YAZARLAR

Bürokrasiden nasıl kurtuluruz?

Yapılmak istenmeyen işin bahanesidir bürokrasi. Herhangi bir süreci sündürmenin en kestirme yoludur. Örneğin devlette yapılmak istenmeyen işler için derhal komisyonlar kurulur.

Bürokrasi, insan varoluşunun, gücünü kaçınılmazlığından alan kurucu bir yanı, bu nedenle tüm iktidar biçimlerinde kurucu bir bileşendir. Kaçınılmaz olduğu için, hemen her zaman olduğu gibi kötülüğün bütün biçimlerine dönüşen, insana yönelen sinsi, keskin bir silah haline gelmiştir. En kaba haliyle varolanı sürdürmek, olgunlaşmış haliyle ise toplumsal varoluşun bütün tabakalarının altında yatan gündelik olanın, her günkülüğün büyük, derinden iktidarını sürekli kılmak amacına sahiptir bu silah. En olgun, en keskin halinde insanlığı kendine esir etme kabiliyetini spekülatif karakterine borçludur, yani herkesin işine geldiği için inanılan bir yalandır. İnsana yönelmiş bu acımasız, sinsi silahtan nasıl kurtulacağız yahut kurtulmamız mümkün mü? Varlığını sürdürüyorsa, bir erdemi de bulunması gerektiği kabulünden hareketle, bürokrasinin hangi biçimine, ne ölçüde ihtiyaç duyuyoruz?

Bürokrasiyi insan varoluşunun kurucu bir yanı olacak kadar kaçınılmaz kılan, hiç kuşkusuz, insanın prosedürlerle mümkün olan varlığıdır. Prosedür belli bir amaca koşulmuş birbirini takip eden, tekrar edilebilir eylemler bütünü olarak tarif edilebilir. İnsanın varlığını sürdürmesi amacının gerçekleştirilmesi için de bir dizi eylemin sürekli olarak tekrar edilmesi gerekir. Nefes alıp vermeye kadar tekrar ettiğimiz bir dizi eylem sayesinde varlığımızı sürdürürüz. İnsanın ancak diğer insan tekleriyle birlikte var olabildiği dikkate alınırsa, birbirlerini takip eden söz konusu eylemler (prosedürler) en başından toplumsal bir karaktere sahip olmak zorundadır. Toplumsal prosedürler bütünü olarak insan yaşamı, son derece bürokratik olmak zorundadır o halde. Örneğin çocuk bakımına çocuğun emzirilmesinden bezinin değiştirilmesine kadar bir dizi bürokratik eylem dâhildir. Denecektir ki prosedürlerden oluşan insan varlığının tümüyle bürokratik olarak görülmesi, bürokratik olanın ayırt edilmesini imkânsız kılmayacak mıdır, her insan eylemi bürokratik kabul edilirse, bürokratik olanı nasıl ayırt edilir? Tekrarlanmak zorunda olan bir eylemler dizisi, insana yönelen keskin, sinsi bir silah olarak tarif ettiğimiz bürokrasiye dönüşmek zorunda mıdır?

Zaruri olarak tekrarlanan insan eylemleri (prosedürel insan varlığı), toplumsal kuruluşun mikro olsun, makro olsun, tüm iktidar biçimlerini olumlayıp onlara dayandığı bağlamlarda bürokrasi halini alırlar. Örneğin boyunbağı takmadan evinden dışarı çıkamayan emekli bir asker için dışarı çıktığı her defasında tekrarlanan giyim prosedürü, statü tesisinin bir ön şartıdır. Bununla birlikte bürokrasinin ete kemiğe büründüğü asıl zaman, kendisini amaçlanan eylemin ayrılmaz bir parçası kıldığı zamandır. Yani boyunbağı takmak spekülatif bir biçimde statünün kendisi halini aldığında, statü tesis edilmesinin bir aracı olma vasfını aşar hale gelmiştir. Annelik vazifesini büyük bir özenle gerçekleştirdiğini, kendine ve diğer annelere ispat amacıyla, diyelim ki çocuk emzirme işini kendine has bir prosedüre dönüştüren anne, istisnai annelik makamını, sadece çilesini görmezden gelen eş, aile, topluma karşı değil, emzirdiği çocuğa karşı da tesis eder. Burada amaç ne kadar patolojik olursa olsun, prosedürün bir iktidar aracına dönüşmesi esasen emzirmenin anneyi esir almasıyla başlar. Çünkü belirli bir amaç uğruna istisnaileştirilen prosedür, mucidini esir aldığı ölçüde, mucidin (annenin) kendisine yaptığı yatırım ölçüsünde kıymete biner, o noktada saf prosedürel olanın hükmü başlar. Daha alışıldık, daha anlaşılır bir örnek için Türkiye yükseköğretim sistemindeki bir absürtlük anlatılsa kâfi gelir. Türkiye’de lisans eğitimi üniversitelere bağlı fakültelerde yürütülmekte, lisansüstü eğitimse yine üniversitelere bağlı enstitülerde yürütülmektedir. Diyelim ki bizim Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldunuz ve bilimci olmaya karar verdiniz, önce yüksek lisans, sonra doktora yapmak için üniversiteye bağlı, müdürü, sekreteri, yönetim kurulu, memurları ayrı Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne başvurdunuz, kabul edildiniz. Önceden bilmiyorsanız, eğitim hayatınızın bu yeni aşamasını da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde geçireceğinizi görüp şaşırabilirsiniz. Dersleri, sınavları, tezleri fakültelere bağlı hocalar tarafından yürütülen, ama tüm prosedürlerinin fakülteyle neredeyse hiç bağı olmayan bir kurum tarafından idare edildiği enstitüler! Bürokrasinin, eğitim prosedürünü bir iktidar alanına dönüştürmesi potansiyeli olmasa, fakültede zaten gerçekleştirilenin, herkesin işine geldiği için inandığı bir yalan olan enstitüde gerçekleştiriliyor gibi yapılması mümkün olmazdı. Yalan asıl hükmünü, bürokratik olanın su kadar, hava kadar vazgeçilmez olduğu kabul edildiğinde sürmeye başlıyor. Bu durumu, açıkça ve esefle, iktidarın kurucu bir unsuru haline gelen bürokrasinin, kıyıcılığını meşru kabul etmeye başlamasında görürüz. Örneğin enstitü yönetim kurulu toplanamadığı için almanız gereken belgeyi alamazsınız ama bürokratik süreç herkesin selameti için işletilmek zorundadır. Bürokratik süreçler zamanında tamamlanmadığı için tedaviniz için gerekli ilacı temin edemeyebilirsiniz. Yazışmalar epey zaman aldığı için hukuksuz bir biçimde devam eden tutukluluğunuz on gün daha devam edebilir. Sadece iş bilmezlik, etkinsizlik bile masumane bürokratik felaketlere yol açabilir. Ancak bürokrasi çoğu kez iktidarın sopası olarak yedekte tutulur. İnsan eyleminin kaçınılmaz prosedürelliği, gönendirilmek istenen gönensin, süründürülmek istenen sürünsün diye bürokrasiye dönüştürülür.

