YAZARLAR

Çekiştirilen Sudan: Vekâlet savaşı çıkar mı?

2013’te Sisi’den kaçan İhvancılar Sudan’a sığınmıştı. Ancak Beşir, Sisi ile ilişkileri düzeltmek için Aralık 2016’dan itibaren onlarca İhvan üyesini Mısır’a teslim etti. Geçen eylülde örgütün tanınan isimlerinden Muhammed el Akid İstanbul’dan dönüşte Hartum’da tutuklandı. Yani Beşir 1999’da nasıl Turabi’yi sırtından attıysa son zamanlarda İhvan’ı da silkeliyordu. İhvan çizgisine yakın başka bir iki parti daha var. Bunlar da kâh Beşir’le müttefik oldular kâh hasım.

Sudan halk isyanını satın alan askerlerin darbeyle indirdiği Ömer el Beşir’den sonra artık rakip eksenlerin çekiştirdiği ülke.

ABD’nin Körfez’deki ortakları Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve bu eksenle ortak hareket eden Mısır, Sudan’ı kendi yörüngelerine çekmek için uğraşıyor. Beşir’e isyan eden sivil kanatları ‘garanti’ görmedikleri için iktidarı ele alan Geçici Askeri Konsey üzerinden yürüyorlar.

Mısır’da 2013’te Abdulfettah el Sisi nasıl finanse edildiyse Sudan’da da Beşir’i kenara çeken askerlere kesenin ağzını açtılar. Suudi-Emirlikler ikilisi 16 Nisan’da üst düzey bir heyetle askerlerin nabzını yoklayıp ardından 500 milyon nakit paranın yanı sıra gıda, yakıt ve ilaç tedariki için 2.5 milyar dolarlık yardım paketi sundu. Ajanlık suçlamaları üzerine 2017’de Suudi Arabistan’a sığınıp Dışişleri’ne danışman olan Beşir’in eski özel kalem müdürü Taha Osman el Hüseyin behemehâl Hartum’a gönderildi. Muhaliflere göre bu adam Suud’un iş takipçisi.

Beşir’in peşinden çok koşmuş ve Sudan’ı tecrit etmiş ABD ise fazla göze batmıyor. Abu Dabi ve Riyad devredeyken Washington’ın sahneye çıkmaması bir tercih nedeni olabilir. Trump alakadar değilmiş izlenimi verse de Dışişleri özel temsilcisi Makila James’i, Geçici Askeri Konsey Başkanı Abdelfettah el Burhan’la görüşmesi için Hartum’a gönderdi. Dışarıya verilen mesaj “ABD en kısa sürede sivil yönetim görmek istiyor” idi. Hartum’daki Amerikan Büyükelçiliği de muhalifleri askerlerle diyaloga geçmeleri için teşvik ediyor.

Sudan’ın ‘düşman kardeşi’ Mısır ise Afrika Birliği içindeki ağırlığını kullanarak geçiş sürecini etkilemeye çalışıyor. Afrika Birliği 15 Nisan’da Sudan’daki askerlere yetkiyi devretmeleri için 15 gün süre tanıyıp aksi halde ülkenin üyeliğini donduracağını bildirdi. 23 Nisan’da Afrika Birliği’nin Kahire toplantısında bu sürenin üç aya kadar uzatılması önerisi benimsendi. Nihai kararı 30 Nisan’da Afrika Birliği Güvenlik Konseyi verecek. 11 Nisan’da yönetime el koyan Askeri Geçiş Konseyi seçime kadar ülkeyi 2 yıl idare etmekten bahsediyordu.

***

Suudi-Emirlik ikilisinin 3 milyar dolar yardım taahhüdünü hangi koşullara bağladığı önemli. Elbette kamuoyuna sızan bir şey yok. Son 8 yılda Libya, Tunus, Mısır’da yaşandığı gibi Sudan’ın da eksenler arası bir savaşa sahne olduğu düşünülürse birinci talep İhvan’ın tamamen iktidardan silinmesidir. İkinci şart da yine bununla bağlantılı: Beşir zamanında İran, Türkiye ve Katar’la kurulan bağların koparılması.

