YAZARLAR

Trump azledilir mi?

Azil tartışmasıyla birlikte Trump’ı onaylayanların oranında iki puanlık artış olduğunu söyleyen şirketler de var. Şu sıralar bütün gözlemcilerin aklına Clinton için başlatılan azil soruşturması geliyor ve bunun Clinton’un oylarını nasıl artırdığı biliniyor. Aynı sonucun Trump için işleyip işlemeyeceğini zaman gösterecek.

Trump’ın başkan olarak girmesi beklenen 2020 ABD seçimlerini izlemenin eğlenceli olacağı daha bir yıldan fazla bir zaman varken bile belli olmaya başladı. ABD’deki her seçim süreci gizli kapaklı işleri su üstüne çıkarır. Böylece sistemin işleyişinde başka türlü bilmemizin imkanı olmayan kirli pazarlık ve işleri de öğrenmemiz mümkün olur. Bu sefer bu süreç daha erken başladı. Bu yazıda Trump’a yönelik sık dillendirilen ama bu kez daha ciddi suçlamaların olduğu Ukrayna ile bağlantılı skandalın içeriği üzerinden bu sistemin zaafları ve desteğe muhtaç bir ülke siyasetinin, yolsuzlukla mücadele adına, aslında nasıl Amerikan merkezli ekonomik ve siyasal yolsuzluğun bir nesnesi haline getirildiğine değineceğim.

AZİL SÜRECİ

Azil süreci (impeachment) Amerikan anayasasına göre vatana ihanet, rüşvet ve diğer ağır suçlar durumunda başkanın görevden alınması soruşturmasına deniyor. Şimdiye kadar üç kere azil soruşturması açılmışsa da bu sürecin sonuna kadar gidilmedi. Bunun da nedeni halkın seçtiği bir başkanın yeterli ve ikna edici kanıt olmadan Kongre kararıyla görevden alınmasının yaratacağı halkın iradesinin gasp edilmesi kaygısı. Trump’a karşı açılan bu azil soruşturması ise ABD tarihinde ilk kez iç politikaya bir başka ülkenin dahil olduğu bir süreci içeriyor. Azil süreci Temsilciler Meclisi’nden oyların yarıdan bir fazlasıyla geçip Senato’ya gönderiliyor ve burada da üçte iki çoğunluk gerekiyor. Şu anda Temsilciler Meclisi’nde Demokratlar çoğunlukta olmasına rağmen, Senato’da Cumhuriyetçiler çoğunlukta olduğu için buradan bir azil çıkma ihtimali çok düşük.

UKRAYNA BAĞLANTISI, BIDEN YA DA 'TENCERE DİBİN KARA'

Ukrayna ABD’ye çok uzak ve ilişkileri çok güçlü bir ülke değil. Fakat 2000’lerde Rusya ile yaşadığı sorun, ülkenin bir kısmında Rus etkisinin güçlü olması, işgale uğraması ve hatta Kırım’ın işgal edilmesi gibi gelişmeler Ukrayna’yı güvenlik açısından ABD’ye yaklaştırdı. İşte böyle bir ortamda dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın enerji işleri uzmanı olmayan oğlu Hunter Biden, bazı iddialara göre ayda 50 bin dolar maaşla, Ukraynalı bir gaz şirketi olan Burisma’nın yönetim kuruluna girdi. Ukraynalı oligarklardan birine ait bu şirkette Hunter Biden’a aktif olmayan bir görev vermenin tamamen o dönemdeki ABD yönetimine sempatik görünmek amaçlı bir karar olduğu belli. Hatta, bu sırada Burisma hakkında yolsuzluk iddiası var ve bunu yürüten savcının Biden’ın baskısı sonucu görevden alındığı yolunda bir iddia da söz konusu, ki Biden’in Aralık 2015’te Kiev’e yaptığı ziyaretin bununla ilgili olduğunu tahmin etmek zor değil. Dolayısıyla, bir siyasal gücü aile işleri için kullanmak söz konusu ise Biden’ın da konumundan yararlandığı ortada. Hunter Biden’in diğer iki eski senatörün oğluyla kurduğu başka şirket ise Çin’de iş yapıyor. Eğer Trump soruşturması olmasa bu bilgiler kamuoyuna yansımayacaktı.