İlk bakışta bürokrasinin taşıyıcısının, öznesinin bürokrat olduğu kabul edilir, oysa bürokrasi iktidara aktif ya da pasif olarak ortak olan herkesin üstlendiği, kendisinden faydalandığı ancak aynı zamanda zarar gördüğü spekülatif prosedürler olarak görülmelidir. İktidar tesisinin en emniyetli, en ikna edici yoludur, zira mevcudu şu ya da bu biçimde sürdürmek isteyen taraflar kolaylıkla ortak edilir bürokrasiye. Doğal olarak bürokrasi, muhafazakâr ve iktidar yanlısı olacaktır. Bununla birlikte, toplumsal yeniden üretimin prosedürlerinin iktidar tesis eden bürokratik kurum ve süreçlere dönüştüğü asıl an, bürokratik olanın âdet, töre, ritüel, kurum ve toplumsal tiplerde (bürokrat, memur, hoca, öğrenci, anne, baba, evlat…) kendinden menkul bir varlığa kavuştuğu andır. Bu en olgun haliyle bürokrasi, hiçbir seçiminin hesabını vermeyen, yumuşak yüzlü bir kıyıcılık halini alır. Örneğin otuzlu yaşlarına kadar bakmak zorunda oldukları evlatlar tam bir bürokrasiye dönüşmüş durumda ebeveynler için; eğitimlerinden, giyim kuşamlarına, baş göz edilmelerine kadar. Sorumsuz evladın karşılık geldiği bürokrasi, ebeveyn yaşamını çekip çeviriyor, toplumsal enerjinin önemli bir kısmını soğuruyor; süregiden ilişkiden aktif ya da pasif muktedirler (ebeveyn, evlat, şirketler, devletler) nemalanıyor.

Görünürde herkesin rızasıyla hayat bulan bürokrasi, gerçekte çok sayıda soruna yol açıyor. En temelde spekülatif oluşu, tarafların işlerine geldiği için mevcut sorunları görmezden gelmelerine, bu da yapısal krizlere neden oluyor. Diğer yandan iktidar kurucu karakteri, bürokrasiyi kendine has bir menfaat şebekesine dönüştürüyor. Örneğin devlet dairelerinde memurun keyfi, işleyişin önemli bir belirleyenidir. Devletlerin esasen büyük danışman orduları tarafından idare edildikleri akılda tutulursa, bürokratik iktidarın mahiyeti daha açık hale gelir. Örneğin büyük silah şirketlerinden biriyle yakından ilişkili bir askeri bürokrat için dünyanın başka bir yerinde hiç yoktan çıkarılmış uzun süreli bir savaşa gerekçe üretmek politik değil bürokratik bir tercihtir. Savaş kararı da, savaşın sonuçlarının değerlendirilmesi de bürokratın soğukkanlılıkla yapacağı bürokratik işlerdir. Diğer yandan yapılmak istenmeyen işin de bahanesidir bürokrasi. Herhangi bir süreci sündürmenin en kestirme yoludur. Örneğin devlette yapılmak istenmeyen işler için derhal komisyonlar kurulur. İnsanın prosedürel varlığının iktidarın çok çeşitli biçimleri tarafından gasp edilmesiyle ortaya çıkan bürokrasi, bizzat prosedürlerin iktidarın tasfiyesinde kullanılması gayretiyle geriletilebilir, ortadan kaldırılabilir. Yani sorumsuz evlatta somutlaşan prosedürler yığınına karşılık gelen bürokrasi, gençlikten yetişkinliğe geçiş süreci elden geldiğince prosedürel kılınırsa, ortadan kaldırılır. Birbirlerini karşılıklı olarak esir alan ebeveyn ve evlatlar bu sayede bürokratik cendereden kurtarılmış olur. En azından büyük bir enerji ve zaman kaybına, esasında ise ömürlere, canlara mal olan bürokrasi, ancak kültürel birikime dayanılarak tüm iktidar süreçlerinin prosedürel kılınmasıyla olması gereken düzeye geriletilebilir: Adalet tesis eden prosedürler.


Aydın Ördek Kimdir?

1979'da İmranlı'da doğdu. ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünden mezun oldu. Siyasal-iktisadi bir kategori olarak parayı tanımlama sorununu konu alan doktora çalışmasını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde sürdürmektedir.