İran’la ilişkiler 2015’ten itibaren Yemen savaşına asker verip Körfez’le barışan Beşir tarafından zaten kesilmişti. Bölgedeki bütün stratejik savaş artık İran ve Türkiye’nin nüfuz kanallarının kapatılması, Katar’ın tecrit edilmesi, Katar-Türkiye destekli İhvan (Müslüman Kardeşler) çizgisinin siyaseten imha edilmesi hedefiyle şekilleniyor. Katar ve Türkiye’nin konsey üzerindeki nüfuz kabiliyeti sınırlı gözüküyor. İddiaya göre Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani’nin Hartum’a gitme girişimi başarısız oldu. Ziyaretle ilgili hazırlıklarının sürdüğünü söyleyen bir Dışişleri müsteşarı, Askeri Konsey’den habersiz açıklama yaptığı gerekçesiyle açığa alındı. Eğer doğruysa Katar’ın bu şekilde veto edilmesi, Askeri Konsey’de Suud-Emirlik ekseninin ağırlık kazandığı sonucu çıkar. Türkiye’den bir girişim dikkat çekmedi. Beşir’le özel bağlar sayesinde Sevakin Adası’nın tahsisini sağlayan Türk hükümeti, Hartum’la anlaşmalar iptal edilebilir diye endişeyle bekliyor.

***

Gelişmeler dışarıda Suud-Emirlikler-Mısır eksenine karşı Katar-İran-Türkiye ekseninin kavgası olarak resmediliyor. Özellikle Körfez medyası ısrarla gelişmeleri “İhvan iktidarının sonu” olarak okuyor. Fakat bu tespit biraz üstünkörü. Çünkü siyasal İslamcı kategorisine alınabilecek hareketlerin hepsi Beşir’in arkasında değildi. Siyasal İslam’ın öncüsü sayılan ve 1989 darbesinin ideoloğu olan Hasan el Turabi’nin Beşir’le yolları 1999’da ayrılmıştı. Turabi’nin kurduğu Halkçı Kongre Partisi, Beşir’in liderliğindeki Ulusal Kongre Partisi’nin en büyük hasmı haline gelmişti. Turabi, İhvan çizgisinden gelmekle birlikte Mısır’daki ana örgütten ayrı kendine özgü bir rota çizmişti. Bu yüzden Mısır’daki hareketle bağını koparmayan Sudan Müslüman Kardeşler ile Turabi arasında çatlaklar vardı. Fakat Beşir rejimine asıl rengini veren Turabi’ydi. Turabi’nin Beşir’le kavgası, Sudan Müslüman Kardeşler’in iktidarla ortaklığının yolunu açtı. Beşir gücünü hep İslamcılardan aldı ama her zaman bir İslamcıya karşı ötekini kullandı. İhvan çizgisiyle ilişkiler bir kenara Beşir’in farklı İslamcı gruplarla düşmanlığı da az değildi. Bunların en başında Beşir’in 1989’da devirdiği Başbakan Sadık el Mehdi’nin Ümmet Partisi geliyor. Sufî eğilimli Ensar hareketinden beslenen Mehdi şimdi yeniden devlet başkanlığına oynuyor. İhvan’ın bazı unsurları da son zamanlarda Beşir’den koptu. Bunlar arasından Beşir’e karşı gösterilere katılanlar da oldu.

Bir şey daha var: 2013’te Sisi’den kaçan İhvancılar Sudan’a sığınmıştı. Ancak Beşir, Sisi ile ilişkileri düzeltmek için Aralık 2016’dan itibaren onlarca İhvan üyesini Mısır’a teslim etti. Geçen eylülde örgütün tanınan isimlerinden Muhammed el Akid İstanbul’dan dönüşte Hartum’da tutuklandı. Yani Beşir 1999’da nasıl Turabi’yi sırtından attıysa son zamanlarda İhvan’ı da silkeliyordu. İhvan çizgisine yakın başka bir iki parti daha var. Bunlar da kâh Beşir’le müttefik oldular kâh hasım.