TRUMP GERİ DURUR MU?

Bütün anketler 2020 seçimlerinde Trump’ı zorlayacak adayın Biden olduğunu gösteriyor ve dolayısıyla Trump ekibi daha baştan önlemini almayı düşünmüş olmalı. Hem de koşullar daha uygun çünkü Ukrayna’nın başında hiçbir siyaset deneyimi olmayan, eski komedyen, daha yeni seçilmiş Zelensky var. Öyle ki, ortaya dökülen verilerden anlaşıldığı kadarıyla Trump ekibi dört koldan Zelensky’nin üzerine çullanmış. Trump ve yardımcısı Pence, Trump’ın kirli işlerini geleneksel devlet bürokrasisini aşarak yürüten Rudy Guiliani, ABD’nin Ukrayna özel temsilcisi Kurt Wolker ve başta Pompeo dışişlerinin resmi kanalı. Hepsi farklı kanallardan Zelensky’den şunu istiyorlar. Biden’ın oğlunun yönetim kurulunda olduğu gaz şirketi hakkında soruşturma aç ve bunları bizimle paylaş. Bu arada Trump iki şey daha yapıyor. Ukrayna lideri üzerinde istediği baskıyı yapmayan ABD büyükelçisini geri çekiyor ve bu ülkeye yapılacak yaklaşık 400 milyon dolarlık askeri yardımı askıya alıyor. Bu arada Pence, Zelensky ile Varşova’da görüşüyor, elçilikte büyükelçi olmadığı için müşteşar ve özel temsilci Walker Ukraynalılara soruşturmayı nasıl yürütebilecekleri konusunda yol gösteriyorlar. Hatta, bu diplomatların kendi aralarındaki mesaj trafiğinin bir kısmı da medyaya düştü ve burada bir tanesi “güvenlik yardımını ve Beyaz Saray ziyaretini soruşturma koşuluna mı bağlıyoruz?” diye soruyor. Durumun vehametini farkeden diğer diplomat ise mesajdan çekinip “Beni ara!” demekle yetinirken, bir diğeri “bu çılgınlık” diye tepki gösteriyor.

TELEFON DİPLOMASİSİ

Güvenlik yardımını durdurduktan bir hafta sonra Trump, Zelensky’yi arıyor ve biz de böylelikle büyük devlet başkanlarının bu tür konuşmalarda neler söylediklerini öğrenmiş oluyoruz. Trump’ın meydan okurcasına 'Açıklarım' dediği konuşma, artık ne kadarı açıklandıysa, aslında bir tür itiraf gibi. Ama bunun yanında Ukrayna gibi orta büyüklükteki bir devletin yeni seçilmiş bir başkanının, Trump karşısında yalakalık derecesine varan eğilip bükülmesini görmek, bir Beyaz Saray ziyareti koparabilmek için uğraştığına tanık olmak, kendisini nasıl Trump’ın Ukrayna şubesi olduğunu kanıtlamaya ve “bataklığı kurutmak” gibi Trump’ın ana söylemlerinden birini tekrar ederek ona şirin görünmeye çalıştığını, “siz bizim için büyük bir öğretmensiniz” dediğini okumak insanın içini burkuyor. Acaba Trump’ın başka liderlerle yaptığı konuşmaları da görmek nasip olur mu diye düşünmeden edemiyor insan?

Tump görüşmede açık açık Biden’in işlerinin incelenmesi gerektiğini, bunun için Amerikan federal savcısı ve Guiliani ile temasa geçmesini söylüyor. Zelensky de, durumdan haberdar olduğunu, kendisine tamamen bağlı yeni bir savcı atadığını ve gerekeni yapacağı sözünü veriyor. Siz de bize bilgi verin, işimizi kolaylaştırın diyor ve Trump’ı Beyaz Saray’da ziyaret etmek istediği söylüyor. Trump da sen bizim işimizi hallet, ziyaret için çalışırız gibilerden bir cevap veriyor.

AZİL TRUMP’A YARAR MI?

