun yaşı, taraflar arasındaki yaş farkı, olay tarihinde evli olmamak gibi koşulları iptal etmesidir. Bu durumda, “geçici” olduğu iddia edilen af, birdenbire tüm kız çocuklarını ve kadınları her yaştan tecavüz faili ile evlendirilme baskısı altında bırakacak genel bir uygulamaya dönüşecektir.

Af girişimlerini gündemde tutmak, “evlilik” adı altında 15 yaş altındaki çocukların cinsel istismarını ve tecavüzü, toplum ve yargı nezdinde meşrulaştırma girişimidir!

‘MESELE TCK’YI VE MEDENİ KANUNU BAYPAS ETMEK’

Kadın hareketinin önde gelen isimlerinden, Eşitlik İzleme Kadın Grubu’ndan avukat Hülya Gülbahar’ın yorumu da şöyle:

"Dertleri ne 264 kişi ne de bir kerelik af! Mağdur olduğunu söyledikleri bu kişilerin büyük çoğunluğu Covid-19 salgını nedeniyle cezaevlerinden bırakıldı zaten. Burada mesele, TCK’yı ve Medeni Kanun’u baypas etmek. 15 yaş farkı oraya laf olsun diye koydular. 2005 yılında yürürlüğe giren TCK’daki, reşit olmayanla cinsel ilişkide 5 yaştan fazla fark varsa daha ağır ceza getiren maddeyi Anayasa Mahkemesi eşitlik ilkesine aykırı diyerek iptal etti. Şimdi bu düzenleme için de “Ben 15 yaş artı bir günle bundan yararlanamıyorum” diye başvuranlar olacak. AYM daha önceki gibi eşitlik ilkesine aykırı diyerek iptal edecek. O zaman 14 yaşındaki çocuk 70 yaşındaki adamla evlendirilecek. Hatta mağdurun 14 yaştan gün almasını da iptal edebilir AYM."

AKŞENER: SÖZLEŞMEYİ BİRKAÇ KORKAĞA EZDİRMEYECEĞİZ

Kadın hareketinin temsilcileri siyasi partilerin liderleriyle ve yöneticileriyle de temas halinde. En doyurucu görüşmeleri İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile yaptıklarını anlatıyorlar. HDP’li kadın siyasetçilerin de hakkını teslim ediyorlar.

Akşener partisinin Meclis grubunda “İstanbul Sözleşmesi’ni özgüveni gelişmemiş birkaç korkağa ezdirmeyeceğiz” dedi ardından da sözü, eşinden şiddet gören ve “Tutuklama tedbiri ben öldükten sonra mı uygulanacak?” diye soran avukat Ezgi Ulugün’e bıraktı. Akşener’in grup konuşmasını değerlendirdiğimiz bir kadın hakları savunucusu, “Kadın genel başkanın ne kadar önemli olduğunu Meral Hanım ile bir kez daha anladık” dedi.

ERKEKLER DE SESİNİ YÜKSELTMELİ

TCK 103 Çocuk Cinsel İstismarı Affına Karşı Kadın Platformu 9 Temmuz’da online bir basın toplantısı yaptı, eylem planını açıkladı. 100’ün üzerinde kadın gazeteci ve aktivist oradaydı ama sadece 2 erkek vardı. Bu kadar hayati bir dönemdeki bu ilgisizlik utanç verici değil mi?

Siyasi iktidarın tutumuna itiraz ettiği halde İstanbul Sözleşmesi, cinsel istismarcılara af, nafaka gibi konular gündeme geldiğinde izleyici koltuğuna gömülen heteroseksüel erkeklere bir kez daha hatırlatmak gerekiyor, kadın, çocuk ve LGBTİ+ hakları insan haklarıdır.