İslamcıların bir kısmı muhaliflerin çatı yapılanması Özgürlük ve Değişim Güçleri ile birlikte Askeri Konsey’in karşısında. Bir kısmı Askeri Konsey’in arkasına geçerek şeriat yasası gibi Beşir döneminin kazanımlarını korumanın derdinde. Askeri Konsey’e destek bazı Selefi imamların Cuma hutbelerine de yansıdı.

Yani durum basitçe kategorize edilemeyecek kadar çelişkiler barındırıyor.

Bununla birlikte sistem içinde, özellikle orduda, bir İhvan yapılanması gerçek. Komünist Partisi ve Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (SPLM-N) de askeri müdahaleyi İhvancı rejimin varlığını sürdürme manevrası olarak nitelemişti. Fotoğrafa biraz daha yakından bakanlar, konseyde her iki kanadın da olduğunu söylüyor. Konsey Başkanı Burhan’ı Suud-Emirlikler ekseninde görenler, bunu, onun Yemen savaşına katılan Sudan güçlerinin koordinasyonundan sorumlu komutan olmasına bağlıyor. Bu konuda bir başka ayrıntı Özgürlük ve Değişim Güçleri’nin talep listesinde kendini gösterdi. Konsey üyesi generallerden Ömer Zeynelabidin, Celaleddin el Şeyh ve Babekir el Tayyib’in istifası istendi. Gerekçe İhvancı olmaları. Nihayetinde bu üç isim istifalarını sundu ama henüz kabul edilmedi.

***

Dışarıdan yönlendirmeler ya da iç kavgalar bir kenara burada asıl görülmesi gereken şey ordunun bir bütün olarak ‘askeri vesayet’ sisteminin sürmesi için asılmasıdır. Çünkü gerçek anlamda iktidarın sivillere devrinden en fazla zararlı çıkacak olanlar askerlerdir. Beşir bütçeyi güvenlik birimleri arasında bolca pay ederek sadakatlerini satın alıyordu. Tahminen kamu bütçesinin üçte ikisi güvenlik birimlerine gidiyor. Bunun dışında ekonominin bütün çarklarında asker ve istihbaratçıların yakınları var. Kavga bu imtiyazlarla ilgili.

O yüzden muhalifler hem dış müdahalelerin önünün kesilmesi hem de askeri vesayetin son bulması için bir an önce yetkinin sivillere devredilmesini istiyor. Ne var ki belirsizlik içeriden ve dışarıdan müdahale imkanları yaratıyor. Ümmet Partisi lideri Mehdi eğer Askeri Konsey ile muhalefet arasında geçiş hükümeti için uzlaşma sağlamazsa Ulusal Kongre Partisi ve ordu içindeki uzantılarının karşı darbe yapabileceğine dikkat çekiyor.

Sürece müdahale edenler sokaktaki direnci fazla hesaba katmadı. Bu direnç Askeri Konsey’in orijinal planlarını zora soktuğu gibi dışarıdan müdahalelere karşı da esaslı bir duruş sergiledi. Sokaklarda “Senin yardımını istemiyoruz” ve "Dış müdahaleye hayır" sesleri yankılandı. Mısır’ın Hartum büyükelçiliği önündeki gösteride "Sisi burası Sudan, senin sınırın Asvan" ve "Sisi sen işine bak, Sudan'a karışma. Biz İhvan değiliz" yazılı pankartlar taşındı. Yine de ayartıcı girişimlerin belli çözülmelere yol açma ihtimali dışlanamaz. Sivil ve silahlı kanatlardan 5-6 muhalif temsilcinin Abu Dabi’ye gitmesi bunun göstergesi.

Dış müdahaleler, işbirliği kanalları açabilirlerse Sudan'ı rakip eksenler arasında bir vekalet savaşına sürükleyebilir. Değişim ve Özgürlük Güçleri şimdiye kadar bu tezgâha karşı uyanıklık sergiledi. Kötücül senaryonun yol bulmaması yine bu duyarlılığın sürmesine bağlı. Zaten bu direnç olmasaydı ne Avad bin Avf liderliğindeki ilk darbeci ekip çekilirdi, ne ikinci ekip Beşir ve iktidar partisi yöneticilerini hapse gönderirdi, ne de İhvancı üç general istifasını sunardı.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.