Trump bu konuşmayı yayınlamaktan çekinmedi. Yani, öyle bir şey yapmadım demiyor. Biden’i soruşturun dedim ama bunda bir sorun görmüyorum, biz sonuçta Ukrayna’nın yolsuzlukla mücadelesine katkı sağlamaya çalışıyoruz, zaten asıl yolsuzluk yapan Biden’lar diyor. Bu süreç Trump’ı zayıflatsa da azil şu anki koşullarda çok zor. Cumhuriyetçi senatörler şimdiye dek sessiz kaldılar, onlardan yalnızca üçü iddialar nedeniyle Trump’a açıkça tepki gösterdi. Burada asıl önemli olan bu sürecin seçimleri nasıl etkileyeceği.

Trump’ın ekibi öyle görünüyor ki şöyle bir seçim stratejisi uyguluyor. Bilindiği gibi birçok yerde popülizmin etkisi altındaki sağ seçmene siyasal skandal, yolsuzluk gibi iddialar işlemiyor. Özellikle de siyasetin kutuplaştığı yerlerde ki, Trump aradan geçen üç yılda bunu kısmen başararak ABD’de önemli bir kutuplaşma yaratabildi. Trump hakkında daha önce çıkan çok sayıda suçlama, ki içinde parayla ilişkiye girmekten, Rusya’nın seçimlere dijital yollarla müdahalesi için pazarlık yapması da vardı, hiç işe yaramadı. Dolayısıyla, ekibi, bu olayda Trump’ı aklamak yerine, seçimlerde en dişli rakibi olan Biden’i kendisiyle aynı düzleme, aynı konuma çekmeyi tercih etti. İkisi de, siyasal konumlarını kendisi ve ailesi için parasal kazanca çevirme konusunda eşitlendiğinde seçmen bunu çok daha iyi yapabilen Trump’ı tercih edebilir. Üstüne bir de, bu tür sağ, ırkçı ve popülist liderlerin her türlü sert eleştiri karşısında kendilerini mazlum konumuna sokabilme becerisi eklendiğinde Trump için 2020 seçimleri daha kolay geçebilir. Zaten Trump daha önceki Rusya soruşturmasını bile kendisine karşı “darbe” süreci başlatıldığı karşı taarruzuyla bertaraf etmeye çalışmıştı. Şimdi de bu darbe söyleminin yanına “iç savaş” söylemini de ekleyerek seçmeni tedirgin etmeye çalışıyor.

Anketler ise bu konuda net bir şey söylemiyor. Azil soruşturması başladığından itibaren ve özellikle telefon konuşmasının yayınlanmasıyla azil soruşturmasını destekleyenlerin oranında bir artış gözleniyor. Bu oranı yüzde 45 ile 55 arasında veren kuruluşlar var. Azil tartışmasıyla birlikte Trump’ı onaylayanların oranında iki puanlık artış olduğunu söyleyen şirketler de var. Şu sıralar bütün gözlemcilerin aklına Clinton için başlatılan azil soruşturması geliyor ve bunun Clinton’un oylarını nasıl artırdığı biliniyor. Aynı sonucun Trump için işleyip işlemeyeceğini zaman gösterecek. Seçimin sonucunu asıl belirleyecek olan ise ekonominin gidişatı olacak. ABD’nin şu anda son 50 yıllık tarihinin en düşük işsizlik oranına (yüzde 3,5) sahip olduğu açıklandı. Her ne kadar imalat sanayi ve benzeri başka verilerde kriz öncesi belirtiler gösterse de, etkileri daha orta vadeli olabilir. Bu koşullarda Trump’ın azil olmaması durumunda seçimleri kazanması daha yüksek ihtimal.


İlhan Uzgel Kimdir?

1988’den itibaren Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde çalıştı. Bölüm başkanı iken Şubat 2017’de ihraç edildi. Ankara ve Cambridge Üniversitelerinde yüksek lisans yaptı, Ankara Üniversitesinden doktora derecesini aldı. LSE, Georgetown gibi üniversitelerde doktora ve doktora sonrası araştırmalar yaptı, Oklahoma City Üniversitesinde dersler verdi. British Council, Jean Monnet ve Fulbright gibi burslardan faydalandı. Daha çok ABD dış politikası, Türk dış politikası, Balkanlar gibi konularla ilgilendi. Ulusal Çıkar (2004, İmge), Türkiye’nin Komşuları (derleme, 2002, İmge) ve AKP Kitabı (derleme, 2009 Phoenix) gibi çalışmaları vardır.